25 Ağustos 2008 Pazartesi

ANNE BABA ARASINDAKİ FARK (Tebessüm)
Anne dışarıda alış-verişteydi.İki buçuk yaşındaki bebeğe babası göz kulak oluyordu.
Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde 'çayseti' oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, arasıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla-ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu.

Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesiniistedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu.
Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi sudolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesiniseyretti.
Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:

'Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?
'

Sonuç-1: Anneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.
Sonuç-2: Babalar da evlatlarını çok sever fakat ona dair bir çok şeyi bilmez. 'Babalar en son duyar' sözü boşuna söylenmemiştir.
TÜRK KURALLARI (TEBESSÜM)
- Kâğıt mendili, kumaş mendil gibi günlerce buruşuk şekilde cebinde taşır…
- Rüzgârlı havalarda küller uçmasın diye küllüğe su koyar…
- Bulmacayı hep başkalarına sora sora çözebilme becerisini gösterip kendi çözdü diye sevinir…
- Sakal traşı olduktan sonra kanayan yerlerine küçük kâğıtlar yapıştırır…
- Soba borusu akıttığında, yoğurt kaplarını telle soba borusuna bağlar…
- Konuşma yeteneği olan hayvanlara ilk olarak küfür etmesini öğretir…
- Sahilde mayosunu kabinde giymek yerine arkadaşlarına havlu tutturarak giymeye çalışıp, birde "bakmayın lan " diye çıkışır…
- Dolmuşta bozuk paraları avucunda, şıkır şıkır çevirip ses çıkartır…
- Bir yerde hesap öderken arkasına dönüp, gizli gizili para sayar…
- Beton döktükten sonra bir sanat eserini bitirmişçesine kurumadan tarih ve imza atar…
- Çorabının kirlenip kirlenmediğini burnuna götürüp koklayarak anlar…

-
Daha birinci telefon zili çalındığında telefon başına dikilir ama açmak için ikinci kez çalmasını bekler…
- Paraların içinden en eskisini özenle arayıp bulduktan sonra, para üstü verir...
- Kredi kartının işlevsel kısmı zarar görmesin diye, selobant yapıştırır…
- Alışveriş merkezindeki güvenlik kamerasında saç tarar…
- Saksıları, kül tablası olarak kullanır…
- Yemeğin etini en sona bırakır…
-
Sallanan bir masanın ayağına kâğıt sıkıştırır…
- Tavuk dönerin son lokmasıyla ayranın son yudumunu hep denk getirir…

5 Ağustos 2008 Salı

Marmaris Müzesi

Marmaris'e gidilir de müzeleri görmeden dönülür mü? Ülkemizin doğa güzellikleri, tarihi zenginlikleri paha biçilemez değerde. Hem tatil yapma imkanı buluyor, hem tarih öncesi dönemlere yolculuk yapıyorsunuz. Kaleden Marmaris'i kuşbakışı izleyebilir, Cleopatra plajının eşsiz kumunu avuçlar, Kız kumunda denizin ortasında yürüyebilirsiniz.
Müzelere gittiğimde ilgimi çeken konulardan birisi, yabancı turistlerin küçük çocuklarını dahi adım adım gezdirmeleri oluyor. Yazıları onlara okuyor, tek tek inceliyor, yorumlarını dinliyorlar. Onlar için yabancı bir ülkenin tarihi niçin bu kadar önemli ki? diyebilirsiniz. Küçük yaştan itibaren görsel sanat eğitimi, tarih bilinci aşılama gayretleri takdire değer. Zaten sanat eserlerini incelediğinizde hayranlığınızı gizleyemiyorsunuz.
Tatile çıkmadan önce öğrenci velilerinize, gittikleri yerlerdeki müzelere , ören yerlerine çocuklarını götürmelerini, eserleri birlikte incelemelerini salık verebilirsiniz.
Fotoğraflar için albüm kapağının üstünü tıklayınız.