kazim karabekir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kazim karabekir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ağustos 2013 Cuma

CUMHURSUZ CUMHURIYET

Bu insanlar niçin dışlandı? Bu insanlara onca eziyet ve cefa niçin çektirildi?

Kurtuluş savaşında Mustafa Kemal’le beraber olan, kurtuluş savaşına en az Mustafa Kemal kadar katkı sağlayan beş isim. Bunlar Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Alı Fuad, Refet Bele ve Cafer Tayyar’dır. 

Bu isimlerin ortak özelliği, canlarıyla, mallarıyla ülkenin düşman işgalinden kurtulması için ortaya koydukları mücadeledir. Bunlar, ne vatan hainidir, nede cemiyetin suç kabul ettiği bir fiil işlemişlerdir.
Dahası, irtica damgası yiyecek kadar İslam’ı yaşamıyor, hatta hiçbiri namaz dahi kılmıyordu.

Bu insanlar niçin dışlandı? Bu insanlara onca eziyet ve cefa niçin çektirildi?

Her fırsatta Türk milletinin fazilet ve üstünlüğünden bahseden Mustafa Kemal, Türk müziğini yasaklayıp, yerine batı müziğini niçin getirdi?

Bu ülkede yıllarca, radyodan Türk müziği çalınması yasaktı. Bunun sebebi nedir?


Kurtuluş savaşı öncesinde ve sonrasında İngilizler bizim dostumuz mu, yoksa düşmanımız mıdır? İngiliz’lerin düşmanımız olduğu şüphe kaldırmayacak kadar gerçektir.

Neden mi? Çanakkale savaşının mimarı İngiliz’ler olduğu için…
Neden mi? İstanbul’u işgal eden İngiliz’ler olduğu için…
Neden mi? Mısır, Filistin, Arabistan’ı bizden alan İngiliz’ler olduğu için…
Neden mi? Musul ve Kerkük’ü bizden alan İngiliz’ler olduğu için…

Bizi bölüp parçalamak gayesi ile yapmadığını bırakmayan İngilizler “bizim hayrımıza olacak bir işi, bize önerirler mi?”

İngilizler bizden neyi yapmamızı istedi?

Hilafetin kaldırılmasını. Bu İngiliz’lerin elli yıllık rüyasıdır. İngiliz’ler; “Güneş batmayan imparatorluklarının önünde ki en önemli engel, olarak hilafet makamını görmektedirler. Bu makam bir an önce Türklerin elinden alınmalıdır.”

İngilizler, hilafetin kaldırılmasını bizim hayrımız için mi, istiyorlardı?

İngilizler dünya egemenliğinin önünde ki bir engel kalktı, bunun için bayram ettiler, peki biz yıllardır neyin bayramını kutlarız?

Dünya üzerinde, harf devrimi yapmış, bizden başka devlet, millet var mıdır? Dil bilimcilerinin çoğunluğunun ortak görüşüdür ki; bir milletin–devletin harf devrimi yapması demek, bir anda o milletin cahil bırakılması, geçmişi ile bağlarının kesilmesi demektir. Harf devrimi sayesinde bin yıllık tarihi birikimimiz ile irtibatımız kesildi.

Tarihle irtibatımızın kesilmesi ülkemize ne kazandırdı?

Dünya üzerinde kılık kıyafet devrimi yapan, bizden başka devlet–millet var mıdır? Vatandaşına kıyafet giymeyi dayatan, giymeyeni idam eden, bizden başka ülke var mıdır?
Zorla şapka giydirmenin yoğun olarak yaşandığı günlerde, halktan tepki geldiğini gören Yahya Galip Bey, İsmet İnönü’ye bir öneride bulunur.
–Şapkanın ortasına ay yıldız takalım. Diğer milletlerden ayırt edilmiş oluruz.

İstiklal savaşı yıllarında halk düşmanı “şapkalı gâvur” diye tanıyordu. Şimdi bu durumdan tedirgin olanlar var.
Bu öneri karşısında İsmet İnönü’nün verdiği cevap ilginçtir:
–Canım biz bunları onlardan bir farkımız olmasın diye yapıyoruz, sen ne teklif ediyorsun.

Kılık kıyafet devrimi ülkemize, milletimize ne kazandırdı?




16 Ağustos 2013 Cuma

Inönü Lozan kahramanıdır ve Halife sınır dışına gönderilmiştir. Tabiki LOZAN


Her şey Lozan görüşmeleri sırasında oldu



Her şey Lozan görüşmeleri sırasında oldu. Bir çok kaynaklarda "gizli bir antlaşma ile Ismet Paşa'nın Ingilizlere Hilafeti kaldırma sözü verdiği" belirtiliyor. Yakın Tarih Ansiklopedisinde de bu tez bir çok belge ile teyid edilmektedir.

(Haham) Haim Nahum Efendi'nin bu yeni oluşumlarda büyük rolü olduğu görülüyor.. Daha... sonra Mısır'a giderek Cemal Abdün
nasır'ın danışmanları arasında yer alacak olan Nahum efendi projesini Amerika'da hazırlamış Amerikan ve Fransız entelijansı ile birlikte sonuçlandırmıştır.. Nahum efendi Ismet Paşa'nın Lozan'da yanından ayrılmamış ve Mustafa Kemal Paşa ile de İzmir Iktisat Kongresi esnasında görüşerek bu konuda görüş alışverişinde bulunmuştur.

Izmir Iktisat Kongresi yeni Turkiye Cumhuriyeti için bir dönüm noktasıdır. Ali Ihsan Sabis bu görüşmeden sonra askerlerin yorgun olduğu gerekçesi ile terhis edildiğini yazar. Lord Gurzon görüşmelerin sonunda Hilafetin kaldırılması ile sulhün (barışın) mümkün olabileceği mesajını verecektir.

Karabekir'in hatıralarında belirttiğine göre Nahum Batılı ülkelere "Türklerin Islami bünyesini değiştirerek onların Protestanlığı kabul etmelerinin kolaylaştırılacağını" anlatmıştır. Gerçekten de Lozan sonrası gelişmeler çok ilginçtir. Batılılara ve azınlıklara bir çok imtiyazlar verilirken okullardaki İslam tarihi Osmanlı tarihi kaldırılarak Yunan Medeniyeti tarihi konmuş Maarif Vekaleti Batı klasiklerini tercüme ettirerek ardından ders kitaplarını Yunan ve Batı düşüncesi doğrultusunda yenileyerek bu emele hizmet edilmiştir.

Yakın Tarih Ansiklopedisi'nin 3. cildinde yer alan(sayfa:62) bir belgeye göre Haim Nahum, (İngiltere temsilcisi)Gürzon'a "Siz Turkiye'nin mulki tamamiyetini(sınırlarını) kabul edin onlara ben Islamiyet'i ve Islam temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum." demiştir.

Inönü Lozan kahramanıdır ve Halife sınır dışına gönderilmiştir. Tek Parti iktidarının İstiklal Mahkemeleri ve Takrir-i Sükun gibi iki önemli silahı vardır artık. Ve Turkiye Cumhuriyeti yeniden biçimlendirilmektedir. Bu kez Kurtuluş Savaşı ruhuna karşı yeni bir utopya devlet zihniyetine hakimdir.

Olaylar bundan sonra arkası arkasına gelişir. 3 Mart 1340 (1924) Tevhid-i Tedrisat.. Dini çevrelerde bir kıpırdanış. 20 Nisan: Turkiye devletinin dini din-i Islamdır.. Sistem Cumhuriyet Din Islam zahiren önemli bir değişiklik gözlenmiyor.

1 Şubat 1925 Şeyh Said isyanı. Ingilizler bir yandan Şeyh Said'i destekler görünüp öte yandan Ankara'yı Şeyh Said'e karşı kışkırtır. Devlet-şeriat hesaplaşması örgütlenmektedir... 29 Haziran 1925'de Diyarbakır'da 47 idam. 4 Mart 1925 Takrir-i Sükun kanunu... Ve ardından devrimler başladı. Şapka kanunu Türbe ve Zaviyelerin kapatılması.

2.5.1928'de 1924 Anayasasının 2. maddesi değiştirilerek "Türkiye devletinin dini din-i Islamdır" ibaresi çıkarıldı ve yerine de herhangi bir hüküm konmadı. Din yoktu artık. Allah adına yapılan yeminlerdeki "Vallahi" yerine "Namusum üzerine söz veririm" ibaresi kondu.

Aynı zamanda Anayasa'nın 26. maddesi de degiştirilerek TBMM'nin görevleri arasındaki seriat hükümlerinin yerine getirilmesine ilişkin hüküm de yok edildi.


 



KAYNAK:Cumhuriyet'e Giden Yol Abdurrahman Dilipak 1991





15 Ağustos 2013 Perşembe

Büyük Devrim Balonu Menemen...Derin Tezgah


Menemen Uydurması-Derin Tezgah 


Büyük Devrim Balonu Menemen...

Cumhuriyet tarihinin devrim sayfasında çok mühim bir yere sahip olan “Menemen Vakası”Esasında neydi?. Nasıl başladı? ve bu isyan en çok kimlere yaradı?. Devrim şehidi(!)Kubilay’ın başını kesen şarapçı, ayyaş, zalim Derviş Mehmet esasında kimin adamıydı? Bu insanlık dışı vahşeti kimin emriyle yaptı.ve gerçekten
 derviş miydi? Ayaklanmayı bastırmak için görevlendirilen Asteğmen Kubilay’da niçin silah yoktu?, askerlerinin tüfeklerinde niçin mermi yoktu? Olaylar patlak verdiğinde jandarma karakolundan niçin takviye yardım gitmedi? Ve niçin karakolun kapısı penceresi kilitlendi? Bu sorulara verilen cevaplar bir turnusol kâğıdı vazifesi görecek ve tarihi şahsiyetlerin iç yüzünü ortaya çıkartacak.

Bu yazı dizimiz, Menemen özelinde bir millet ve tarih sosyolojisi çalışması olacak ve soğukkanlılıkla bir tarih sorgulaması şeklinde hadiselere yaklaşacaktır. Önce bir hakikati tespit etmek gerekiyor; Resmi tarihin ve onun yeminli murakıplarının iki yalan, bir küfürle karışık yazdıkları dışında, elimizde Menemen olayını tarafsız bir biçimde aktaran kaynak yok denilecek kadar az. O dönemdeki savcı iddianameleri ve mahkeme zabıtları bile buram buram ideolojik taraftarlık kokuyor. Bu iddianamelerde seçilen kelimeler ve kullanılan ağız dahi, sanki bir hakim ve savcının ağzı değil de, bir CHP genel sekreteri ağzı.

Menemen vakasından az bir süre önce, dış ülkelerde Türkiye’deki rejim ve idare sistemindeki tek partili yönetimden dolayı, “Diktatörlük” yakıştırmalarını bertaraf etmek için Atatürk’ün emriyle yakın arkadaşı Fethi Bey’e kurdurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası girdiği tüm belediye başkanlıkları seçimlerinde CHP’yi ezici bir üstünlükle yendi.(1) Bu durum parti teşkilatında şok etkisi yarattı. Bu sonuçlar en çok Atatürk’ü etkiledi. Çünkü bu senaryonun yazarı oydu ve sonuç tam da “kurduğu tuzağa düşmek” deyimini hatırlatıyordu.(2) Bu yüzden Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın halk için bir umut haline gelmesinden, CHP’yi iktidardan etmesinden telâşlanmıştı. Meselâ seçimle başa geçen Serbest Fırkalı Samsun Belediye Başkanı Ahmet Bey’den istifa edip yerini CHP’li başkan adayına bırakmasını istemişti. Ahmet Bey, bu isteğe rağmen istifa etmemekte direnince, halk oyuyla geldiği belediye başkanlığından zorlaindirilecektir.(3)

Derken partinin, Atatürk’ün isteği ile başına geçen Fethi Bey, yine O’nun isteği üzerine liderliği bıraktı ve partiyi kapattı. Oyunun sonuna gelinmiştir. Oyunu başlatanlar Fethi Bey’e oyunu bitirmesini emrederler.(4) Parti kapatılınca mensup milletvekilleri sap gibi ortada kalır.Sıra en büyük cürüm sahibi olan halkı cezalandırmaya gelmiştir. Zaten Serbest Fırkanın kuruluş gerekçesi de halkın nabzını yoklamak, Kazım Karabekir’in kurduğu ve halkın müthiş iltifatı ile CHP’yi derinden sarsan ve en nihayet İzmir Suikasti bahane edilerek kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan sonra “adam olup olmadığını” kontrol etmek değil midir? Amaç gerçekleşmiş halkın halâ adam olmadığı ortaya çıkmıştır. Ancak bir bahane lazımdır. Halkı uslandırmak ve “adam etmek” için bir bahane. Bu bahane öyle bir bahane olmalıdır ki, bir taşla birkaç kuş birden vurulmalıdır. Aradığı bahaneyi iktidara verecek olan bir oyun tezgâhlanır. Oyunun sahnelendiği yer yediden yetmişe CHP’ye inat Serbest Fırka’yı destekleyen, belediye seçimlerinde Serbest Fırka adayını kazandıran ve Mustafa Kemal Paşa’nın adamlarını“yuhalayan” Menemen’dir. Fakat bu oyunda kullanılacak bir piyona, bir figürana ihtiyaç vardır. O da bulunmuştur. Kendisini “MEHDİ” olarak ilan eden Giritli Mehmet. İşte bu sözüm ona derviş piyon Mehmet, Manisa’nın Arpalan semtinden, çevrede “serseri” ve “esrarkeş”olarak bilinen biri. Onun esrarkeş olduğunu onu yargılayan Sıkı Yönetim Mahkemesi belgeliyor. İşte savcının mütalaasından pasajlar:

“Giritli Mehmet’in emriyle köy civarındaki çamlıkta bir kulübe inşa ediliyor. Bu kulübede tam bir hafta esrar içilmek suretiyle zikre(!) devam eden sanıklar 1930 yılının aralık ayının 23. Salı günü Menemen’e gitmek üzere yola çıkmayı kararlaştırıyorlar.”(5)
“Sanıklar Menemen kenarına geldiklerinde zeytinlikte biraz durup dinlendikten ve burada Giritli Mehmet avenesinin hepsine çifter çifter esrarlı sigara dağıtıp verdikten sonra hepsi dumanlı ve sarhoş kafalarla Menemen’e giriyorlar.” (6)
O gün kü mahkeme raporları ile de esrarkeş bir yarı kaçık olduğu sabit olan Giritli Mehmet’in cebinde kalan bir miktar esrar, olay günü makineli tüfekle taranıp öldürüldükten sonra üzerinde bulunup Sıkıyönetim Mahkemesinde suç delilleri arasındaki yerini alacaktır. Buna rağmen sahibinin sesi Hakimiyet-i Milliye gazetesinin Giritli Mehmet’in “esrarkeş ve meczup”olmadığını söylemesi, üstelik bir de ayyaş Mehmet’e “Derviş” sıfatını uydurması yazılan senaryoda hangi kesimlere çamur atılacağını göstermesi açısından manidardır.

Menemen olayının diğer failleri de Giritli Ayyaş Mehmet’in meşrebinden.

Sütçü Mehmet, saf, aciz, kendi halinde mahallede süt satarak geçimini temin eden biri.
Şamdan Mehmet, budama mevsiminde bağ budayarak geçimini temin eden ve geri kalan zamanlarında kahve köşesi bekleyen bir zavallı.
Nalıncı Hasan, daha 18’ine girmemiş. Hiçbir şeyden haberi olmayan bir delikanlı. O da diğerleri gibi cahil ve hercai.
Küçük Hasan, henüz daha çocuk, kimsesiz ve sahipsiz. Karnını kim doyurursa onun kulu.
Mehmet Emin, çevrede ahlâksızlığıyla tanınan bir serseri.

Çırak Mustafa’nın kahvesi, Manisa’da çok meşhur bir kahvedir. Çünkü burası esrarkeşlerin ve ayyaşların kahvesi olarak bilinir. Giritli Mehmet’de bu kahvenin müdavimlerindendir. Giritli Mehmet burada sık sık kendisi gibi ayyaşlarla buluşup esrar partileri yapmaktadır.(7)

Menemen olayından bir ay evvel sakalsız ve bıyıksız olan Ayyaş Mehmet ve adamları sanki bir yerden emir almışçasına sakal ve bıyık bırakırlar. Genelkurmayın hazırlattığı bir kitaba göre, bu esrarkeşlerin durumu Manisa Zaptiyesinin de dikkatini çeker ve birgün bu esrarkeş takımı ortadan ansızın kaybolur. İşin daha ilginci ailesi bu durumu hükümete haber vermesine rağmen, hükümet hiçbir teşebbüste bulunmadığı gibi civar ilçelerinde dikkatini çekmemiştir.

Esrarkeşler ortadan kaybolduktan sonra bir müddet dağlarda dolaşırlar. Bu sırada Giritli Ayyaş Mehmet “mehdiliğini” ilan eder. Yanlarına Ashab-ı Kehf’in köpeğinin adı olan “kıtmir” ismini verdikleri bir de köpek alırlar. Kıtmir ayyaşın mehdiliğinin delilidir. 23 Aralık 1930 günü Giritli Mehmet’le birlikte Menemen’e isim ve özellikleri daha önce ifade edilen 5 zavallı daha gelir.

Menemen şirin ve dindar bir Batı Anadolu ilçesi. İzmir’e 30 kilometre . İlçedeki dindarlığın kaynağı tasavvuf. Serbest Fırka oyunu biteli henüz bir ay olmamıştır. Menemenliler, Mustafa Kemal’in partisini yuhalamanın kendilerine kaça mâl olacağından henüz habersizdirler.

Esrarkeş mehdi ve ekibi sabah namazını Müftü camii’nde cemaatle birlikte kılıyorlar. Namaz biter bitmez cemaat henüz yerlerinden dahi kalkmadan Nalıncı Hasan camideki Yeşil Sancağı alıyor. Giritli Mehmet “mehdiliğini” burada ilan ediyor. ve buna delil olarak da kıtmir adını verdikleri yanındaki köpeği gösteriyor.(8)

Camiden çıkıp belediye meydanına varmadan bu şuursuz ve maşa olan kafileye beş kişi daha katılır ve meydana ulaşırlar. Camiden alınan yeşil sancak bir çukur kazılarak meydanın ortasına dikilir.

Bu garip heyetin Menemen meydanının ortasına bir sancak diktiğini öğrenen jandarma yazıcısı Ali Efendi meydana gelerek Giritli Ayyaş Mehmet’ten ne istediklerini sormuş, Giritli de; “Git kumandanına söyle o gelsin. Bana top, kurşun işlemez” cevabını vermiştir. Ali Efendi durumu amiri yüzbaşı Fahri’ye haber verir. Yüzbaşı olay yerine gelir.
“- Ne istiyorsunuz? Buradan derhal dağılın” der. Giritli Mehmet cevaplar;
“- Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! Bana kimse karşı koyamaz! Çekil karşımdan!

Yüzbaşı sessiz ve uysal bir şekilde çekilir. Alaydan asker istemekle yetinir. Alay da askerliğini yapmakta olan öğretmen Kubilay’ı çok küçük bir müfreze ile gönderir. Gönderir fakat,KUBİLAY’DA SİLAH, ASKERLERİNDE MERMİ YOKTUR.. kurbanlık koyun gibi adeta ölüme sürülürler.

Birinci Bölümün Sonu.

İkinci Bölümde; Bu ayaklanmaya niçin acemi asker Kubilay’ın emrinde bir manga acemi asker gönderilir? Ve genel kurmay kaynaklarında niçin Kubilay’ın ismi Koplay olarak geçmektedir. Koplay ne demektir?...




Kaynaklar;
1- Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, s. 514.
2- Mustafa İslamoğlu, İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi, s.723.
3- Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkileri, 7/ 5-6.
4- Adalet Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, s. 90-91.
5- Kemal Üstün, Menemen Olayı ve Kubilay, s. 59-71.
6- Kemal Üstün, a.g.e., s. 65
7- Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar, Genelkurmay Yayınları, s.362-363, Yeni Asır Gazetesi, 24 Aralık 1930 sayısı.
8- Askeri Savcının Mütalaasından, Kemal Üstün, s.65


Sistemin Menemen Uydurması-Derin Tezgah (Ahmet ANAPALI)









10 Ağustos 2013 Cumartesi

Kazım Karabekir Paşa NEDEN İDAMLA YARGILANDI

KARABEKİR NEDEN İDAMLA YARGILANDI

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Uluslararası Fuar Merkezi’nde düzenlediği 4. Kocaeli Kitap Fuarı’nın yazar konuklarından biri de Mustafa Armağan’dı. Ünlü tarihçi yazar Armağan, okurlarıyla buluştuğu konferansında Milli mücadelenin iki numaraları adamı Kazım Karabekir’in neden İstiklal Mahkemesi’nde idamla yargılandığı konusu üzerinde durdu. Kazım Karabekir’in cesur ve gözü pek olduğundan bahseden Armağan, “Hep susturulmak istendi. Bu nedenle de kitaplarını duvar aralarına, köşelere sakladı. Kitaplarının günümüze ulaşmasını sağladı”dedi.

O FOTOĞRAFTAN KASITLI ÇIKARILDI
1931 yılına ait bir tarih kitabındaki fotoğraftan bahseden yazar, “O fotoğraf Atatürk’ün annesinin mezarını gösterir. Kazım Karabekir de o fotoğraf karesinde olmasına rağmen tarih kitaplarına girmemiştir. Kasıtlı olarak fotoğrafı kesilmiştir”dedi. Kazım Karabekir’in kendine göre inancı olduğunu belirten yazar Armağan, “Kendisi Kurtuluş Savaşı’ndan sonra özgürlük ve muhalefet ortamı istemiştir. Bu nedenle de tek elden yönetimi reddetmiştir. Bu görüşünden dolayı da defalarca eleştirilmiştir”diye konuştu.

TARİHÇİLER BALIKESİR HUTBESİNİ ARAŞTIRMALI
Armağan, Mustafa Kemal Atatürk’ün Balıkesir hutbesinden de bahsederek, “Hiçbir Osmanlı padişahı hutbeye çıkmamıştır. Fakat 7 Şubat 1923’te Atatürk hutbeye çıkmıştır. Adeta bir din adamı gibi konuşma yapmıştır. “Anayasamız Kuran-ı Kerim”, “Bizim dinimiz en mükemmel dindir” gibi cümleler kurmuştur. Fakat Cumhuriyetten sonra hilafeti de kaldıran kendisidir. Buna tarihçilerimizin kafa yorması, bu dönüşümün neden olduğunu iyi irdelemesi gerekmektedir ”dedi.

BÖYLE BİR ADAM NASIL YARGILANABİLİR
Mustafa kemal Atatürk’ün ismi olmamasına rağmen Erzurum Kongresi’ne seçilmesinde büyük rol oynayan kişinin Kazım Karabekir olduğunu da belirten yazar Armağan şöyle devam etti: “Mustafa Kemal Atatürk askeri görevinden ayrıldıktan sonra yerine Kazım Karabekir önerilmiş, Karabekir kendisine gelen bu teklifi Atatürk’e iletmiştir. Paşa da Karabekir’den görevi devralmasını istemiştir. Göreve başlayan Karabekir’e İstanbul’dan Atatürk’ü tutuklaması yönünde telgraf gelmiştir. Karabekir telgrafı Atatürk’e göstererek “Sizin emrinizdeyim ”demiştir. Daha sonra da İstanbul’a telgrafla, “Ben İngiliz ağzıyla bir Türk askerini tutuklama şerefsizliğini gösteremem” cevabını vermiştir” Böyle bir adam nasıl oluyor da İstiklal Mahkemesi’nde idamla yargılanmıştır”


Mustafa Armagan 

8 Ağustos 2013 Perşembe

Onların haklarını nasıl ödersiniz

Yalan Yazan Tarih utansın

Genç nesillere tarihi tek bir kişinin kahramanlığı üzerine kurarak anlatamazsınız. Bu, o kanlı mücadelede canını siper etmiş olan komutanlara ve hele kanını dökmüş Mehmetçiğe de hakarettir.
Onların haklarını nasıl ödersiniz?

(Kazım Karabekir)