28 Haziran 2013 Cuma

377 ) NAZİ ORDUSUNDA TÜRK ASILLI MÜSLÜMANLAR !..



   İkinci Dünya Savaşı'nda cephedeki konulardan biri, Almanların Rus ordusundan esir aldığı Türk asıllı Müslüman askerlerdi. Alman ordusu, onları ayrı kamplara yerleştiriyordu. Amacı, onların artık taraf değiştirip Ruslara karşı Almanların safında savaşmasıydı. Bunun için bir propaganda mekanizması kurmak istiyordu ve Türkiye'nin buna katkıda bulunmasını öneriyordu..
   Bu, savaş sırasında oluşan bir planın bir parçasıydı. Almanya, Sovyet rejimine karşı olan ne kadar halk ve kişi varsa, Sovyet ordularına karşı kullanmak istiyordu. Bunun için İspanya'dan Yugoslavya'ya kadar birçok ülkeden "gönüllü" adı altında asker toplamıştı. Yugoslavya'dan özellikle Müslüman Bosnalıların buna uygun olduğu görülmüştü.. 
(http://tarihtenanekdotlar.blogspot.com/2012/01/155-hitlerin-imami.html)

   Alman orduları Rusya içinde ilerledikçe, Ruslara karşı savaşacak insan bulmak daha da kolaylaşmıştı. Romanya'dan koparılan Moldavyalılardan Ukraynalılara kadar bağımsızlık isteyen halklardan sonra, Sovyet ordusunda iken Almanlara esir düşen Türklerden de faydalanılabileceği de görülmüştü.
   Türkiye'nin buna katkıda bulunmasını, Alman Büyükelçisi Von Papen, Ankara ve İstanbul'daki gayri resmi temaslarında öneriyordu. Bunun aynı zamanda, Sovyetler Birliği'ndeki Türk çoğunluklu cumhuriyetlerin geleceğiyle de ilgili olduğunu ima ediyordu..
   Türk hükumeti, bu gibi önerileri ve imaları resmi bir müzakere konusu yapmadı. İnönü, Von Papen'in o yoldaki zemin yoklamalarına karşı "Hele bir savaşın kesin sonucu belli olsun" cevabını vermekle yetindi..

 

   Türkiye'de Sovyetler Birliği topraklarındaki "esir Türkler" konusuyla hükumet "resmen" meşgul değildi ama, onunla "fiilen" meşgul olan özel kişiler ve gruplar vardı. Bunlardan bir kısmı, Kırım gibi, Azerbaycan gibi ülkelerden gelip Türkiye'ye yerleşmiş göçmen Türklerdi. Bir kısmı da Türkiye'nin "yerli"si olup kendilerini "Türkçü" diye niteleyen Türkler..
   Von Papen Berlin'e gönderdiği raporlarda ; bu gruplar arasında Hüseyin Hüsnü Erkilet gibi asker yazarların, Zeki Velidi Togan gibi profesörlerin de olduğunu yazıyordu.
   Almanya Büyükelçiliği'nin teşvikiyle yürütülen çalışmalarla, Türk asıllı esirlerin bulunduğu kamplara gönüllü gidenler veya gönderilenler oldu. Hükumet onları resmen bilmiyormuş gibi davrandı. Fakat yurtdışına çıkmalarını önlemedi. Hatta bir kısmınınkini kolaylaştırdı. 

 
   Almanlar, aldıkları esirler arasında Rus olmayanları kökenlerine göre ayırıp ayrı bir düzene sokmakta başarılı olamamışlardı. Başlangıçta, cephedeki bazı SS birimleri, Türkleri ( sünnetli olmalarına bakarak ) Rus Yahudileri ile karıştırmışlar ve onları ayrı yere götürmüşlerdi. Yani, bir süre tutulduktan sonra ölüme gönderilenlerin bulunduğu Yahudi toplama kamplarına.. Sadece Musevilerin değil, Müslümanların da sünnetli olduğunu neden sonra hatırlamışlardı !..
   Hatalarının farkına varıp, Türklerle öteki Müslümanları ayırarak ayrı kamplarda topladıktan sonra da, Müslümanlarla, sadece dil değil, dil ve gelenek açısından da anlaşmalarının güç olduğunu fark etmişlerdi.
   Türkiye'den gelen gönüllü Türkler, bu açıdan, önce Almanları eğitmek görevi ile karşı karşıya kalmışlardı. Onlara, "Müslümanlar domuz yemez, namaz kılana dokunulmaz, oruç tutana karışılmaz," gibi genel bilgiler veriyorlardı..
   Kamplardaki Sovyet vatandaşı Türklerin "ideolojik" eğitimine gelince.. Bunun temeli basitti. Onlara, Almanların tercümanı olarak şu söyleniyordu : 
"Siz Rus işgali altındaydınız. Kendi memleketinizde esirdiniz. Ruslara karşı savaşın, esaretten kurtulun."
   Bu "öneriyi" işitenlerin, zaten yapacak başka şeyleri yoktu !. "Hayır, biz Ruslara karşı savaşamayız" deseler, başlarına ne geleceği belliydi. Ayrıca, bir kısmı için Sovyet yönetiminden kurtulmak cazip bir seçenekti. Gerçi, Almanlar savaşı kazanırsa, Alman yönetiminden nasıl ve ne zaman kurtulacakları belli değildi ama, "ideolojik" eğitim sırasında bazen "bağımsızlık" lafı da ediliyordu. Almanlar, o kadar geniş toprakları bizzat yönetemeyeceğine göre, Türklerin bulunduğu kesimlere bağımsızlık verebilirlerdi. 
   Acaba verirler miydi ?..
   Alman-Sovyet savaşında Almanlara esir düşen Türk asıllılar gibi, Türkiye'de de bazı kişileri umutlandıran bu ihtimal ne ölçüde geçerli olabilirdi ? Eğer savaşı Almanlar kazanırsa ?..
   
 

   Savaştan sonra yayımlanan Alman belgeleri gösteriyor, Hitler'in hiç de öyle bir niyeti yoktu. Daha savaşın başlarında, 16 Temmuz 1941'de kurmaylarıyla yaptığı görüşmede saptadığı savaş hedefleri arasında şunlar da vardı : 
"Kırım bütün yabancılardan temizlenmeli ve oraya Almanlar yerleştirilmelidir. "
"Baku merkez olmak üzere etrafındaki tüm bölge 'Alman Devleti Bölgesi' olmalıdır.."
   
   Tabii, Alman Dışişleri Bakanlığı da, savaş sonrası hesaplarını, bu talimata göre geliştiriyordu. Gerçi, Türkiye'den bu konuyla ilgilenen kişilerle yapılan görüşmelerde başka şeyler söyleniyordu. Ankara'da Von Papen, Berlin'de de Alman Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, görüştükleri Türklere Kırım'ın bağımsızlığından başlayıp Azerbaycan'ın Türkiye'ye verilmesine kadar birçok şeyin mümkün olduğu havasını veriyorlardı. Fakat görüşmelerini tamamladıktan sonra, gerçek hedefleriyle ilgili çalışmalarına devam ediyorlardı.

    

   Bunun tipik bir örneği, Alman arşivlerindedir. O zamanlar bu konuyla ilgili çeşitli faaliyetlerde bulunan, o arada sık sık Almanya'ya gidip gelen bir "Nuri Paşa" (Nuri Killigil) vardı. (Yukarıda) Enver Paşa'nın kardeşiydi. O da eski bir askerdi. Emekliliğinde sonra sanayicilik yapmaktaydı.
   Bu zat Almanya ziyaretlerinden birinde Dışişleri Bakanlığı Siyasi Daire Başkanı Ernst Woerman'la görüşmüştü. Görüşmeden çok memnun olarak ayrılmıştı. Çünkü Daire Başkanı ona, Kırım ve Azerbaycan'la ilgili olarak, hoşuna gidecek sözler söylemişti. 
   Ama Nuri Paşa'nın bilmediği bir şey vardı : Savaştan sonra yayımlanan Alman belgeleriyle ortaya çıktığı gibi, Başkan, Paşa'nın odasından ayrılmasından sonra oturup bir rapor yazmıştı. Raporda şu cümleler vardı :

"Şu sıradaki taktik menfaatimiz, Turancılık fikrini teşvik etmeyi gerektirmektedir. Ama bunun gerçekleşmesine çalışılmayacaktır. Sovyetler Birliği parçalandıktan sonra, eski Rus devletinin geniş arazisi, yabancıların değil, Almanların nüfuzu altına girmelidir.."

   Buna benzer daha birçok belgenin gösterdiği gibi, Almanların Ruslara karşı kesin bir zafer kazansalar da, Sovyet topraklarındaki Türklere veya Türkiye'ye vermeyi düşündükleri bir şey yoktu..
   Türkiye'de, Almanların taktik manevralarına kanıp bunun aksine inananların beklentileri hayalden ibaretti. Türkiye saf değiştirip Almanlara tam destek verse bile, bu sonuç fazla değişmeyecekti. Kaldı ki, Almanların Ruslara karşı kesin bir zafer kazanması ihtimalinin de çok zayıf olduğu, giderek daha iyi anlaşılmaktaydı...     
   
ALTAN ÖYMEN'in "Bir Dönem Bir Çocuk" adlı kitabından derlenmiştir..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder