12 Mart 2012 Pazartesi
194 ) "GÜL YÜZLÜ" BİR GEMİ HİKAYESİ !..
1874 yılının sıcak bir yaz günü, 15 Temmuz'da, Kuzey İrlanda'nın Belfast kentinde, "Germanic" adında 142 metre uzunluğunda bir gemi sulara iner.. Gemiyi yaptıran, dönemin ünlü denizcilik şirketlerinden biri olan White Star Line'dır..
İlk seferine 30 Mayıs 1875 tarihinde çıkan gemi, White Star Line şirketi adına 1902 yılına kadar çalıştıktan sonra Kanada firması Dominian Lines'a satılır. 220 yolcu taşıyan, birinci sınıf ve lüks kamaralardan oluşan Germanic'in yeni sahipleri göçmen taşımak niyetinde olduklarından, gemide tadilat yaparlar.. Yolculara her gün taze süt verilmesi için ineklerin beslendiği ambarların kaldırıldığı geminin adı da "Ottawa" olur..
Osmanlı döneminde yolcu ve yük taşımacılığı yapan Seyr-ü Sefain kuruluşu, filosunu genişletmek amacıyla, 1911 yılında, 36 yaşındaki Ottawa'yı 15.110 altın lira karşılığında satın alır. Haliç girişine demirleyen gemiye, Sultan Reşad'ın annesi Arnavut Sofi'nin takma adı olan "Gülcemal" adı verilir..
Yedi metre çapındaki pervanelerinin dakikada elli iki devir yaptığı Gülcemal, daha "Germanic" adını taşıdığı 30 Mayıs 1875 tarihinde, Atlas Okyanusu'nu en kısa zamanda geçen gemilere verilen Mavi Kurdele ödülünü de almıştır..
Birinci Dünya Savaşı yıllarında cepheye asker taşıyan Gülcemal, yaralıları da İstanbul'a ulaştıran cankurtaran görevini yürütür..
27 Şubat 1915 günü, Çanakkale Boğazı'nı geçmeyi başaran bir İngiliz denizaltısı tarafından İmralı önlerinde torpillenen Gülcemal, iki yıl tersanede yatar.. Savaş sonrasında ise, Türkiye'deki Alman askerlerini evlerine ulaştırır..
1920-21 yılları arasında, Dedeyan adlı bir işletmeci tarafından kiralanan Gülcemal'e Amerika yolu görünür.. Köstence, İstanbul, Napoli ve Marsilya üzerinden New York'a dört sefer yapan Gülcemal ; "Atlantik'i ilk aşan Türk ticaret gemisi" unvanını kazanır. Cumhuriyet'in ilanından sonra da, yeniden Seyr-i Sefain emrine verilir.
15 Mayıs 1937'de, Trabzon yakınlarında karaya oturmuş olan Gülcemal ile Atatürk de yolculuk yapmış ve
5 Haziran 1926 tarihinde gemi defterine şunları yazmıştır : "Gülcemal vapurunda, gördüğümüz intizam ve mükemmeliyat şayan-ı takdirdir. Müdür-i umumi beyefendiye, geminin süvarisine ve bütün mürettebata teşekkür ederim."
Gülcemal 1937 yılında hizmet dışı bırakılır. Bir ara, yüzer otel olarak kullanılacağı haberi çıksa da, 1950 yılında, bir daha dönmemek üzere sessiz sedasız ayrılır İstanbul'dan. En son Messina Limanında görülen Gülcemal'in başına neler geldiği bilinmiyor..
Bu gemi daha önce tarihimize çeşitli vesilelerle girip çıkmıştır... Örneğin 1893 yılında, Ubeydullah Efendi, Amerika'da düzenlenen Chicago Sergisi'ne görevli olarak gönderilir. İngiltere'nin Liverpool Limanından yola koyulan Ubeydullah Efendi, bindiği gemiye olan hayranlığına "Amerika Hatıraları" adlı kitabında yer verir : "Vapur yola devam ediyor, saatte on dört mil alıyordu.. Vapurun içinde çiçek yetiştirilir bahçesi bile vardı.. Yemek masasını donattıkları çiçekler her gün taze taze oradan devşiriliyordu.."
Bir Jön Türk olan Ubeydullah Efendi'nin yolculuk yaptığı geminin adı "Germanic"tir. Yani Seyr-i Sefain tarafından satın alındıktan sonraki adıyla Gülcemal !...
Gülcemal, Karadeniz'de de birçok sefer yapmıştır. Kazım (Karabekir) Paşa, 12 Nisan 1919'da, İstanbul' dan Trabzon'a, onunla gitmiştir..
Gülcemal, Karadeniz insanı tarafından öyle sevilir ki, bölge halkı tarafından bazı hastalıklara iyi geleceği inancıyla, vapur Rize açıklarında demirlediğinde, bir kayığa bindirilen hastalar geminin etrafında yedi kez dolaştırılır !..
Gülcemal'de görev yapan Ratip Tahir adlı denizci fırsat buldukça resim ve karikatür çizmektedir. Yaptıklarını gören bir yolcu, "Bu sahada daha da ilerleyebilirsiniz" diyerek çalışmalarını Avrupa'ya giderek sürdürmesini önerir. Ratip Tahir'e bu öneriyi söyleyen, Lozan Konferansı'ndan Gülcemal'le dönmekte olan İsmet Paşa'dır... Ratip Tahir, İsmet Paşa ile Abdülhak Hamit'in 70. yaş gününde bir kez daha karşılaştığında, İnönü'nün, "Hani Avrupa'ya gidip resim çalışacaktın ?" sözü üzerine Paris'e gider..
Dört yıllık profesyonel kaptanlık hayatına bir nokta koyan Ratip Tahir, ülkeye geri döndüğünde karikatür sanatına emek verir. Demokrat Parti iktidarını çizgileriyle sert bir biçimde eleştirir, sonunda da yargılanarak Paşakapısı Cezaevi'nde alır soluğu !.. Dört duvar arasındaki gözlemlerini "Hapishane Hatıraları" adlı kitabında bir araya toplar. On altı ay sonunda, sivil polisler tarafından cezaevinden çıkartılan Ratip Tahir, bir otomobille peşlerinde olan gazeteciler atlatılarak Zincirlikuyu Mezarlığı'nın kapısına getirilir. Kendisine burada tahliye emri bildirilir. Emri bildirenler, "Bir daha iktidara karşı gelirsen yerin burası olur" dercesine göz ucuyla mezarlığa bakarlar !...
(Sunay Akın'dan alıntıdır)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder