E 11
Her ne kadar "Çanakkale geçilmez" diyorsak da, işgal güçleri Boğaz'ı geçmeyi başarmışlardır !. Üstelik, İstanbul, Birinci Dünya Savaşı sırasında saldırıya uğrayan, bombalanan bir kenttir. Bunu başaran da, uçak ile birlikte İkinci Dünya Savaşı'nın en güçlü silahı olacağını o günlerde tüm dünyaya kanıtlayan denizaltılardır..
Daha savaşın ilk günlerinde, N. Holbrook komutasındaki E 11 denizaltısı, 13 Aralık 1914'de, Çanakkale Boğazının mayın sahalarını geçer .. Bataryaları yenilenmiş olan denizaltının asıl amacı, Yavuz ve Midilli zırhlılarını aşırtma atışlar ile batırmaktır. Bu iki gemi yoktur ama, Mesudiye zırhlısı vardır !.. E 11 denizaltısı saat 12'de yenilecek öğle yemeği için mürettebatı toplu olarak geminin alt kısmında bulunan zırhlıyı, saat 11:58'de, yaklaşık 800 metreden torpiller.. Bu atışla isabet alan geminin yemek salonunda bulunan makine subayları feci şekilde hayatlarını kaybederler. Denizaltıdan gönderilen ikinci torpido ile Mesudiye sulara gömülür.. 10 subay ve 15 er şehit olur.. Bir denizaltının, bir düşman savaş gemisini batırmasının ilk örneğidir bu !.. Osmanlı Donanması da savaştaki ilk kaybını verir böylece..
Holbrook E 11'de ; aldığı Victoria Nişanı
Holbrook'un, bu başarısı nedeniyle aldığı Victoria Nişanı, hem donanmanın hem de denizaltı filosunun aldığı ilk nişandır.. Mesudiye zırhlısı ise şu anda Sarısığılar mevkiinde, 9-12 metre derinliktedir..
Mesudiye
Denizaltı tacizleri daha sonraki yıllarda da devam eder. Binbaşı Martin Nasmith komutasındaki İngiliz E 11 denizaltısı, Çanakkale'yi geçerek Kız Kulesi yakınlarında pusuya yatar. O sırada, Karaköy rıhtımında bir nakliye gemisine Çanakkale'ye götürmek üzere asker ve cephane yüklenmektedir. Sudan çıkan E 11'den iki torpil atılır İstanbul'a.. Torpillerden biri rıhtıma çarparken, öteki, gemiyi havaya uçurur. Bu saldırı, büyük bir haber olarak yer alır İngiliz gazetelerinde ; cephane yüklü geminin infilak ettiği ve İstanbul'un bundan büyük zarar gördüğü yazılır. Oysa ki, Nasmith'in torpidosu nakliye gemisine değil, ona bağlı olan bir mavnaya isabet etmiş ve onu batırmıştır !.. İngiliz binbaşı kaçmak isterken, denizaltısının Salacak kıyılarında karaya oturmasına engel olamaz. Bu zor durumdan kurtulmayı başaran E 11, Marmara Denizi'ne açılarak orada gizlenir. Ertesi gün İstanbul'a geri dönen Nasmith, saldırının kentte yarattığı korkuyu gözlemler : Gemi seferleri iptal edilmiş, Haliç zincirle kapatılmıştır. E 11 kaptanına yapacak bir tek şey kalmıştır : Denizaltının periskobundan fotoğraf çekmek !. O da öyle yapar ve böylelikle İstanbul'un tarih boyunca çekilen en ilginç fotoğrafları çıkar ortaya..( Aşağıdaki fotoğraf )
E 14
Henry Stoker komutasındaki AE-2'nin, mayınlarla döşeli zorlu Çanakkale Boğazı'nı geçtiği 25 Nisan 1915 tarihinden sonra, iki İngiliz denizaltısı E 11 ve E 14 de aynı yolu izleyerek Marmara Denizi'ne ulaşır. Savaş boyunca, Çanakkale'yi 9 İngiliz ve 1 Fransız denizaltısı geçmeyi başaracaktır..
Stoker, Marmara'da E-14 ile karşılaşınca çok sevinir, çünkü elinde kalan tek torpido ile İstanbul'a saldıramayacağını çok iyi bilmektedir. Ne var ki İngiliz Kaptan Boyle, Stoker'a torpil vermeyi reddederek, ertesi gün tekrar buluşmayı teklif eder. Bu karşılaşma, AE-2'nin de, İstanbul'un da kaderini değiştirecektir !.
Sultanhisar
İstanbul'a saldırmakta kararlı olan Stoker, Boyle ile buluşma yerine geldiğinde "Sultanhisar" adındaki torpido botuyla karşılaşır. Bundan sonrasını, denizaltıya burnuyla çarpan geminin kaptanı Ali Rıza Bey'in 1947'de yayımlanan "AE-2 Denizaltı Gemisini Marmara'da Nasıl Batırdım ?" adlı kitabından okuyalım :
"Bütün askerler, birer birer denize atlıyorlardı. Geminin üzerinde yalnızca süvarisi olduğunu öğrendiğim bir subay kalmıştı. Bu kahraman subay, sulara karışmakta olan gemisini terk etmiyor ve Marmara'nın mavi sularına gömülmek üzere olan selam resmini yerine getiriyordu. Vatan sevgisinin bu güzel tecellisi, hepimizi duygulandırmıştı. Hepimiz yenik düşmanın karşısında aynı saygıyı duyarak namağlup armadanın sulara karışan bayrağını selamlıyorduk.."
AE-2
Batışının ertesi günü olan 1 Nisan'da, AE-2'de görevli Avustralyalı denizciler kendilerini esir alan Sultanhisar gemisiyle İstanbul'a getirilirler. Henry Stoker ve arkadaşları, esnafın kapı önüne çıktığı ve çocukların boğaz kesme işareti yaptıkları bir yol boyunca yürütülerek, Fred ve Elizabeth Bernchley adlı iki gazetecinin yazdığı "Stoker'ın Denizaltısı" adlı kitapta tarif edilen şu binaya konulurlar :
"İki tane saati olan -biri Türkiye, diğeri İngiliz zamanını gösteriyordu- kışlanın büyük kemeraltı yolundan geçtikten sonra, mürettebata kışla hapishanesi olduğu anlaşılan büyük bir odaya girmeleri söylendi. Nöbetçiler, sigara ve çay getirdi."
Giriş kapısında iki saat bulunan bu yapı, şimdiki İstanbul Üniversitesi'nin Birinci Dünya Savaşı yıllarında Harbiye Nezareti olarak kullanılan binasıydı !.. Esirler, üniversitenin Beyazıt Meydanına açılan tarihi kapısının altından geçirilerek hücreye konulmuşlardır..
Birinci Dünya Savaşı sırasında yalnızca düşman denizaltıları gelmez İstanbul'a. Müttefiğimiz olan Almanlar da Kaptan Hersink komutasındaki U-21 denizaltısını Çanakkale'ye gönderirler. 24 Mayıs 1915 tarihinde
U-21'in saldırıları sonucunda "HMS Triumph" ve "HMS Majestic" adlı İngiliz savaş gemileri denizin dibini boylar. Bu durum karşısında İngilizler, aralarında kraliçelerinin adını taşıyan "HMS Queen Elizabeth"in de bulunduğu donanmayı geri çekmeye karar verirler. İngiliz deniz istihbaratında görevli olan Compton Mackenzie, alınan bu kararı, "İngiliz Kraliyet Donanması tarihindeki en utanç verici manevra" olarak yorumlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder