17 Haziran 2013 Pazartesi

373 ) MECLİS UNUTUR AMA TARİH UNUTMAZ !...

   

   Adı, Birinci Meclis'in tutanaklarına geçmesine, cephede Atatürk ve İnönü'nün iltifatlarına mazhar olmasına karşın Kurtuluş Savaşının gizli kahramanlarından biri olarak neredeyse unutulacak iken ; dikkatli bir genç tarihçi sayesinde bu tehlike bertaraf edildi..
   Oysa Birinci Meclis, onun adı ve kahramanlıkları tarihe malolsun, gelecekte de anılsın diye ona onbaşılık rütbesi ve İstiklal Madalyası verme kararı almıştı. Bu kahramanın öyküsü Kurtuluş Savaşı tarihine vakıf kişiler tarafından bile atlanmıştı. Ancak Ozan Bodur, "Meclis'in Unuttuğu Kahraman Nezahet" adlı kitabını çıkarınca "Türk Jean d'Arc"ının bir ömür boyu süren mağduriyetini öğrenebildik..

 

   Onun adı Nezahet Baysel.. Kurtuluş Savaşı sırasında 12 yaşındadır. Annesini kaybedince ayrı kalmak istemediği için 70.Alay Komutanı olan babası Hafız Halit Paşa ile birlikte Ulusal Ordu saflarına katılır. Küçük bedenine ilk asker üniformasını ve Kuvayı Milliye kalpağını Geyve cephesinde geçirir. Osmanlı'dan kalma silahlar büyük ve ağır olduğundan taşıyamayan Nezahet'e Akhisar'da karşılaştığı Çerkez Ethem tarafından, daha küçük ve hafif bir Yunan filintası olan ilk silahı verilir. İlk kurşunu İngiliz İşgal Kuvvetleri tarafından kurdurulan Kuvayı İnzibatiye'ye karşı Adapazarı'nda sıkar. Gediz'de dağılmak üzere olan askerin önüne atını sürerek mutlak bir bozgunu önler. Konya isyanında elebaşı Cin Ali'yi Ilgın'da saklandığı yerde bizzat o yakalatır. İnönü savaşlarında gösterdiği başarılar efsane gibi bütün cephelerde anlatılır. Küçük Nezahet, 70. Alay'ı kutlamaya Ahu Dağı'na gelen Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın da dikkatini çeker. Gazi, 11.Tümen Komutanı Arif Bey'den öyküsünü dinlediği küçük Nezahet'e ve babasına iltifatlarda bulunur. İnönü zaferi nedeniyle yurdun dört bir yanından tebrik telgrafları alan Birinci Meclis'in 30 Ocak 1921 Pazar günkü 140. oturumunda Bursa Mebusu Emin Bey, 70.Alay'da babası ve askerleri ile birlikte savaşan küçük Nezahet'e ilk İstiklal Madalyasının verilmesini teklif eder... Savaşın tam ortasında gelen bu ilginç teklif, oturumu izleyen vekiller arasında şaşkınlık ve hayret ifadeleri ile karşılanır. Emin Bey, kendisinden bu konuda açıklama isteyen vekillere teklifinin gerekçesini şöyle sunar :
"Efendiler !
Bu kahraman çocuk mutlaka ödüllendirilmelidir. Eğer ilk İstiklal Madalyasını bu çocuğa verirsek büyük bir kadirşinaslık göstermiş oluruz. Ha, şunu da unutmadan söylemeliyim ki, asker arasında bu kızımıza Türk Jean d'arc'ı denmektedir.."
   Rahmetli İlhan Selçuk'un kayınpederi olan İzmit Mebusu Hamdi Namık Gör de, kürsüye gelerek Emin Bey'in anlattıklarını doğrular. "Gerçekten bu kız, Türklerin bir Jean d'Arc'ı olarak addolunabilir" dedikten sonra bir küçük çocuğa İstiklal Madalyası vermek yerine çeyizini düzmenin daha doğru olacağını söyler. Meclis'teki kadın haklarının yılmaz savunucusu olan Tunalı Hilmi Bey de konuya müdahil olarak, "Hem İstiklal Madalyası hem de çeyiz verelim" önerisinde bulunur. Tunalı Hilmi Bey, bununla da yetinmeyerek, "Bendeniz ilk defa olmak üzere Osmanlı tarihinde bir paşa hanım görmek istiyorum. Bence bu kıza madalya bile yetmez, ben bu kızımızın şahsına mir-i miran (tuğgeneral) rütbesinin verilmesini teklif ediyorum. Dikkat edin, sadece nişan değil bir de rütbe verilmeli" der.
   Reis unvanıyla oturumu yöneten Hasan Fehmi Bey, Bursa Mebusu Emin Bey'in önerisini oylamaya sunar ve elleri sayarak dosyanın işleme konulması için Başkanlık Divanı'na gönderir. 
   Kurtuluş Savaşının bu çocuk kahramanına ilk İstiklal Madalyası verilmesi için Meclis karar almıştı. Kararın yanında onbaşılık mazbatası da Kemalpaşa'nın Yunanlılardan alınmasından sonra 70. Alay'ı ziyaret ederek iltifatlarda bulunan 11. Tümen Komutanı Derviş Ahmed Paşa tarafından törenle verildi. 


   Meclis zabıtlarına göre İstiklal Madalyası kendisine verilmiş olmasına karşın Nezahet Onbaşı, bu madalyayı hiçbir zaman alamadı. Türkiye'de asker-sivil doksan bini aşkın kişiye İstiklal Madalyası verilmiş, ancak ilk madalya verilmesi Meclis'de karara bağlanmış küçük Nezahet'in madalyası unutulmuştu. Madalya ile birlikte adı da...
   Adının yeniden gündeme gelmesi için 1944 yılını beklemek gerekiyordu. Samet Ağaoğlu'nun yazdığı bir kitapta adı geçen Nezahet Hanım'ı bularak söyleşi yapan ve onun öyküsünü Tasvir-i Efkar'da yayımlayan Kadri Kayabal, Nezahet Hanım'a iyilik yapayım derken istemeyerek de olsa en büyük kötülüğü yapmıştır. Çünkü söyleşiyi yaparken aldığı belgeleri, en önemlisi de onbaşılık mazbatasını kaybetmiştir. Bu tarihten sonra Nezahet Hanım, madalyasını istemek için ne zaman TBMM'ne başvursa kendisinden bu belgeler ve onbaşılık mazbatası istenmektedir. Kadri Kayabal'ın gazetede kendi imzasıyla kamuoyuna "Nezahet Hanım'a ait belgeleri ve onbaşılık mazbatasını ben kaybettim" açıklaması da hiçbir işe yaramamıştır. Sadece 1985 yılında dönemin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman kendisine bir plaket vererek gönül almaya çalışmıştır. 
   
MİYASE İLKNUR'un 21 Nisan 2013 tarihli "Cumhuriyet" Gazetesi ekinde çıkan yazısından alıntı yapılmıştır.. 
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder