29 Mart 2009 Pazar

Cumhuriyet Halk Partisi (1992)-Türkiye'de siyasi partiler tarihi


Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit'in genel başkanlığını yaptığı, 12 Eylül Darbesi'nin ardından kapatılan Cumhuriyet Halk Partisi'nin adıyla; darbe öncesinde düzenlenen son kurultaydaki 1538 delegeden 1338'inin katılımı ve oy birliği ile 9 Eylül 1992'de kurulan Türk siyasi partisi. CHP, 1980 Darbesi sonrasında kapatılan siyasi partilerin aynı ad, rumuz, amblem, rozet ve benzeri işaretleri kullanarak yeniden açılabilmesine izin veren 19 Haziran 1992 tarih ve 3821 sayılı yasaya dayanarak kurulmuştur.
Konu başlıkları


1 Tarihçesi
1.1 Açılmadan önceki dönem
1.2 Kuruluş sonrası gelişmeler
1.3 Sosyaldemokrat Halkçı Parti'yle birleşmesi
1.4 Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında kaldığı dönem
1.5 Ana muhalefet partisi oluşu
1.6 22 Temmuz 2007 Seçimlerinin ardından
2 Cumhuriyet Halk Partisi ve seçimler
2.1 Milletvekili genel seçimleri
2.2 Yerel seçimler
3 Genel Başkanları
4 Kaynakça ve dipnot

Tarihçesi
Açılmadan önceki dönem
12 Eylül Askeri yönetimi ülkedeki tüm siyasi faaliyetleri yasaklamıştı.Büyük gözaltılar,siyasi davalar yaşandı.Bu arada yeni anayasanın hazırlıkları da sürüyordu.nihayet 7 Kasım 1982'de anayasa halkoyuna sunuldu ve %91.3 oyla anayasa kabul edildi.Aynı oylamayla MGK ve Devlet Başkanı Kenan Evren de 7.cumhurbaşkanlığına seçildi.Seçimlerin 6 Kasım 1983'te yapılacağı açıklandı ve 1983 ortalarında siyasi faaliyetler serbest bırakıldı ancak MGK işleri sıkı tutuyordu.Partiler kurulurken MGK'ya kurucuları veto etme yetkisi verildi.
Bu yüzden kapatılan CHP'nin tabanına hitap eden Erdal İnönü'nün kurduğu SODEP seçimlere katılamadı.Öte yandan Adalet Partisi'nin ardılı olarak kurulan Büyük Türkiye Partisi ve Doğru Yol Partisi de vetolardan nasibini almıştı.Seçimlere Turgut Özal'ın başında bulunduğu ANAP,Necdet Calp'in başında bulunduğu Halkçı Parti ve Turgut Sunalp'in Milliyetçi Demokrasi Partisi katıldı.6 Kasım 1983 seçimleri sonucunda ANAP %45 oy alarak tek başına iktidara geldi ve Turgut Özal yeni hükümeti kurdu.(ANAP:212,HP:117,MDP:71 ) CHP seçmenine seslenen Halkçı Parti %30 oy almıştı.

24 Mart 1984 yerel seçimlerini de ANAP kazandı.Bu defa SODEP ve DYP'de seçimlere katıldı.SODEP,ANAP'ın ardından ikinci sırayı aldı.CHP oylarının SODEP'te toplanacağı anlaşılıyordu. [6] 13 Nisan 1984'te toplanan SODEP 1.Küçük Kurultayı'nda Genel Başkan Erdal İnönü solda tek çatının şart olduğunu söyledi.Temmuz ayında SODEP lideri İnönü ve HP lideri Necdet Calp birleşme konusunda prensipte anlaştıklarını açıkladılar.1985 Haziran ayında Aydın Güven Gürkan Halkçı Parti genel başkanı seçildi ve birleşmeden yana olduğunu açıkladı.Hatta Gürkan birleşmeye 1985 yılında son CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit tarafından kurulan Demokratik Sol Parti'nin de dahil olmasını istedi ancak ret cevabı aldı.
26 Eylül 1985'te Gürkan ve İnönü SODEP-HP birleşme protokolünü imzaladılar ve yeni partinin adını Sosyaldemokrat Halkçı Parti olarak açıkladılar.HP kurultay toplanarak partinin adı SHP olarak değiştirildi.Ardından toplanan SODEP kurultayında parti feshedildi ve SHP'ye katıldı.30 Mayıs 1986'da SHP 1.Kurultay toplandı ve Erdal İnönü genel başkan seçildi.İnönü daha sonra 26 Eylül 1986'da yapılan araseçimlerde milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi.SHP bu seçimlerde %22 oy almıştır.

6 Eylül 1987'de ANAP iktidarı 12 Eylül idaresince getirilen siyasi yasakların kaldırılması için referanduma gitti. Kılpayı bir farkla yasakların kaldırılması kabul edildi.(EVET:%50.1,HAYIR:%49.8) Başbakan Turgut Özal daha bu sonuç ortaya çıkmadan önce Kasım ayında erken seçime gidileceğini açıkladı.13 Eylül'de Bülent Ecevit DSP'nin başına geçti. Süleyman Demirel de DYP başkanlığını devraldı.

29 Kasım 1987 genel seçimlerinde ANAP ikinci kez tek başına iktidara geldi,oy oranı düşmüştü ama çoğunluğu yine de kazanabilmişti.ANAP bu seçimlerde %36 oy alarak 292 milletvekili kazandı.SHP %24 ile 99 ,DYP ise %19 oyla 59 milletvekilliği kazandı. [8] Bülent Ecevit'in başına geçtiği DSP %8.5 oy almış ancak %10 barajını aşamayarak meclis dışında kalmıştı.Aynı şekilde MÇP ve RP'de TBMM dışında kaldı. Ecevit bu sonucun ardından bir süre siyasetten çekildi.
25 Haziran 1988'de Erdal İnönü SHP genel başkanlığına yeniden seçildi. Ancak partiye Deniz Baykal grubu hakim oldu. Deniz Baykal SHP genel sekreteri seçildi. 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde SHP kazandı.SHP;İstanbul,Ankara ve İzmir belediye başkanlıklarıyla 39 ilin belediye başkanlığını kazanmıştı ayrıca il genel meclisi seçimlerinde %28.8 oy almayı başarmıştı. [9] SHP ve DYP ANAP iktidarının meşruiyetini kaybettiğini halıkn desteğini yitirdiğini ve bu nedenle genel seçimlerin yenilenmesi gerektiğini savunmaya başladılar. Turgut Özal 9 Kasım 1989'da Kenan Evren'den boşalan cumhurbaşkanlığına SHP ve DYP'nin muhalefetine rağmen seçildi. 12 Aralık 1990'da İnönü ile Demirel buluştu, ortak bildiri imzalayarak erken seçim istediler. Bu arada SHP içinde İnönü-Baykal mücadelesi yaşanıyordu. Eylül 1990'da Genel Başkan Erdal İnönü ile anlaşmazlığa düşen Genel Sekreter Deniz Baykal bu görevinden istifa etti. 29 Eylül 1990'daki SHP 6.Olağanüstü Kurultayında Erdal İnönü ve Deniz Baykal karşı karşıya geldi. Ancak İnönü 504 oyla genel başkanlık seçimini kazandı.Deniz Baykal ise 405 oy aldı.SHP Genel Sekreterliği'ne Hikmet Çetin seçildi. Ancak parti içinde Baykal'ın muhalefeti bitmedi. Haziran 1991'deki olağan kurultayda İnönü-Baykal bir defa daha karşı karşıya geldi. Ancak bu kez de kazanan İnönü oldu,üçüncü tur oylamada İnönü 534,Baykal 451 oy aldı. SHP'nin 44 kişilik parti meclisine Baykal listesinden 15,İnönü listesinden ise 28 kişi seçildi. Hikmet Çetin Tekrar genel sekreter seçildi.

Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ANAP içinde de iktidar mücadelesi yaşanıyordu. Mesut Yılmaz Haziran 1991'de ANAP genel başkanı seçildi ve parti Ekim'de erken seçimlere gidilmesini kararlaştırdı.

20 Ekim 1991 seçimlerini DYP kazandı.(DYP:178,ANAP:115, SHP:88,RP:62,DSP:7) [10]
DYP %27 oy almıştı,SHP %20 oy alabilmiş ve üçüncü sıraya gerilemişti, 1989 yerel seçimlerinde elde edilen başarı bu defa çok uzaktaydı.Bu en fazla parti içi muhalefetin işine yarayacaktı. SHP seçimlere Halkın Emek Partisi (HEP) ile birlikte katıldı.Seçimlerden sonra TBMM açılışında Kürt kökenli milletvekillerinin Kürtçe yemin etmeye kalkışması ortalığı karıştırdı. 21 Mart 1992 Nevruz Bayramı'nda çıkan olaylar sonucunda da SHP içindeki HEP kökenliler partiden istifa ettiler. HEP hakkında kapatma davası açılınca DEP kuruldu ancak her ikiside daha donra kapatıldı.(11 Mayıs 1994'te HEP ve DEP mensupları HADEP'i kurdular)
Hükümeti kurma görevi DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel'e verildi.Demirel DYP-SHP koalisyon hükümetini 20 Kasım 1991'de kurdu.SHP Genel Başkanı Erdal İnönü Başbakan Yardımcılığı görevini almıştı.

25-26 Ocak 1992'deki 7.Olağanüstü Kurultay öncesinde Deniz Baykal ve İsmail Cem birlikte Yeni Sol adlı bir kitap yayımladıladılar.SHP'nin yeniden yapılandırılmasını öngördüler.7.Olağanüstü Kurultayda İnönü ,Baykal'ı bir kez daha yendi ve genel başkanlığa seçildi.

Kuruluş sonrası gelişmeler

Haziran 1992'de 12 Eylül rejiminin ürünü eski siyasi partilerin aynı adla tekrar açılmasını engelleyen yasa kaldırıldı.Eski partilerin açılabilmesi sağlandı.Bu karar en fazla CHP tabanını etkiledi.3 Mayıs 1992'de CHP'nin hayatta olan son Genel yönetim Kurulu üyeleri bir bildiri yayımladılar.Cumhuriyet Halk Partisi yeniden açılıyordu.Bildirinin altında imzası bulunanlar şu isimlerdir: Erol Tuncer, Hayrettin Uysal, Altan Öymen, Metin Somuncu, Metin Tüzün, Erdoğan Bakkalbaşı, Coşkun Karagözoğlu, Orhan Akbulut, Avni Gürsoy, Güler Gürpınar, Mehmet Gümüşlü, Hayri Öner, Celal Doğan, Nebil Oktay, Nail Atlı, Mehmet Dedeoğlu, Çetin Bozkurt, Hüseyin Doğan, İlyas Kılıç, İsmet Atalay, Orhan Vural.
CHP tabanı bu bildiriyle hareketlendi,12 Eylül öncesi gençlik kolları bir araya geldi.Cumhuriyet Halk Partisi'nin doğum tarihi de belirlenmişti:9 Eylül 1992
9 Eylül 1992'de CHP 25.kurultayı 1980 öncesinde son kurultaya katılan delegelerle toplandı.Parti tekrar açılmıştı.Deniz Baykal ve Erol Tuncer'in girdiği genel başkanlık yarışını 679 oyla Deniz Baykal kazandı.Tuncer 425 oy alabildi.Böylece Deniz Baykal; Atatürk,İnönü ve Ecevit'ten sonra dördüncü CHP genel başkanı oluyordu.CHP'nin maksadı diğer iki sol partiyi de bünyesine alarak tek güç haline gelmekti ancak SHP Genel Başkanı İnönü birleşmenin SHP'de olmasını istiyordu,Ecevit ise işbirliğine yanaşmıyor ve DSP ile yola devam edeceğini açıklıyordu.Erdal İnönü de SHP'de birleşelim dedi. 15 Mart 1993'de ilk parti meclisinde genel sekreterliğe Ertuğrul Günay seçildi. Genel başkan yardımcıları İsmail Cem, Erol Çevikçe, Hasan Fehmi Güneş,Adnan Keskin, İstemihan Talay, Ali Topuz'du.İlk etapta 21 milletvekili SHP ve DSP'den ayrılarak anayasanın parti değiştirme engelini aşmak için Bütünleşme Partisi ni kurdular ve bu partinin daha sonra CHP'ye katılmasıyla CHP,TBMM'de grup kurmayı başardı.
9 Eylül 1992'de, 1979'da toplanan son kurultay delegelerinin büyük çoğunluğunun katılımı ve oybirliği ile tekrar açılan parti, kurucusu ve ilk genel başkanı Atatürk'ün vasiyeti ile tasarruf haklarını CHP'ye terkettiği, Türkiye İş Bankası'nın bir bölüm hissesinin de sahibidir. CHP'nin tasarruf hakkına sahip olduğu %28,1'lik orandaki bu banka hisselerinin kazancı Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na aktarılmaktadır.

1993 yılı Türkiye açısından oldukça önemli olayların yaşandığı bir yıl oldu.24 Ocak 1993 günü Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu öldürüldü.Suikast uzun yıllar boyunca karanlıkta kaldı.Ancak siyasette bütün taşları yerinden oynatacak gelişme Nisan ayında yaşandı.17 Nisan 1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat etti.Cumhurbaşkanının kim olacağı merakla beklenmekteydi.DYP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel cumhurbaşkanlığına aday oldu ve 16 Mayıs 1993'te yapılan üçüncü tur oylamada koalisyon ortağı SHP'nin desteğiyle dokuzuncu cumhurbaşkanlığına seçildi.CHP bu seçimlerde İsmail Cem'i aday göstermiştir.Bu gelişmeyle DYP-SHP hükümeti de sona ermiş bulunuyordu.3 Haziran 1993'te Tansu Çiller,DYP Genel Başkanı seçildi.6 Haziran'da ise SHP Genel Başkanı İnönü Eylül ayındaki kurultayda siyaseti bırakacağını açıkladı.25 Haziran'da 1991'de kurulan DYP-SHP hükümeti Tansu Çiller başbakanlığında tekrar göreve geldi.2 Temmuz 1993'te yaşanan sivas olayları ve 37 aydının Madımak Oteli'nde yakılarak katledilmesi ülkeyi iyice gerdi.SHP olaylara karşı ilgisiz kalmakla suçlanmaktaydı.Eylül ayındaki kurultayda Murat Karayalçın, SHP'nin başına geçti.

Sosyaldemokrat Halkçı Parti'yle birleşmesi
26 Mart 1994 yerel seçimlerine aynı kulvardaki SHP,DSP ve CHP ayrı ayrı girdi. Sonuç tek kelimeyle hüsrandı. Çünkü 3 sol partide toplam ancak %25 oy alabilmişti. Bir önceki seçimde kazanılan büyük kentler Refah Partisi'ne teslim edilmişti. [12] CHP bu seçimlerde sadece %4.7 oranında oy alabildi. Sol oylar gitgide eriyordu ve birleşmekten başka çare yoktu. 18 Şubat 1995'te toplanan kurultayda 1003 delege birleşmenin CHP, 635 delege de SHP çatısı altında olması yönünde oy kullandı. Bunun üzerine hemen toplanan SHP Kurultayı'nda 121'e karşı 508 oy ile parti feshedildi ve CHP'ye katılım kararı alındı. Hikmet Çetin oybirliğiyle CHP Genel Başkanı seçildi. Çetin, CHP'nin 5. Genel Başkanı oldu. Birleşme sürecinde CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay, partiden istifa etti, yerine Adnan Keskin getirildi. Birleşmeden sonra 25 Şubat'ta yapılan seçimde Adnan Keskin Genel Sekreter oldu.
9 Eylül 1995'deki kurultayda ise Deniz Baykal genel başkanlığa tekrar seçildi .30 Ekim'de DYP ve CHP bir koalisyon hükümeti kurdu. Bu hükümette CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak yer aldı. TBMM seçimlerin 24 Aralık 1995'te yenilenmesi kararı aldı. CHP bu seçimde kılpayı %10 barajını aşarak TBMM'ye girdi. Seçimlerin galibi ise Necmettin Erbakan'ın başında bulunduğu Refah Partisi olmuştu. RP %21.3 oyla 158 milletvekili kazanmıştı. (DYP:135,ANAP:132,DSP:76,CHP:49).CHP %10.71 oyla ancak 49 milletvekili elde edebilmişti. Diğer tarafta DSP %14.64 oy almıştı. Seçimlerden sonra öncelikle Mesut Yılmaz başbakanlığında ANAP-DYP koalisyonu kuruldu ancak hükümetin güvenoylaması Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilip iptal edilince başbakanlık görevini alan Necmettin Erbakan Haziran 1996'da DYP ile Refahyol koalisyonunu kurdu. RP rejim karşıtı güçlere cesaret verici uygulamalar yönelince 28 Şubat 1997'de hükümet MGK'da uyarıldı. Haziran 1997'de de Erbakan istifa etti. RP daha sonra kapatıldı.

ANAP-DSP-DTP koalisyonu kuruldu. CHP bu koalisyona dışarıdan destek verdi. Ancak 1998 Kasım ayında Türkbank ihalesi yolsuzluğuna Başbakan Mesut Yılmaz'ın adı karışınca CHP hükümete gensoru verdi ve koalisyon düşürüldü. Uzun süren hükümet çalışmaları sonucunda DYP,DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit başbakanlığında kurulacak bir azınlık hükümetine destek vereceğini açıkladı ve Ecevit 11 Ocak 1999'da 21 yıl sonra tekrar başbakan oldu. Başbakanlığı sırasında yıllardır Türkiye'de kan döken terör örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirildi. Bu olay soldaki DSP'ye seçimlere gidilirken büyük prestij sağladı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında kaldığı dönem
18 Nisan 1999 günü yapılan seçimlerde Bülent Ecevit'in DSP'si %22.18 oy alarak 136 milletvekili kazandı ve birinci parti oldu. ( MHP:129, FP:111, ANAP:86, DYP:85,BĞM:3). [14] Sol oyların bu şekilde DSP'de toplanması CHP'yi askeri darbeler dönemi dışında ilk defa meclis dışına itti. CHP %8.71 oy almış ancak %10 barajını geçemediği için TBMM dışında kalmıştı. Seçimlerden sonra koalisyon pazarlıkları başladı ve 28 Mayıs 1999'da Bülent Ecevit başbakanlığında DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti kuruldu.

Deniz Baykal seçim yenilgisinden kendisinin sorumlu olduğunu belirterek 22 Nisan 1999'da genel başkanlıktan istifa etti. 22 Mayıs 1999'da toplanan IX.Olağanüstü kurultayda Altan Öymen genel başkanlığa seçildi. Haziran ayındaki X.Olağanüstü Kurultay parti meclisi seçimleri içindi. Tarhan Erdem genel sekreter seçildi.

Deniz Baykal'ın CHP ile ayrılığı kısa sürdü. Bir yıl sonra 30 Eylül 2000 tarihinde toplanan XI.Olağanüstü kurultayda Baykal genel başkanlığa döndü . CHP genel sekreterliğine ise Önder Sav seçildi.

CHP ,TBMM dışında olmasına rağmen iktidardaki koalisyona karşı muhalefetini sürdürdü. Özellikle Şubat 2001 krizinden hükümeti sorumlu tutarak muhalefetini şiddetlendirdi. 2002 yılı Mayıs ayında koalisyonun başbakanı Ecevit rahatsızlandı. Ekonomik gidişat zaten krizler nedeniyle iyi değildi. Ekonomi 2001 krizinden sonra ABD'den gelen iktisatçı Kemal Derviş'e teslim edilmişti. Başbakanın sağlık durumunun bozulması koalisyonda sarsıntıya neden oldu. Yaz aylarında koalisyon ortağı MHP ,kendisinin bulunmadığı hükümet modelleri konuşulmaya başlanınca 3 Kasım 2002'de erken seçime gidilmesini talep etti. Koalisyonun büyük ortağı DSP'de ise Ecevit'in rahatsızlığından kaynaklanan iktidar mücadelesi partiyi böldü.DSP grubunun yarısı partiden ayrılarak İsmail Cem genel başkanlığında Yeni Türkiye Partisi'ni kurdu. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş önceleri YTP içinde siyaset yapacağının sinyallerini versede Ağustos ayında CHP'ye katıldı. TBMM Ağustos ayında toplanarak hem 3 Kasım'da erken seçim kararı aldı hem de Avrupa Birliği uyum yasalarını çıkardı. CHP 3 Kasım seçimlerine umutlu gidiyordu.Kemal Derviş'in partiye katılımı ivme kazandırdı. Öte yandan Türk-İş başkanı Bayram Meral, sanatçı Zülfü Livaneli, İlahiyatçı Prof.DrYaşar Nuri Öztürk de partiye katıldılar ve milletvekili adayı oldular.

Ana muhalefet partisi oluşu
3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ın başında olduğu Ak Parti tek başına iktidara geldi. Ak Parti seçimlerde %34.4 oyla 363 milletvekilliği kazandı. CHP %19.39'la 178 milletvekilinde kaldı. Geri kalan üyelikleri bağımsızlar kazandı. Diğer partilerin hiçbiri %10 barajını aşamadı. [15] TBMM yanlızca iki partiden oluşuyordu. (Aralık ayında seçim kurulu Siirt ilindeki seçimleri iptal etti ve 1 Ak Parti,1 CHP,1 de bağımısız 3 milletvekilinin üyeliği düştü. 9 Mart 2003'te Siirt'te seçimler yenilendi ve 3 milletvekilliğini de Ak Parti kazandı.) İktidardaki Ak Parti'nin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan milletvekili seçilmekten yasaklı olduğu için hükümeti Ak Parti Kayseri milletvekili Abdullah Gül kurdu.Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasağının kalkması için mecliste yapılan anayasa değişikliğine CHP destek verdi.Erdoğan 9 Mart'ta Siirt'ten milletvekili seçilerek 15 Mart'ta başbakanlık koltuğuna oturdu.

Ana muhalefetteki CHP ile iktidardaki Ak Parti arasındaki ilk ciddi tartışma 1 Mart günü tezkere oylamasında ortaya çıktı.ABD,Irak'ı işgal etmek niyetindeydi ve bu yüzden Türkiye topraklarını kullanmak istiyordu.CHP buna şiddetle karşı çıktı,Ak Parti içinde de ciddi bir muhalefet vardı.1 Mart günü CHP ve Ak Parti'li bir grup milletvekilinin oylarıyla hükümet tezkeresi reddedildi.
2003 yılı Ekim ayında yapılan 30.Kurultayda Baykal ve ekibi tekrar seçildiler. Tüzük değişikliği sert tartışmalara sebep olsa da kabul edildi.Kemal Derviş parti meclisine girdi.28 Mart 2004 yerel seçimlerinde CHP başarılı olamadı. Ak Parti %41 oy alırken CHP sadece % 18 oy almıştı. İllerin büyük çoğunluğunda belediye başkanlıklarını Ak Parti kazandı. Yıllardır CHP'nin kalesi olarak nitelendirilen bölgelerde bile iktidar partisi kazanmıştı. Gerçi 1999 yerel seçimlerine göre CHP%13 olan oyunu %18'e çıkarmıştı [16] ama Baykal'a karşı muhalefet oldukça gergindi. Muhalefetin başında ise İstanbul Şişli ilçe belediye başkanlığına %65 oy alarak seçilen Mustafa Sarıgül bulunuyordu. Sarıgül CHP'yi iktidara taşıyacağı söylemiyle Anadolu'yu dolaşmaya başladı. Elbette bu eylem genel merkezi rahatsız etti ve genel başkan Deniz Baykal 3 Temmuz 2004'te XII.Olağanüstü kurultayı topladı,delegelerden güvenoyu istedi.781 oyla güvenoyu alan Baykal, Sarıgül'e karşı güçlenmişti. Ayrıca 24 Ekim 2004'te Yeni Türkiye Partisi kendisini feshetti ve CHP'ye katıldı. Sarıgül ise muhalefetini sürdürdü.CHP adına mitingler ve toplantılara devam etti. Bunun üzerine yönetim Sarıgül'ü disiplin kuruluna sevketti. Kurul Sarıgül'ün ihracını 7'ye karşı 8 oyla reddetti. Genel Başkan Deniz Baykal kararın rüşvetle alındığını belirterek 29 Ocak 2005'te Olağanüstü Kurultayı toplayacağını söyledi. Kurultay öncesinde üç isim başkanlığa aday olarak ortaya çıktı: Baykal,Sarıgül ve Livaneli. Daha sonra Livaneli adaylıktan çekildi. Baykal ve Sarıgül'ün hesaplaştığı 13.Olağanüstü Kurultay çok gergin geçti. Büyük kavgalar çıktı,yaralanmalar yaşandı. Baykal ve Sarıgül arasında çok şiddetli tartışmalar yaşandı. Sonuçta Baykal 674 oyla güven tazeledi. Kurultay sonrası partiden istifalar oldu ancak meclis grubunun büyük kısmı partide kaldı. İstifa eden milletvekillerinin bir kısmı bağımsız kalırken bir kısmı da SHP'ye geçti. 19-20 Kasım 2005'te toplanan 31.Olağan Kurultayda Deniz Baykal 1158 oyun tamamını alarak genel başkanlığına devam etti.

CHP iç çalkantılar yaşarken bir yandan da Ak Parti iktidarına karşı da sert muhalefet yapıyordu.Özellikle Avrupa Birliği'ne verilen tavizler,yanlış ekonomik ve sosyal politikalar,yapılan özelleştirmeler,kadrolaşma ve laiklik konularında iktidarla büyük tartışmalar yaşandı.Deniz Baykal ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında gerek TBMM'de gerekse diğer platformlarda büyük çekişme vardı.2006 yılı sonunda seçimlerin yenilenmesi konusunda CHP çaba gösterse de Ak Parti buna yanaşmadı.CHP 2007 Nisan ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın adaylığına şidettle karşı çıkmaktaydı.CHP bu yolda bütün anayasal hakların kullanılacağını belirtti. 24 Nisan 2007 günü AKP cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül'ü belirleyince CHP bu konuda uzlaşılmadığı için TBMM'de yapılacak seçimi Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıkladı. 27 Nisan 2007 günkü oylamada 367 milletvekili bulunmayınca CHP mahkemeye başvurdu ve Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs 2007 günü CHP'yi haklı görerek 11.cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasını iptal etti. Bu gelişmeler üzerine cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda taktik değiştiren AKP, ANAVATAN ile uzlaşarak erken seçime gidilmesi ve cumhurbaşkanını 5+5 yıllığına halkın seçmesi gibi değişiklikleri kabul etti. Deniz Baykal ise erken seçim kararını desteklemesine rağmen, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini onaylamadığını belirterek yeni meclisin yeni cumhurbaşkanını seçmesi yönünde taleplerde bulundu.Genel seçimlerin 22 Temmuz 2007'de yapılması kesinleştikten sonra solda güçbirliği arayışları hızlandı ve 17 Mayıs 2007 günü CHP ve DSP Genel Başkanları Deniz Baykal ve Zeki Sezer seçimde güçbirliği yapacaklarını açıkladılar.8 Haziran 2007'de Yaşar Okuyan'ın Genel Başkanı olduğu Hürriyet ve Değişim Partisi,CHP'ye katılacağını açıkladı,ancak katılım gerçekleşemedi.

22 Temmuz 2007 Seçimlerinin ardından
Bu koşullar altında gidilen 22 Temmuz 2007 seçimlerinde CHP umduğunu bulamadı.Partinin oyları %20.88 olmuştu.Buna karşın iktidardaki AKP oyların %46.58’ini almış ve 341 milletvekili kazanmıştı.CHP’nin kazandığı milletvekili sayısı 112 idi ve bunların 13’ü DSP’li isimlerdi,ayrılmaları ile CHP yeni döneme 99 milletvekili ile başladı.(AKP:341,CHP:112,MHP:71,DTP:20,Bğm:6) [17]
Basın ve parti içi muhalefet bu sonuçlardan dolayı Deniz Baykal’a sert eleştirilerde bulundular, ancak seçimlerden iki gün sonra gazetecilerin karşısına geçen Deniz Baykal istifa etmeyeceğini açıkladı.

Ülkeyi 22 Temmuz seçimlerine taşıyan cumhurbaşkanlığı sorunu devam ediyordu. Seçimden güçlenmiş bir biçimde çıkan AKP, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adı üzerinde bir defa daha karar kıldı. MHP’nin oylamalara katılacağını açıklaması ile de 367 sorunu çözüldü. CHP’nin boykot ettiği oylamaların üçüncüsünde, 28 Ağustos 2007’de AKP Kayseri milletvekili Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11.cumhurbaşkanlığına seçildi.CHP yeni cumhurbaşkanı ile zorunlu haller dışında temaslarının olmayacağını açıkladı.9 Eylül 2007'de CHP'nin 84.kuruluş yıldönümü çok büyük bir gösteri ile kutlandı. Genel Başkanı Deniz Baykal 170 bin partili ile birlikte Anıtkabir'e çıktı.

Mart 2008’de yapılacak olan CHP 32.olağan kurultay öncesi bir önceki dönemin grup başkanvekili, Samsun milletvekili Haluk Koç genel başkan adaylığını açıkladı.
2008 yılının Ocak ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından gündeme getirilen üniversitelerde türban serbestisi önerisine muhalefet partilerinden MHP destek verdi. Ancak CHP şiddetle karşı çıktı. Anayasa değişikliği Şubat ayı başlarında Meclis'ten geçerken CHP, Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağını belirtti.

26-27 Nisan 2008'de, Ankara'da yapılan 32.Olağan Kurultay'da aday adaylarından hiçbiri aday olabilmek için gerekli olan 253 imzayı toplayamayınca 1016 delegenin imzası ile seçimlere tek aday olarak giren Deniz Baykal Genel Başkanlık seçiminde 1105 oyun 1021'ini alarak onuncu defa CHP Genel Başkanı seçilmeyi başardı.

2009 yerel seçimlerine gidilirken SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın partisinin genel başkanlığından ayrılarak 5 Aralık 2008 günü CHP'ye katıldı ve partinin Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak ilan edildi.


21 Aralık 2008 tarihinde Ankara'da toplanan CHP 14. Olağanüstü Kurultayı'nda program ve tüzük değişiklikleri ele alındı. 1994'ten bu yana kullanılan parti programı değiştirildi.

Cumhuriyet Halk Partisi (1992)-Türkiye'de siyasi partiler tarihi


Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit'in genel başkanlığını yaptığı, 12 Eylül Darbesi'nin ardından kapatılan Cumhuriyet Halk Partisi'nin adıyla; darbe öncesinde düzenlenen son kurultaydaki 1538 delegeden 1338'inin katılımı ve oy birliği ile 9 Eylül 1992'de kurulan Türk siyasi partisi. CHP, 1980 Darbesi sonrasında kapatılan siyasi partilerin aynı ad, rumuz, amblem, rozet ve benzeri işaretleri kullanarak yeniden açılabilmesine izin veren 19 Haziran 1992 tarih ve 3821 sayılı yasaya dayanarak kurulmuştur.
Konu başlıkları


1 Tarihçesi
1.1 Açılmadan önceki dönem
1.2 Kuruluş sonrası gelişmeler
1.3 Sosyaldemokrat Halkçı Parti'yle birleşmesi
1.4 Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında kaldığı dönem
1.5 Ana muhalefet partisi oluşu
1.6 22 Temmuz 2007 Seçimlerinin ardından
2 Cumhuriyet Halk Partisi ve seçimler
2.1 Milletvekili genel seçimleri
2.2 Yerel seçimler
3 Genel Başkanları
4 Kaynakça ve dipnot

Tarihçesi
Açılmadan önceki dönem
12 Eylül Askeri yönetimi ülkedeki tüm siyasi faaliyetleri yasaklamıştı.Büyük gözaltılar,siyasi davalar yaşandı.Bu arada yeni anayasanın hazırlıkları da sürüyordu.nihayet 7 Kasım 1982'de anayasa halkoyuna sunuldu ve %91.3 oyla anayasa kabul edildi.Aynı oylamayla MGK ve Devlet Başkanı Kenan Evren de 7.cumhurbaşkanlığına seçildi.Seçimlerin 6 Kasım 1983'te yapılacağı açıklandı ve 1983 ortalarında siyasi faaliyetler serbest bırakıldı ancak MGK işleri sıkı tutuyordu.Partiler kurulurken MGK'ya kurucuları veto etme yetkisi verildi.
Bu yüzden kapatılan CHP'nin tabanına hitap eden Erdal İnönü'nün kurduğu SODEP seçimlere katılamadı.Öte yandan Adalet Partisi'nin ardılı olarak kurulan Büyük Türkiye Partisi ve Doğru Yol Partisi de vetolardan nasibini almıştı.Seçimlere Turgut Özal'ın başında bulunduğu ANAP,Necdet Calp'in başında bulunduğu Halkçı Parti ve Turgut Sunalp'in Milliyetçi Demokrasi Partisi katıldı.6 Kasım 1983 seçimleri sonucunda ANAP %45 oy alarak tek başına iktidara geldi ve Turgut Özal yeni hükümeti kurdu.(ANAP:212,HP:117,MDP:71 ) CHP seçmenine seslenen Halkçı Parti %30 oy almıştı.

24 Mart 1984 yerel seçimlerini de ANAP kazandı.Bu defa SODEP ve DYP'de seçimlere katıldı.SODEP,ANAP'ın ardından ikinci sırayı aldı.CHP oylarının SODEP'te toplanacağı anlaşılıyordu. [6] 13 Nisan 1984'te toplanan SODEP 1.Küçük Kurultayı'nda Genel Başkan Erdal İnönü solda tek çatının şart olduğunu söyledi.Temmuz ayında SODEP lideri İnönü ve HP lideri Necdet Calp birleşme konusunda prensipte anlaştıklarını açıkladılar.1985 Haziran ayında Aydın Güven Gürkan Halkçı Parti genel başkanı seçildi ve birleşmeden yana olduğunu açıkladı.Hatta Gürkan birleşmeye 1985 yılında son CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit tarafından kurulan Demokratik Sol Parti'nin de dahil olmasını istedi ancak ret cevabı aldı.
26 Eylül 1985'te Gürkan ve İnönü SODEP-HP birleşme protokolünü imzaladılar ve yeni partinin adını Sosyaldemokrat Halkçı Parti olarak açıkladılar.HP kurultay toplanarak partinin adı SHP olarak değiştirildi.Ardından toplanan SODEP kurultayında parti feshedildi ve SHP'ye katıldı.30 Mayıs 1986'da SHP 1.Kurultay toplandı ve Erdal İnönü genel başkan seçildi.İnönü daha sonra 26 Eylül 1986'da yapılan araseçimlerde milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi.SHP bu seçimlerde %22 oy almıştır.

6 Eylül 1987'de ANAP iktidarı 12 Eylül idaresince getirilen siyasi yasakların kaldırılması için referanduma gitti. Kılpayı bir farkla yasakların kaldırılması kabul edildi.(EVET:%50.1,HAYIR:%49.8) Başbakan Turgut Özal daha bu sonuç ortaya çıkmadan önce Kasım ayında erken seçime gidileceğini açıkladı.13 Eylül'de Bülent Ecevit DSP'nin başına geçti. Süleyman Demirel de DYP başkanlığını devraldı.

29 Kasım 1987 genel seçimlerinde ANAP ikinci kez tek başına iktidara geldi,oy oranı düşmüştü ama çoğunluğu yine de kazanabilmişti.ANAP bu seçimlerde %36 oy alarak 292 milletvekili kazandı.SHP %24 ile 99 ,DYP ise %19 oyla 59 milletvekilliği kazandı. [8] Bülent Ecevit'in başına geçtiği DSP %8.5 oy almış ancak %10 barajını aşamayarak meclis dışında kalmıştı.Aynı şekilde MÇP ve RP'de TBMM dışında kaldı. Ecevit bu sonucun ardından bir süre siyasetten çekildi.
25 Haziran 1988'de Erdal İnönü SHP genel başkanlığına yeniden seçildi. Ancak partiye Deniz Baykal grubu hakim oldu. Deniz Baykal SHP genel sekreteri seçildi. 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde SHP kazandı.SHP;İstanbul,Ankara ve İzmir belediye başkanlıklarıyla 39 ilin belediye başkanlığını kazanmıştı ayrıca il genel meclisi seçimlerinde %28.8 oy almayı başarmıştı. [9] SHP ve DYP ANAP iktidarının meşruiyetini kaybettiğini halıkn desteğini yitirdiğini ve bu nedenle genel seçimlerin yenilenmesi gerektiğini savunmaya başladılar. Turgut Özal 9 Kasım 1989'da Kenan Evren'den boşalan cumhurbaşkanlığına SHP ve DYP'nin muhalefetine rağmen seçildi. 12 Aralık 1990'da İnönü ile Demirel buluştu, ortak bildiri imzalayarak erken seçim istediler. Bu arada SHP içinde İnönü-Baykal mücadelesi yaşanıyordu. Eylül 1990'da Genel Başkan Erdal İnönü ile anlaşmazlığa düşen Genel Sekreter Deniz Baykal bu görevinden istifa etti. 29 Eylül 1990'daki SHP 6.Olağanüstü Kurultayında Erdal İnönü ve Deniz Baykal karşı karşıya geldi. Ancak İnönü 504 oyla genel başkanlık seçimini kazandı.Deniz Baykal ise 405 oy aldı.SHP Genel Sekreterliği'ne Hikmet Çetin seçildi. Ancak parti içinde Baykal'ın muhalefeti bitmedi. Haziran 1991'deki olağan kurultayda İnönü-Baykal bir defa daha karşı karşıya geldi. Ancak bu kez de kazanan İnönü oldu,üçüncü tur oylamada İnönü 534,Baykal 451 oy aldı. SHP'nin 44 kişilik parti meclisine Baykal listesinden 15,İnönü listesinden ise 28 kişi seçildi. Hikmet Çetin Tekrar genel sekreter seçildi.

Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ANAP içinde de iktidar mücadelesi yaşanıyordu. Mesut Yılmaz Haziran 1991'de ANAP genel başkanı seçildi ve parti Ekim'de erken seçimlere gidilmesini kararlaştırdı.

20 Ekim 1991 seçimlerini DYP kazandı.(DYP:178,ANAP:115, SHP:88,RP:62,DSP:7) [10]
DYP %27 oy almıştı,SHP %20 oy alabilmiş ve üçüncü sıraya gerilemişti, 1989 yerel seçimlerinde elde edilen başarı bu defa çok uzaktaydı.Bu en fazla parti içi muhalefetin işine yarayacaktı. SHP seçimlere Halkın Emek Partisi (HEP) ile birlikte katıldı.Seçimlerden sonra TBMM açılışında Kürt kökenli milletvekillerinin Kürtçe yemin etmeye kalkışması ortalığı karıştırdı. 21 Mart 1992 Nevruz Bayramı'nda çıkan olaylar sonucunda da SHP içindeki HEP kökenliler partiden istifa ettiler. HEP hakkında kapatma davası açılınca DEP kuruldu ancak her ikiside daha donra kapatıldı.(11 Mayıs 1994'te HEP ve DEP mensupları HADEP'i kurdular)
Hükümeti kurma görevi DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel'e verildi.Demirel DYP-SHP koalisyon hükümetini 20 Kasım 1991'de kurdu.SHP Genel Başkanı Erdal İnönü Başbakan Yardımcılığı görevini almıştı.

25-26 Ocak 1992'deki 7.Olağanüstü Kurultay öncesinde Deniz Baykal ve İsmail Cem birlikte Yeni Sol adlı bir kitap yayımladıladılar.SHP'nin yeniden yapılandırılmasını öngördüler.7.Olağanüstü Kurultayda İnönü ,Baykal'ı bir kez daha yendi ve genel başkanlığa seçildi.

Kuruluş sonrası gelişmeler

Haziran 1992'de 12 Eylül rejiminin ürünü eski siyasi partilerin aynı adla tekrar açılmasını engelleyen yasa kaldırıldı.Eski partilerin açılabilmesi sağlandı.Bu karar en fazla CHP tabanını etkiledi.3 Mayıs 1992'de CHP'nin hayatta olan son Genel yönetim Kurulu üyeleri bir bildiri yayımladılar.Cumhuriyet Halk Partisi yeniden açılıyordu.Bildirinin altında imzası bulunanlar şu isimlerdir: Erol Tuncer, Hayrettin Uysal, Altan Öymen, Metin Somuncu, Metin Tüzün, Erdoğan Bakkalbaşı, Coşkun Karagözoğlu, Orhan Akbulut, Avni Gürsoy, Güler Gürpınar, Mehmet Gümüşlü, Hayri Öner, Celal Doğan, Nebil Oktay, Nail Atlı, Mehmet Dedeoğlu, Çetin Bozkurt, Hüseyin Doğan, İlyas Kılıç, İsmet Atalay, Orhan Vural.
CHP tabanı bu bildiriyle hareketlendi,12 Eylül öncesi gençlik kolları bir araya geldi.Cumhuriyet Halk Partisi'nin doğum tarihi de belirlenmişti:9 Eylül 1992
9 Eylül 1992'de CHP 25.kurultayı 1980 öncesinde son kurultaya katılan delegelerle toplandı.Parti tekrar açılmıştı.Deniz Baykal ve Erol Tuncer'in girdiği genel başkanlık yarışını 679 oyla Deniz Baykal kazandı.Tuncer 425 oy alabildi.Böylece Deniz Baykal; Atatürk,İnönü ve Ecevit'ten sonra dördüncü CHP genel başkanı oluyordu.CHP'nin maksadı diğer iki sol partiyi de bünyesine alarak tek güç haline gelmekti ancak SHP Genel Başkanı İnönü birleşmenin SHP'de olmasını istiyordu,Ecevit ise işbirliğine yanaşmıyor ve DSP ile yola devam edeceğini açıklıyordu.Erdal İnönü de SHP'de birleşelim dedi. 15 Mart 1993'de ilk parti meclisinde genel sekreterliğe Ertuğrul Günay seçildi. Genel başkan yardımcıları İsmail Cem, Erol Çevikçe, Hasan Fehmi Güneş,Adnan Keskin, İstemihan Talay, Ali Topuz'du.İlk etapta 21 milletvekili SHP ve DSP'den ayrılarak anayasanın parti değiştirme engelini aşmak için Bütünleşme Partisi ni kurdular ve bu partinin daha sonra CHP'ye katılmasıyla CHP,TBMM'de grup kurmayı başardı.
9 Eylül 1992'de, 1979'da toplanan son kurultay delegelerinin büyük çoğunluğunun katılımı ve oybirliği ile tekrar açılan parti, kurucusu ve ilk genel başkanı Atatürk'ün vasiyeti ile tasarruf haklarını CHP'ye terkettiği, Türkiye İş Bankası'nın bir bölüm hissesinin de sahibidir. CHP'nin tasarruf hakkına sahip olduğu %28,1'lik orandaki bu banka hisselerinin kazancı Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na aktarılmaktadır.

1993 yılı Türkiye açısından oldukça önemli olayların yaşandığı bir yıl oldu.24 Ocak 1993 günü Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu öldürüldü.Suikast uzun yıllar boyunca karanlıkta kaldı.Ancak siyasette bütün taşları yerinden oynatacak gelişme Nisan ayında yaşandı.17 Nisan 1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat etti.Cumhurbaşkanının kim olacağı merakla beklenmekteydi.DYP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel cumhurbaşkanlığına aday oldu ve 16 Mayıs 1993'te yapılan üçüncü tur oylamada koalisyon ortağı SHP'nin desteğiyle dokuzuncu cumhurbaşkanlığına seçildi.CHP bu seçimlerde İsmail Cem'i aday göstermiştir.Bu gelişmeyle DYP-SHP hükümeti de sona ermiş bulunuyordu.3 Haziran 1993'te Tansu Çiller,DYP Genel Başkanı seçildi.6 Haziran'da ise SHP Genel Başkanı İnönü Eylül ayındaki kurultayda siyaseti bırakacağını açıkladı.25 Haziran'da 1991'de kurulan DYP-SHP hükümeti Tansu Çiller başbakanlığında tekrar göreve geldi.2 Temmuz 1993'te yaşanan sivas olayları ve 37 aydının Madımak Oteli'nde yakılarak katledilmesi ülkeyi iyice gerdi.SHP olaylara karşı ilgisiz kalmakla suçlanmaktaydı.Eylül ayındaki kurultayda Murat Karayalçın, SHP'nin başına geçti.

Sosyaldemokrat Halkçı Parti'yle birleşmesi
26 Mart 1994 yerel seçimlerine aynı kulvardaki SHP,DSP ve CHP ayrı ayrı girdi. Sonuç tek kelimeyle hüsrandı. Çünkü 3 sol partide toplam ancak %25 oy alabilmişti. Bir önceki seçimde kazanılan büyük kentler Refah Partisi'ne teslim edilmişti. [12] CHP bu seçimlerde sadece %4.7 oranında oy alabildi. Sol oylar gitgide eriyordu ve birleşmekten başka çare yoktu. 18 Şubat 1995'te toplanan kurultayda 1003 delege birleşmenin CHP, 635 delege de SHP çatısı altında olması yönünde oy kullandı. Bunun üzerine hemen toplanan SHP Kurultayı'nda 121'e karşı 508 oy ile parti feshedildi ve CHP'ye katılım kararı alındı. Hikmet Çetin oybirliğiyle CHP Genel Başkanı seçildi. Çetin, CHP'nin 5. Genel Başkanı oldu. Birleşme sürecinde CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay, partiden istifa etti, yerine Adnan Keskin getirildi. Birleşmeden sonra 25 Şubat'ta yapılan seçimde Adnan Keskin Genel Sekreter oldu.
9 Eylül 1995'deki kurultayda ise Deniz Baykal genel başkanlığa tekrar seçildi .30 Ekim'de DYP ve CHP bir koalisyon hükümeti kurdu. Bu hükümette CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak yer aldı. TBMM seçimlerin 24 Aralık 1995'te yenilenmesi kararı aldı. CHP bu seçimde kılpayı %10 barajını aşarak TBMM'ye girdi. Seçimlerin galibi ise Necmettin Erbakan'ın başında bulunduğu Refah Partisi olmuştu. RP %21.3 oyla 158 milletvekili kazanmıştı. (DYP:135,ANAP:132,DSP:76,CHP:49).CHP %10.71 oyla ancak 49 milletvekili elde edebilmişti. Diğer tarafta DSP %14.64 oy almıştı. Seçimlerden sonra öncelikle Mesut Yılmaz başbakanlığında ANAP-DYP koalisyonu kuruldu ancak hükümetin güvenoylaması Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilip iptal edilince başbakanlık görevini alan Necmettin Erbakan Haziran 1996'da DYP ile Refahyol koalisyonunu kurdu. RP rejim karşıtı güçlere cesaret verici uygulamalar yönelince 28 Şubat 1997'de hükümet MGK'da uyarıldı. Haziran 1997'de de Erbakan istifa etti. RP daha sonra kapatıldı.

ANAP-DSP-DTP koalisyonu kuruldu. CHP bu koalisyona dışarıdan destek verdi. Ancak 1998 Kasım ayında Türkbank ihalesi yolsuzluğuna Başbakan Mesut Yılmaz'ın adı karışınca CHP hükümete gensoru verdi ve koalisyon düşürüldü. Uzun süren hükümet çalışmaları sonucunda DYP,DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit başbakanlığında kurulacak bir azınlık hükümetine destek vereceğini açıkladı ve Ecevit 11 Ocak 1999'da 21 yıl sonra tekrar başbakan oldu. Başbakanlığı sırasında yıllardır Türkiye'de kan döken terör örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirildi. Bu olay soldaki DSP'ye seçimlere gidilirken büyük prestij sağladı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında kaldığı dönem
18 Nisan 1999 günü yapılan seçimlerde Bülent Ecevit'in DSP'si %22.18 oy alarak 136 milletvekili kazandı ve birinci parti oldu. ( MHP:129, FP:111, ANAP:86, DYP:85,BĞM:3). [14] Sol oyların bu şekilde DSP'de toplanması CHP'yi askeri darbeler dönemi dışında ilk defa meclis dışına itti. CHP %8.71 oy almış ancak %10 barajını geçemediği için TBMM dışında kalmıştı. Seçimlerden sonra koalisyon pazarlıkları başladı ve 28 Mayıs 1999'da Bülent Ecevit başbakanlığında DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti kuruldu.

Deniz Baykal seçim yenilgisinden kendisinin sorumlu olduğunu belirterek 22 Nisan 1999'da genel başkanlıktan istifa etti. 22 Mayıs 1999'da toplanan IX.Olağanüstü kurultayda Altan Öymen genel başkanlığa seçildi. Haziran ayındaki X.Olağanüstü Kurultay parti meclisi seçimleri içindi. Tarhan Erdem genel sekreter seçildi.

Deniz Baykal'ın CHP ile ayrılığı kısa sürdü. Bir yıl sonra 30 Eylül 2000 tarihinde toplanan XI.Olağanüstü kurultayda Baykal genel başkanlığa döndü . CHP genel sekreterliğine ise Önder Sav seçildi.

CHP ,TBMM dışında olmasına rağmen iktidardaki koalisyona karşı muhalefetini sürdürdü. Özellikle Şubat 2001 krizinden hükümeti sorumlu tutarak muhalefetini şiddetlendirdi. 2002 yılı Mayıs ayında koalisyonun başbakanı Ecevit rahatsızlandı. Ekonomik gidişat zaten krizler nedeniyle iyi değildi. Ekonomi 2001 krizinden sonra ABD'den gelen iktisatçı Kemal Derviş'e teslim edilmişti. Başbakanın sağlık durumunun bozulması koalisyonda sarsıntıya neden oldu. Yaz aylarında koalisyon ortağı MHP ,kendisinin bulunmadığı hükümet modelleri konuşulmaya başlanınca 3 Kasım 2002'de erken seçime gidilmesini talep etti. Koalisyonun büyük ortağı DSP'de ise Ecevit'in rahatsızlığından kaynaklanan iktidar mücadelesi partiyi böldü.DSP grubunun yarısı partiden ayrılarak İsmail Cem genel başkanlığında Yeni Türkiye Partisi'ni kurdu. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş önceleri YTP içinde siyaset yapacağının sinyallerini versede Ağustos ayında CHP'ye katıldı. TBMM Ağustos ayında toplanarak hem 3 Kasım'da erken seçim kararı aldı hem de Avrupa Birliği uyum yasalarını çıkardı. CHP 3 Kasım seçimlerine umutlu gidiyordu.Kemal Derviş'in partiye katılımı ivme kazandırdı. Öte yandan Türk-İş başkanı Bayram Meral, sanatçı Zülfü Livaneli, İlahiyatçı Prof.DrYaşar Nuri Öztürk de partiye katıldılar ve milletvekili adayı oldular.

Ana muhalefet partisi oluşu
3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ın başında olduğu Ak Parti tek başına iktidara geldi. Ak Parti seçimlerde %34.4 oyla 363 milletvekilliği kazandı. CHP %19.39'la 178 milletvekilinde kaldı. Geri kalan üyelikleri bağımsızlar kazandı. Diğer partilerin hiçbiri %10 barajını aşamadı. [15] TBMM yanlızca iki partiden oluşuyordu. (Aralık ayında seçim kurulu Siirt ilindeki seçimleri iptal etti ve 1 Ak Parti,1 CHP,1 de bağımısız 3 milletvekilinin üyeliği düştü. 9 Mart 2003'te Siirt'te seçimler yenilendi ve 3 milletvekilliğini de Ak Parti kazandı.) İktidardaki Ak Parti'nin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan milletvekili seçilmekten yasaklı olduğu için hükümeti Ak Parti Kayseri milletvekili Abdullah Gül kurdu.Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasağının kalkması için mecliste yapılan anayasa değişikliğine CHP destek verdi.Erdoğan 9 Mart'ta Siirt'ten milletvekili seçilerek 15 Mart'ta başbakanlık koltuğuna oturdu.

Ana muhalefetteki CHP ile iktidardaki Ak Parti arasındaki ilk ciddi tartışma 1 Mart günü tezkere oylamasında ortaya çıktı.ABD,Irak'ı işgal etmek niyetindeydi ve bu yüzden Türkiye topraklarını kullanmak istiyordu.CHP buna şiddetle karşı çıktı,Ak Parti içinde de ciddi bir muhalefet vardı.1 Mart günü CHP ve Ak Parti'li bir grup milletvekilinin oylarıyla hükümet tezkeresi reddedildi.
2003 yılı Ekim ayında yapılan 30.Kurultayda Baykal ve ekibi tekrar seçildiler. Tüzük değişikliği sert tartışmalara sebep olsa da kabul edildi.Kemal Derviş parti meclisine girdi.28 Mart 2004 yerel seçimlerinde CHP başarılı olamadı. Ak Parti %41 oy alırken CHP sadece % 18 oy almıştı. İllerin büyük çoğunluğunda belediye başkanlıklarını Ak Parti kazandı. Yıllardır CHP'nin kalesi olarak nitelendirilen bölgelerde bile iktidar partisi kazanmıştı. Gerçi 1999 yerel seçimlerine göre CHP%13 olan oyunu %18'e çıkarmıştı [16] ama Baykal'a karşı muhalefet oldukça gergindi. Muhalefetin başında ise İstanbul Şişli ilçe belediye başkanlığına %65 oy alarak seçilen Mustafa Sarıgül bulunuyordu. Sarıgül CHP'yi iktidara taşıyacağı söylemiyle Anadolu'yu dolaşmaya başladı. Elbette bu eylem genel merkezi rahatsız etti ve genel başkan Deniz Baykal 3 Temmuz 2004'te XII.Olağanüstü kurultayı topladı,delegelerden güvenoyu istedi.781 oyla güvenoyu alan Baykal, Sarıgül'e karşı güçlenmişti. Ayrıca 24 Ekim 2004'te Yeni Türkiye Partisi kendisini feshetti ve CHP'ye katıldı. Sarıgül ise muhalefetini sürdürdü.CHP adına mitingler ve toplantılara devam etti. Bunun üzerine yönetim Sarıgül'ü disiplin kuruluna sevketti. Kurul Sarıgül'ün ihracını 7'ye karşı 8 oyla reddetti. Genel Başkan Deniz Baykal kararın rüşvetle alındığını belirterek 29 Ocak 2005'te Olağanüstü Kurultayı toplayacağını söyledi. Kurultay öncesinde üç isim başkanlığa aday olarak ortaya çıktı: Baykal,Sarıgül ve Livaneli. Daha sonra Livaneli adaylıktan çekildi. Baykal ve Sarıgül'ün hesaplaştığı 13.Olağanüstü Kurultay çok gergin geçti. Büyük kavgalar çıktı,yaralanmalar yaşandı. Baykal ve Sarıgül arasında çok şiddetli tartışmalar yaşandı. Sonuçta Baykal 674 oyla güven tazeledi. Kurultay sonrası partiden istifalar oldu ancak meclis grubunun büyük kısmı partide kaldı. İstifa eden milletvekillerinin bir kısmı bağımsız kalırken bir kısmı da SHP'ye geçti. 19-20 Kasım 2005'te toplanan 31.Olağan Kurultayda Deniz Baykal 1158 oyun tamamını alarak genel başkanlığına devam etti.

CHP iç çalkantılar yaşarken bir yandan da Ak Parti iktidarına karşı da sert muhalefet yapıyordu.Özellikle Avrupa Birliği'ne verilen tavizler,yanlış ekonomik ve sosyal politikalar,yapılan özelleştirmeler,kadrolaşma ve laiklik konularında iktidarla büyük tartışmalar yaşandı.Deniz Baykal ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında gerek TBMM'de gerekse diğer platformlarda büyük çekişme vardı.2006 yılı sonunda seçimlerin yenilenmesi konusunda CHP çaba gösterse de Ak Parti buna yanaşmadı.CHP 2007 Nisan ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın adaylığına şidettle karşı çıkmaktaydı.CHP bu yolda bütün anayasal hakların kullanılacağını belirtti. 24 Nisan 2007 günü AKP cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül'ü belirleyince CHP bu konuda uzlaşılmadığı için TBMM'de yapılacak seçimi Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini açıkladı. 27 Nisan 2007 günkü oylamada 367 milletvekili bulunmayınca CHP mahkemeye başvurdu ve Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs 2007 günü CHP'yi haklı görerek 11.cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasını iptal etti. Bu gelişmeler üzerine cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda taktik değiştiren AKP, ANAVATAN ile uzlaşarak erken seçime gidilmesi ve cumhurbaşkanını 5+5 yıllığına halkın seçmesi gibi değişiklikleri kabul etti. Deniz Baykal ise erken seçim kararını desteklemesine rağmen, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini onaylamadığını belirterek yeni meclisin yeni cumhurbaşkanını seçmesi yönünde taleplerde bulundu.Genel seçimlerin 22 Temmuz 2007'de yapılması kesinleştikten sonra solda güçbirliği arayışları hızlandı ve 17 Mayıs 2007 günü CHP ve DSP Genel Başkanları Deniz Baykal ve Zeki Sezer seçimde güçbirliği yapacaklarını açıkladılar.8 Haziran 2007'de Yaşar Okuyan'ın Genel Başkanı olduğu Hürriyet ve Değişim Partisi,CHP'ye katılacağını açıkladı,ancak katılım gerçekleşemedi.

22 Temmuz 2007 Seçimlerinin ardından
Bu koşullar altında gidilen 22 Temmuz 2007 seçimlerinde CHP umduğunu bulamadı.Partinin oyları %20.88 olmuştu.Buna karşın iktidardaki AKP oyların %46.58’ini almış ve 341 milletvekili kazanmıştı.CHP’nin kazandığı milletvekili sayısı 112 idi ve bunların 13’ü DSP’li isimlerdi,ayrılmaları ile CHP yeni döneme 99 milletvekili ile başladı.(AKP:341,CHP:112,MHP:71,DTP:20,Bğm:6) [17]
Basın ve parti içi muhalefet bu sonuçlardan dolayı Deniz Baykal’a sert eleştirilerde bulundular, ancak seçimlerden iki gün sonra gazetecilerin karşısına geçen Deniz Baykal istifa etmeyeceğini açıkladı.

Ülkeyi 22 Temmuz seçimlerine taşıyan cumhurbaşkanlığı sorunu devam ediyordu. Seçimden güçlenmiş bir biçimde çıkan AKP, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül adı üzerinde bir defa daha karar kıldı. MHP’nin oylamalara katılacağını açıklaması ile de 367 sorunu çözüldü. CHP’nin boykot ettiği oylamaların üçüncüsünde, 28 Ağustos 2007’de AKP Kayseri milletvekili Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11.cumhurbaşkanlığına seçildi.CHP yeni cumhurbaşkanı ile zorunlu haller dışında temaslarının olmayacağını açıkladı.9 Eylül 2007'de CHP'nin 84.kuruluş yıldönümü çok büyük bir gösteri ile kutlandı. Genel Başkanı Deniz Baykal 170 bin partili ile birlikte Anıtkabir'e çıktı.

Mart 2008’de yapılacak olan CHP 32.olağan kurultay öncesi bir önceki dönemin grup başkanvekili, Samsun milletvekili Haluk Koç genel başkan adaylığını açıkladı.
2008 yılının Ocak ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından gündeme getirilen üniversitelerde türban serbestisi önerisine muhalefet partilerinden MHP destek verdi. Ancak CHP şiddetle karşı çıktı. Anayasa değişikliği Şubat ayı başlarında Meclis'ten geçerken CHP, Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağını belirtti.

26-27 Nisan 2008'de, Ankara'da yapılan 32.Olağan Kurultay'da aday adaylarından hiçbiri aday olabilmek için gerekli olan 253 imzayı toplayamayınca 1016 delegenin imzası ile seçimlere tek aday olarak giren Deniz Baykal Genel Başkanlık seçiminde 1105 oyun 1021'ini alarak onuncu defa CHP Genel Başkanı seçilmeyi başardı.

2009 yerel seçimlerine gidilirken SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın partisinin genel başkanlığından ayrılarak 5 Aralık 2008 günü CHP'ye katıldı ve partinin Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak ilan edildi.


21 Aralık 2008 tarihinde Ankara'da toplanan CHP 14. Olağanüstü Kurultayı'nda program ve tüzük değişiklikleri ele alındı. 1994'ten bu yana kullanılan parti programı değiştirildi.

Büyük Birlik Partisi-Türkiye'de siyasi partiler tarihi,


Büyük Birlik Partisi, 29 Ocak 1993 tarihinde Muhsin Yazıcıoğlu tarafından kurulan siyasi partidir. Amblemi hilal içinde güldür. Faal olan parti 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan seçimlere parti olarak katılmama kararı almış ve başta, kurucusu Muhsin Yazıcıoğlu olmak üzere bir çok üyesi farklı illerden bağımsız aday olmuşlardır. Bu seçimler sonunda Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas bağımsız milletvekili seçilip geçici süreliğine istifa ettiği partisine geri dönerek genel başkanlığa tekrar seçilmiştir. BBP, Türk-İslam ülküsü'nü savunmaktadır.

Seçimler
27 Mart 1994 Mahalli Seçimleri'ne 238 yerde aday göstererek giren Büyük Birlik Partisi, İl Genel Meclisi'nde de yüzde 1.3 oy aldı. Kazanılan 11 belediye başkanlığı daha sonraki katılımlarla 29'a çıktı.


24 Aralık 1995'te yapılan Milletvekilliği Genel Seçimleri'nde ANAP'la yapılan ittifakla 'Büyük Birlik Partisi' 7 milletvekiliyle TBMM'ye girdi.
18 Nisan 1999'da yapılan Mahalli İdareler ve Milletvekilliği Genel Seçimleri'ne giren Büyük Birlik Partisi, ülke genelinde %10'luk baraji aşamadığı için TBMM'ye giremedi. Büyük Birlik Partisi bu seçimlerde 25 Belediye Başkanlığı, 9 İl Genel Meclisi üyeliği ve 261 Belediye Meclisi üyeliği kazandı.
22 temmuz 2007 de yapılan genel seçimlerde Sivas'tan bağımsız olarak katılan Muhsin Yazıcıoğlu millet vekilliğini kazandı. sonrasında tekrardan BBP Genel Başkanı oldu.

Helikopter Kazası
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun Kahramanmaraş'tan Yozgat'a giderken bindiği Esas Holding'e ait özel helikopter 26 Mart 2009 günü Kahramanmaraş'ın Göksun ilçesi yakınlarında düştü. Kazada Yazıcıoğlu'nun da aralarında bulunduğu 6 kişinin önce yaralandığı açıklandı. Ancak daha sonrasında helikopterden haber alınamadı ve 3.500'e kişi tarafından yapılan aramalar sonuçsuz kaldı.


Yazıcıoğlu, aynı gün Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ilçesinde halka hitaben yaptığı konuşmada, Hazineden yardım almadan seçim çalışmalarını yürüttüklerini ifade ederken, ilk kez helikopter kiralayarak miting yaptıklarını söylemişti. Çağlayancerit Meydanı'nda toplanan kalabalığa seslenen Yazıcıoğlu, şu açıklamada bulunmuştu: Hazineden yardım almadan siyaset yapan tek partiyiz. İlk defa helikopter kiralayarak miting yapıyoruz. Seçimlerde iddialıyız. 29 Marttaki seçimlerde Türkiye'nin her yerinde küçük, büyük, belediyeler kazancağız. Seçimde doğru olanı yapın. Sizi birbirinizin yüzüne bakamayacak duruma düşürecek iş yapmayın. Yazıcıoğlu, mitingin ardından Yozgat'ın Yerköy ilçesine gitmek üzere helikopterle Çağlayancerit'ten ayrılmıştı.
Arama çalışmalarına katılan ve enkaz alanında bulunan bir korucu NTV televizyonuna helikopterde beş ceset bulunduğunu söyledi.

Büyük Birlik Partisi-Türkiye'de siyasi partiler tarihi,


Büyük Birlik Partisi, 29 Ocak 1993 tarihinde Muhsin Yazıcıoğlu tarafından kurulan siyasi partidir. Amblemi hilal içinde güldür. Faal olan parti 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan seçimlere parti olarak katılmama kararı almış ve başta, kurucusu Muhsin Yazıcıoğlu olmak üzere bir çok üyesi farklı illerden bağımsız aday olmuşlardır. Bu seçimler sonunda Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas bağımsız milletvekili seçilip geçici süreliğine istifa ettiği partisine geri dönerek genel başkanlığa tekrar seçilmiştir. BBP, Türk-İslam ülküsü'nü savunmaktadır.

Seçimler
27 Mart 1994 Mahalli Seçimleri'ne 238 yerde aday göstererek giren Büyük Birlik Partisi, İl Genel Meclisi'nde de yüzde 1.3 oy aldı. Kazanılan 11 belediye başkanlığı daha sonraki katılımlarla 29'a çıktı.


24 Aralık 1995'te yapılan Milletvekilliği Genel Seçimleri'nde ANAP'la yapılan ittifakla 'Büyük Birlik Partisi' 7 milletvekiliyle TBMM'ye girdi.
18 Nisan 1999'da yapılan Mahalli İdareler ve Milletvekilliği Genel Seçimleri'ne giren Büyük Birlik Partisi, ülke genelinde %10'luk baraji aşamadığı için TBMM'ye giremedi. Büyük Birlik Partisi bu seçimlerde 25 Belediye Başkanlığı, 9 İl Genel Meclisi üyeliği ve 261 Belediye Meclisi üyeliği kazandı.
22 temmuz 2007 de yapılan genel seçimlerde Sivas'tan bağımsız olarak katılan Muhsin Yazıcıoğlu millet vekilliğini kazandı. sonrasında tekrardan BBP Genel Başkanı oldu.

Helikopter Kazası
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun Kahramanmaraş'tan Yozgat'a giderken bindiği Esas Holding'e ait özel helikopter 26 Mart 2009 günü Kahramanmaraş'ın Göksun ilçesi yakınlarında düştü. Kazada Yazıcıoğlu'nun da aralarında bulunduğu 6 kişinin önce yaralandığı açıklandı. Ancak daha sonrasında helikopterden haber alınamadı ve 3.500'e kişi tarafından yapılan aramalar sonuçsuz kaldı.


Yazıcıoğlu, aynı gün Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ilçesinde halka hitaben yaptığı konuşmada, Hazineden yardım almadan seçim çalışmalarını yürüttüklerini ifade ederken, ilk kez helikopter kiralayarak miting yaptıklarını söylemişti. Çağlayancerit Meydanı'nda toplanan kalabalığa seslenen Yazıcıoğlu, şu açıklamada bulunmuştu: Hazineden yardım almadan siyaset yapan tek partiyiz. İlk defa helikopter kiralayarak miting yapıyoruz. Seçimlerde iddialıyız. 29 Marttaki seçimlerde Türkiye'nin her yerinde küçük, büyük, belediyeler kazancağız. Seçimde doğru olanı yapın. Sizi birbirinizin yüzüne bakamayacak duruma düşürecek iş yapmayın. Yazıcıoğlu, mitingin ardından Yozgat'ın Yerköy ilçesine gitmek üzere helikopterle Çağlayancerit'ten ayrılmıştı.
Arama çalışmalarına katılan ve enkaz alanında bulunan bir korucu NTV televizyonuna helikopterde beş ceset bulunduğunu söyledi.

Barış ve Demokrasi Partisi-Türkiye'de siyasi partiler tarihi


Barış ve Demokrasi Partisi, Türkiye Cumhuriyeti'nde 2008 yılında kurulmuş ve Demokratik Toplum Hareketi'nin kurulan sonuncu siyasal partisi. Genel merkezi Ankara'da bulunan partinin amblemi sarı zemin üzerine yeşil meşe ağacıdır.


2 Mayıs 2008 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı'na kuruluş dilekçesi partinin kurucu başkanı Avukat Mustafa Ayzit tarafından verilerek resmen faliyetlerine başladı. Barış ve Demokrasi Partisi'nin 42 kurucu üyesi arasında Demokratik Toplum Partisi'nin şuanki avukatı Mahmut Tanzi, kapatılan Halkın Demokrasi Partisi eski Bağlar Belediye Başkanı Cabar Leygara, eski Sur Belediye Başkanı Cezayir Serin'de bulunmaktadır


Eylül 2008'de Türkiye'nin Diyarbakır ilinin TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Konferans Salonu’nda 234 delegenin katılımıyla yapılan birinci olağan kongresinde, Demokratik Toplum Partisi Hakkari Milletvekili Hamit Geylani, Siirt Milletvekili Osman Özçelik, Demokratik Toplum Partisi genel başkan yardımcıları Selma Irmak ile Kamuran Yüksek'inde katılımıyla Muş’un Varto İlçesi eski belediye başkanı Demir Çelik, Barış ve Demokrasi Partisi’nin genel başkanı oldu

Barış ve Demokrasi Partisi-Türkiye'de siyasi partiler tarihi


Barış ve Demokrasi Partisi, Türkiye Cumhuriyeti'nde 2008 yılında kurulmuş ve Demokratik Toplum Hareketi'nin kurulan sonuncu siyasal partisi. Genel merkezi Ankara'da bulunan partinin amblemi sarı zemin üzerine yeşil meşe ağacıdır.


2 Mayıs 2008 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı'na kuruluş dilekçesi partinin kurucu başkanı Avukat Mustafa Ayzit tarafından verilerek resmen faliyetlerine başladı. Barış ve Demokrasi Partisi'nin 42 kurucu üyesi arasında Demokratik Toplum Partisi'nin şuanki avukatı Mahmut Tanzi, kapatılan Halkın Demokrasi Partisi eski Bağlar Belediye Başkanı Cabar Leygara, eski Sur Belediye Başkanı Cezayir Serin'de bulunmaktadır


Eylül 2008'de Türkiye'nin Diyarbakır ilinin TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Konferans Salonu’nda 234 delegenin katılımıyla yapılan birinci olağan kongresinde, Demokratik Toplum Partisi Hakkari Milletvekili Hamit Geylani, Siirt Milletvekili Osman Özçelik, Demokratik Toplum Partisi genel başkan yardımcıları Selma Irmak ile Kamuran Yüksek'inde katılımıyla Muş’un Varto İlçesi eski belediye başkanı Demir Çelik, Barış ve Demokrasi Partisi’nin genel başkanı oldu

27 Mart 2009 Cuma

Bağımsız Türkiye Partisi-Türkiye'de siyasi partiler tarihi,


Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), 25 Eylül 2001'de kurulmuş, Pr.Dr. Haydar Baş liderliğindeki siyasi parti. Çizgisi "dindar, ulusalcı, milliyetçi, tam bağımsızlık ..." olarak nitelendirebilir.
Ekonomik tezleri olan Milli Ekonomi Modeli devletçi olarak nitelenebilir. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğine karşıdırlar. Mesaj Tv, Meltem Tv, Yenimesaj Gazetesi ve Meltem Koleji kurumları bu partiyle bağlantılı olan gruba aittir. Partinin genel başkanı Pr.Dr. Haydar BAŞ, Türkiye'nin ekonomik sorunlarına çözüm için yazdığı tezlerini bir kaç kitapta toplamıştır. Bu kitapların isimleri şöyledir: Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet-Milli Devlet.

2007 seçimlerinde partinin bazı vaatleri


Mazot 80 kuruş olacak.
500 YTL vatandaşlık parası ödenecek.
2000 YTL asgari ücret verilecek.
15 bin YTL doğum ikramiyesi verilecek.
Ev hanımlarına 500 YTL maaş verilecek.
250 YTL çocuk maaşı verilecek.
Üniversitede harçlar kalkacak,yerine burslar gelecek.
Pr.Dr. Haydar Baş, Yukarıda sayılan vaatlerde bulunmuş ve bunun nasıl karşılanacağı ve kaynağı sorulduğunda "Rakiplerimiz bizden kopya çekmesin diye şu anda açıklamıyoruz" diyerek ilginç bir açıklamada bulunmuştur.

Bağımsız Türkiye Partisi-Türkiye'de siyasi partiler tarihi,


Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), 25 Eylül 2001'de kurulmuş, Pr.Dr. Haydar Baş liderliğindeki siyasi parti. Çizgisi "dindar, ulusalcı, milliyetçi, tam bağımsızlık ..." olarak nitelendirebilir.
Ekonomik tezleri olan Milli Ekonomi Modeli devletçi olarak nitelenebilir. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğine karşıdırlar. Mesaj Tv, Meltem Tv, Yenimesaj Gazetesi ve Meltem Koleji kurumları bu partiyle bağlantılı olan gruba aittir. Partinin genel başkanı Pr.Dr. Haydar BAŞ, Türkiye'nin ekonomik sorunlarına çözüm için yazdığı tezlerini bir kaç kitapta toplamıştır. Bu kitapların isimleri şöyledir: Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet-Milli Devlet.

2007 seçimlerinde partinin bazı vaatleri


Mazot 80 kuruş olacak.
500 YTL vatandaşlık parası ödenecek.
2000 YTL asgari ücret verilecek.
15 bin YTL doğum ikramiyesi verilecek.
Ev hanımlarına 500 YTL maaş verilecek.
250 YTL çocuk maaşı verilecek.
Üniversitede harçlar kalkacak,yerine burslar gelecek.
Pr.Dr. Haydar Baş, Yukarıda sayılan vaatlerde bulunmuş ve bunun nasıl karşılanacağı ve kaynağı sorulduğunda "Rakiplerimiz bizden kopya çekmesin diye şu anda açıklamıyoruz" diyerek ilginç bir açıklamada bulunmuştur.

Anavatan Partisi-Türkiye'de siyasi partiler tarihi



Adalet ve Kalkınma Partisi (AK PARTİ), Türkiye'de, son iki seçimde en çok oyu alarak iki dönemdir iktidar olan siyasi partidir. Partinin amblemi sarı ve siyah renklerden oluşan Ampul'dur2001 yılında kurulan partinin siyasi yelpazedeki yerinin muhafazakâr demokrat olduğu belirtilmektedir. Kurucuları ve partinin önde gelen isimlerinden bir bölümü, eski Fazilet Partisi'ne yakın ya da Fazilet Partisi kadrosundan olup, partinin kapatılmasından sonra kurulan ve devam niteliğine sahip olduğu kabul edilen Saadet Partisi'ne katılmamışlardır. Partinin, gerek kuruluştaki, gerekse sonraki dönemlerdeki kadroları değişik parti ve siyasi görüşlerden pek çok adı barındırmıştır. Parti, Fazilet Partisi'nin (veya ilgili siyasi geleneğin) bir uzantısı olarak gösterilmesine şiddetle karşı çıkmıştır.Önceli olduğu iddia edilen partilerden birisi de ANAP'tır.Bu tez 2009 Yerel Seçimleri sürecinde eski ANAP'lı politikacıların AK Parti'den aday olmalarıyla birlikte daha da güçlenmiştir.

Konu başlıkları
1 Tarihçe
2 Adalet ve Kalkınma Partisi ve seçimler
2.1 Milletvekili genel seçimleri
2.2 Yerel seçimler
3 Ak Parti'nin Kapatılması Davası
4 Resim galerisi
5 Kaynakça
6 Dış bağlantılar


Tarihçe
14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan partinin kuruculardan Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, İdris Naim Şahin, Binali Yıldırım ve Bülent Arınç partinin önde gelen isimleridir. Bünyesinde, Millî Selamet Partisi-Refah Partisi-Fazilet Partisi (Millî görüş), Anavatan Partisi (Turgut Özal'a yakın isimler), ve Adalet Partisi-Doğru Yol Partisi (merkez sağ) kökenli isimleri barındırmaktadır.
Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerinde en yüksek oranda oy alan parti olarak (geçerli oyların %34,63'ü), Abdullah Gül başkanlığında 58. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu. Aldığı siyaset yasağı[4] nedeniyle kabine ve TBMM'de yer alamayan Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yasağı, Cumhuriyet Halk Partisi'nin de desteklediği bir Anayasa değişikliği ile aşıldı. Erdoğan, 8 Mart 2003 tarihinde Siirt'te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek Meclis'e girdi.
Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Cumhuriyet Hükümeti'nin 11 Mart 2003 tarihindeki istifasının ardından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den hükûmeti kurma görevini alan Recep Tayyip Erdoğan, 15 Mart 2003 tarihinde 59. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu.
Parti, bazı karşıtları tarafından Milli Görüş hareketinin bir parçası olmakla suçlansa da, partinin önde gelen isimleri bu yakıştırmayı şiddetle reddetmektedir. Bunun basın-yayına yansıyan en belirgin örneği, partinin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan'ın bir konuşmasında "Milli Görüş gömleğini çıkardık" şeklindeki deyişidir

Partinin, Türkiye'nin ABD ile müttefiklik ilişkilerini koruma siyaseti ve AB üyeliği yönünde attığı adımlar, Milliyetçi ve Sol kesimlerce ulusal çıkarlardan ödün verildiği iddiasıyla eleştirildi[6].
2004 yılında yapınan yerel seçimlerde, İl Genel Meclisi seçim sonuçlarına göre %41.67'lik oyla birinci parti olan Ak Parti, belediyeler bazındaki sonuçlara göre ise 1.950 belediye kazanmıştır. 15 Büyükşehir Belediyesi'nden 11'ini de kazanan Ak Parti, Ege ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı il belediyeleri hariç tüm Türkiye'de başarılı olmuştur.

Partinin; 2007 yılına girildiğinde, görev süresi dolacak olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yerine Recep Tayyip Erdoğan veya Abdullah Gül'ü aday göstermesi ihtimali belirdiğinde; muhaliflerin, bu ihtimali protesto etmek amacıyla, özellikle büyükşehirlerde (Ankara, İstanbul, İzmir) düzenlediği "Cumhuriyet Mitingleri"'nde milyonları toplamayı başararak Türkiye'de ve dünyada büyük yankı uyandırmasına karşın parti Cumhurbaşkanlığı adayı olarak Abdullah Gül'ü göstermiştir. Bunun üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot etmiş ve seçimler sırasında Genel Kurul'a gelmemiş; sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı seçiminin sürdürülebilmesi için Genel Kurul'da en az 367 milletvekilinin toplanmış olması gerektiğini iddia ederek, kendi milletvekillerinin yokluğunda 300-320 milletvekili dolaylarında katılımlarla devam etmekte olan Cumhurbaşkanlığı seçimi oturumlarının iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur. Daha önce Turgut Özal, 260 milletvekili ile seçilmiş olmasına karşın; Anayasa Mahkemesi CHP'nin bu savını kabul ederek Cumhurbaşkanlığı seçimlerini iptal etmiştir.

Bunun üzerine, Cumhurbaşkanlığı seçimi kilitlenmiş ve erken seçime gidilmek zorunda kalınmıştır. Parti, 22 Temmuz Seçimleri'nde de oyların %46,7'sini alarak rakiplerini geride bırakmıştır. Parti aynı seçimde 18 bin Avro karşılığında AK Robot isimli bir robot kiralamış ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu yolla seçim propagandası tek yapan parti olmuştur.[7] Böylece Erdoğan, hükûmeti kurma görevini almıştır.

22 Temmuz Seçimleri'ne göre TBMM'ye giren üçüncü parti konumundaki Milliyetçi Hareket Partisi, CHP'nin aksine Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot etmek amacıyla Genel Kurul'a gelmeme fikrini benimsememiş; ve bunun sonucu olarak AK Parti'nin tekrar aday gösterdiği Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı olmuştur.

Parti, seçildiği ikinci dönemde, MHP ile anlaşarak, üniversitelerde başörtüsü giymeyi yasaklayan Anayasa maddesini değiştirmiş, ve bu iki parti Türkiye'deki Kemalist kesimi ayağa kaldırmıştır. CHP bu değişikliğin iptali için tekrar Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş, ve başvurusunu tekrar kabul ettirmeyi başarmış; sonuç olarak AK Parti üniversitelerde türban yasağını kaldıramamıştır. Üstüne üstlük, partinin yapmaya çalıştığı bu değişiklik, kendisine karşı açılacak olan kapatma davasının en önemli maddesi olmuştur.

Ak Parti'nin Kapatılması Davası
Ana madde: Adalet ve Kalkınma Partisi'nin temelli kapatılma davası
14 Mart 2008 tarihinde Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı durumuna geldiği" savıyla, Anayasa Mahkemesi'nde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin temelli kapatılması davasını açtı.[9].StAyS Başsavcı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında olduğu 71 kişinin, siyasetten 5 yıl uzaklaştırılmasını istedi. 30 Temmuz 2008'de açıklanan kararla 6'sı kapatılması yönünde,4'ü hazine yardımı kesilmesi yönünde ve 1'i ret oyuyla kapatılmamıştır ve hazine gelirinin yarısının kesilmesi ve bir uyarı kararı almıştır. Ret oyunu Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç vermiştir.

Anavatan Partisi-Türkiye'de siyasi partiler tarihi



Adalet ve Kalkınma Partisi (AK PARTİ), Türkiye'de, son iki seçimde en çok oyu alarak iki dönemdir iktidar olan siyasi partidir. Partinin amblemi sarı ve siyah renklerden oluşan Ampul'dur2001 yılında kurulan partinin siyasi yelpazedeki yerinin muhafazakâr demokrat olduğu belirtilmektedir. Kurucuları ve partinin önde gelen isimlerinden bir bölümü, eski Fazilet Partisi'ne yakın ya da Fazilet Partisi kadrosundan olup, partinin kapatılmasından sonra kurulan ve devam niteliğine sahip olduğu kabul edilen Saadet Partisi'ne katılmamışlardır. Partinin, gerek kuruluştaki, gerekse sonraki dönemlerdeki kadroları değişik parti ve siyasi görüşlerden pek çok adı barındırmıştır. Parti, Fazilet Partisi'nin (veya ilgili siyasi geleneğin) bir uzantısı olarak gösterilmesine şiddetle karşı çıkmıştır.Önceli olduğu iddia edilen partilerden birisi de ANAP'tır.Bu tez 2009 Yerel Seçimleri sürecinde eski ANAP'lı politikacıların AK Parti'den aday olmalarıyla birlikte daha da güçlenmiştir.

Konu başlıkları
1 Tarihçe
2 Adalet ve Kalkınma Partisi ve seçimler
2.1 Milletvekili genel seçimleri
2.2 Yerel seçimler
3 Ak Parti'nin Kapatılması Davası
4 Resim galerisi
5 Kaynakça
6 Dış bağlantılar


Tarihçe
14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan partinin kuruculardan Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, İdris Naim Şahin, Binali Yıldırım ve Bülent Arınç partinin önde gelen isimleridir. Bünyesinde, Millî Selamet Partisi-Refah Partisi-Fazilet Partisi (Millî görüş), Anavatan Partisi (Turgut Özal'a yakın isimler), ve Adalet Partisi-Doğru Yol Partisi (merkez sağ) kökenli isimleri barındırmaktadır.
Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerinde en yüksek oranda oy alan parti olarak (geçerli oyların %34,63'ü), Abdullah Gül başkanlığında 58. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu. Aldığı siyaset yasağı[4] nedeniyle kabine ve TBMM'de yer alamayan Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yasağı, Cumhuriyet Halk Partisi'nin de desteklediği bir Anayasa değişikliği ile aşıldı. Erdoğan, 8 Mart 2003 tarihinde Siirt'te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek Meclis'e girdi.
Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Cumhuriyet Hükümeti'nin 11 Mart 2003 tarihindeki istifasının ardından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den hükûmeti kurma görevini alan Recep Tayyip Erdoğan, 15 Mart 2003 tarihinde 59. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu.
Parti, bazı karşıtları tarafından Milli Görüş hareketinin bir parçası olmakla suçlansa da, partinin önde gelen isimleri bu yakıştırmayı şiddetle reddetmektedir. Bunun basın-yayına yansıyan en belirgin örneği, partinin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan'ın bir konuşmasında "Milli Görüş gömleğini çıkardık" şeklindeki deyişidir

Partinin, Türkiye'nin ABD ile müttefiklik ilişkilerini koruma siyaseti ve AB üyeliği yönünde attığı adımlar, Milliyetçi ve Sol kesimlerce ulusal çıkarlardan ödün verildiği iddiasıyla eleştirildi[6].
2004 yılında yapınan yerel seçimlerde, İl Genel Meclisi seçim sonuçlarına göre %41.67'lik oyla birinci parti olan Ak Parti, belediyeler bazındaki sonuçlara göre ise 1.950 belediye kazanmıştır. 15 Büyükşehir Belediyesi'nden 11'ini de kazanan Ak Parti, Ege ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı il belediyeleri hariç tüm Türkiye'de başarılı olmuştur.

Partinin; 2007 yılına girildiğinde, görev süresi dolacak olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yerine Recep Tayyip Erdoğan veya Abdullah Gül'ü aday göstermesi ihtimali belirdiğinde; muhaliflerin, bu ihtimali protesto etmek amacıyla, özellikle büyükşehirlerde (Ankara, İstanbul, İzmir) düzenlediği "Cumhuriyet Mitingleri"'nde milyonları toplamayı başararak Türkiye'de ve dünyada büyük yankı uyandırmasına karşın parti Cumhurbaşkanlığı adayı olarak Abdullah Gül'ü göstermiştir. Bunun üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot etmiş ve seçimler sırasında Genel Kurul'a gelmemiş; sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı seçiminin sürdürülebilmesi için Genel Kurul'da en az 367 milletvekilinin toplanmış olması gerektiğini iddia ederek, kendi milletvekillerinin yokluğunda 300-320 milletvekili dolaylarında katılımlarla devam etmekte olan Cumhurbaşkanlığı seçimi oturumlarının iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur. Daha önce Turgut Özal, 260 milletvekili ile seçilmiş olmasına karşın; Anayasa Mahkemesi CHP'nin bu savını kabul ederek Cumhurbaşkanlığı seçimlerini iptal etmiştir.

Bunun üzerine, Cumhurbaşkanlığı seçimi kilitlenmiş ve erken seçime gidilmek zorunda kalınmıştır. Parti, 22 Temmuz Seçimleri'nde de oyların %46,7'sini alarak rakiplerini geride bırakmıştır. Parti aynı seçimde 18 bin Avro karşılığında AK Robot isimli bir robot kiralamış ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu yolla seçim propagandası tek yapan parti olmuştur.[7] Böylece Erdoğan, hükûmeti kurma görevini almıştır.

22 Temmuz Seçimleri'ne göre TBMM'ye giren üçüncü parti konumundaki Milliyetçi Hareket Partisi, CHP'nin aksine Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot etmek amacıyla Genel Kurul'a gelmeme fikrini benimsememiş; ve bunun sonucu olarak AK Parti'nin tekrar aday gösterdiği Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı olmuştur.

Parti, seçildiği ikinci dönemde, MHP ile anlaşarak, üniversitelerde başörtüsü giymeyi yasaklayan Anayasa maddesini değiştirmiş, ve bu iki parti Türkiye'deki Kemalist kesimi ayağa kaldırmıştır. CHP bu değişikliğin iptali için tekrar Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş, ve başvurusunu tekrar kabul ettirmeyi başarmış; sonuç olarak AK Parti üniversitelerde türban yasağını kaldıramamıştır. Üstüne üstlük, partinin yapmaya çalıştığı bu değişiklik, kendisine karşı açılacak olan kapatma davasının en önemli maddesi olmuştur.

Ak Parti'nin Kapatılması Davası
Ana madde: Adalet ve Kalkınma Partisi'nin temelli kapatılma davası
14 Mart 2008 tarihinde Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı durumuna geldiği" savıyla, Anayasa Mahkemesi'nde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin temelli kapatılması davasını açtı.[9].StAyS Başsavcı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında olduğu 71 kişinin, siyasetten 5 yıl uzaklaştırılmasını istedi. 30 Temmuz 2008'de açıklanan kararla 6'sı kapatılması yönünde,4'ü hazine yardımı kesilmesi yönünde ve 1'i ret oyuyla kapatılmamıştır ve hazine gelirinin yarısının kesilmesi ve bir uyarı kararı almıştır. Ret oyunu Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç vermiştir.

21 Mart 2009 Cumartesi

İkinci Dünya Savaşı - Roosevelt..


Efendim arayı biraz soğuttuk, kusura bakmayın. Şimdi muhtemelen en son ne yazdığımı bile hayal meyal hatırlıyorsunuzdur. Hatırlatayım. Winston Churchill'den bahsettik. Acıların çocuğu diktatörlerden sonra, Lord çocuğu bir tikinin hayatına göz attık. Bugün yine tuzu kuru bir liderle, savaş öncesi liderler turunu noktalamak istiyorum: Franklin Delano Roosevelt.

Dediğimiz gibi, Winston gibi bu da şanslı doğanlardan. "Roosevelt Ailesi", Amerika'da tanınan sosyetik bir aile. Hâtta Eda Taşpınar tadında sosyetik bir kızları da var, Eleanor Roosevelt. İşte bu Eleanor; Franklin'in beşinci dereceden kuzeni. Aynı zamanda da karısı. Çarpık ilişkiler. Ayrıca, Eleanor'un emmisi Theodore Roosevelt de, 1901-1909 yılları arası Amerikan Başkanlığını yapmış bir insan. Yaa. Kafanız karıştı değil mi. 

Franklin de bu Hollanda göçmeni ailenin bir ferdi olarak, 1882 yılında dünyaya geldi. Dedik ya para bok, çok rahat bir çocukluk geçirdi. Action Man'i, Lego'su eksik kalmadı. "Aa çok ucuz turlar var ya." diye düşünen ailesi, ona daha küçük yaşta bütün Avrupa'yı gezdirdi, yeni kültürler gösterdi.

Okul çağı gelincce, Franklin'i de yatılı bir okula yolladılar. Akıllı uslu bir çocuktu. ÖSS dönemine gelindiğinde Roosevelt ailesi bütün olanaklarını seferber etti; özel hocasından yaşam koçuna, en güzel dersanesine kadar gereken her şeyi sağladı. Tabii öküze bile bu kadar olanak versen, o da kazanır. Franklin de Harvard'a kapağı attı. O sıralarda akrabası Theodore da başkan olunca, havasından geçilmedi bunun. Okulda sürekli "Olm Franklin başkanın akrabasıymış." lafları yayıldı durdu. Arkadaşları KYK yurtlarında sürünürken, Franklin malikânelerde yaşıyordu. Zorluk nedir bilmedi. Harvard'ı bitirince de önce Columbia'da hukuk okudu, sıkılınca bıraktı Wall Street'te bir tanıdığın bürosuna girdi. Bu dönemlerde kuzeni Eleanor'la tanıştı, "Kuzen de olsak seni seviyorum Eleanor." diyerek alyansı takıverdi kıza. Eş dost desteğiyle New York senatosuna giren Frank, bu dönemde siyasetle de ilgilenmeye başladı.

1914 yılında Birinci Dünya Savaşı patlak verince, her duyarlı Amerikalı gibi o da savaşa gitti tabii. ÖSS zamanlarında kulaktan kulağa dolaşan "Olm Deniz İşletme falan okumak lazım, iki ay çalışıyorsun deli para kazanıyorsun eki eki." söylentileri aklına geldi, bunun üzerine donanmaya girmeye karar verdi. Savaş döneminde iyi çalıştı, güzel ticaretler yaptı, savaşta çorbaya bir tuz da o attı. Zaten aileden gelen şöhretine biraz da kendi ekledi.

Savaş bittikten sonra siyasetle biraz daha ilgilenen Roosevelt, 1920'de başkan yardımcılığına aday oldu, kazanamadı. Bunun üzüntüsüyle eşi dostu alıp tatile çıkan Roosevelt, gergin günler geçirdi. Bu gerginlik ona pahalıya patladı; belden aşağısı felç oldu. (Oha nasıl gerginlikmiş bu di mi.)

Zorlu yıllar geçirdi, hastalığını kabullenmek istemedi. "Ya yok istesem yürürüm ki bakın lan ahh." diye geçen günlerin ardından, 1929 yılında "Eeh skerim hastalığını sıkıldım lan." diyen Roosevelt, siyasete geri döndü. New York valiliğine aday oldu. Mâlum sakat adam, insanlar da kıyamayıp oy verince kazandı seçimi. Üç sene süren valilik döneminde, en kral dostluklarını kurdu. Daha sonra birlikte çalışacağı adamları orada seçti. Üç senenin sonunda iyice güçlü bir ekip kuran Roosevelt, 1932 seçimlerinde başkanlığa aday oldu. Sonunda da zorlu seçim maratonundan galip çıktı. Amerika'nın ilk engelli başkanı oldu.

Artık savaş başlayabilir.

s.

18 Mart 2009 Çarşamba

AŞILAMA

d. AŞILAMA
Vücudu hastalıklara karşı koruyan bağışıklık sisteminin hastalık etkenlerini tanıyarak koruyucu maddeler (antikor) üretmesinin bir yolu, hastalık etkenleri ya da onların ürünleri ile aşılanmaktır. Hastalıkla hiç karşılaşmamış bir kişiye ölü ya da zayıflatılmış hastalık etkeni ya da onun zehirli ürünleri verildiğinde oluşan antikorlar, edinilmiş bağışıklığı oluşturur. Böylece kişi daha sonra hastalık etkeni ile karşılaştığında onu, daha kolayca tanır ve hastalık yapmasını engeller. Bağışıklık kazanmanın diğer yolu ise hastalığı geçirerek antikor geliştirmektir. Günümüzde birçok önemli bulaşıcı hastalığa karşı aşılar vardır. Bunların bir kısmı düzenli olarak doğumdan itibaren yapılmaktadır (Resim 5.18). Bir kısmı ise sadece gerekli durumlarda yapılır. Ülkemizde düzenli olarak uygulanan aşılar; verem, kızamık, çocuk felci, boğmaca, difteri ve tetanostur. Aşıların uygulama zamanı aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Tablo 5.1 Ülkemizde çocuklara uygulanan aşı takvimi (T.C. Sağlık Bakanlığı, 2005)

Kuduz aşısı gerektiğinde yapılan bir aşıdır. Kabakulak, kızamıkçık, hepatit gibi hastalıklara ait aşılarsa isteğe göre yapılabilen aşılardır.
Aşılama hizmeti, devlete ait sağlık kuruluşlarında ücretsiz olarak verilmektedir. Sağlık ocakları, sağlık merkezleri, ana çocuk sağlığı merkezleri, hastanelerin çocuk sağlığı bölümleri aşılama hizmeti verilen yerlerdir.

BÜYÜME VE GELİŞME

a. BÜYÜME VE GELİŞME
Çocuk sağlığının önemli bir adımı çocuğun büyüme ve gelişmesinin izlenmesidir. Özellikle 0-6 yaşlar arasında çocukların bir sağlık personeli tarafından izlenmesi ve muayene edilmesi gerekir. Bu izleme sırasında çocuğun ağırlığı (Resim 5.12), boyu, baş çevresi, diş çıkarması gibi büyüme ile ilgili ölçümleri yapılır ve hastalıklarının erken dönemde tanınabilmesi için muayeneleri yapılır. Aileye, beslenme ve bakım konusunda bilgi verilir.
Türkiye standartlarına göre, zamanında doğan bir bebek 48-50 cm boyunda ve 3000-3500 g ağırlığındadır. Yeni doğan bebeklerin % 95'i 46-50 cm boyundadır. 2500-4500 gram arası ağırlık normal kabul edilir. 2500 gramın altındaki bebekler iyi gelişmemiş ya da prematüre kabul edilir. İri doğan bebeklerin annelerinde şeker hastalığı ihtimali araştırılmalıdır. Genel olarak çocuklar 5. ayda doğum kilosunun 2 katına, 1 yaşında 3 katına erişirler. 1 yaşın sonunda boyları doğurn uzunluğunun 1,5 katına erişir.
0-1 aylık çocuklar yenidoğan, 1-12 aylık çocuklar süt çocuğu (Resim 5.13), 1 -6 yaş arası çocuklar oyun çocuğu, 6-12 yaş arası çocuklar ise okul çocuğu adını alırlar. Yaş gruplarına göre büyüme ve gelişme takibi yapılması daha uygun olur.
Resim 5.13 1-12 ay arası süt çocukluğu dönemidir.
Çocuklar, sağlık ocaklarında, bölgesinden sorumlu ebe ya da hekim tarafından 2, 4, 6, 9 ve 12. aylarda muayene edilmelidir. 2. yaşta 6 ayda bir, 3-6 yaşlar arasında yılda 1 kez muayene gereklidir. Bu muayenelerde çocukların boy ve ağırlıkları da takip edilerek standart ölçüm değerleri ile karşılaştırılır ve çocukların büyüme ve gelişmelerinin nasıl olduğu değerlendirilir.

Resim 5.14 18 aylık çocuklar

Resim 5.15 2 yaşındaki çocuk

Resim 5.16 5 yaşındaki çocuk

Bıngıldak: Kafatası kemikleşmeden önce kemiklerin birleşme yerlerinde bulunan kıkırdak bölümü.

Yenidoğan bebek: Sırtüstü yatınca dizlerini karnına çeker, kollarını kıvırır, yüzüstü yatarken başını yana çevirebilir. Emme ve yakalama refleksleri vardır.
1 aylık bebek: Yüzüstü yatırılınca başını kaldırmaya çalışır. Elinden tutulup kaldırılırsa başını tutamaz, geriye düşer.
3 aylık bebek: Yüzüstü yatırılınca kollarından destek alarak başını yukarı kaldırır, sağa sola çevirir. Ellerinden tutulup oturur duruma getirilince başını tutabilir. Konuşmalara gülümser, ses çıkarır. Arka bıngıldağı kapanır.
4 aylık bebek: Sırtüstü yatarken eline verilen çıngırağı tutar, sallar. Başını dik tutabilir.
5 aylık bebek: Yattığı yerde yuvarlanıp ters döner. Yanına konan eşyaları kendisi alabilir. Yere düşen oyuncağını gözü ile izleyebilir.
6 aylık bebek: Destekle oturabilir. Yabancıları ayırt eder. Yüzüne konan örtüyü çekip "cee" yapar. Alt çenede iki orta kesici dişi çıkar. Her şeyi ağzına götürür.
8 aylık bebek: Destekle yatar konumdan oturur hâle geçer. Eşyaları atarak oynar. "Baba", "mama" gibi sözcükleri tekrar edebilir. Üst ortada iki kesici diş çıkar.
9 aylık bebek: Destekle ayakta durabilir. Geri geri emekler. Yerden boncuk, düğme gibi küçük cisimleri alabilir.
10 aylık bebek: Yatarken kendi kendine kalkıp oturabilir. Yardımsız ayağa kalkar. İşittiği kelimeleri tekrarlamaya çalışır. El çırpar, "hoşça kal" anlamında el sallar.
11 aylık bebek: Elinden tutunca yürüyebilir. Eğilip oyuncağını yerden alır. Birkaç kelime söyleyebilir.
13 aylık çocuk: Kendiliğinden yürüyebilir. Söylediği kelime sayısı artar. Top ile oynar. 6-8 dişi vardır.
18 aylık çocuk: Koşabilir. Zıplar, sık sık düşer. 8-10 kelime söyler. Kaşıkla bir şeyler yiyebilir. Bıngıldağı kapanır. 12 dişi vardır (Resim 5.14).
2 yaşında çocuk: Merdiven iner çıkar. Organlarını tanır. Tuvalet ihtiyacını bildirir. Eşyalara tırmanır. Üç kelimelik cümleler kurar. 16 dişi vardır (Resim 5.15).
3 yaşında çocuk: Kalem tutar. 4-5 kelimelik cümle kurar. Şarkı söyler, soru sorar. Kendi giyinip soyunabilir.
4 yaşında çocuk: Sayı sayar. Renkleri tanır. Grup oyunlarına katılır. Masal anlatır. Tuvaletini kendisi yapar.
5 yaşında çocuk: Yaşını bilir. Resim çizer, renkleri bilir. Ayakkabılarını bağlar (Resim 5.16).
6 yaşında çocuk: Ona kadar sayar, sağını solunu bilir, paraları tanıyabilir.

Büyüme ve gelişmeyi olduğu kadar çocuk sağlığını da etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bunlardan genetik bozukluklar, ruhsal ve bedensel hastalıklara sebep olarak çocuk sağlığını olumsuz etkiler. Örneğin, Down Sendromu denen genetik bozukluk zihinsel ve bedensel yetersizliklere sebep olur. Hemofili denen genetik geçişli hastalık ise kanama ve pıhtılaşma bozukluğuna yol açarak sağlığı olumsuz etkilemektedir.

Resim 5.17 Bebekler mümkünse hergün yıkanmalıdır.

Annenin gebelik dönemini etkileyen faktörler, dünyaya gelecek çocuğun sağlığını da doğrudan etkilemektedir. Annenin gebelikte radyasyona maruz kalması, röntgen çektirmesi, ilaç kullanması, ateşli hastalıklar geçirmesi bebek sağlığını olumsuz etkilemektedir. Örneğin annenin kızakmıkçık geçirmesi bebekte çeşitli organ bozukluklarına sebep olmaktadır.
Doğum sırasında çocuğun anne karnında oksijensiz kalması, boynuna kordon dolanması da çocuk sağlığını olumsuz etkileyen durumlardır. Bunlar özellikle merkezî sinir sisteminde kalıcı hasara yol açabilen faktörlerdir. Doğumdan sonraki ilk ay, çocuğun hayatta kalması için çok önemli bir dönemdir. Çocuğun dış ortama uyumunun sağlanabilmesi ve olumsuzluklardan korunabilmesi için, iyi bakım ve nitelikli bir sağlık hizmeti alması gerekir. Doğum sonrası iyi ve dengeli beslenme ile bağışıklama, çocuk sağlığını olumlu yönde etkileyen etmenlerdir. Dengeli ve yeterli beslenen çocukların hastalıklara karşı direnci artar; büyüme ve gelişmesi yeterli olur. Bağışıklama ise hastalıklara karşı direnç kazanmasını sağlar. Böylece sağlığı olumlu yönde etkiler.

ÇOCUK BAKIMI

b. ÇOCUK BAKIMI
Çocukların sağlıklı yaşaması, düzenli büyüyüp gelişmesinde anne bakımının büyük önemi vardır. Anne bakımının yanı sıra doğumdan itibaren düzenli aralarla sağlık kontrolüne gidilmesi gerekir. Böylece hem çocuğun büyüme ve gelişmesinin normal olup olmadığı değerlendirilir hem de herhangi bir sağlık sorununun erken tanınabilmesi mümkün olabilir. Anneye bebek bakımı ve beslenmesi konusunda bilgi verilir. Hastalık veya gelişme bozukluklarının varlığında kalıcı hasarlar oluşmadan tedavisi yapılır.
Çocuk bakımının önemli bir aşaması temizliktir. Sağlığın korunmasının en önemli ilkesi olan temizlikten, sık sık yapılan alt temizliği ve banyo uygulamaları anlaşılır. Küçük bebeklerin çok sık idrar ve gaita yaptığı göz önüne alınarak sık aralarla altları temizlenmelidir. Bu temizlik önden arkaya doğru yapılmalı, duru su kullanılmalıdır. Bebeğin altı iyice kurulanmalıdır. Doktor önerisi olmadan pudra, krem, merhem kullanılmamalıdır. Kullanılan alt bezlerinin bir kullanımlık hazır bezler olması tercih edilir; ancak bunlar ekonomik yönden pahalıdır. Pamuklu bez kullanılıyorsa bezlerin sabunlu su ile yıkanıp kaynatılması ve çok iyi durulanması gerekir. Bu önlemler, bebeğin kasık ve kalçalarında pişik oluşmasını engelleyebilir. Bebekler genellikle meme emerken altını ıslatır. Bu nedenle özellikle emzirdikten sonra altları değiştirilmelidir.
Sağlıklı bir bebeğe mümkünse her gün banyo yaptırılmalıdır (Resim 5.17). Çünkü banyo deriyi canlandırır, kan dolaşımını arttırır. Özellikle yazın banyo bebeği serinletir, rahat uyumasını sağlar, huzursuzluğunu giderir. Sık yıkanan bebeklerde, hastalık etkeni mikroorganizmalar barınamaz. Bebekleri yıkadıktan sonra besleyip yatırmak en iyisidir. Bebekler mümkün olduğunca açık havaya çıkarılmalı ve aşırıya kaçmadan güneşlendirilmelidir. Bebeğin kemiklerinin gelişmesi için gerekli olan D vitamini, güneş ışınlarının etkisi altında vücutta yapılmaktadır. Bu sebeple hava sıcaklığının 20 °C üstünde olduğu günlerde bebek açık havada güneşlendirilmelidir. Bu sırada kol ve bacaklar açıkta bırakılmalı, başında ise koruyucu şapka bulundurulmalıdır.
Açık havada gezmek bebeği sakinleştirir, iştahını açar. Gezdirme süresi birkaç dakikadan 2 saate kadar uzatılabilir. Kışın doğan bebekler güneşlendirilemeyeceği için ağızdan D vitamini verilmelidir. D vitamini yetersizliği, raşitizm denen kemiklerde şekil bozukluklarına sebep olan bir hastalığa yol açar. Bebek bakımında bir diğer önemli nokta giyimdir. Halk arasında bebeklerin üşümemesi, fazla hareket etmemesi için kundaklanması gerektiği şeklinde bir alışkanlık vardır. Kundaklama, doğuştan kalça çıkığının gözden kaçmasına ya da ilerlemesine sebep olabilir; bebek hareketlerini engeller.

Laktoz: Süt şekeri, sütte bulunan bir disakkarit.

Kalça çıkığı tedavisinde bacakların birbirinden ayrık olarak durması çok önemlidir; oysa kundaklama buna imkân vermez. İlerde önemli sakatlıklara sebep olabilen doğuştan kalça çıkığının en etkili tedavisi için, bol ve geniş ara bezi kullanılmalıdır. Bebeğe pamuklu ve rahat giysiler giydirilmelidir. Bebek kundağa sarılmamalıdır.

ÇOCUK BESLENMESİ

c. ÇOCUK BESLENMESİ
Bebekler için en besleyici ve sindirimi en kolay olan besin, anne sütüdür. Anne ve bebek açısından birçok yararı olan anne sütü, inek sütü ile aynı enerjiyi sağlar (100 mL'de 65 kalori). İçerdiği proteinin miktarı ve kalitesi bebeğin büyümesi için ideal düzeydedir. İçerdiği yağ oranı, inek sütü ile aynı olmasına karşı, elzem yağ asitlerince inek sütünden 5 kat zengindir. İnek sütünden daha fazla laktoz içerdiği için daha tatlıdır. Önemli bazı amino asitler anne sütünde bulunmaktadır. Anne sütü, bebeği hastalıklardan koruyan antikorlarca zengindir. Özellikle doğumdan sonraki 2-3 günde salgılanan ilk anne sütü (ağız, kolostrum), antikorlar bakımından çok zengin olduğu için mutlaka bebeğe verilmelidir. Anne sütü, bağırsak enfeksiyonlarından ve alerjik reaksiyonlardan bebeği korur. Ekonomiktir; pişirilme, ısıtılma gibi uygulamaları gerektirmez; her zaman hazırdır ve temizdir. Ayrıca emzirme, anne ile bebek arasında sıcak bir iletişim sağlar. Bebek ve anne arasındaki sevgi bağı doğumdan hemen sonra emzirme ile oluşur (Şekil 5.3).
Yeni doğan bebek, normal şartlarda doğumdan hemen sonra annesinin yanına verilmeli ve emzirilmelidir. İlk saatlerde süt olmayabilir ancak emzirilme işlemi hormonal uyarı ile süt salgılanmasını sağlar. Annenin aldığı ilaçlar, anne sütü ile bebeğe geçeceği için emziren annelerin durumu doktorlarına bildirilmeli ve hekim önerisi olmadan ilaç kullanmamaları sağlanmalıdır.
Anne sütü, ilk aylarda bebek için tamamen yeterlidir. En az 4-6 ay anne sütü verilmelidir. Bu süre içinde su bile verilmesine gerek yoktur. Çünkü bu durumda bebek, anne sütünden daha iyi yararlanmakta ve bağırsaklarında çeşitli bakterilerin üremesi engellenmektedir. Emzirme aralıkları, özellikle ilk zamanlarda, bebek her ağladığında daha sonra 3-4 saatte bir emzirilerek düzenlenmelidir. Bebeğin 3-4 saatten fazla uyuması aşırı acıkmasına ve kan şekerinin düşmesine sebep olabileceği için bebek uyandırılarak emzirilmelidir.
Emzirilen bebek, sütü yutarken birlikte hava da yutmaktadır. Bu sebeple midesinde gaz olur ve bu gaz karın ağrısı ile kusmaya sebep olur. Emzirmeden sonra anne, omzuna temiz bir bez koyup bebeği dik konuma getirmeli, sol eli ile bebeği tutup omuzuna bebeğin başını dayamalıdır. Sağ eli ile bebeğin sırtına hafifçe vurarak sıvazlamalı ve geğirmesi sağlamalıdır.

Şekil 5.3 Emzirmeyle anne ile bebek arasında sevgi bağı kurulur.

Anne sütünün yeterli olduğu, bebeğin normal kilo alması, düzenli idrara çıkması, sakin ve iyi bir uyku uyuması ile anlaşılır. İyi besin ve sıvı almayan bebek huzursuzdur, ağlar, sık sık uyanır. İdrar miktarı azalır. Kilo alamaz. Annenin yeterli ve dengeli beslenmesi; bol sıvı alması, üzüntü ve yorgunluktan uzak durması ile süt salgısı arttırılabilir. Ayrıca doğru emzirme tekniğini bilmemek de süt salgısını azaltan ve ek gıdalara başlanmasına yol açan bir etkendir. İyi boşalmayan memede giderek süt miktarı azalır.
Doğru emzirme tekniği şöyle özetlenebilir: Anne, memeyi su ile temizler. Bebeğin ağzında pamukçuk olursa karbonatlı su ile temizlik yapılır. Anne sırtını dayayarak oturup bebeği kucağına alır. Bebek ne tam yatay ne de dik tutulmalıdır. Meme başı, 2 ve 3. parmaklar arasında tutulup meme başı ve çevredeki renkli bölgenin bir kısmı bebeğin ağzına verilir. Böylece emme esnasında sinir uçları uyarılarak süt salgılanmasını sağlayan hormon salgılanır.
Emzirme, 15-20 dakika kadar sürmelidir. İlk 5 dakikada memelerdeki sütün büyük kısmı boşaltılmasına karşın, emme hızı bebekler arasında değişebileceği için daha uzun süre tutulmalıdır. 10 dakika sonra diğer memeye geçilmelidir. İkinci beslenme sırasında son emzirilen memeye öncelik verilmelidir.

Resim 5.18 Çocuklar, doğumdan itibaren düzenli olarak aşılanmalıdır.

Anne sütü, bebekler için en uygun besindir. Hiçbir ek gıda anne sütünün yerini tutamaz. Çünkü anne sütünün bileşimi, bebeğin en iyi beslenebileceği formüle sahiptir. Ayrıca hastalıklardan koruyucu özellikleri vardır. 6. aydan sonra anne sütü, bebeğin beslenmesi için yetersiz kalmaya başlar. Bu sebeple 6. aydan sonra ek gıdalarla birlikte en az 1 yaşa kadar anne sütü verilmeye devam edilmelidir. Zorunlu sebeplerle anne sütü verilemediğinde ya da ek gıdalara başlanacağı zaman, çocuğun nasıl beslenmesinin gerektiği konusunda, sağlık personeline danışılmalıdır. Böylece çocuğun sindirebileceği yiyeceklere aşamalar şeklinde başlanarak hazımsızlık çekmesi engellenir ve aşırı beslenmeye bağlı ishal gibi rahatsızlıklara sebep olunmaz.
Çocukların büyüme ve gelişmesinde yeterli ve dengeli beslenmenin büyük önemi vardır. Çünkü enerji ihtiyaçları yetişkinlere göre daha fazladır. Büyüme süreci, önemli miktarda enerji harcanmasını gerektirir. Yeni dokuların yapımı; protein, mineral ve vitaminlere olan ihtiyacı arttırır. Sindirim sistemi özellikleri ve kendi kendine yiyebilme yeteneklerinin sınırlı olması, çocukların beslenmesinde daha özenli davranılmasını gerektirir. Ayrıca çocukların beslenmesinde kullanılacak maddelerin temizliğine ve sağlık kurallarına uygunluğuna çok dikkat edilmelidir.
1-5 yaş arasındaki çocuklar, aile üyeleri ile birlikte 3 öğün yemek yemelidir. Öğün aralarında şeker, çikolata, pasta, bisküvi verilmesi çocuğun iştahını kapatarak besin ihtiyacının karşılanmasını engeller. Aşırı şeker alınması da diş çürüklerine sebep olur. Bu yüzden öğün aralarında meyve, meyve suyu ya da süt verilmelidir.
Düzenli beslenme alışkanlığı kazanılmasında ailenin büyük rolü vardır. Büyümesi normal olan bir çocuğun fazla yemeye zorlanmasına gerek yoktur. Çünkü yeterli beslenmenin en güzel kanıtı, büyüme ve gelişmesinin normal sınırlarda olmasıdır.

LOHUSALIK, EMZİKLİLİK DÖNEMİ VE BAKIMI

c. LOHUSALIK, EMZİKLİLİK DÖNEMİ VE BAKIMI

Resim 5.10 Doğumdan sonraki 6 haftalık süre lohusalık dönemidir.

Doğumun tamamlanmasından sonraki 6 haftalık süre lohusalık olarak adlandırılır (Resim 5.10). Bu dönemde, gebelik boyunca büyüyen rahim eski hâlini alır. Lohusalık döneminde hipofiz besinden salgılanan prolaktin hormonunun etkisi ile kadında meme bezleri süt salgılamaya başlar. Annenin bebeğini emzirmeyi sürdürdüğü süre ne olursa olsun, bu dönem emziklilik adını almaktadır. Lohusalık döneminde doğum yolundan önce kanlı, giderek pembe ve beyazımsı bir akıntı olur. Bu değişiklikler sebebiyle hem doğum yolunda hem de memelerde iltihaplanma ihtimali artar. Doğum sırasında temiz olmayan aletlerin kullanılması, temizlik kurallarına uyulmaması, rahim içinde parça kalması gibi durumlar iltihaplanma riskini arttırır. Doğum sonrası annenin temizliğe dikkat etmemesi de iltihaplanma ihtimalini arttıran bir etkendir. Doğum yolundan başlayan iltihaplanma, rahme, karın içine ve tüm vücuda yayılabilir. Lohusa humması (al basması) denen bu olay yüksek ateşe sebep olur. Doğum yolundan kötü kokulu, bol akıntı gelebilir. Nabız hızlanması, karın ağrısı, bulantı, kusma, şok, hatta ölüm gelişebilir. Her yıl ülkemizde 1500 kadının ölmesine sebep olan lohusa humması, mikrobik, ateşli bir hastalık olup kurdele bağlama, şerbet içirme gibi yöntemlerle düzelemez. Lohusa bir kadında yüksek ateş, nabız hızlanması, karın ağrısı gibi yakınmaların varlığında acilen bir hekime başvurmak gerekir. Memelerin iyi boşaltılmaması, temizliğine dikkat edilmemesi, emzirme tekniğine iyi uyulmaması meme başı çatlaklarına ve meme iltihaplanmasına sebep olabilir. Memede kızarma, ağrı, ateş gibi belirtilere sebep olan iltihaplanma tıbbi tedavi gerektirir. Lohusalık ve emziklilik döneminde, hekim önerisi olmadan göğüslere merhem sürülmemelidir. Anne sütü çatlamayı engelleyecek yumuşaklığı sağlayabilir. Emzirmeden önce sadece kaynatılıp soğutulmuş suyla meme başının temizlenmesi yeterli olur.
Lohusalık ve emziklilik döneminde önemli bir konu da annenin beslenmesidir. Gebelik sırasındaki kayıpların yerine konabilmesi, yeterli süt yapılabilmesi için annenin daha fazla besine ve daha düzenli beslenmeye ihtiyacı vardır. Annenin günde 3000 kalori alacak şekilde ve bol sıvı alarak beslenmesi gerekir. Emzikli anne, yeterli enerji ve besin maddelerini alamadığı zaman kendi vücut dokularını kullanarak süt salgısını sürdürmeye çalışır. Bu durumda bebek için yeterli süt salgılanamadığı gibi, anne de zayıflar, direnci düşer, kemik ve dişlerinde kalsiyum kaybı ve vücudunda demir eksikliği ortaya çıkar. Lohusalık ve emziklilik döneminde, annenin sağlığının korunabilmesi, bebeğin gelişebilmesi ve yeterli süt salgılanabilmesi için enerji verici, protein, demir, kalsiyum ve çeşitli vitaminlerce zengin besinlerle dengeli beslenilmesi gerekir. Halk arasında lohusalığın ilk günlerinde anneye su vermeme şeklinde yanlış bir inanış vardır. Özellikle bu dönemde süt salgılamasının bol sıvı besinler ve su alınması ile ilişkisi olduğu için bu yanlış inanışa uyulmamalıdır.
Lohusalık döneminde annenin eski gücünü kazanabilmesi için dinlenmesi, ağır işlerden ve stresten korunması gerekir. Bu konuda aile, özellikle de eş anneyi desteklemelidir.
Gebelik boyunca zayıflayan, gevşeyen karın ve bel kaslarının tekrar güçlenebilmesi için düzenli olarak egzersiz yapılmalıdır. Doğumdan hemen sonra başlatılan ve giderek arttırılan egzersizler sayesinde annenin bel ağrısı, karında yağlanma ve sarkma gibi şikâyetleri engellenebilir.