Hitler mitler iyi hoş da, bizim de sınavımız mınavımız var .mına koyiim. Yine de bundan böyle on günlük aralarla soğutmaca yok, sori. Neyse, en son dediğimiz gibi; 1928 yılına geldiğimizde Hitler'in Nazi Partisi orada burada az çok tanınır hale gelmiş, yine de genel seçimlerde yüzde iki gibi bir oyla ülke çapında fazla s.klenmemiş, lakin ekonomik krizin büyümesiyle birlikte Almanya dolaylarında "Kanka başka parti yok mu ya :(" sesleri yükselmeye başlamıştı.
1930'a geldiğimizde, KONDA'nın yaptığı araştırmalar neticesinde, it gibi sürünen Almanların doğal olarak uçtaki partilere kaydığı aşikar idi. "Yaa Tarhan Erdem'in anketleri hep yanlış çıkıyo" denilse de; hakikaten de o sıralarda Almanya'da Deutsche Bahn'ın bile uğramadığı s.kindirik yerlerde dahi "Oyum Nazilere" diye gezen yüzlerce dangalak vardı. 1932 mebus seçimlerine doğru ilerlerken, ya Nazi piçleri ya komünist piçleri iktidarı ele geçirir görüşü son derece yaygındı. Lakin komünistler kapitalizm mapitalizm diye gezinirken, Hitler kafayı çalıştırıp Genç Parti mucizesini yaratan Ali Taran'la anlaştı ve "Hitler über Deutschland" adını verdikleri seçim kampanyası çerçevesinde uçağa atladığı gibi Almanya'yı karış karış dolaşmaya başladı.
Esasında parti programları filan da Genç Parti'yi aratmayacak kadar tırttı. Meydanlarda esip gürleyen Adolf denyosuna "E peki tüzük?" diye sorsan; "Ya ne tüzüğü boolum, Almanya'yı düzlüğe çıkarıcam diyorum sana. Fındık 1 Mark olucak, Yahud mezara girecek" diye zırvalar dururdu. Hoş, o zamana kadar planla programla gelen partiler de malumdu. G.tlerine don bulamaz hâle gelen Almanların da program mrogram düşünecek hali yoktu hani. Kökten çözüm için her türlü kepazeliğe razıydılar. Seçim meydanlarında açık açık "Ya seçime yirmi tane parti giriyor amk, çarşaf gibi pusulayı dayıyorlar önünüze. Safi zarar ziyan. Bizim böyle denyoluklarla işimiz yok, tek başımıza düzlüğe çıkarıcaz bu ülkeyi" deyü atıp tutan adama oy vermek de haliyle çok mantıksız gözükmüyordu.
1932 yılında seçimler yapıldı, Naziler yüzde 37 oy oranıyla birinci parti olmayı başardı. Sonucu aldığı gibi de büyük bir sevinçle o zamanın devlet başkanı Paul von Hindenburg'un kapısını çaldı Hitler: "Babuş rakamlar ortada, izninle şansölye olmak istiyorum." Başta "Şansölye ne demek amk?" diye düşünen Hindenburg, daha sonra bunun Almanya'da bildiğin "başbakan" anlamına geldiğini anımsadı. Lakin kafası biraz çalışan reis-i cumhurun Hitler'e yanıtı netti: "S.ktir git lan ruh hastası. Sana üç kuruş para emanet etmem, ülkeyi mi emanet edicem? Kuru ekmek yiye yiye bizim halkın beyni de ekmeğe dönmüş, sana yüzde otuz küsür oy vermişler. Hade naş."
Yanıt netti ama, başkanın üzerinde bir baskı olduğu da gerçekti. Kendisi istemese de, yakınında kıyısında kim varsa Hitler'e bir şans verilmesi taraftarıydı. "Paul iyi hoş diyon da, bundan kötü ne olucaz be olum? Peşine üç beş adam takarız mecliste, kafasına göre at koşturamaz. Bi deneyek be hacı?" ısrarlarına daha fazla dayanamayan Hindenburg da, "İyi lan ne bok yerseniz yiyin" diyerek, Nazi iktidarının önündeki son potansiyel engeli de kaldırıverdi. 1933 yılının Ocak ayına geldiğimizde, iki yazı öncesinin sürüngen gazisi Adolf Hitler, şansölye olmuş idi. Başbakan yane...
s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder