1 Ağustos 2012 Çarşamba
256 ) ŞİNASİ, NAMIK KEMAL VE İDDİALAR !..
İbrahim Şinasi ile ilgili hemen her bilgi nedense ihtilaflıdır.. Doğduğu tarihle başlayalım ; Büyük Larousse bile 1824, 1826 ve 1827 tarihlerini verir ve bunların hiçbirisinin belgelere dayanmadığını belirtir. 13-14 yaşında sübyan mektebini bitirdiği ileri sürülür ancak hangi sübyan mektebidir o da bilinmez. Çok sayıda kaynakta Fevziye Mektebi'nde okuduğu yazılmaktadır. Ancak, bu mektepler 1885 yılında Selanik'te kurulmuş, 1918'de İstanbul'a taşınmıştır. Oysa Şinasi'nin bundan dört yıl önce İstanbul'da öldüğü belirtilmektedir.. Aslında Şinasi'nin ölüm tarihi de kaynaklarda farklı verilmektedir. Cenazesi ne zaman nereden kaldırıldı bilinmez. Cenazesinde en yakın dostları Namık Kemal vs. hiçbirisi yoktur. Bir imam bir de Ebüzziya Tevfik haricinde cenazesinde saf tutacak kimse yoktur. Mezar yeri bile belli değildir !.. "Bir taş bile nasip olmamış, mezarının üzerine koskoca bir apartman dikilmiştir." ( Ziyad Ebüzziya, "Şinasi", s.334 )
Ebüzziya Tevfik'în oğlu Ziyad Ebüzziya'nın yazdığı bu kitap, onun ölümüne kadar yayınlanmamıştır. Bir ara, 1972'de yayınlanması için Hürriyet Yayınları'na vermiş fakat eser dizilirken noter kararıyla geri almıştır. Bu eser Ziyad Ebüzziya'nın ölümünden sonra, 1997'de yayınlanmıştır. Eserin hemen tamamı Şinasi hakkında söylenenlerin doğru olmadığını belgelemektedir. Eserin ilk elli sayfasından çıkan sonuç şudur : Şinasi'nin doğduğu yer, okuduğu okullar, babası, annesi, tamamen meçhuldür.
Şinasi'nin sağlığında yayınlanan ve Şinasi hakkında yazılan ilk biyografi olma özelliğini koruyan "Fatin Tezkeresi"nde bile nereli olduğu, doğum yeri, babasının ve annesinin adı verilmemektedir.. En yakın arkadaşı olan Tevfik Ebüzziya bile bu konularda hiçbir şey yazmamıştır.
Faik Reşit Unat, "Tarz-ı Nevin Kıraatı" adlı eserinin 22. sayfasında, Şinasi'nin babasının "Mehmet Ağa" olduğunu yazar. Abdurrahman Arif Bey, "Matbuat-ı Osmaniye Hatıraları" başlığıyla 19 Kasım 1921 tarihli İkdam gazetesinde yayımlanan yazısında, "Bolulu İbrahim Efendi" demektedir. Ahmet Rasim, "İlk Büyük Muharrirlerden Şinasi" adıyla biyografisini yazdığı Şinasi'nin babası hakkında şu duyuruyu yapar : "Maalesef ismini bulamadım. Bilen varsa bildirmek lütfunda bulunmasını rica ederim"..
Babasının mesleği de belli değildir. Şumnu kuşatmasında şehit düşen bir topçu subayı deniliyor. Ancak şehit bir yüzbaşının, üstelik Şinasi gibi tanınmış bir yazarın babası olan bir ismin, mutlaka tanınması lazımdır. Şehit düşen subayların ailesine Osmanlı Devleti maaş bağlamaktadır. Oysa Şinasi'nin babası hakkında böyle bir belge yoktur. Ailesi hakkında ise hiç belge yoktur !..
Şinasi'nin dil ve Fransız edebiyatına ilgisinin, genç yaşta memurluk ettiği Tophane'de iken, Müslüman olmuş bir Fransız subayından ( Reşat adını alan Chateauneuf ) Fransızca öğrenmesiyle, ondan gördüğü teşvik ve destekle başladığı ileri sürülüyor. Fransız düşünürü Augueste Comte'un Tanzimat Bildirisi'nden sonra Sadrazam Reşit Paşa'ya yazdığı mektuptan etkilenerek, Paşa'nın koruyuculuğuyla, ekonomi tahsili için, 1849 başlarında Paris'e gider, fakat burada edebiyat tahsili yapar...( Niyazi Berkes, "Türkiye'de Çağdaşlaşma" , s.260 ) ( Yuriy Asatoviç Petrosyan, "Sovyet Gözüyle Jön Türkler", s.51 )
Şinasi Avrupa'ya gitmeden önce Musevi oryantalistlerin kitaplarını okumuştur. Özellikle Arthur Lumley Davids'i.. Avrupa'ya gider gitmez Musevi müştereklerle dostluk kurar.. "Orada zamanın ileri gelen edebiyatçılarından Ernest Renan ve Alphonse de Lamartine ile, Doğu Dilleri bilginlerinden Sylvestre de Sacy ile, onun Türkiye olaylarında önemli rol oynayacak Journal des Deabats'ın yazarlarından oğlu Samuel ve Fransız basınıyla tanıştı. Societe Asiatique'e ( Asya Derneği ) alınarak Türk dili üzerinde çalışan bir oryantalistin asistanı oldu." ( N. Berkes, a.g.e. , s. 261 )
1854'de İstanbul'a dönüşünde, Mason Üstadı Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından Meclis-i Maarif azalığına atanmıştır. Ancak bu görevinden Veliaht Şehzade Murat'a yakınlaşmaya çalıştığı için Sultan Abdülaziz tarafından uzaklaştırılır. Veliaht'a yakınlaşma amacı onu da mason yapmaktır.
Şinasi, 1860 Ekim'inde Agah Efendi'nin Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkartmasına büyük destek sağlar. Babıali Tercüme Odası'nda bir süre memuriyet yapan ve sonra da elçilik katibi olarak Paris'te bulunan Agah Efendi, bu görevlere Mustafa Reşit Paşa tarafından getirilmiştir. Agah Efendi de üst düzey Osmanlı masonlarındandır. ( İlhami Soysal,"Dünyada ve Türkiye'de Masonluk ve Masonlar", s.26 )
Şinasi, Tercüman-ı Ahval'de kısa bir süre yazdıktan sonra, 1862'de kendi gazetesi Tasvir-i Efkar'ı çıkartmaya başlar. Bu gazeteyi yayınlayabilmek için kendi basımevini kurar. Bu basımevi için Courrier d'Orient gazetesinin sahibi matbaacı dostu Jean Pietri'den teknik yardım görerek, Yesarizade İzzet yazısıyla kendi harflerini döktürür..
Şinasi'nin Tasvir-i Efkar'daki başyazıları giderek bir toplumsal ve siyasal eleştiriye dönüşür. "Yeni Osmanlılar" adı verilen akımın, bu yazılarla başladığı biliniyor. Ancak bu tarihlerde Şinasi, bilinemeyen bir nedenle Tasvir-i Efkar'ı 1865'de Namık Kemal'e bırakarak tekrar Paris'e gider.. Petrosyan'a göre Birinci Meşrutiyet hareketini başlatan grup, yani "Yeni Osmanlılar" nezdinde Şinasi onların "Manevi Öğretmeni" sayılmaktadır. Bu cemiyetin fikir hocası ve baş mimarıdır.. Şinasi'nin en önemli öğrencisi Namık Kemal'dir..
Namık Kemal, Şinasi ile tanışana kadar divan nazımı ile, tasavvuf konularında yazmaktadır. Ancak, onunla tanıştıktan sonra Batı dünyasına yönelir. Böylece Namık Kemal'in sanat hayatında ikinci ve asıl önemli dönem başlar. Namık Kemal, Şinasi ile yaptığı bir saatlik konuşma sonrası modern Türk edebiyatına yönelmiştir !.. Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem Bolayır, "Namık Kemal" adlı kitabının 21. sayfasında şunları yazmaktadır : "Şinasi, N. Kemal'i ilk gördüğü gün genç şairin müstesna kabiliyetini anlamış ve kendisine hemen o gün Fransızca çalışmasını tavsiye etmiştir. Üstat ile tilmiz ( öğrenci ) arasında bir saat devam eden sohbet Namık Kemal'in bütün hayatına hakim olmuştur."
Şinasi ile tanışan Namık Kemal, Tasvir-i Efkar'da yazmaya başlar. Aynı zamanda Bektaşidir ve mason da olur. I. Proodos ( İlerleme ) adlı bir Yunan locasında adına rastlarız. Locada, on dokuzu Türk olan altmış sekiz üye bulunmaktadır. Bu Türkler arasında okuduğumuz bir ad da şudur : "Mehmed Namık Kemal, edebiyatçı".. Bu locada Namık Kemal'in yanı sıra ; Midhat Paşa, Ahmed Vefik Paşa, Şair Ziya Paşa, Şinasi gibi Türkçüler de bulunmaktadır.. ( Constantin Svolopoulos, "L' İnitation de Mourad", c.21, n.2, s.441-457 ) ( Paul Dumont, "La Turquie dans les Archives du Grand Orient de France", s.188-194 ) Locada Namık Kemal'e tarihi bir görev verilir : Şehzade Murad'ı mason yapmak.. Bu işi daha önce Şinasi denemiş, başarılı olamamıştır. Namık Kemal'deki bu yüz seksen derecelik dönüşün asıl nedeni bu görevdir. Avrupa görmüş ve çok iyi eğitimli bu modern veliahda, divan şiirleri okuyarak yaklaşamayacağını bilmektedir. Mason locası kararıyla Veliaht Murad Efendi'nin oğlu Selahattin Efendi'ye hoca olur. (A.E.Bolayır, "Namık Kemal", s.46-47 ) Ziya Paşa da Veliahdın hocası olur. Amaç veliahda masonik fikirleri aşılamaktır. İtalya'daki Carbonari Cemiyeti üyelerinden ve aynı zamanda mason olan Doktor Kapoleone İstanbul'a getirtilerek çeşitli referanslar sonucunda Veliahda özel doktor yapılır. Böylece, 20 Ekim 1872'de, Sultan Abdülmecid'in büyük oğlu Veliaht Murad, alabildiğince gizlilik içinde, I Proodos Locası'na girerek mason olur. ( Ziya Şakir, "Çırağan Sarayı'nda 28 Sene, 5. Murad'ın Hayatı" , s.57 )
Veliaht Murad'ın üye yapıldığı locadaki diğer üyeler ; Abdülaziz devrinde iki defa sadrazam olan Keçecizade Mehmed Fuad Paşa, Midhat Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Tunuslu Hayrettin Paşa, İbrahim Hakkı Paşa, Berlin Sefiri Sadullah Paşa, Namık Kemal, Şair Ziya Paşa ve Şinasi'dir.( Kemalettin Apak, "Ana Çizgileriyle Türkiye'deki Masonluk Tarihi", s.24 )
Locanın Üstadı Muhteremi Kleanti İskalyeri böylelikle ; başta Osmanlı Veliahdı olmak üzere, Osmanlı'daki en üst makama çıkmış sadrazamlara ve diğer görevlilere üstatlık etmektedir, emir vermektedir !..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder