derin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
derin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ekim 2013 Cumartesi

Cahil Olan Cesur Olur

Bu din, edeb dinidir. Tevâzu dinidir.

Din imâmlarımız, doğrudan Kur’ân-ı Kerîm'den manâ çıkarmağa kalkışmadılar. Kendilerini bundan âciz gördüler. Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Kur’ân-ı Kerîm'e nasıl manâ verdiğini Eshâb-ı kirâmdan sorup araştırdılar. Eshab-ı kirâmın anladıklarını da, kendi anlayışlarına tercîh ettiler. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe herhangi bir Sahâbînin sözünü kendi anladığına tercîh ederdi. 

Resûlullahtan ve Sahâbeden bir haber bulamayınca, ictihâd etmek zorunda kalırdı. Her asırda gelen islâm âlimleri, dahâ önce gelenlerin, büyüklükleri, üstünlükleri, vera ve takvâları karşısında titrerler. Onların sözlerine sened, delîl olarak sarılırlardı. 

Bu din, edeb dînidir. Tevâzu dînidir. Câhil olan, cesûr olur. Kendini âlim sanır. Hâlbuki, âlim olan tevâzu gösterir. Tevâzu göstereni Allahü Teâlâ yükseltir. Resûlullahın Cehenneme gideceklerini haber verdiği
yetmişiki bid’at fırkasının reîsleri de derin âlim idiler. 

Fakat onlar, ilimlerine güvenerek, Kitâbdan, Sünnetden manâ çıkarmağa kalkıştılar. Böylece, Eshâb-ı kirâma tâbi’ olmak şerefine kavuşamadılar. Onların doğru yollarından saptılar. Yüzbinlerce Müslümanın da Cehenneme gitmelerine sebeb oldular. 

Dört mezhebin âlimleri, derin ilimlerini Kur’ân-ı Kerîm'den ahkâm çıkarmakta kullanmadılar. Buna cesâret edemediler. Resûlullahın ve Eshâb-ı kirâmın bildirdiklerini anlamakta kullandılar. 

Allahü Teâlâ, insanlara Kur’ân-ı Kerîm'den hüküm çıkarınız diye emretmiyor. Resûlümün ve Eshâbının çıkardığı hükmlere uyunuz, bunları kabûl ediniz diyor. Bid’at sâhiblerinin, ya’nî mezhebsizlerin, bu inceliği anlıyamamaları, kendilerini felâkete sürüklemişdir. 

Bir âyet-i kerîmede meâlen, “Resûlüme itâ’at ediniz!, Resûlüme tâbi’ olunuz!” buyuruldu. Bu âyet-i kerîme ve Resûlullahın “Eshâbımın yoluna sarılınız!” emri, bu sözümüzün vesîkasıdır. 

Mezheb imâmlarına uymak, Allahı ve Resûlü bırakıp, kula kul olmak değildir, böyle olsaydı, Eshâb-ı kirâma uymak da böyle olurdu. Böyle olmadığı için, Resûlullah , bunu emir etmiştir. 

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), insanların kısaca îmân etmelerini ve gördükleri gibi ibâdet yapmalarını emir ederdi. Bunların delîllerini bilmeyi hiç teklîf etmezdi. Bunu imâm-ı Gazâlî “Kimyâ-ı se’âdet” kitâbında uzun bildiriyor. 

Cenâb-ı Hak, kâfirlerin analarını, babalarını taklîd etmelerini yasaklıyor, küfrü bırakıp îmân etmelerini emir ediyor. Müslümanlara ise Peygamberini ve onun varisi olan Ehli sünnet âlimlerini taklîd etmelerini emir ediyor.

http://gercektarihdeposu.blogspot.com
Bu din, edeb dînidir. Tevâzu’ dînidir.
http://gercektarihdeposu.blogspot.com

20 Ağustos 2013 Salı

Nasil kurulur nasil calisir nedir bu DERIN DEVLET dedikleri Sizi Bizi Hepimizi Aldattılar

Her yer de her gun karsimiza cikan bu soylem (derin devletnedir ne degildir yalin bir sekil de anlatilmis okuyup anliyalim 


Derin devlet dediğiniz şey, 1950‘lerin başında ABD‘nin kurduğu bir şey. Soğuk savaş yıllarının özel harpçileri bunlar. Kontrgerillalar -ı. Ve bu yapı bulaşıcı bir hastalık gibi bugün vakıf, dernek, sendika, tarikat her yere bulaşmış durumda. Aslında derin devlet benzeri yapılar eskiden beri hep vardı. Tapınak şövalyeleri, bunun en eski örneği, İttihat Terakki de öyle bir yapı idi aslında. Daha sonra 19 Aralık 1926′da Milli Emniyet Hizmeti görmek üzere bir yapı oluşturuldu. Bu daha sonra MAH adını aldı, ardından da MİT’e dönüştürüldü. Abdulhamid Osmanlı’da ilk düzenli istihbarat örgütünü kurmuştu, ama aslında onun karşısında İttihat Terakki’nin, Masonik örgütlerden sağladığı destekle ilk kontr istihbarat ve operasyon amaçlı istihbarat faaliyetlerine başladıklarını söyleyebiliriz.
Masonik örgütlenme, Tapınak şövalyelerine kadar dayanır. Köklerini Hz. Süleyman zamanına dayandırırlar. Mitolojik bir arka planları vardır. Dini metinlerden, Kozmografyadan ve Mısır esoterminden yararlanırlar. Sonra bu yapı Vatikan üzerinden Avrupa’ya yayıldı. İngiltere kendi örgütünü kurdu, Fransa kilise dışında yeni bir yapılanmaya gitti. Daha sonra ABD’de buluştular. ABD’deki yapı içinde Siyonist Yahudiler, Vatikan, İtalyanlar, Fransızlar, Almanlar, Hollandalı, İngiliz herkes var.


Bu ilk yapı daha çok ekonomik-politi -k konularda karar alıyordu. Daha sonra askeri, stratejik planlar yapmak da gerekti. Kendi aralarında barışı korumak, bir düzen kurmak, o düzeni korumak için de bir yapı oluşturmaları gerekiyordu. BM, NATO aslında bu çabanın ürünü. Yani derin devleti uzaklarda, başka yerlerde aramayın. Şu bildiğiniz dolar, bu sistemin merkez komitesinin finansmanı için kullanılan kiralık bir paradır. Sistem 3 aşağı, 5 yukarı dünyada aynı. Hukukla da ilgileniyorlar, -sağlıkla da. Tarımla da ilgileniyorlar; -sadece ekonomik, siyasi, askeri konularla değil. Finans ve basın en çok ilgilendikleri konuların başında geliyor. Son zamanlarda STK’lar da öne geçti. Bizim Özel harpçiler, bu sistemin koruyucu muhafızları ve tetikçileri olarak yıllarca kullanıldı. Araştırın, Gümüşpala’yı kim nasıl öldürmüş, Demirel nasıl bir gecede Genel Başkan olmuş!


1960 darbesinden sonra derin yapı içinde bir hesaplaşma başladı. Bizimkiler, madem ABD’ye karşı bir şey yapamıyoruz, paralel bir örgütlenme yapalım, Milli bir derin yapı oluşturalım diye kolları sıvadılar. Onlar kendilerine Süleyman Mabedinden bir kök buluyorlarsa, bizimkilerin de Asya’dan, eski çağlardan bir kök bulmaları gerekiyordu. Nusret Demiral, “Bizi böyle yetiştirdiler” diyor ya. Bu kadrolar, Fatih, Yavuz imajları, Türk hakanlarının resimlerinin bulunduğu salonlarda eğitildiler. İslami motifler de yüklediler eğitimlerine.


ABD bunları ve niyetlerini daha işin başında anlamış olmalı. Kısa süre sonra derin yapı içinde örtülü bir iktidar savaşı başladı. CHP-MSP koalisyonu, 1. MC, 2. MC derken Maraş-Sıvas-Çor -um olayları. 12 Eylül’ü soruşturacaklar -madem, 12 Eylül derin kadroların kendi içlerindeki iç savaşı bitirip yeni bir yapılanmaya gitmek için düşünülmüş bir operasyondu. Sistem yeniden yapılandırılırk -en de kadroların yenilenmesi kararı alınmıştı. Ilımlı İslamla yola devam edilecekti.


PKK aslında derin devlet tarafından, kontrol dışı Kürt unsurlarının tasfiyesi için düşünülmüştü ama, olmadı. Bizdeki iç savaş, dünya derin devletlerinde de yaşanmaya başladı, soğuk savaşın bitmesi ile. AB gerçeği ortaya çıkınca işler karıştı. Derin devlet içindeki paralel ulusalcı örgütlenme, başından beri biliniyor ve kontrol altında tutuluyordu. Şimdi bu kadrolar, tasfiye olmamak için direniyorlar. Kendilerini ABD’ye karşı milli değerlerin savunucusu gibi takdim etmeye çalışıyorlar. Tüm dünyada bu yapılar yenilenirken, bizde direniş devam ediyor.


Beni, seni, onu, hepimizi aldattılar. Hem ABD aldattı, hem de onların yerli işbirlikçileri. -CHP, MHP, AP, farklı oluşumlar değildi aslında. Toplumu kontrol etmek için kullanılan politik enstrümanlardı. -Kontrollü bunalım stratejisi için bunlar derin yapıların Truva atları idi içimize sokulan. Sağ-sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt kavgaları da öyle.
Bu kirli oyun hâlâ sürüyor. Dışarıdakileri ve içeridekileri, hepimizi kandırdılar. Kandırmaya da devam ediyorlar. Bu derin uykudan uyanalım artık. Bu kirli, kanlı ve karanlık oyuna bulaşanlar, bildiklerini anlatmalı. Bu kâbus bitmeli. Birini tasfiye etmeye çalışırken, “bizden” gibi gözüken birilerinin derin planlarına da alet olmamalıyız. Bunların sağı-solu, Alevisi-Sünnisi -, dincisi-tarikat -çısı yok. Aman dikkat. 



15 Ağustos 2013 Perşembe

Büyük Devrim Balonu Menemen...Derin Tezgah


Menemen Uydurması-Derin Tezgah 


Büyük Devrim Balonu Menemen...

Cumhuriyet tarihinin devrim sayfasında çok mühim bir yere sahip olan “Menemen Vakası”Esasında neydi?. Nasıl başladı? ve bu isyan en çok kimlere yaradı?. Devrim şehidi(!)Kubilay’ın başını kesen şarapçı, ayyaş, zalim Derviş Mehmet esasında kimin adamıydı? Bu insanlık dışı vahşeti kimin emriyle yaptı.ve gerçekten
 derviş miydi? Ayaklanmayı bastırmak için görevlendirilen Asteğmen Kubilay’da niçin silah yoktu?, askerlerinin tüfeklerinde niçin mermi yoktu? Olaylar patlak verdiğinde jandarma karakolundan niçin takviye yardım gitmedi? Ve niçin karakolun kapısı penceresi kilitlendi? Bu sorulara verilen cevaplar bir turnusol kâğıdı vazifesi görecek ve tarihi şahsiyetlerin iç yüzünü ortaya çıkartacak.

Bu yazı dizimiz, Menemen özelinde bir millet ve tarih sosyolojisi çalışması olacak ve soğukkanlılıkla bir tarih sorgulaması şeklinde hadiselere yaklaşacaktır. Önce bir hakikati tespit etmek gerekiyor; Resmi tarihin ve onun yeminli murakıplarının iki yalan, bir küfürle karışık yazdıkları dışında, elimizde Menemen olayını tarafsız bir biçimde aktaran kaynak yok denilecek kadar az. O dönemdeki savcı iddianameleri ve mahkeme zabıtları bile buram buram ideolojik taraftarlık kokuyor. Bu iddianamelerde seçilen kelimeler ve kullanılan ağız dahi, sanki bir hakim ve savcının ağzı değil de, bir CHP genel sekreteri ağzı.

Menemen vakasından az bir süre önce, dış ülkelerde Türkiye’deki rejim ve idare sistemindeki tek partili yönetimden dolayı, “Diktatörlük” yakıştırmalarını bertaraf etmek için Atatürk’ün emriyle yakın arkadaşı Fethi Bey’e kurdurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası girdiği tüm belediye başkanlıkları seçimlerinde CHP’yi ezici bir üstünlükle yendi.(1) Bu durum parti teşkilatında şok etkisi yarattı. Bu sonuçlar en çok Atatürk’ü etkiledi. Çünkü bu senaryonun yazarı oydu ve sonuç tam da “kurduğu tuzağa düşmek” deyimini hatırlatıyordu.(2) Bu yüzden Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın halk için bir umut haline gelmesinden, CHP’yi iktidardan etmesinden telâşlanmıştı. Meselâ seçimle başa geçen Serbest Fırkalı Samsun Belediye Başkanı Ahmet Bey’den istifa edip yerini CHP’li başkan adayına bırakmasını istemişti. Ahmet Bey, bu isteğe rağmen istifa etmemekte direnince, halk oyuyla geldiği belediye başkanlığından zorlaindirilecektir.(3)

Derken partinin, Atatürk’ün isteği ile başına geçen Fethi Bey, yine O’nun isteği üzerine liderliği bıraktı ve partiyi kapattı. Oyunun sonuna gelinmiştir. Oyunu başlatanlar Fethi Bey’e oyunu bitirmesini emrederler.(4) Parti kapatılınca mensup milletvekilleri sap gibi ortada kalır.Sıra en büyük cürüm sahibi olan halkı cezalandırmaya gelmiştir. Zaten Serbest Fırkanın kuruluş gerekçesi de halkın nabzını yoklamak, Kazım Karabekir’in kurduğu ve halkın müthiş iltifatı ile CHP’yi derinden sarsan ve en nihayet İzmir Suikasti bahane edilerek kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan sonra “adam olup olmadığını” kontrol etmek değil midir? Amaç gerçekleşmiş halkın halâ adam olmadığı ortaya çıkmıştır. Ancak bir bahane lazımdır. Halkı uslandırmak ve “adam etmek” için bir bahane. Bu bahane öyle bir bahane olmalıdır ki, bir taşla birkaç kuş birden vurulmalıdır. Aradığı bahaneyi iktidara verecek olan bir oyun tezgâhlanır. Oyunun sahnelendiği yer yediden yetmişe CHP’ye inat Serbest Fırka’yı destekleyen, belediye seçimlerinde Serbest Fırka adayını kazandıran ve Mustafa Kemal Paşa’nın adamlarını“yuhalayan” Menemen’dir. Fakat bu oyunda kullanılacak bir piyona, bir figürana ihtiyaç vardır. O da bulunmuştur. Kendisini “MEHDİ” olarak ilan eden Giritli Mehmet. İşte bu sözüm ona derviş piyon Mehmet, Manisa’nın Arpalan semtinden, çevrede “serseri” ve “esrarkeş”olarak bilinen biri. Onun esrarkeş olduğunu onu yargılayan Sıkı Yönetim Mahkemesi belgeliyor. İşte savcının mütalaasından pasajlar:

“Giritli Mehmet’in emriyle köy civarındaki çamlıkta bir kulübe inşa ediliyor. Bu kulübede tam bir hafta esrar içilmek suretiyle zikre(!) devam eden sanıklar 1930 yılının aralık ayının 23. Salı günü Menemen’e gitmek üzere yola çıkmayı kararlaştırıyorlar.”(5)
“Sanıklar Menemen kenarına geldiklerinde zeytinlikte biraz durup dinlendikten ve burada Giritli Mehmet avenesinin hepsine çifter çifter esrarlı sigara dağıtıp verdikten sonra hepsi dumanlı ve sarhoş kafalarla Menemen’e giriyorlar.” (6)
O gün kü mahkeme raporları ile de esrarkeş bir yarı kaçık olduğu sabit olan Giritli Mehmet’in cebinde kalan bir miktar esrar, olay günü makineli tüfekle taranıp öldürüldükten sonra üzerinde bulunup Sıkıyönetim Mahkemesinde suç delilleri arasındaki yerini alacaktır. Buna rağmen sahibinin sesi Hakimiyet-i Milliye gazetesinin Giritli Mehmet’in “esrarkeş ve meczup”olmadığını söylemesi, üstelik bir de ayyaş Mehmet’e “Derviş” sıfatını uydurması yazılan senaryoda hangi kesimlere çamur atılacağını göstermesi açısından manidardır.

Menemen olayının diğer failleri de Giritli Ayyaş Mehmet’in meşrebinden.

Sütçü Mehmet, saf, aciz, kendi halinde mahallede süt satarak geçimini temin eden biri.
Şamdan Mehmet, budama mevsiminde bağ budayarak geçimini temin eden ve geri kalan zamanlarında kahve köşesi bekleyen bir zavallı.
Nalıncı Hasan, daha 18’ine girmemiş. Hiçbir şeyden haberi olmayan bir delikanlı. O da diğerleri gibi cahil ve hercai.
Küçük Hasan, henüz daha çocuk, kimsesiz ve sahipsiz. Karnını kim doyurursa onun kulu.
Mehmet Emin, çevrede ahlâksızlığıyla tanınan bir serseri.

Çırak Mustafa’nın kahvesi, Manisa’da çok meşhur bir kahvedir. Çünkü burası esrarkeşlerin ve ayyaşların kahvesi olarak bilinir. Giritli Mehmet’de bu kahvenin müdavimlerindendir. Giritli Mehmet burada sık sık kendisi gibi ayyaşlarla buluşup esrar partileri yapmaktadır.(7)

Menemen olayından bir ay evvel sakalsız ve bıyıksız olan Ayyaş Mehmet ve adamları sanki bir yerden emir almışçasına sakal ve bıyık bırakırlar. Genelkurmayın hazırlattığı bir kitaba göre, bu esrarkeşlerin durumu Manisa Zaptiyesinin de dikkatini çeker ve birgün bu esrarkeş takımı ortadan ansızın kaybolur. İşin daha ilginci ailesi bu durumu hükümete haber vermesine rağmen, hükümet hiçbir teşebbüste bulunmadığı gibi civar ilçelerinde dikkatini çekmemiştir.

Esrarkeşler ortadan kaybolduktan sonra bir müddet dağlarda dolaşırlar. Bu sırada Giritli Ayyaş Mehmet “mehdiliğini” ilan eder. Yanlarına Ashab-ı Kehf’in köpeğinin adı olan “kıtmir” ismini verdikleri bir de köpek alırlar. Kıtmir ayyaşın mehdiliğinin delilidir. 23 Aralık 1930 günü Giritli Mehmet’le birlikte Menemen’e isim ve özellikleri daha önce ifade edilen 5 zavallı daha gelir.

Menemen şirin ve dindar bir Batı Anadolu ilçesi. İzmir’e 30 kilometre . İlçedeki dindarlığın kaynağı tasavvuf. Serbest Fırka oyunu biteli henüz bir ay olmamıştır. Menemenliler, Mustafa Kemal’in partisini yuhalamanın kendilerine kaça mâl olacağından henüz habersizdirler.

Esrarkeş mehdi ve ekibi sabah namazını Müftü camii’nde cemaatle birlikte kılıyorlar. Namaz biter bitmez cemaat henüz yerlerinden dahi kalkmadan Nalıncı Hasan camideki Yeşil Sancağı alıyor. Giritli Mehmet “mehdiliğini” burada ilan ediyor. ve buna delil olarak da kıtmir adını verdikleri yanındaki köpeği gösteriyor.(8)

Camiden çıkıp belediye meydanına varmadan bu şuursuz ve maşa olan kafileye beş kişi daha katılır ve meydana ulaşırlar. Camiden alınan yeşil sancak bir çukur kazılarak meydanın ortasına dikilir.

Bu garip heyetin Menemen meydanının ortasına bir sancak diktiğini öğrenen jandarma yazıcısı Ali Efendi meydana gelerek Giritli Ayyaş Mehmet’ten ne istediklerini sormuş, Giritli de; “Git kumandanına söyle o gelsin. Bana top, kurşun işlemez” cevabını vermiştir. Ali Efendi durumu amiri yüzbaşı Fahri’ye haber verir. Yüzbaşı olay yerine gelir.
“- Ne istiyorsunuz? Buradan derhal dağılın” der. Giritli Mehmet cevaplar;
“- Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! Bana kimse karşı koyamaz! Çekil karşımdan!

Yüzbaşı sessiz ve uysal bir şekilde çekilir. Alaydan asker istemekle yetinir. Alay da askerliğini yapmakta olan öğretmen Kubilay’ı çok küçük bir müfreze ile gönderir. Gönderir fakat,KUBİLAY’DA SİLAH, ASKERLERİNDE MERMİ YOKTUR.. kurbanlık koyun gibi adeta ölüme sürülürler.

Birinci Bölümün Sonu.

İkinci Bölümde; Bu ayaklanmaya niçin acemi asker Kubilay’ın emrinde bir manga acemi asker gönderilir? Ve genel kurmay kaynaklarında niçin Kubilay’ın ismi Koplay olarak geçmektedir. Koplay ne demektir?...




Kaynaklar;
1- Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, s. 514.
2- Mustafa İslamoğlu, İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi, s.723.
3- Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkileri, 7/ 5-6.
4- Adalet Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, s. 90-91.
5- Kemal Üstün, Menemen Olayı ve Kubilay, s. 59-71.
6- Kemal Üstün, a.g.e., s. 65
7- Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar, Genelkurmay Yayınları, s.362-363, Yeni Asır Gazetesi, 24 Aralık 1930 sayısı.
8- Askeri Savcının Mütalaasından, Kemal Üstün, s.65


Sistemin Menemen Uydurması-Derin Tezgah (Ahmet ANAPALI)