mehmet sevket eygi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mehmet sevket eygi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Arkasında namaz kılınmayacak adamlar

Arkalarında Namaz Kılmam 


Aşağıda sayacağım kötü özelliklere ve bid’atlere sahip olan imamların ardında namaz kılmam, kılarsam yahut kılmak zorunda kalırsam iade etmem gerekir.

1. İslamda kader yoktur diyen.

2. Sünneti, mezhepleri, fıkhı inkar eden.

3. İslam tek hak din değildir, zamanımızda başka hak ibrahimî dinler de vardır ve onların bağlıları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir inancına sahip olan.

4. Her Müslüman Kur’an meal, tercüme ve tefsirlerinden kendi kafasıyla hüküm çıkarabilir, Allahın Kitabını kendi re’y ve hevasıyla yorumlayabilir diyen.



5. Başı açık olarak imamlık yapan.

6. Muhammed ibn Abdilvehhabı imam ve mürşid kabul eden.

7. Abdest alırken, ayaklarını yıkamayıp ince çorap üzerine mesh eden.

8. Hulefa-i Râşidînin ilk üçüne sövüp sayan.

9. Allahü Tealayı noksan sıfatlardan tenzih etmeyen mücessime ve müşebbihe taifesi.

10. Ehl-i kıble ve ehl-i Tevhid olan ve Şeriat dairesi içinde bulunan sûfî Müslümanları şirk ve küfür ile suçlayan.

11. Kendisinde Ümmet birliği şuuru olmayıp; cemaat, tarikat, hizip, fırka, parça taassubu, militanlığı ve holiganlığı bataklığına saplanmış bulunan.

12. Deccalları, Kezzabları, Tağutları, Süfyanları seven, benimseyen, destekleyen.

13. Aldığı maaşı namaz kıldırma ücreti olarak kabul eden.

14. Mutezile mezhebine bağlı olan.

15. Fazlurrahmanın Tarihsellik mezhebine bağlı olan.

16. Allah gerçek bir Janustur diyererek, muhalefetün li’l-havadis sıfatına sahip Hak Tealayı iki çehreli bir Roma putuna benzeten İranlı Ali Şeriatiyi seven ve benimseyen.

17. Ulu Paşayı seven.

18. Hulefa-i Râşidîn Efendilerimizinfaziletlerinin hilafet sıralarına göre olduğunu inkar edip, dördüncüsünü tafdil eden.

19. Ashabın bir tekini bile reddeden. Mesela Ebu Hureyre hazretlerini yalancılıkla suçlayan.

20. Müslümanların zamanlarındaki Halifeye, İmama, Emîre biat ve itaat etmeleri gereğini inkar eden.

21. İslam düşmanı kafirleri dost ve velî edinen.


Mehmet Şevket Eygi


20 Ağustos 2013 Salı

İskilipli Âtıf Efendi Niçin İdam Edildi? Soru Cevap

İskilipli Âtıf Efendi Niçin İdam Edildi?


Soru: İskilipli Âtıf Efendi'nin ne suçu vardı ki, idam edildi?
Cevap: O devrimlere karşı gelmişti...

Soru: Devrimlere karşı gelmeyi cezalandıran bir kanun var mıydı?
Cevap: Yoktu...

Soru: Ceza hukukunun temel prensibi "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" değil midir? Peki onu nasıl idam ettiler?
Cevap: Dedik ya, devrimlere karşı çıkmıştı.

Soru: İskilipli Âtıf Efendi, "Frenk Mukallidliği" adlı risalesini yayınladığında....

şapka devrimi yapılmamıştı, şapka kanunu çıkartılmamıştı...
Cevap: Yine de devrim aleyhinde olduğu için asılarak idam edilmesi gerekiyordu.

Soru: Savcı onun için idam değil hapis cezası istemişti...
Cevap: Devrime karşı olduğu için idam edilmiştir.

Soru: İstiklâl Mahkemelerinde avukat yoktu, verilen kararlar temyiz edilemiyordu, bu doğru mudur?
Cevap: Elbette doğrudur.

Soru: Âtıf Efendi'nin şiddete veya eyleme yönelik bir tarafı var mıydı? Yoksa niçin idam edildi?
Cevap: Yoktu ama idam edilmesi gerekiyordu.

Soru: Böyle bir idam hukuka, adalete, insafa, vicdana uygun mudur?
Cevap: Değildir ama devrimler ve şapka senin bu saydığın değerlerin üzerindedir.

Soru: Şapka giyildi de ne oldu?
Cevap: Şapka giyerek medeniyette, ilimde, teknikte, ilerlemede, kültürde, sanatta, edebiyatta, zenginlikte, havacılıkta Almanyayı ve Japonyayı geçtik, az zamanda çok mesafe kat ettik, uygarlık semalarına füze gibi fırladık. Daha ne olsun istiyorsun a gerici!

M.Şevket Eygi - Araştırmacı Yazar -13.06.2010






19 Ağustos 2013 Pazartesi

Genc musluman kardeslerim bu yaziyi okusun INSAALLAH Celle Celalühu


Bir Gence 18 Öğüt


(1) Konuşurken düzgün konuş, yaptığın cümleler tutarlı olsun, aksan ve vurgu hataları yapma. Şizofren hastalar gibi kopuk kopuk konuşma. Konuşma esnasında ııı… ııı… ııı… deme. Ne söylemek istiyorsan, neyi beyan etmek istiyorsan çabucak, açık şekilde ifade et. Üç dakikada anlatılabilecek şeyi dokuz dakikada anlatma. Konuşurken hiç lüzumu olmadığı halde hehehe, hihihi diye aptalca gülme.


(2) Yazarken imlâ ve gramer hatası yapma. TDK’nin en son imlâ kılavuzuna göre yaz. Lise mezunu bir genç için konuşurken ve yazarken Türkçe hatası yapmak büyük bir ayıptır.


(3) Birisine yazılı bir not, pusula, mektup verecek veya göndereceksen, kağıdın bir kenarı fare yemiş gibi tırtıklı ve yırtık olmasın.


(4) En ucuz, en kalitesiz, en adi kalemlerle yazma. 500 liralık bir cep telefonuna sahipsen, en az 50 liralık kaliteli bir kalemin olmalı. Her kültürlü ve medenî Müslüman mürekkepli bir dolmakalem sahibi olmalıdır. Param yok!.. Cep telefonuna bulmasını biliyorsun, kalem için de bul.


(5) Günde ortalama bir saat faydalı kitap oku. Zararlı, fasa fiso kitaplar okuma. Gazete ve dergi yazıları kitabın yerini tutmaz. Kendini kitap okumaya, bu okumadan zevk ve haz almaya alıştır.


(6) El yazını düzelt. Maddi imkânın varsa kaligrafi dersleri al, yoksa internetten bu konuda bir site bul oradan öğren.


(7) Müslüman gibi ye iç. Yedi mide ile yiyen kâfi gibi yeme.
İslam’ın emrettiği şekilde yiyen içen, beslenen kişi hastalıkların yüzde 90’nından kurtulur, sağlıklı bir şekilde yaşar.


(8) Marka fetişizmi aptallığı, salaklığı, eşekliği yapma. Temiz giyin, güzel giyin lakin pahalı markaları tercih etme. Lüks giysiler sana gerçek bir değer katmaz.


(9) İnsanı değerlendiren ve güçlendiren ilme, irfana, yüksek ve derin kültüre, medenî bir Türkiyeli olmaya, ahlaka, fazilete, bilgeliğe yönel.


(10) Çok fakir değilsen, aylık bütçenin onda birini kitaba, kültüre, sanata harca.


(11) Geleneksel İslamî sanatlarımızdan birini öğren ve bu sahada ürün ver.


(12) Ürettiğin sanat ürünlerini köşeyi dönmek, voli vurmak için çok pahalıya satma, insaflı ol.


(13) Zaruret ve lüzum olmadıkça ben deme; bendeniz veya bu fakir de.


(14) Evim deme, fakirhane de… Eviniz deme, devlethane de…


(15) Kötü, şakî, ahlaksız ve seviyesiz kimselerle arkadaşlık edersen, sen de bozulmaya mahkûmsun. İyi arkadaşlar ve dostlar edin.


(16) Laf Müslümanı olma, İslam’ın hükümlerini hayatına uygulayan, dindar bir Müslüman ol.


(17) Beş vakit namaz kılmıyorsan, hemen kılmaya başla. Eski çevren bunu garipser ve tepki gösterirse mümkün olduğu kadar gizlemeye çalış.


(18) Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.


Mehmet Sevket Eygi     elleriniz den operim efendim.   /   gercek tarih deposu



18 Ağustos 2013 Pazar

Niçin mâtem tutmuyoruz tutamiyoruz

Kardeşlerimiz şehid edilirken, yaralanırken, sivil halka ateş açılırken niçin iştahlarımız kapanmıyor, gözlerimiz yaşarmıyor?

Niçin mâtem tutmuyoruz?

MISIR’DA korkunç zulümler, kıyımlar oluyor. Mısır kardeş bir ülke… Mısır kan ağlarken Türkiye’de vur patlasın çal oynasın eğlenceler devam ediyor.
Kahire’de masum insanların kanları akıyor oluk oluk. Binlerce yaralı inliyor. Kadınlar, çocuklar öldürülüyor…
Mısır’da Firavun hortladı, firavunluk hortladı.
Kan, göz yaşı, feryat var orada.
Kardeş Türkiye’ye böyle bir durumda eğlenmek yakışır mı? Komşu yanıyor, biz rutin hayatımızı sürdürüyoruz.
Mısır’da olup bitenlere elbette Gizli Yahudiler ağlayacak değil. Çoğunluğu oluşturan Müslümanların ağlaması, feryat etmesi, dövünmesi gerekir.

Hâlâ ıvır zıvır magazin haberleri, deli saçması dedikodularla meşgulüz.
Şu medyamıza bakınız: Karpuz kanı sulandırır, tarçın şekeri düşürmüş… Filanca mankenin programda askısı kopmuş, göğsü görünmüş… Futbolcular, şarkıcılar, sevimli kedi yavruları, din baronları, rockçı imam, Gezici İslamcılar… Mısır kan ağlıyor, bizde cümbüşe devam.
Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) ne buyuruyor: Doğudaki Müslümanın ayağına diken batsa, Batıdaki Müslüman onun acısını yüreğinde hisseder.
Vaktiyle Hindistan Müslümanları Osmanlı Hilafeti konusunda ne kadar çırpınmış, feryat etmişlerdi. Yazık… Bizde onlarınki kadar dinî hamiyet yok.
Mısır Müslümanları birleşmedikleri, tek bir Ümmet olamadıkları için bugünkü feci duruma düştüler. Biz ibret alıyor ve toparlanıyor muyuz?
Acımayana acınmazmış…
Bugün Mısır, sonbaharda Türkiye…
Müslümanları birleştirmek için çalışmayan keyfe mâ yeşa Hazerat-ı Muhteramat, siz nasıl hesap vereceksiniz?

Mehmet Şevket Eygi - Mâtem Bile Yapamıyoruz

Cuma, Ağustos 16, 2013








15 Ağustos 2013 Perşembe

Etme Bulma Dünyası Men Dakka Dukka

 Etme Bulma Dünyası Men Dakka Dukka

Madde 1: M. Kemal Paşa, İsmet Paşa, Celal Bayar, Adnan Menderes, Cemal Gürsel Paşa, 12 Mart 1971 paşaları, Kenan Evren Paşa, 28 Şubat paşaları devrinde siyasî yargılamalar olmuş, adaletsiz kararlar verilmiş, ünlü kişiler idam edilmiş, zindanlarda süründürülmüştür.
Madde 2: M. Kemal Paşa zamanında, Bursa’da bir vatandaş Ulu Caminin minaresine çıkıp Ezan-ı Muhammedî okudu diye korkunç yaygara kopartılmış ve Müslümanlara ağır baskılar uygulanmıştır.
Madde 3: Şapka meselesi yüzünden binlerce vatandaş, olağanüstü zulüm mahkemelerinde, savunma yapmalarına, avukat tutmalarına imkân verilmeden ya idam edilmiş, ya zindanlarda çürütülmüştür.
Madde 4: Çoğunluğu oluşturan Sünnî halkın din, inanç, inandığı gibi yaşamak, eğitim, kültür hak ve hürriyetleri ayaklar altına alınmış, yurt çapında devlet terörü kasırgaları estirilmiş, çok sayıda vatandaşın canı yakılmıştır.
Madde 5: Bu zulümler yakın tarihlere kadar devam ettirilmiştir.
Madde 6: Şiddetle hiç alakası olmayan en mâsum dinî beyanlar, eski Ceza Kanununun 163 maddesine dayanılarak ağır ceza mahkemelerinde yargılanmış ve nice Müslüman gazeteci, fikir adamı, din hizmetlisi zindanlarda çürütülmüştür.
Madde 7: Büyük din âlimi İskilipli Âtıf Efendi, şapka kanunundan önce yayınlanmış olan bir broşürü yüzünden, savcının idam cezası istememiş olmasına rağmen idam edilmiştir.
Madde 8: Menemen hadisesiyle hiçbir alakası olmayan seksen küsur yaşındaki Şeyh Esad Erbilî tutuklanmış, Menemene götürülmüş, ağır hasta olduğu için hastaneye yatırılmış ve orada şehid edilmiştir.
Madde 9: Camiden çıkarken dalgınlıkla namaz takkesini başında unutan nice Müslüman, şapka kanununa muhalefetten tutuklanmış, zindana atılmıştır.
Madde 10: Binlerce cami, mescid, medrese, taş mektep, vakıf binası satılmış, kiraya verilmiş, yıkılmış, kimisi depo yapılmıştır. (1943’te Sultanahmet Camii ibadete kapalıydı.)
Madde 11: Sadece Sünnî Müslümanlara değil, Alevîlere, Türkçülere, komünistlere, her kesime zulm edilmiştir. Nazım Hikmet uzun yıllar boyunca zindanda tutulmuştur.
Madde 12: Günümüzde de siyasî yargılamalar yapılmaktadır ama zamanımızda sanıklara bütün savunma, avukat tutma, Yargıtay’a müracaat hakları tanınmaktadır.
Madde 13: Türkiye Cumhuriyetinin 90 yıllık tarihinde en fazla demokrasi, çoğulculuk, hukuk, hürriyet son on yıl içinde olmuştur.
Madde 14: Elli küsur yıllık gazetecilik hayatımda defalarca tutuklandım, ağır cezalarda ve başka mahkemelerde yargılandım, ağır hapis cezalarına, sürgünlere mahkûm edildim. Yurt dışına gitmek zorunda kaldım, altı seneye yakın gurbetlerde sıkıntılar çektim. Sultanahmet, Sağmalcılar, Gerede, Şile cezaevlerinde yattım. Kaç kere evim ve bürom arandı, kitaplarım ve evrakım çuvallara dolduruldu götürüldü. Nihat Erimin başbakanlığı zamanında sıkıyönetim kararıyla iki günlük gazetem kapatıldı, iflas ettirildim.
Madde 15: Rahmetli annem ve babam benim yüzümden çok acılar çektiler.
Madde 16: Dönmeler, Kriptolar düzenin haram rantlarını zevk u safa içinde yerken, bendeniz İslama hizmet ettiğim ve zalim vesayet rejimini tenkit ettiğim için ezildim, süründürüldüm, düşman muamelesi gördüm.
Madde 17: Şimdi kalkmışlar, zulüm ve baskı var diye bağırıyorlar. Peki, sizin paşalarınız, ağalarınız, babalarınız zamanında ne vardı? Adalet mi vardı? Hürriyet mi vardı? Hukukun üstünlüğü mü vardı?
Madde 18: Allah bu halka, bu ülkeye sizin çok beğendiğiniz o eski zulüm devirlerini tekrar yaşatmasın. Bendeniz sosyal ve kültürel açıdan muhalif bir vatandaşım ama resmî ideolojili vesayet rejiminin hortlamasını asla istemem.
Madde 19: Güçlü, amansız, adaletsiz, insafsız egemen azınlıklar; sizler ve atalarınız, babalarınız siyasî yargılamalar yaptılar ve halk çoğunluğunu çok ezdiler. Sonra muhalif rüzgârlar esti ve attığınız bumeranglar döndü dolaştı sizin başlarınıza çarptı. Men Dakka duka…
Madde 20: Beşerî adalet şaşabilir. Onun üzerinde hiç şaşmayan ilahî adalet vardır. İlahî adaletin tecellileri ve cilveleri vardır…
Madde 21: Biz çok ağlamış, inlemiş, ezilmiş, yıkılmış, sürünmüştük… Şimdi sıra egemenlerde…
Zulme, haksızlığa uğrayan varsa Allah kurtarsın derim.

Pazar, Ağustos 11, 2013  
Mehmet Şevket Eygi 


10 Ağustos 2013 Cumartesi

İslamla, Müslümanlarla alay ediyorlar. Dini konuları magazin haline getiriyorlar.

DİNİ KONULARI MAGAZİNLEŞTİRMEK

Bazı ilahiyatçıların, İslamcıların, gazetelerin, televizyonların bilhassa şu mübarek ramazan ayında dinî konuları magazinleştirmelerini, rant ve reyting konusu yapmalarını üzüntü ve nefret ile protesto ediyorum. Bunu en fazla Sabataycılar, Kriptolar, iki kimlikliler yapıyor ve resmen İslam’la, Müslümanlarla alay ediyorlar.
Maalesef bazı şaşkın Müslümanlar da bu tuzaklara düşüyor, bu zokaları yutuyor. 
Bu Ramazan dağıtıldı mı bilmiyorum, bundan önceki ramazanlarda
Birtakım harbî dinsiz gazetelerin, okuyucularına dinî kitaplar hatta Kur’an tercümeleri dağıttıkları görülmüştü. On bir ay boyunca İslam’a savaş ilan ediyor, Ramazan gelince Kur’an tercümesi dağıtıyor. Onlara mı kızayım, bu oyuna gelen saf ve cahillere mi?
Ülkemizde seviye çok düşmüştür. Ciddiyet, vakar, asalet, dürüstlük şişeleri taşa çalınmıştır. 
Dinî konuları magazinleştirmek küfre kadar gidebilecek bir hafife almadır. 
Dinî konular yılışıklık, bayağılık, zevzeklik, hokkabazlık kabul etmez.
Gazetelerde Tv’lerde dinî program yapan muhterem ve ciddî hocalara hürmet ederim. Onlara bir şey dediğim yoktur. Lakin onların sözlerini bile çarpıtan medya organları vardır. Bu ciddiyetsiz ve seviyesizlere teessüf etmek gerekir.
Bir de zıvanadan çıkmış reformcular, dinde yenilikçiler, dinde değişimciler, mezhepsizler, Sünnet düşmanları, şazz görüşlerin taraftarları var ki onları kınamamak mümkün değildir.
İmsak olmuş, oruç başlamış aradan bir buçuk saat geçmiş adam hem oruç tuttuğunu iddia ediyor hem de kameraların karşısında lıkır lıkır su içiyor. Bu kişi akıllı mıdır, deli midir? 
Böylelerinin meşhur olmak için yapmayacakları yoktur. 
Sevgili Müslüman kardeşlerimden rica ediyorum:
Dinî konuları magazinleştirenlere alet olmayalım. Onların programlarını seyretmeyelim. Ekmeklerine yağ sürmeyelim.
Dinî sorularımızı icazetli ve ciddi Ehl-i Sünnet hocalarına soralım.
Hanefî mezhebine bağlı her Müslümanın başucunda merhum Ömer Nasuhî Bilmen hazretlerinin “Büyük İslam İlmihali” bulunmalıdır. Şafiî mezhebine bağlı olanlar da o ayarda güvenilir, sahih, muteber, bir Şafiî ilmihali edinmelidir. Dinî sorularımızın cevaplarını böyle kitaplardan öğrenmeliyiz. 
Reformcuların, Fazlurrahmancıların, Afganîcilerin, BOP’cuların, light ve ılımlı İslamcıların, Mezhepsizlerin, Kemalist ilahiyatçıların ilmihalleri ve dinî kitapları alınmamalı, okunmamalı, onlara güvenilmemelidir.
Dinî konularda alay etmek, farzları haramları hafife almak, Sünneti inkar etmek, üzerinde icma olan zaruriyat-ı diniyeyi kabul etmemek, dini meseleleri anlatırken tahkir edecek şekilde he he he diye edepsizce gülmek… İşte bunlar kişinin ayağını kaydırır, Allah saklasın farkında olmadan küfür uçurumuna yuvarlar.
Din ilimlerinin ticarete, bezirgânlığa, zengin olmaya, voli vurmaya, köşeyi dönmeye alet edilmesi haramdır. Bu haramı işleyenler de hayır, bereket, meymenet yoktur. Onlar, acı karpuzlar gibidir; dışları yeşil, içleri kıpkızıl…
Öyle bir devirde yaşıyoruz ki… Allah encamımızı hayreylesin.
(Feministler camilerde erkek cemaatiyle kadın cemaatinin karıştırmak istiyorlar. Çeşitli camileri dolaşan dostlarım anlatıyor, bazı yerlerde kadın erkek iç içe… Fıkha göre bu çok sakıncalıdır, bir kısım erkeklerin namazları bozulabilir. İslam tarihinde 1400 yıl boyunca görülmemiş bu fitneyi çıkartanlara beddua ediyorum. İşleri rast gitmesin. Kaldırttıkları perdeler ayaklarına dolaşsın…)

Salı, Ağustos 6, 2013

Mehmet Şevket Eygi 
DİNİ KONULARI MAGAZİNLEŞTİRMEK
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Ilim_Irfan_Medeniyet_Ask_Sevk_Ruhan_Heyecanlar_Mnev_Neseler_Gelsin/16059


http://gercektarihdeposu.blogspot.com

9 Ağustos 2013 Cuma

Büyük Bozukluk Hilafet Yıkıldıktan Sonra Başladı

Hilafet Yıkıldıktan Sonra Büyük Bozukluklar Başladı

Hilafet Yıkıldıktan Sonra Büyük Bozukluklar Başladı 1924'te Hilafet'in ilgasından ve İslam'ın 101'inci son Halifesi Abdülmecid bin Abdülaziz Han'ın kovulmasından sonra Müslümanlar başsız ve hiyerarşisiz kaldı. Medaris-i İslamiyenin (İslam medreselerinin) kapatılması ve kırk bin talebe-i ulumun sokağa atılması ümmet'in belini kırdı. Şeriata bağlı tasavvuf tarikatlarının yasaklanması korkunç bir darbe oldu. Müslümanlar başsız, hiyerarşisiz, denetimsiz kaldı. Osmanlıdan kalma icazetli ulema, fukaha ve şeyhler karanlıklar devrinde bin sıkıntıya ve zulme göğüs gererek, zindanlarda sürünerek, bazen canların feda ederek din, iman, Kur'an, Sünnet, fıkıh, Şeriat için çalıştılar. Sayleri meşkur olsun, Allah onlara rahmet eylesin.


Onlar da bu dünyadan göçüp gittikten sonra ümmet-i Muhammed dehşetli bir fetret çağı yaşamaya başladı. Ehl-i Sünnet ve Cemaat sarsıldı. Ortaya bir sürü müctehid taslağı ve bozuk fırka çıktı. Re'y ve heva üzere yazılmış Kur'an mealleri, tercümeleri, tefsirleri, bozuk din kitapları yayınlandı. Din konusunda söz ayağa düştü. Kur'andaki 300 hüküm ayetinin tarihsel olduğunu, bugün geçerli olmadığı iddia eden Fazlurrahman mezhebi yayıldı. Dört hak fıkıh mezhebi inkar edildi, hatta mezheplere puttur diyenler görüldü. İki büyük Ortadoğu ülkesinden gelen petro-dolarlarla Ehl-i Sünnet'in temelleri dinamitlendi. ABD'nin, AB'nin, Siyonistlerin, Haçlıların istekleri doğrultusunda hadis ayıklama faaliyetleri başlatıldı. İslamcı görünen birtakım münafıklar ve mürailer korkunç yolsuzluklar yapmaya başladı. İslam düşmanları Müslümanları "Böl, parçala ve hükm et" düsturu icabı paramparça ettiler ve birbirlerine düşürdüler. Müslümanların bir kısmı futbol kulübü tutar gibi parti tutmaya başladı, holiganlaştı. Para en büyük değer haline geldi. Beş vakit namaz terk edildi ve halk şehvetlerine uydu.

Bir kısım sefiller (beyinsizler) İslami ve şer'i tesettürün bile cılkını çıkarttılar. Yeni çıkartılan Ceza Kanunu'nda zina suç olmaktan çıkartıldı. Müslümanlar buna pek ses çıkartmadılar. Cemaatçilik, tarikatçilik, hizipçilik, şuculuk buculuk taassubu (fanatizmi, bağnazlığı) aldı yürüdü. Kur'an kesin şekilde uyardığı halde bir kısım Müslümanlar kafirleri dost ve veli edindiler. ümmet, karanlık gecede, yağmura ve fırtınaya yakalanmış, çobansız kalmış, kurtların hücumuna uğramış perişan bir koyun sürüsüne döndü. Bütün bu hengame içinde Kur'an ve Sünnet yolunda ihlasla hizmet eden şahıslara ve kuruluşlara minnet ve teşekkür borçluyuz. Lakin memleketin bugünkü haline bakınca yapılan hizmetlerin yeterli olmadığını görüyoruz.

Müslümanların başında bir İmam-ı Kebir olmadan, Müslümanların bağımsız medreseleri olmadan, Şeriata sımsıkı bağlı tekkeleri ve tarikatları olmadan, üniter bir İslami hiyerarşi olmadan bugünkü kaos, anarşi ve fetretten kurtulmak mümkün değildir. Memleket korkunç ve dehşetli bir kokuşma bataklığı haline gelmiştir. Bir kısım İslamcılar da bundan nasiplerini almıştır. Din sömürüsü yoktur demek mümkün müdür? Benim şahsi görüşüme göre bugünkü fitne, fesat, nifak, şikak, isyan, tuğyan ahir zamanda zuhur edeceği bildirilen Mehdi'nin gelişine kadar devam edecektir. Mehdi zuhur ettikten sonra korkunç, dehşetli, kanlı savaşlar yaşanacak ve büyük miktarda ölümler olacaktır. Allah'tan ümid kesilmez. Biz Müslümanlar ilim, ahlak, hikmet ve faziletin ışığında doğru dürüst hizmet etmeye devam etmeliyiz. Her türlü din sömürüsü yasak ve haramdır. Rüşvet almak ve vermek haramdır. Alanlar verenler Cehennemliktir.

Lüks ve israf haramdır, büyük günahtır. ümmet şuuru iyi ve lazımdır, hizip ve fırka taassubu kötüdür. Müslümanların birbirine düşman olması büyük felakettir. Namaz dinin direğidir, terk eden merduttur. Gurur ve kibir kişiyi ateşe götürür. Gerçek ve icazetli din hocaları, tarikat büyükleri hürmete ve sevgiye layık ve şayandır. Lakin onları putlaştırmak, erbab haline getirmek şirktir. Her Müslüman kendini, çoluk çocuğunu, yakınlarını ve din kardeşlerini -elinden geldiği derecede- Cehennemden korumaya çalışmalıdır. Küfre rıza küfürdür. Kötü düzenin necis ve haram menfaatlerini devşirmek faziletsizliktir. Müslüman kötü düzen ve sisteme razı olmaz ve onu desteklemez. Bu yangınlar devrinde en büyük hizmet insanların imanını kurtarmak için çalışmak ve bu hizmeti yapanlara yardımcı olmaktır. Muhlis ve doğru hizmetkarlara selam olsun!..


Mehmet Şevket Eygi Araştırmacı Yazar