30 Kasım 2011 Çarşamba
138 ) SİVAS'IN DOĞUSUNDA EMPERYALİST OYUNLAR !..
Emperyalizm, ilk zamanlarda misyonerler aracılığıyla Kürtlerle ilgilenmeye başlamıştır. Kürtçülüğün babası olarak bilinen kişi, Katolik misyoner P.Maurizio Garzoni'dir. 1700'lü yılların son çeyreğinde Amadin'de, yani bugünkü Türk-Irak sınırının otuz kilometre kadar ötesinde Kürtler, Ermeniler, Asuriler, Keldaniler, Nasturiler arasında on sekiz yıl yaşamış ; bu çalışmaları sırasında Kurmançi ağzını da öğrenmiş, 1787 yılında Roma'da İtalyanca olarak "Kürt Dili Grameri ve Sözlüğü" adlı bir kitap yayımlamıştır. Bu antika kitap o yörede konuşulan Kürtçe'nin ilk sözlüğü ve grameri olarak bilinir..
Batılı misyonerler ve gezginler Tanzimat Dönemi'nden itibaren Güneydoğu Anadolu'ya üşüşmüşlerdir. İtalyan ve İspanyol Katolik misyonerleri, önce Urfa ve Mardin'e daha sonra Malatya, Harput ve Van taraflarına yönelmişlerdir. İngiliz ve Amerikan misyonerleri ise Hakkari, Şemdinli taraflarında Nasturiler üzerinde yoğunlaşmışlardır..
Misyonerlerin bölgedeki Hıristiyanları koruyup kollayarak Müslümanlara karşı kışkırtmaları sonunda on dokuzuncu yüzyılda bölgedeki Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında çatışmalar yaşanmaya başlamıştır. Örneğin 1840'larda bölgedeki Hıristiyan Nasturilerle, Müslüman-Kürt Bedirhaniler arasında kanlı çatışmalar yaşanmıştır. Bölgedeki misyonerlerden W. F. Ainsworth, 1842'de Londra'da yayınladığı "Anadolu'da, Mezopotamya'da, Geldani Ülkesinde ve Ermenistan'da Geziler ve Araştırmalar" adlı kitabında Hıristiyan Nasturileri Müslümanlara karşı biraz fazla kışkırttıklarını itiraf etmiştir..
Misyonerler zaman içinde, bölgedeki Kürtlerle de ilgilenmeye başlamışlar, bu amaçla Güneydoğu Anadolu' daki Kürt aşiret reisleriyle ilişki kurmuşlardır. En yakın ilişki kurdukları Kürt aşiret reislerinin başında Bedirhan Aşiretinin lideri Cizreli Bedirhan vardır. 1840'larda bölgeye gelen bütün misyonerler onun konağına uğramış, çok iyi ağırlanmış ve yazdıkları kitaplarda ondan övgü ile bahsetmişlerdir...
1850'lerden sonra Kürt bölgelerinde Amerikalılar ve Fransızlar da görülmeye başlanmıştır. Fransa'da kurulan "Kürt Enstitüleri" ve "Kürdoloji bölümleri", Kürt ulusu yaratmak için çok uğraşmıştır. Amerika ise bu bölgeye misyonerleri aracılığıyla girmiştir. 1890 tarihli bir ABD istihbarat raporuna göre, ABD, Kürt bölgelerinde 1850'den başlayarak 118 kilise kurmuştur. Bu kiliselerde 891 misyoner ve 118.799 yardımcı personel çalışmıştır. Ayrıca ABD, bölgede 64 ilkokul ve 44 orta dereceli okul açmıştır. ABD bölgede Keldaniler, Nasturiler, Asuriler ve Ermeniler gibi Hıristiyan unsurlarla diyalog kurmuştur. Bu diyalog önceleri bölgedeki Kürt aşiretlerinin tepkisini çekmiştir. ABD, I. Dünya Savaşı sonrasında Anadolu'nun parçalanması sürecinde Doğu Anadolu'da bir Kürt devleti kurdurmak isteyen Batılı gruba dahil olmuştur...
1842'deki Bedirhan Ayaklanması ile, 1855'deki Yezdan Şer Ayaklanması'na İngiltere ilgi göstermediği gibi, bastırılmasını da memnunlukla karşılamıştır. Çünkü İngiltere ve Fransa o günlerde kendi çıkarları açısından "Güçsüz Osmanlı"nın yıkılmasından çok, bu güçsüz haliyle bir süre daha ayakta kalmasından yanadır. Ne zaman ki artık Osmanlı'nın hiçbir şekilde ayakta kalamayacağı anlaşıldı ; o zaman Osmanlı'yı bir an önce parçalayıp mirasını ele geçirmek isteyen emperyalist ülkeler, Kürtler dahil her türlü etnik unsuru Osmanlı'ya karşı kışkırtıp ayaklandırmışlardır ki bu süreç, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve sonrasındaki Berlin Antlaşması ile başlamıştır..
1878'de Musul ve çevresinde, Şeyh Ubeydullah'ın önderlik ettiği ayaklanma, emperyalistlerin desteklediği ilk Kürt ayaklanmasıdır.. Bu ayaklanma sırasında Urmiye'de bir konferans düzenlenmiştir. Konferansta ; ayaklanmanın başarılı olması halinde neler yapılacağı, Kürt aşiretlerinin Hıristiyanlara nasıl davranacağı ve Ermeni-Kürt ilişkilerinin nasıl olacağı tartışılmıştır.Bu konferans, Kürtlerin Hıristiyan düşmanlığı yapmayacakları konusunda emperyalistleri ikna etme çabalarının bir ürünüdür.. Konferansa Amerikalı misyonerler, Nasturi Metropoliti, Ermeni Simon Ağa ve Şeyh Ubeydullah katılmıştır.. İngiliz Konsolosu General Abbot da izleyeciler arasındadır.
Böylece emperyalizm, "Kürtleri ehlileştirerek kullanmanın" ilk adımını da atmıştır.. Kürtleri kullanmaya karar veren emperyalist ülkeler de Avrupa'da eğitim gören Kürtleri ajanlaştırmaya başlamışlardır. Bu aşiret ajanları ve onların çocukları, ileride kurulacak Kürdistan'ın "Prensi" olacaklarını hayal etmeye başlamışlardır !..
I. Dünya Savaşı'na doğru Almanlar da Kürtlerle ilgilenmeye başlamışlardır. Kürtleri "Ari Irk"ın temeli sanan Almanlar, bir ara köklerinin Kürtlere dayandığını düşünerek araştırmalar yapmışlardır !.. Bu nedenle olsa gerek, o yıllarda çıkan "Kürdistan" adlı bir derginin finansmanını da Almanlar üstlenmişlerdir...
Kürtleri en uzun süre ve en etkili biçimde kullanan ise İngiliz emperyalizmidir. 1800'lerin başlarında İngilizler "Doğu Hindistan Kumpanyası"nın Bağdat'da bir şube açmasıyla birlikte Orta Doğu'ya girmişlerdir. Kürt aşiret reisleri ile ilk görüşmeler Süleymaniye, Erbil ve Musul'da gerçekleştirmiştir.. İngilizler Kürtleri kışkırtmak için 1800'lerden sonra subayları, 1900'lerden sonra ise albayları görevlendirmiştir. 1900'lerin başlarında Irak'ta, Suriye'de ve Türkiye'de Kürtçe bilen çok sayıda İngiliz ajanı, Kürtleri ayaklandırmak için çaba sarf etmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında Anadolu ve civarında patlak veren Kürt isyanlarının neredeyse tamamında İngiliz parmağı vardır.
Gelelim Rusya'ya... Kafkaslar'dan güneye, Basra Körfezine kadar ilerlemeyi amaçlayan Rusya, 1830' lardan itibaren Kürtlerle ilgilenmeye başlamıştır. Bazı Kürt aşiretleri 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Rusya'nın yanında yer almışlardır. Bu, Kürt aşiretlerinin "emperyalizm" ile ilk işbirliğidir..
1910'larda Diyarbakır, Harput ve Musul'da açtığı konsolosluklar aracılığıyla Kürtler ve Ermeniler üzerinde söz sahibi olmak isteyen Rusya ; 1914'de Bitlis'te gerçekleşen Molla Selim Ayaklanmasını da düzenlemiştir...
Tam I. Dünya Savaşı arifesinde gerçekleşen bu ayaklanmaya, Rusya büyük miktarlarda silah ve para yardımı yapmıştır. Kürt aşiretlerinden beklenen desteği göremeyen ayaklanma bastırılınca, Molla Selim, Bitlis Rus Konsolosluğuna sığınmıştır !...
I. Dünya Savaşı sırasında Ermeniler açık bir biçimde Rusların yanında yer almış, Türklerle savaşmışlardır. Dersim ve Elazığ'daki bazı Kürt aşiretleri de Rusların safına geçmiştir. Bu aşiretler o güne kadar Ermenilerle hiç karşı karşıya gelmediklerinden, bu savaşta yan yana Rusların tarafında Türkiye'ye karşı savaşmışlardır... 1917 Bolşevik Devrimi ile Çarlık Rusya'sı yıkılınca, Ermenilerle Kürtler birbirine düşmüştür. Rus ordusundaki Ermeni ve Kürt tümenleri arasında çatışmalar yaşanmıştır. Bu çatışmalarda Rusya Ermenileri desteklemiş, güneydeki İngiliz ordusuyla da bağlantı kuramayan Kürt tümenleri, çaresiz Osmanlı'ya sığınmıştır...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder