diren gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
diren gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ağustos 2013 Pazar

Amaç neydi? Zaten karşıda öyle bir DEV KOALİSYON var ki isteseler de göremezler!

Turkiye de yasayan her insanin okumasi gereken bir yazi.


Ülkesi Irak'ta savaşırken 10 muhabir gönderen Amerikan CNN International televizyonu, 13 gazeteciyle Taksim Meydanı'nda! Çekirge zıplasa "yer yerinden oynuyor!" diye canlı yayın yapıyor!

30 Baron devrede   (kim bu serefsizler) dini imanlari $$$$$ olmus kopekler

Gezi Parkı'nda başlayan olaylar, Dolmabahçe Ofisi'ne girmeye kalkışmalar, tencereler-tavalar, kornalar, baronlar, teknedeki gizli görüşmeler, yalıtımlı salonlardaki derin toplantılar, biber ve portakal gazları, TOMA'lar, maskeler, çadırlar, coplar, sopalar,

olaylardan önce revire çevrilen oteller ve açık açık oynanan oyun!

Sokakta yürüyen ve masum bir şekilde taleplerini dile getirenlerin elbette büyük fotoğrafı görmesi gerekmez!

Zaten karşıda öyle bir DEV KOALİSYON var ki isteseler de göremezler! Göstermezler!

ORDUNUN arka durmasıyla yoluna devam eden ERDOĞAN bir anda laiklik karşıtı DİKTATÖR haline getirildi! Yani CHP liderinin görmediğini, ordunun ıskaladığını, Türk devletinin atladığını, birileri ne hikmetse görüyordu!

Bu imajı oturtmaya çalışan kimdi?

Amaç neydi?

ABD: Wall Street Journal, USA Today, CNN, Chicago Tribune, New York Times, Boston Globe...

İngiltere: BBC, Daily Mirror, The Guardian, The Times, The Telegraph, Financial Times, The İndependent, The Observer, The Sun...

İtalya: İL Giornale, La Repubblica...

Almanya: BİLD, ZDF, RTL, Allgemeine Zeitung, Die Welt, Frankfurt Zeitung...

Fransa: Le Soir, Le Monde, Liberation, TF1, Le Figaro...
İspanya: El Pais, ABC Spain...
Rusya: Pravda, İzvestia...
Çin: China Online...
Japonya: Japan Times...
Norveç: Dagbladet, Nationen...
Danimarka: Politiken...
Belçika: De Standaard...

Ve daha niceleri!

Ülkesi Irak'ta savaşırken 10 muhabir gönderen Amerikan CNN International televizyonu, 13 gazeteciyle Taksim Meydanı'nda!

Çekirge zıplasa "yer yerinden oynuyor!" diye canlı yayın yapıyor!

Sadece o mu?

Elbette hayır!

Yukarıda isimlerini saydığım ve sayamadığın onlarca medya kuruluşu işi gücü bırakıp, Erdoğan'a saldırıyor!

Gizli bir YAYIN YÖNETMENİ bütün gazete ve kanalları yönetiyor!
Peki, bu güç kim?

Zaten bu sorunun cevabını bilmediğiniz zaman laiklik için, hayat tarzınız için yürüdüğünüzü sanırsınız!

Oysa PARAYI, REKLAMI, BANKALARI, MEDYAYI, ALTINI, TELEKOMÜNİKASYONU, DEV SİLAH ŞİRKETLERİNİ, ULAŞIMI, İÇKİYİ, İLACI elinde tutan ve yer altında güçlerini birleştiren BARONLAR Türkiye'yi olduğu gibi dünyayı da yönetmek derdinde!

Ve gücü sınırsız insanların hedefinde sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı var!

Ondan kesinlikle ve de hemen kurtulmak istiyorlar!

Türkler'in adına karar veren, kendi ülkesinin çıkarlarını düşünen, ülkeyi büyütmek için çırpınan biri onlara göre değil! Kendileri dışarıdan, içerideki 30 PATRON da İSTANBUL'dan düğmeye bastı!

Londra'dan gelen emirle ayağa kalkan BARONLAR, sahibi oldukları bütün medya kuruluşlarında AYNI DİLLE yayına başladı:

Diktatör Erdoğan!

Cumhuriyet'i kuran İngiliz aklı ve gücüdür! O günden beri Londra, Amerika'daki kolunun da katkısıyla Türkiye'yi yönetiyor! Kabaca 750 milyar euro'ya yakın yatırımları ve varlıkları var! Sınırlarımız içindeki bu GÜÇ sebebiyle düne kadar istedikleri Başbakanı getirip götürdüler!

İstediklerini astılar, istediklerini alaşağı ettiler! Darbeleri, cuntaları, krizleri yaratıp ceplerini doldurdular! Bunu yaparlarken, hep medya ve asker-sivil bürokrasiden YANDAŞ buldular! "Demokrasi" diyerek 40 aileye ülkeyi peşkeş çektiler!

Hep onlar kazandı, millet kaybetti!

Bir paket çorbayı marketten izinsiz aldığı için vatandaş 12 yıl ceza alırken, onlar deveyi hamuduyla götürdü! Hesap sormayı bırakın kimse çıkıp "Ne yapıyorsunuz!" diye bile soramadı!

Türk, askere gider ve ölürdü!

Onlar için ANADOLU'nun anlamı buydu!

Yeni Türkiye bu dengeyi bozmazsa büyüyemeyeceğini gördü!

Risk aldı! İçerideki "UR"u söküp atmak kolay değildi! 28 Şubat, Ergenekon ve Balyoz operasyonları bunun işaret fişeğiydi! Sıranın BARONLARA geleceği SIR değildi!

İngilizler var ettikleri insanlardan GÖREV beklerdi! Kimsenin Ankara ile uyumlu olma şansı yoktu!

Er ya da geç bu savaş çıkacak ve İstanbul'u kuşatacaktı!

GEZİ'de kendilerini saklama gereği duymuyorlardı! Bu İstanbul'un fethinden sonra TÜRKLER'in giriştiği en büyük mücadeleydi!

Suriye, Irak, İran, Kıbrıs, Avrupa ve içerisi dahil olmak üzere her yerden gelecekler!

Her PATRONA ROL dağıtıldı!

Onlar için de ölüm kalım mücadelesi!

Yani ortadaki kavga GEZİ'de ağaçlara sahip çıkan gençlerin duyguları kadar saf ve masum değil!

Onlar gibi giyinmeyen, onlarla oturup içmeyen, onlar gibi tatil yapmayan, onlar gibi parfüm kullanmayan, onlar gibi eş değiştirmeyen birinin gelip OYUNU bozmasını kabul edemiyorlar!

İstanbul'un ANADOLU'ya esir düşeceği hiç akıllarına gelmedi!

Ya onlar ya millet kazanacak!
Olay bu!
Gerisi teferruat!

NOT 1: SOL slogan atıp SERMAYENİN değirmenine su taşıyan arkadaşların ne düşündükleri gerçekten çok merak ediyorum!

NOT 2: "Gezi'deki patronlar" deyince aklınıza Cem Boyner gelmesin! Benim kastettiklerimi görmeniz için oraya gitmeniz gerekir!
Gazeteler o fotoğrafları çekemez ve yayınlayamaz!
Şimdilik!

Ergün Diler/TAKVİM



16 Ağustos 2013 Cuma

Inönü Lozan kahramanıdır ve Halife sınır dışına gönderilmiştir. Tabiki LOZAN


Her şey Lozan görüşmeleri sırasında oldu



Her şey Lozan görüşmeleri sırasında oldu. Bir çok kaynaklarda "gizli bir antlaşma ile Ismet Paşa'nın Ingilizlere Hilafeti kaldırma sözü verdiği" belirtiliyor. Yakın Tarih Ansiklopedisinde de bu tez bir çok belge ile teyid edilmektedir.

(Haham) Haim Nahum Efendi'nin bu yeni oluşumlarda büyük rolü olduğu görülüyor.. Daha... sonra Mısır'a giderek Cemal Abdün
nasır'ın danışmanları arasında yer alacak olan Nahum efendi projesini Amerika'da hazırlamış Amerikan ve Fransız entelijansı ile birlikte sonuçlandırmıştır.. Nahum efendi Ismet Paşa'nın Lozan'da yanından ayrılmamış ve Mustafa Kemal Paşa ile de İzmir Iktisat Kongresi esnasında görüşerek bu konuda görüş alışverişinde bulunmuştur.

Izmir Iktisat Kongresi yeni Turkiye Cumhuriyeti için bir dönüm noktasıdır. Ali Ihsan Sabis bu görüşmeden sonra askerlerin yorgun olduğu gerekçesi ile terhis edildiğini yazar. Lord Gurzon görüşmelerin sonunda Hilafetin kaldırılması ile sulhün (barışın) mümkün olabileceği mesajını verecektir.

Karabekir'in hatıralarında belirttiğine göre Nahum Batılı ülkelere "Türklerin Islami bünyesini değiştirerek onların Protestanlığı kabul etmelerinin kolaylaştırılacağını" anlatmıştır. Gerçekten de Lozan sonrası gelişmeler çok ilginçtir. Batılılara ve azınlıklara bir çok imtiyazlar verilirken okullardaki İslam tarihi Osmanlı tarihi kaldırılarak Yunan Medeniyeti tarihi konmuş Maarif Vekaleti Batı klasiklerini tercüme ettirerek ardından ders kitaplarını Yunan ve Batı düşüncesi doğrultusunda yenileyerek bu emele hizmet edilmiştir.

Yakın Tarih Ansiklopedisi'nin 3. cildinde yer alan(sayfa:62) bir belgeye göre Haim Nahum, (İngiltere temsilcisi)Gürzon'a "Siz Turkiye'nin mulki tamamiyetini(sınırlarını) kabul edin onlara ben Islamiyet'i ve Islam temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum." demiştir.

Inönü Lozan kahramanıdır ve Halife sınır dışına gönderilmiştir. Tek Parti iktidarının İstiklal Mahkemeleri ve Takrir-i Sükun gibi iki önemli silahı vardır artık. Ve Turkiye Cumhuriyeti yeniden biçimlendirilmektedir. Bu kez Kurtuluş Savaşı ruhuna karşı yeni bir utopya devlet zihniyetine hakimdir.

Olaylar bundan sonra arkası arkasına gelişir. 3 Mart 1340 (1924) Tevhid-i Tedrisat.. Dini çevrelerde bir kıpırdanış. 20 Nisan: Turkiye devletinin dini din-i Islamdır.. Sistem Cumhuriyet Din Islam zahiren önemli bir değişiklik gözlenmiyor.

1 Şubat 1925 Şeyh Said isyanı. Ingilizler bir yandan Şeyh Said'i destekler görünüp öte yandan Ankara'yı Şeyh Said'e karşı kışkırtır. Devlet-şeriat hesaplaşması örgütlenmektedir... 29 Haziran 1925'de Diyarbakır'da 47 idam. 4 Mart 1925 Takrir-i Sükun kanunu... Ve ardından devrimler başladı. Şapka kanunu Türbe ve Zaviyelerin kapatılması.

2.5.1928'de 1924 Anayasasının 2. maddesi değiştirilerek "Türkiye devletinin dini din-i Islamdır" ibaresi çıkarıldı ve yerine de herhangi bir hüküm konmadı. Din yoktu artık. Allah adına yapılan yeminlerdeki "Vallahi" yerine "Namusum üzerine söz veririm" ibaresi kondu.

Aynı zamanda Anayasa'nın 26. maddesi de degiştirilerek TBMM'nin görevleri arasındaki seriat hükümlerinin yerine getirilmesine ilişkin hüküm de yok edildi.


 



KAYNAK:Cumhuriyet'e Giden Yol Abdurrahman Dilipak 1991