11 Nisan 2013 Perşembe

350 ) HEYET-İ NASİHA !...



   30 Ekim 1918'de, Birinci Dünya Savaşı'nı bitiren Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış, Osmanlı Devleti'nin savaşı kaybettiği resmen belgelenmişti. 
   İngilizler hemen Musul'u, Fransızlar da Doğu Trakya'yı işgal ettiler. Antlaşma imzalanalı daha 14 gün olmuştu ki, 13 Kasım 1918'de ; İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan karma donanma İstanbul'a merasimle girdi ve İstanbul'u fiilen işgal etti..
   20 Kasım 1918'de Türk donanması İstanbul ve İzmit'de gözaltına alındı, etkisizleştirildi. 
   İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiserliği Müsteşarı Hohler, Londra'ya gönderdiği raporda "İstanbul'un Türkler tarafından yönetilmesine son vermek için, şimdiki şartlardan yararlanılmazsa çok yazık olacak" diyordu. 
   6 Aralık'ta İngilizler Kilis'i, 11 Aralık'ta Fransızlar Hatay-Dörtyol'u işgal ettiler. 18 Ocak 1919'da Birinci Dünya Savaşı'nın galipleri Paris'te toplanıp Osmanlı Devleti'nin parçalanma haritasını görüşmeye başladılar.
   19 Ocak 1919'da İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb, Londra'ya gönderdiği raporunda, "... Görünürde ülkeyi işgal etmediğimiz halde şimdi valileri atıyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz. Polisleri yönetiyor, basınlarını denetliyoruz... Politikamız süngünün keskin ucuna dayanır... Bildiğiniz gibi Padişah bizi buraya yerleştirmeyi diliyor.." diyordu.



   12 Şubat 1919'da İstanbul'a gelen Fransız General F. D'Esperey, büyük bir törenle karşılandı ve sanki İstanbul'un fatihiymiş gibi, beyaz bir atın üzerinde Galata'dan Beyoğlu'na nümayişlerle gitti.. 
   İşte böyle bir ortamda istifa eden Tevfik Paşa'nın yerine 4 Mart 1919'da sadrazamlığa Damat Ferid getirildi. Göreve gelir gelmez, 9 Mart'da, Amiral Webb'i (aşağıda sağda ) ziyaret eden Damad Ferid yaptığı açıklamada, "Padişah ve ben, Allah'tan sonra ümidimizi İngilizlere bağladık," dedi.. Hemen ertesi gün, eski sadrazamlardan Said Halim Paşa, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi ve birçok İttihat Terakki lideri tutuklandı ve Bekirağa tutukevine gönderildi..

  

   Olan bitenler, Anadolu'da, Ege'de ve Trakya'da acıyla, üzüntüyle izleniyordu. 13 Mart 1919'da İzmir'de Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kongresi toplandı, üç gün sürdü ve "herhangi bir saldırıya silahla karşı konulması" kararı alındı.
   30 Mart 1919'da Damat Ferid, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe'u ziyaret etti ve "Padişahımızın izlediği gaye, Osmanlı hükumetini İngiliz devletine mutlak teslimiyetle bağlamaktır" dedi.
   12-13 Nisan 1919'da İngilizler Kars'ı işgal ettiler. 
   18 Ocak 1919'dan beri çalışmalarını sürdüren Paris Konferansı'nda Yunan Başbakanı Venizelos etkin çalışmalar yapıyordu. Oradan gelen haberler hiç de iç açıcı değildi... Yakında İzmir'in işgal edileceği söylentileri dolaşıyordu..
   Anadolu'da ve Trakya'da yandaş değil, ama halkın içinde olan aydınlar bu duruma karşı çıkıyor, halkı uyarıyorlardı. Anadolu'daki bu kıpırdanışlar hükumeti rahatsız ediyordu.
   İşte böyle bir ortamda, halkı aydınlatmak için, 4 Nisan 1919'da hükumet tarafından "Heyet-i Nasiha"lar kuruldu..
   Bugünkü dilde "öğüt kurulu" anlamına gelen heyetler ; halka öğüt vermek, yol göstermek amacıyla iki ayrı kurul olarak oluşturuldu. Ege bölgesine gidecek kurulun ( en yukarıdaki fotoğraf ) başına Şehzade Abdürrahim Efendi, Trakya'ya gidecek kurulun başına da Şehzade Cemalettin Efendi getirildi. 
   Damat Ferid, 5 Nisan'da Amiral Webb'i ziyaret ederek kurulun yapacağı görevler konusunda bilgi verdi. Ayrıca kurullarda İngiliz subaylarının da bulunmasını istedi. İngilizler bu öneriye sıcak bakmadılar.
   Yandaş gazeteler yazılar yayınlıyordu. 14 Nisan 1919 tarihli Sabah Gazetesi "Anadolu'ya nasihat heyetleri gönderilmesi, dışarıda lehimize bir durum yaratıyor" diye yazdı.. 
   18 Nisan'da İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey, "Heyet-i Nasihaların amacı, Osmanlı milletleri arasındaki barışı sağlamaktır" diye açıklama yaptı. 
   Şehzade Abdurrahim Efendi başkanlığındaki birinci kurul 16 Nisan 1919'da İstanbul'dan hareket etti, 20 Nisan'da Bursa'da toplantı yaptı. Oradan Balıkesir, Manisa, Uşak, İzmir, Aydın, Burdur, Isparta, Antalya ve Konya'ya gidildi. 
   "Öğüt Kurulu" hükumet konağı önünde toplanan halka önce padişahın bildirisini okuyordu. Bu bildiride padişah, asayişin korunmasını ve hükumete itaat edilmesini istiyordu. Ayrıca, heyetteki bir paşa veya yüksek dereceli bir bürokrat konuşuyordu.
   Her kentte kurul şerefine ziyafetler veriliyordu. 26 Nisan'da kurulun İzmir'e gidişi büyük bir gösteriye dönüştü. Oysa bu gösteriden, sadece 19 gün sonra İzmir, Yunan silahlı güçleri tarafından işgal edilecekti !.. 
   29 Nisan günü Aydın'a giden öğüt kuruluna, Aydın'daki Kuvayı Milliyeci din adamları "Nasihata ihtiyacımız yok" diye gelenlere karşı çıktılar. 
   Şehzade Cemalettin Efendi başkanlığındaki ikinci kurul, 28 Nisan'da Trakya'ya hareket etti. Aynı usullerle kentleri ziyaret ederek çalışmalarını sürdürdü. 
   Heyetlerin en temel gündem maddesi halkı yatıştırmak idi. Heyetler halka "barışın ancak koşulsuz teslim ve düşmanı kızdırmamakla sağlanacağını" anlatmakla görevlendirilmişlerdi. Bu temel düşünce aslında Padişah Vahdeddin ve Damat Ferid'in düşüncesiydi. 
   
   İşte 94 yıl önce, ve yine nisan ayında kurulan Heyet-i Nasiha'nın nitelikleri bunlardı.. 2013 Nisan ayında kurulan Akil Adamlar ile paralellik kurulabilir mi, onu ancak siz okurlar ve tarih saptayabilecek...

KAYNAKÇA : 
Salahi R. Sonyel, "Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdeddin ve Kurtuluş Savaşı" , s.10 ve 12 ;  Hadisat Gazetesi, 12 Mart 1919 tarihli sayısı ; Alev Coşkun, "Nasihat Heyeti" yazısı...  
      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder