İran elçilerinin Osmanlı’yı ziyaretleri çok gösterişli sahnelere neden olurdu. Örneğin 1576’da Şah Tahmasb’ın elçisi Tokmak Han,kalabalık maiyeti ve 500 deve ile gelmişti. Elçilik heyeti zengin işlemeli brokar,ipek ve kadife giysiler içindeydi. Getirdikleri hediyeler arasında Kur’an el yazmaları, değerli taşlar, inciler, silahlar, halılar, Horasan keçeleri, renkli ketenler, deve kuşu tüyleri vs.vardı… Aynı günlerde gökyüzünde görülen kuyruklu yıldız halkta korku uyandırdı. Dönemin ünlü ozanlarından Sai, bu münasebetle “Didim tarihin Acem Şahı ola na-gah mat” diye bir tarih düşürdü ve gerçekten de az bir süre sonra Şah Tahmasb’ın ölüm haberi geldi !…
1589 yılının 28 Aralık günü ise İstanbul’a İran Şehzadesi Haydar Mirza geldi elçi olarak, hem de bu defa 1000 kişilik maiyeti ile… Pendik’te karşılanan elçilik heyetini görmek isteyenler, Üsküdar’a kadar yol boyunca her tarafı doldurmuşlardı. İstanbul tarafında çarşı, Pazar kapanmış; herkes tersane kadırgalarına ve bulabildiği her nevi deniz taşıtına doluşup, kadın erkek, Anadolu yakasına geçtiğinden, kent ıssızlaşmış, Üsküdar ise mahşer yerine dönmüştü. Karşılama töreni bitip de tekrar geriye dönüşte ise büyük izdiham yaşandı. Bir de karanlık çökünce halk ne yapacağını şaşırdı çünkü böyle bir olay ilk kez yaşanıyordu. ”Güneş görmeyen hatunlar ta yatsu namazına değin” evlerine varamadılar. Ya tanıdıklarına konuk oldular ya da yollarda zamparaların tuzağına düştüler. Yüzlerce kadın, çaresizlikten Sultan Bayezid Hamamı’na girip sabahladılar. Dolayısı ile birçok evde nahoş olaylar cereyan etti. Eşlerin araları açıldı ve birçok boşanma oldu…
(Kaynakça: Necdet Sakaoğlu; N.Iorga; Gerlach; Hammer)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder