30 Ekim 2009 Cuma

27 Mayıs - Köpek & Bebek..



"..Dediğimiz gibi, daha bunun yargılaması var bir de. Onun için de mahkeme kuruldu. Vapurlar tonla gazeteciyi adaya getirdi. Duruşmalar başlayacaktı artık.."

Efendim öncelikle hepinizden özür diliyorum. Önce, neredeyse 15 gündür duruşma muruşma diye sizi oyalayıp bir bok yapmadığım için; daha sonraysa yukarıdaki olmayan çizim için. Şu anda teknik imkansızlıklardan ötürü çizim yapıp koyamıyorum. Yapabildiğim zaman dolacak orası söz. Valla bak.

Neyse ne diyordum. Duruşmalar işte. Beş yüz kişilik tam takım DP kadrosu yargılanacaktı artık. Spor salonundan çevrilmiş mahkeme salonunda da, çılgın bir maç atmosferi var. Hem vapura atlayıp evinden gelen insanlar, hem de manyak bir medya ordusu. İşte bu fantastik atmosferde, DP'liler sırayla çıkış tünelinden girmeye başladılar. En önde Bayar, sonra Menderes, sonra diğerleri. Yoklamalar alındı, DP'liler oturdu, duruşma start aldı.

Tonla ayrı dava var ortada ama, ilk dava köpek davası idi. Efendim neymiş; Celal Bayar kendisine beleşe gelen bir köpeği Atatürk Orman Çiftliği'ne deli paraya sattırmış da, gelen parayla da köye çeşme yaptırmış. Mahkeme böyle sikko bir iddiayla açılınca, Bayar da kürsüye gelip "Yargıç bey ne diyonuz allaşkına ya." diyerek tepkisini ortaya koydu. İçinden de "Ohoo babuş hepsi böyleyse bu davaların yırttık valla." diye geçiriyordu. Yine de Bayar bu davadan 4 seneyi yiyiverdi efendim.

İkinci dava ise, bebek davasıydı. Neymiş? Menderes, yasak aşkından doğan yavrucağını "Aman hacı kepaze olmayalım." diye doğar doğmaz öldürüvermiş. Eşşek kadar mahkeme, ikinci sikko davasını da ortaya koymuş idi böylece. Menderes "Ya yok öyle bişey çocuk göbek bağına dolandı ölüverdi valla billa ya. Kendi çocuğumu mu öldürücem ne diyonuz ya." diye isyan etti ve bir güzel de beraat etti. Mahkeme darbe üstüne darbe yiyordu.

O sıralarda Ankara'da da çalkantılı durumlar vardı. Darbenin esas çocukları, Cemal Madanoğlu ve ekürisi, "Bir an önce seçim yapalım da sktir olup gidelim artık kışlalara, bi boktan anladığımız yok hükümet mükümet." diye düşünüyordu. Öteki tarafta da Alparslan Türkeş ve Şürekasına ihtilal tatlı gelmişti. "Eheh durun iki eğleniyoruz ya." diye devlete yapışıp kalmışlardı. Tabii forsu daha yüksek olan Madanoğlu, Türkeş ve beraberindeki 13 kişiyi yurt dışına saçma sapan görevlere sürüverdi. Biri elçilikte bahçıvan oldu, öteki odun kesmeye gitti. İhtilalciler kendi içlerinde sürtüşmeye başladılar.

Efendim köpek bebek dedik ama, davalar sonradan kızıştı tabii. Yok yolsuzluktur yok 6-7 Eylül'dür derken, DP'lilere cezalar girdikçe giriyordu. Bir yandan orada işler kızışır, bir yanda darbeciler atarlanır. Bitiyor bak dur neler olacak.

s.

24 Ekim 2009 Cumartesi

Gymboree Play-Music

GYMBOREE
Geçen hafta İstanbul Ataşehir'de gittiğim bir çocuk eğitim merkezi ilgimi çekti. Ülkemizde ve dünyada yüzlerce bayilikleri olan bu merkezde ailelere çeşitli seçenekler sunuluyor. Aileler, çocukları için doğum günleri kutlama partileri talep edebiliyorlar. Yarı zamanlı veya tam zamanlı eğitim seçenekleri sunuluyor. Sanırım en çok rağbet gören seçenekleri ise ailenin katılımıyla yapılan kısa süreli eğitimler oluyor. Öğretmenler, çocuk ve ebeveynlerle birlikte merkezde çeşitli aktiviteler gerçekleştirildikten sonra bu çalışmanın çocuklarına katkısı hakkında aileleri bilgilendiriyor ve evde yapabilecekleri etkinlikler için önerilerde bulunuyorlar.

Ritm Aletleri

En ekonomik ritm aletleri örneklerini okul öncesi 3. sınıf öğrencileri yaptı. Hepsinin ellerine sağlık.

17 Ekim 2009 Cumartesi

27 Mayıs - Düşükler..


Hatırlarsınız, başta Adnan ve Celal olmak üzere 500 küsür kişilik DP ekibi komple Yassıada'ya yollandı. Hikâyemizin kalan kısmını da bu adadan takip ediyoruz.

Efendim adada yurt tadında konutlar oluşturulmuştu. Menderes ve Bayar tek kişilik cillop odalara yerleştirildikten sonra, kalan vekiller ikişer üçer kişilik koğuşlara tıkılıverdi. Tabii bu sinirleri iyice gerdi. Zaten adamlar tam yaza girmişken, Çeşme'ye Bodrum'a akma planlarını yapmışken adaya tıkılmışlar; bir de "Banyoda kim var lan, beş saattir bekliyoruz olum!", "Fatin Rüştü'ye söyleyin bulaşıkları yıkasın sıra onda skerim valla." gibi tartışmalar yaşanınca işler iyice boka sardı.

O sırada Ankara'da da Cemal Gürsel "Herbişeyin başkanı" ünvanını aldı Milli Birlik Komitesi'nden. Bir ay önce İzmir'de Ajaccio maçından parayı kırmayı beklerken, şimdi ülkeyi komple ele alıverdi. 1924 anayasası feshedildi, 1961 anayasası devreye girdi. Alınan bir diğer karar da, "DP'liler böyle komple yargılanacak." idi. Adada radyodur gazetedir hiçbir şey olmadığından ötürü zaten koca yazı Demet Akalın'sız Deniz Seki'siz geçiren vekillerin moralleri iyice bozuldu.

Eylül ayına gelindiğinde halk arasında "Bu DP'liler çok kötü durumdaymış lan, sürünüyormuş herifler." söylentileri dolaşınca, askerler de çılgın bir çözüm buldu efendim. Yassıada'ya kameralar, mikrofonlar getirildi. Gecenin bir yarısı bütün DP'liler uyandırıldı. Plana göre "Aslında adada her şey çok şahane." mealine gelecek bir video çekilecek, daha sonra bu Facebook'tan çılgınca paylaşılarak halka gösterilecekti. Gece gece kalkan vekiller sanki adaya yeni gelmiş gibi gemiden indiler. Yürüdüler. Kantinde batak attılar. Koğuşlarda PES oynadılar. Normalde adada yapamadıkları ne varsa yaptırıldılar yani. Arkadan da "Bakın şerefsizlere nasıl eğleniyo keranacılar ba ba ba." diye bir ses videoya renk kattı. Her şey tamam olunca, video "Düşükler Yassıada'da - Kopma garantili XD.d.d" başlığıyla deli gibi paylaşıldı. Bu olay herkesten çok, 77 yaşındaki Celal Bayar'ın zoruna gitti tabii. "Ulan şu yaşımda yaptığım soytarılıklara bak, skerim böyle işi." diye düşünen Bayar, kemeriyle kendini boğmaya kalkıştı. Kurtarıldı.

Efendim DP'lilerin son derece fantastik Yassıada günleri böyle geçiyordu işte. Dediğimiz gibi, daha bunun yargılaması var bir de. Onun için de mahkeme kuruldu. Vapurlar tonla gazeteciyi adaya getirdi. Duruşmalar başlayacaktı artık. 

s.

12 Ekim 2009 Pazartesi

27 Mayıs - Yassıada..


Hatırlayabileceğiniz gibi, darbe sonunda yapılmıştı. Her şey yolunda gitmişti, herkes tutuklanmıştı, şöyle süperdi böyle harikaydı; ama, şimdi ne yapılacağı konusunda kimsenin bir bok bildiği yoktu.

İlk 1-2 gün herkes öncesini sonrasını takmadan çılgınlar gibi eğlendi. Daha sonraysa Cemal Madanoğlu ve diğer komutanlar "Olm ne yapıcaz lan koca ülke kaldı elimizde?" diye tribe giriverdiler. Madanoğlu diğer Milli Birlik Komitesi üyelerine "Lan şöyle üniversitelerden hocaları mocaları toparlayıp getirelim onlar yönetsin ülkeyi. Biz ne anlarız olm devlet mevlet." önerisini getirdi ve ülkenin dört bir yanından profesörler, hocalar toplanıp getirildi efendim.

Hocalara da bu öneri getirildi ama, alınan yanıt olumsuz oldu. "Babuş iki integral çözdük diye devleti yöneticez diye bişey yok. Sizin yapmanız lazım bunu biz karışmayız." yanıtıyla sarsılan askerler, "Lan bari en azından yeni anayasayı siz hazırlayın, o kadar getirdik buraya sizi." diyerek orta yolu buldu. Böylece anayasayı kuracak bir "Profesörler Heyeti" kuruldu. İzmir'de İddaa oynamaktan bir hâl olan Cemal Gürsel de, subayların başına geçmek üzere Ankara'ya geldi sonunda.

Şimdi Madanoğlu'nun "Biz ne anlarız lan devlet mevlet." tepkisinden bahsettik ama, diğer bazı tezcanlı subaylar "Hafız darbeyi biz yaptık ülke de bizim olsun." tribine girmişti. Hatta Madanoğlu yokken Gürsel'in yanına gidip "Paşam benim matematiğim iyi biliyo musun, Maliye Bakanı yap beni.", "Paşam beni de Dışişleri yap be hadi be hacı be." diye yaltaklanmaya başlamıştı bazıları. Tabii Cemal Madanoğlu bundan haber olunca; bu subayların bütün gün Facebook'ta Home'a basan öküzlerden başka bir şey olmadıklarını, bakanlıktan falan anlamayacaklarını Gürsel'e açıkladı. Bunun üzerine Gürsel'in devlet başkanı, birtakım sivil yöneticilerin de bakan oldukları kolpa bir hükümet; geçici olarak başa geldi.

Efendim başta 10 yıldır iktidara aç İsmet Paşa olmak üzere, bazı askerler de "Hadi beyler hemen seçim yapalım hemen hemen." diye tribe girse de; öncelikli olarak tüm DP milletvekilleri, bakanları, Menderes ve Bayar'ın yargılanmaları kararlaştırıldı. Zaten o sırada CHP'den başka parti olmadığından böyle çakma bir seçimin lüzümü da yoktu. 400'e yakın DP'li toparlandı. Önce uçaklar İstanbul'a getirildiler. Ardından gemiye tıkılıp yeni yuvalarına yollandılar. Yassıada'ya.

s.

5 Ekim 2009 Pazartesi

27 Mayıs - Darbe..


"..Tam o aralar üç-beş subaydan habersiz Genelkurmay Başkanlığı da "Arkanızdayız hafız biz Türk Ordusu olarak böyle komple." mesajı verince, iyice rahatladı Menderes, "Dur ben Eskişehir'e gideyim orada da coşayım." diye düşündü. Mayıs'ın da 25'i geldi artık.."

Efendim artık 27 Mayıs dizimizde sonun başlangıcına geldik sayılır. Yukarıda bitirdiğimiz gibi, Menderes Eskişehir'e gitti. Havaalanında birtakım harbiyelinin pis pis bakışlarına ve Emre Belözoğlu tadında boğaz kesme hareketlerine tanık oldu. Çılgın atmak üzere çıktığı kürsüde mikrofonunun sesinin kesildiğini gördü. Pis pis şeyler olmaktaydı.

O esnada Ankara'da da ihtilalci arkadaşlar "Beyler artık yapalım ya harbi." diye hazırlanmaya başladılar. Special Thanks kısmına Harbiyelilerin de yazılması şartıyla, Harbiye desteği de alındı. O güne kadar "Aman hacı bi gören olur." diye düşünüp yazılı bir plan yapmayan subaylar, "Darbe esnasında ne yapılmalı? 10 aşamada darbe şeması." mealinde kağıtlar çıkardı. Aslına bakılırsa plan mlan hepsi tıraştı. Birbirinden üşengeç subaylar her akşam yatarken "Amaaan daha ihtilale çok var ya." diye düşünüp bir bok yapmıyorlardı, her şey son gün belirlendi.

26 Mayıs gecesi herkes uyurken, bizim elemanlar harekete başladı. Cemal Madanoğlu'nun planına göre önden üç-beş tank salındı. Geleceğin "başbuğ"u, o zamanın ihtilalcisi Alparslan Türkeş'e "Babuş senin sesin güzel, git radyodan ihtilal mihtilal bişeyler diyiver." emri verildi. Türkeş stüdyoya girdi, "Burası Ankaraa, ben DJ'iniz Alparslan. Bu soğuk Ankara gecesinde radyolarının başında beni dinleyenlere sesleniyorum: İdareyi ele aldık biz komple ordu olarak. Sıradaki şarkı da Menderes'e girsin ekihkiki." anonsuyla resmen ihtilali başlattı. 

O sırada Madanoğlu ve kankaları ordunun önemli kademelerine ulaşıp "Babuş biz ihtilali yaptık, gelin bir olalım." mesajını iletti, hemen hepsinden olumlu tepkiler aldı. Başbakanlık da dahil olmak üzere pek çok fantastik makam ele geçirildi. Araya üç-beş çatışma, tank sesleri girince; Çankaya Köşkü'nün de ışıkları yanıverdi.

"Noluyo mına koyim ya akşam akşam." diye uyanan Celal Bayar ve şürekası, hafif tırsmışlardı haliyle. Bir sonra kapılarına askerler dayanınca, Bayar "Allah mısınız leaan, seçimle geldik seçimle gideriz şerefsizleeear!" diye çığırıp silahına dayandı, son anda durduruldu. Sabah oldu. "Dur yaaa Eskişehir'den de Konya'ya gideyim bir de." diye dünyadan bihaber takılan Menderes'in peşine, uçaklar takıldı. Yolda yakalandı. "Lan noluyo." demeye kalmadan helikoptere bindirilip Ankara'ya götürüldü, yanındaki Hasan Polatkan ile birlikte.

Sabahın gelmesiyle "DP'li avlıyoruz" şenlikleri kapsamında hemen hemen tüm milletvekilleri evlerinden alındı. Kara Kuvvetleri'ne tıkıldı. "Lan noluyo bi anda her şey bitti mi?" demeyin, valla öyle oldu. Bi gecede koydular çocuğu. Dur bakalım ne olacak şimdi. Asıl şimdi bak sen.

s.