Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte ülke çapında azınlıklara karşı puştlukların başladığını, çevik kuvvetin merkeze Yahud taşıya taşıya bir hâl olduğunu, devlet başkanlığı ve başbakanlığı birleştiren Hitler'in official olarak "Führer" olduğunu söylemiştik...
Yıllardır ülkenin başına geçmek için g.tünü yırtan ve en sonunda 1934 senesinde tek adam mertebesine ulaşan Hitler, artık Almanya civarında Allah muamelesi görüyordu. Yılların sürüngenliğinin ardından, adamın birinin tek başına çıkıp da "Alman ırkı olarak bombastik günler yaşayacağız gençler, raadolun" demesi herkese müthiş bir güven vermişti. Nürnberg Şehir Stadı'nda yapılan coşkulu kutlamalar, milletin sağ kol havada denyo gibi gezmesi, sloganlar, yürüyüşler... Sanırsın bütün sorunlar bi anda çözülüvermişti amk.
Oysaki işin iç yüzüne biraz bakıldığında, Nazi Partisi'nin plan ve programlarının Genç Parti'ninkilerden hallice olduğu aşikar idi. Planı programı geçtim, doğru dürüst bir hükümet dahi yoktu .mına koyiim. Hitler dediğimiz adam, Berlin'de canı sıkıldı mı Münih'teki yazlığa kaçan, öğlenlere kadar öküz gibi uyuyan filan biri. Planla programla işi yok, net adam. Öyle olunca çevresindeki yardımcıları da kendisinden bağımsız at koşturuyordu tabii. Canlarının istediği yasaları yürürlüğe koyup, soranlara "Yaa Hitler öyle dedi diyorum babacım raadolun ya." deyü yalan konuşuyorlardı. Yani kısacası belgesellerde melgesellerde gördüğümüz o muhteşem düzenli, çılgın Nazi rejiminin perde arkası kepazelikten geçilmiyordu.
Ama kısa vadede aclığı bitirip ekonomiyi düzene soktular, onu da belirtelim. Memleketi otobana boğup milleti de istihdam ederek geçici çözümler buldular, heriflerin sayesinde bugün Almanya'da 500 kilometreyi 3-4 saatte basıp gidiyorsun .mına koyiim. Bütçenin de önemli bir kısmını orduya yatırarak geleceğe yönelik niyetlerini belli ettiler. Almanya saygınlığını geri kazanıp Avrupa'nın taşak oğlanı olmaktan çıkmıştı hafiften. "Du bakalım bişey dicekler mi" diye düşünerek, Versailles sonrası silahsızlanan Rheinland bölgesine (Köln, Düsseldorf filan) üç beş asker sokan Naziler, attıkları zarfa işgalciler ses çıkarmayınca iyice özgüven kazandılar. Özgüven arttıkça, devlet politikaları da bir o kadar radikalleşti haliyle.
"Yahud ile Almanın cima etmesi yasaklanmıştır", "Devlet Tiyatroları'nda Yahud piçlerinin direktörlüğü sona erdirilmiştir", "Çocuğunun adını Levi koyan g.tçüdür" gibisinden kanunlarla birlikte artık ayrımcılığın boku çıkmıştı diyebiliriz. Sinagoglar yıkılıp yerlerine y.rak kürek AVM'ler açılıyor, hükümet vurdukça gaza gelen Alman halkı da bu politikaları destekliyordu. Millet kırk yıllık konusunu komşusunu "Ya bu herifte bi Yahud tipi var" diyerek Gestapo'ya ispikliyordu. Pek çok Yahudi, "Bu ülkede durulmaz gayrı" diyerekten ülkeyi terk etti bu dönemlerde.
1938 yılına kadar böyle dravdan ekonomik başarılarla, azınlıklara yapılan türlü şerefsizliklerle geçip durdu Almanya'da. Esasında Almanya'nın yerlisi diyebileceğimiz insanlar pek de mutsuz değildi. Lakin 1938'in sonbaharına geldiğimizde; bir Alman diplomatın Paris'te genç bir Yahud delikanlısı tarafından "Yetti lan piçlikleriniz" diye öldürülmesi, ortalığı iyice karıştıracak idi.
s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder