canakkale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
canakkale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2013 Perşembe

Allah Allah bağırışlarıyla İmanlı dolu Türkler geliyor...

SAVAŞTA ŞEHİTLİĞİ EN BÜYÜK RÜTBE KABUL EDEN BİR MİLLETE KİM KARŞI DURABİLİR?

İste General Hamilton'un ifadeleri:

...Haber bekliyorum, yok! On defa tel­siz odasına gittim, geldim, hiçbir haber yok! Artık alıştığımız dehşet verici sesler, karadan denize esen rüzgarlarla kulak­larımıza ulaşıncaya kadar Allah Allah bağırışlarıyla Türkler geliyor... Şaşkınlık­tan bir türlü kurtulamadığım bir an. Mümkün olan hangi kaynaktan istifade edip yardıma koşabilirim. Ne azap veri­ci bir durum! (Gelibolu Günlüğü, s. 129).

"Türkler en etkili savaşlarını veriyor­lar. Türkler'in morallerinin yüksekliği de aşikârdır. Çok mükemmel komuta edilen ve yiğitçe döğüşen Türk ordusuna karşı savaşıyoruz.

... Ah ne elem verici durum her biri mükemmel birlikler olan taburlarımız eridi. İskelete döndü. Birliklerin gölgesi kaldı adeta. Dereler gibi kan akarken, sahile nakledilen yüzlerce yaralının mik­tarı arttıkça ıstırab içinde düşünüyo­rum.



Vaziyet son derece sinir bozucu idi. Askerlerin her biri şu elem verici düşünceyle savaşa gidiyordu. Düşmanları san­dıklarından çok daha sertti.

... Askerler artık birlikte savunma ru­huna sahip değil. Ağır bombardıman ve­ya tüfek ateşi karşısında ilerliyemiyor­lar. Saldırı için atılganlık göstermedikle­ri gibi en basit bir düşman saldırısından da ters yüzü dönüp uzun süre kaçıyorlar. Askerin çoğu da sağda solda gizleni­yor.

Ve Hamilton'un yerine atanan General Monro'nun Çanakkale harekatıyla ilgili ra­poru:

"... Bana kalırsa, Türk savunma hat­larına karşı yapılacak yeni bir saldırı­nın başarıya ulaşma şansı yoktur. Aske­rî sebepler göz önüne alınırsa yarımadanın boşaltılması doğru olacaktır."

Nihayet 23 Ekim 1915 tarihinde Lond­ra'da toplanan savaş komitesi Seddülbahir de dahil olmak üzere Çanakkale'deki bütün cephelerden çekilmeye karar vermiştir diyerek mağlubiyetlerini tescilliyordu.


SAVAŞTA ŞEHİTLİĞİ EN BÜYÜK RÜTBE KABUL EDEN BİR MİLLETE KİM KARŞI DURABİLİR?


gercek tarih deposu
General Hamiltonhttp://gercektarihdeposu.blogspot.com

18 Ekim 2013 Cuma

UÇAK GEMİSİ BATIRAN TOP MERMiLERi Topçu Teğmen MUSTAFA ERTUĞRUL BEY

Tanımadığımız Kahramanlar
DÜNYADA İLK UÇAK GEMİSİ BATIRAN KİŞİ: MUSTAFA ERTUĞRUL BEY

Mustafa Ertuğrul 1. Musika muallimi Yüzbaşı Ahmet Nuri Efendi’nin mahdumu olarak 1893 yılında Girit’te dünyaya geldi. 

İlköğreniminden sonra gittiği askeri okuldan genç bir topçu teğmeni olarak 1. Dünya Savaşının Çanakkale Gelibolu cephesinde bir çok savaşlara katılan Mustafa Ertuğrul Çanakkale savaşlarının efsanevi komutanı ve daha sonra kayınpederi olan 27. Alay Komutanı Mehmet Şefik Aker beyin komutasında Çanakkale’de bir çok kahramanlıklar göstermiştir.

1916 yılında 5. Ordu komutanlığının kararı ile Akdeniz sahillerini savunmak üzere Erhart dağ toplarıyla Aydın’dan Denizli’ye trenle gelir. Denizli’den, Elmalı üzerinden 2 ayda katır sırtında taşıdıkları 4 adet topla yaya olarak Kaş’a gelirler. Burada düzenlenen Meis Adası baskınına katılır.



27 Aralık 1916 tarihinde Ben My Chree adlı İngilizlerin uçak gemilerini Bayındır Burnu’ndaki siperlerden top atışı ile batırır ve bir çoğunu da savaş dışı bırakır.

Buradaki görevden sonra yine sahilden yaya olarak Antalya’ya 57. Fırka emrinde önce Antalya’ya oradan da emrindeki askerlerle birlikte Kemer’e gelir. Bugünkü Koca Burun’da kazdıkları siperler günümüzde de mevcudiyetini sürdürmektedir.

Çamyuva Alacasu ile Phaselis arasındaki tepeye geçici telefon istasyonu kurarlar. Halen bu tepe telefon gediği olarak anılmaktadır.

13 Aralık 1917′de Fransızların Paris 2 adlı savaş gemisini burada batırır. Ayrıca 8 Şubat 1918 günüde yine Fransızların Aleksandra isimli savaş gemisini de portakal ve dinamit yüklü bir yelkenliyle tuzağa düşürüp batırmıştır. 1968 yılında Antalya'da vefat etmiştir.

Kabri nur, makamı cennet olsun..




http://gercektarihdeposu.blogspot.com
MUSTAFA ERTUĞRUL BEY
http://gercektarihdeposu.blogspot.com

16 Ekim 2013 Çarşamba

Sevgili Muhterem Babacığım. Hüzün dolu bir ÇANAKKALE mektubu

”Mukaddes bir huzura” 18 Ekim 1915 Pazartesi

2009 yılında Prof. Haluk Oral'ın ortaya çıkardığı, Kazım Karabekir komutasındaki 14. Tümen'de görev yapan Yedek Subay Kemal Efendi tarafından Kerevizdere'den babasına yazılan 18 Ekim 1915 tarihli bu mektup, 41. Alay 2. Taburun birinci bölük birinci takım komutanı Hasan Çavuş'un kahramanlık hikayesini 98 yıl sonrasına, günümüze taşıyor. Mektubun latin alfabesine çevrilmiş tüm metni şöyle: 

”Mukaddes bir huzura” 
18 Ekim 1915 Pazartesi


Sevgili Muhterem Babacığım;


          Buğday benizli, açıkgöz, henüz ter bıyıklı, uzunca boylu çatık ve siyah kaşlı;kalbi vatan aşkıyla dolu asker Erzincanlı Hasan Çavuş Kırbirinci Alay’ın İkinci Taburu ‘nun Birinci Bölüğü Birinci Takım kumandanı.Hasan Çavuşun göğsünü 7 Eylül 1915 hücumunda gösterdiği fedakarlık dolayısıyla aldığı Harp Madalyası süslüyor.Yüzündeki saflık Anadolu’nun asil pak yavrusu olduğunun delili.


          14 Ekim 1915 gecesi saat 03.15′de düşman blokhavzı altında patlatılan lağım düşmanın ileri geçiş siperini dümdüz etmişti.Düşman bu blokhavzını 50 metre uzunluğunda köprü üzerine inşa ettiği siperine bağlamış ve Hisarlık’taki bataryasını da buraya tesbit eylediğinden ve tarafımızdan buraya top ateşi altında bulundurmak kabil olamadığından adeta bu köprülü siper alanı Kırkbirinci Alayın felaket ocağı olmuştu.
”Mukaddes bir huzura” 18 Ekim 1915 Pazartesi


          Her saniye kavurucu bombalarını bu yere savururdu.Özetle amacı Kerevizdere’nin denize döküldüğü yerden bu mahallin bir kısmını denize kavuşturmak idi.Sanki rezil düşman o muhiti yok etmek azmine düşmüştü.Davranışlarında bu anlaşılıyordu.Lağımın infilakı üzerine söylenen saatte gece çok karanlık idi ama ateşleme yapılacağını bildiğimiz için bir projektörle ara sıra aydınlatıyorduk.Dürbün başında bulunduğumdan cehennem saçan dumanlar o muhitteki yani blokhavzındaki rezil düşman askerinin mahvolma dakikası olduğunu ilan etti.

          Bunun üzerine sabaha kadar top ve torpil sesleri her kulakta o geceye mahsus büyük hatıralar bıraktı.Sabah olduğu için gelen raporları teslim ederek dinlenmek üzere karargaha geldim.Altı saat kadar bir zaman geçmiş idi ki top sesleri bu kadar bir müddet istirahatin yettiğini anlatırcasına  daldığımız gafletten uyandırdı.Hemen kalktım ve gözlem yerine geldim.O anda kumandanım ileri hattı-dolayısıyla lağımın meydana getirdiği çukuru görmek-gezmek üzere hazırlanmıştı.Emri üzerine refakata hazırlandım.Beraberimizde bir de sıhhiye eri bulunuyordu.


          İkinci hatta geldiğim zaman ateş tufanı arasında yüzmekte olduğumuzu zannettim.Örtülü hattan geçerek Yassıtepe’ye geldik.Burayı 41.Alay’ın 2.Taburu savunuyordu.Hoçkis ve mitralyözün gözetleme yerinden yani kum çuvallarının arkasından blokhavzını seyrettik.Düşman blokhavzın tahribinden sonra diğer bir [kaputpere] vücuda getirmiş ve kum torbalarıyla mükemmelen tahkim etmekle beraber köprülü siperine de bir ulaşım hattı temin eylemiş.Bu suretle Yassıtepe sol yanını kolayca infilak etmek yani yan ateşine almak imkanını hazırlamış.

          Alay kumandanıyla cereyan eden bir konuşmadan sonra biri kendinde kuvvet gördü.Dedi ki; ”ben hemen şimdi onbeş neferle gider ve zapt ederim kumandanım!”
          Erzincanlı Hasan Çavuş öyle bir mert tavır almıştı ki düşmanı anında kahredip cezasını verecek kuvvete malik olduğunu haliyle anlatıyordu.Kumandan hemen sordu.Peki, senin ismin ne? Hasan efendim, Nerelisin? Erzincanlı.Hangi taburdasın? İkinci Tabur Birinci Bölük Birinci Takım Kumandanıyım.Aferin.Fakat bilmiyor musun ki gayet tehlikeli bir noktadır? Evet, efendim, eğer tehlikeyi benimsememiş olsa idim ve vereceğiniz vazifeyi yapamayacağımı anlasa idim istemezdim kumandanım.Peki, yavrum doğru ama biz seni topçu ateşiyle himaye edeceğiz.Çünkü düşmanın mukabil siperşlerini ateş altına alacak olsak [kaputpere] karşı bir saldırıyı hem anlar ve hazırlıklarını ona göre yapardık.

          Şu halde doğrudan doğruya süngüne güvenerek gitmek lazım gelir…Diğer bir emre gerek duymaksızın ”baş üstüne” diyerek gayet şen ve namuslu bir çehre ile yıldırım gibi sıçradı.Herkesin yüzünde bu mert kahraman asil davranışı neticesi şan zafer parlıyordu.Ben orada emin idim ki binlerce Müslüman kalbi cesur metin kahramana Allah yardımcın olsun muzaffer ol diye dua ediyordu.Hasan Kerevizdere’nin kaputper tarafına takımıyla beraber ceylan gibi geldi.Ve siperlerimizin arkasında gerekli talimatı veriyordu.

           O ne saf o ne büyük haluk hitab idi.Diyordu ki;Allah yoluna tutacağımız bu siper bin kere Kabe’ye gitmek demektir.Bu toprak bizim biz de bu toprağın sahibiyiz.Kumandanımız bizi işte seyrediyor.Evvala hepiniz birer adım kadar aralıklı siperin arkasına dizilin.Süngülerinizi takın, içinizde istemeyen varsa aşikare söylesin.

           Bu hitab hepsinin beyninde yıldırım gibi tesirini gösterdi.Hasan Çavuş üç aydır beraberiz, sen takımını bilirsin dediler.Bu sırada alay kumandanının gözlerinden hafif yaşlar dökülmeye başladı.Var olun evlatlarım demekten kendini alamadı.Hasan Çavuş devamlı ben hücum dediğim zaman hepimiz Allah der ve bu kafirleri tepeleriz dedi.Artık arslan çavuş tertibatına devam ediyordu.Biz de Nordanfield mevziine girdik ve oradan vakayı seyrediyorduk.Cephede hafif piyade ateşi oluyordu…

           Bakışlarımız daima ileride;kalbimiz çarpıyor.Yanlız Hasan Çavuş’un arş kumandasını bekliyorduk.Emirden sonra ”Allah Allah” sedalarıyla otuz kadar arslan yıldırım süratiyle atılıyordu.Düşman mevzii yani kaputper, azami otuz metre kadar olduğundan ilk hamlede kum çuvallarından aşarak düşman blokhavzına atladılar.Artık bu manzarayı tasvir etmek için Rafael kadar ressam ve Mehmed Akif kadar kalemli ve duygulu olmalı.Süngüler durmaksızın yörüngeler işliyordu.Bu kesin mücadele beş dakikayı geçmedi idi ki;Hasan Çavuş canhıraş feryat ile ileri kumandasını veriyordu.Namuslu asker, köpürmüş arslan gibi düşman köprülü siperini de bir ikinci çarpışma alanı yaptılar.

            Kumandan kendi kendine Allah razı olsun hay arslan diyordu.Bütün hat adeta kuduruyordu.Bu sırada bir tek işaret her şeyi ifaya hayata bedel hazır ve istekli idi.Bu sırada düşmandan yüzden fazla kayıp vardı.Kumandan düşmanın bu kaputperi ve köprülü siperi soluna kazdırdığı kurtkuyusuna bir asker yollayarak Hasan Çavuş’a ileri katiyen gitmemesini ve köprülü siperin bizim tarafta olan kum torbalarını alarak aksi tarafa koymasını söylemişti.Emir yerine getirildi.

            Blokhavzı köprülü siper düşmana tahkim edildi…Kumandanın memnuniyeti pek fazla idi.Bu muharebenin manzarası kadar hakikat uğruna feci bir manzara bilmem ki tesadüf edebilir miyim?

            Gece olmuştu.Düşman bu mevki üzerine adeta yıldırımlar yağdırıyordu.İlk uyandığımız zaman evvala telefonla nöbetçi arkadaşımıza blokhavzdan havadis sorduk ve sebat ettiğimizi düşmanın icra ettiği mukabil taaruzların Hasan’ın süngüsü önünde eridiğini söyledi.Kaplerimizde büyük sevinç vardı.Artık bugün için Hasan’ın hikayesinden başka değerli bir sohbet konumuz yoktu.Öğle yemeği vakti idi.Satt henüz 11.30 Ateş son şiddetiyle başladı.41. Alay düşmanın blokhavza ve köprülü sipere Hisarlığa yerleştirdiği dağ topuyla ateş etmeye ve bu ateşi gittikçe şiddetlendirmeye başladığını söyledi.Kumandan dürbün başına geçti.

            Adeta umumi bir harp;bütün cephede hücum hazırlığı görülüyor:
12.05 Düşman efradı blokhavza hücuma kalktı.
12.15 Ağır topçumuz düşman siperlerine ve Hisarlık’a lağım danesi atmaya başladı.
12.18 Ağır obüs ve havanın ateş açması.
12.20 Kırkbirinci Alay’ın tekmil cephede bomba hücumu emri.
12.25 Mıntıka bataryaları düşman bomba mevziilerini buldu ve ateş açarak tahribe başladı.
12.33 Tekmil topçumuz gurup atışına başladı.
12.35 Bir zayiat olup olmadığı sualine karşı yanlız bir tek şehidimiz olduğu.
12.36 Düşmanın blokhavz önünde .Hasan Çavuş takımıyla çarpıştı.
12.40 Düşman efradının hücuma tepelendiği.
12.50 Hasan Çavuş’un Allah Allah diye muvaffakiyet feryadı.

             Şu saatler esnasında insanın yekdiğerine söz söyleyip duyurmak kabil olmadığı bir dakika idi.Düşmanın topçu mevzii ve bomba mevzii tahrip edildi.Fakat ne çare ki rezil düşmanın en son bombardımanını mert Hasan’ı şahadet kefenine sarmış ve cennete kavuşturmuş olduğunu anladık.Bu büyük muvaffakiyetinin kahramanı olan Hasan dünyasına ebediyen veda etmiş.Artık manen takımına şefaat etmekte bulunmuştu.Hasan’ın gaybuteti umum üzerinde alevli intikam hislerini uyandırmağa başlamıştı…Gece olduğu zaman Hasan Çavuş siperine geçiş hattı temin edilmiş ve diğer şehit kardeşleriyle beraber Hasan Çavuş’un mübarek naşı uygun bir yere defnedilerek üzerine de yazılı bulunan bir levhacık dikilmişti.14.Fırka kal’asının en yıkılmaz burcudur,kahraman kahramanı bu şehidin mezarı.

”Mukaddes bir huzura” 18 Ekim 1915 Pazartesi



10 Ağustos 2013 Cumartesi

Sultan Abdülhamid i neden seviyorum?



Sultan Abdülhamid'i neden seviyorum? 


İşte cevabı: Çanakkale deniz muharebelerinin yeni başladığı günlerde Sultan Abdülhamid Beylerbeyi Sarayındadır. Doktoru Atıf Hüseyin'e söyledikleri çok düşündürücüdür:
"Siz itikad etmezsiniz ama bana iki defa vaki oldu. Peygamber Efendimizin (sas) vasıflarından bahseden Şifa-i Şerif'i okuyordum. Tam kokusunu anlatan yeri okurken etrafımda tarif edemeyeceğim güzellikte bir koku duydum. Bu, Çanakkale'nin geçilmeyeceğine işarettir. Artık gayretullaha dokundu. İnşaallah geçemeyecekler."
O kokuyu duymak bir şereftir ama ona bu kalbi yorumu lehimleyebilmek bambaşka bir derinlik ister. Allah ondan razı olsun, düşmanlarını kahr u tedmir eylesin!


Resimler onun yaptırdığı Yıldız Hamidiye Camii.

MAASALLAH Celle Celalühu




8 Ağustos 2013 Perşembe

Onların haklarını nasıl ödersiniz

Yalan Yazan Tarih utansın

Genç nesillere tarihi tek bir kişinin kahramanlığı üzerine kurarak anlatamazsınız. Bu, o kanlı mücadelede canını siper etmiş olan komutanlara ve hele kanını dökmüş Mehmetçiğe de hakarettir.
Onların haklarını nasıl ödersiniz?

(Kazım Karabekir)