20 Nisan 2013 Cumartesi
353 ) İSTANBUL'DA CARBONARİ ( KÖMÜRCÜ ) ÖRGÜTLENMESİ..
İtalya'da 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkan Carbonari Cemiyeti, Yahudilik ve Masonlukla bağlantılıydı. Esas amacı Kiliseyi yıkmak ve din aleyhtarı bir düzen kurmaktı. Bu cemiyet Milano, Londra ve Berlin'de bulunan bazı Yahudi bankacılardan büyük mali destek gördü.
Masonlar,Fransız İhtilali'nin etkileriyle ortaya çıkan 1820 İtalyan İhtilali'ne aktif destek vermişlerdi. İhtilal fikirlerinin liderliğini yapan mason teşkilatı, Carbonarilere para yardımında da bulunmuştu.. ( Max Isaac Dimont, "Jewish God and History" )
Carbonari örgütlenmesinde örgüt elemanları kesirli sayılarla kodlanıyordu. Her hücreye ve her hücredeki her üyeye birer sayı verilmekteydi. Böylece hücre numarası kesirin bölünen sayısını, üye numarası da bölen sayısını oluşturuyordu. Örnek olarak, 7. hücrenin 4. üyesi, 7/4 olarak bilinmekteydi. Kurucu üye 1/1 numaralı üye idi. ( İbrahim Temo, "İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Teşekkülü ve Hidemat-ı Vataniye ve İnkilap-ı Milliyeye Dair Hatıram", s.75 )
Carbonariliğin en büyük önemi, gençliğin bir siyasal güç haline getirilmesiydi. Hem Avrupa'da ve hem Türkiye'de, özellikle eğitimli gençliği bu akım harekete geçirdi. "Jeune Europe-Jeune Turc" gibi akımları bu hareket başlattı. Avrupa'da bastırılan bu hareketlerin önderlerinden bazıları Türkiye'ye kaçtı. Bu gelenler, İstanbul'dakileri "devşirdiler". İstanbul'da "Courrier d'Orient" adında bir gazete çıkarmaya başladılar.1869 yılında Mustafa Celalettin'in ( Konstantny Borzecki ) Fransızca kaleme aldığı "Les Turcs Anciens et Modernes" ( Eski ve Yeni Türkler ) adlı eseri de bu gazetenin matbaasında basılmıştı. Ayrıca Şinasi'nin gazete kurmasına da yardımcı olmuşlardı. "Tasvir-i Efkar"ın çıkartılmasında Courrier d'Orient Gazetesinin sahibi Jean Pietri teknik yardım vermişti.
Paris'teki Şinasi ile diğer Yahudi ve Mason çevrelerinin yazıları, Beyoğlu'nda Fransızca olarak yayınlanan Courrier d'Orient gazetesinde, yabancı basından alıntı yapılmış gibi imzasız yayımlanıyordu. Bu yazıları, bu gazeteden aktaran Namık Kemal de, yabancı kaynaklı yazı olarak, aynen Tasvir-i Efkar'da yayımlıyordu. Yabancı postalarının ve muhabirlerinin dokunulmazlığı bu nedenle çok işlerine yarıyordu.
1876'da İstanbul'da yayımlanan gazetelerin ancak 7'si Türkçe idi. Buna karşın; 9 Rumca, 9 Ermenice, 7 Fransızca, 3 Bulgarca, 2 İngilizce, 2 İbranice, 1 Almanca, 1 de Arapça gazete yayımlanıyordu..
1876 tarihinden itibaren Courrier d'Orient'de geniş bir anayasa tartışması başlatıldı. Bu yazılarda Osmanlı Devleti'nde bir anayasal rejim (meşrutiyet) uygulanabileceği belirtiliyordu. Yazıları yurt dışındaki aydın çevrelerin kaleme aldığı sanılıyordu. Oysa gerçek yazarlar Şinasi ve diğer Yahudi oryantalistlerdi.
Avrupa'dan kaçarak Türkiye'ye gelen Carbonari önderlerinden Jean Pietri ile Şinasi'nin Paris'te temas kurduğu biliniyor. Courrier d'Orient gazetesini çıkartan Pietri, hareketin İstanbul'daki önderi durumundadır..
"Namık Kemal ve arkadaşları bu sırada İstanbul'da Courrier d'Orient gazetesini çıkartan Jean Pietri ile işbirliği yapıyorlardı. Her iki gazetenin matbaası muhaliflerin toplantı yeriydi." ( Ebüzziya Tevfik, "Yeni Osmanlılar Tarihi" s.60 )
Namık Kemal şöyle anlatıyor : "Geçen gün Jean Pietri ile meşrutiyeti konuştuk. Herif iki saat söyledi. Nihayet meşrutiyetin bizde de yürütülebileceğine beni inandırdı.." (Mithat Cemal Kuntay, "Namık Kemal", c.2, s. 87)
Şinasi ile yaptığı bir saatlik sohbet sonrası Divan Edebiyatı'ndan vazgeçerek Modern Türk Edebiyatı'na yönelen Namık Kemal, Pietri ile yaptığı iki saatlik görüşme sonrası da meşrutiyet taraftarı olmuştur !..
Türkiye'ye gelip Yeni Osmanlılara akıl hocalığı yapan tek isim Jean Pietri değildir. Bu dönemde çok sayıda Avrupalı mason ve Yahudi dönmesi, görünürde oryantalist olarak, gerçekte ise ihtilal fikirlerini aşılamak üzere Türkiye'ye gelmiştir. Bu isimler, özellikle Bektaşi ve mason paşaların konaklarında misafir edilmiştir. Bu paşaların çoğunluğu da Yahudi dönmesidir. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse ; ilk Türkçülerden, Yahudi dönmesi Ahmet Vefik Paşa'nın konağı bunlardan birisidir :
"Ahmet Vefik Paşa'nın konağı, özellikle batılı ilim adamlarının uğrak yeri idi. Paşa'nın daha Paris sefirliği sırasında dönemin ünlü siyasetçileri, edipleri ve müşterikleri ile tanışarak, sefarethanede bunlarla yaptığı toplantılar çok meşhur olmuştur. Bu toplantılara Ernest Renan, Jules Favre, Theires, Alexander Dumas Fils ve Barbier de Maynard gibi şöhretli isimler katılıyordu."
(Abdülhak Şinasi Hisar,"Geçmiş Zaman Fıkraları", s.154 )
Devrin önemli Bektaşilerinden biri olan Abdüllatif Suphi Paşa (yukarıda sağda) yanına dostlarını alarak sık sık Ahmet Vefik Paşa'nın (yukarıda solda) konağına gitmekteydi.
Bektaşilerin gizli toplantıları genellikle Ayetullah Bey'in babası Abdüllatif Paşa ve dedesi Abdurrahman Sami Paşa'nın konağında yapılıyordu. Toplantılarda Namık Kemal ve diğer muhalifler fikir olarak besleniyordu. Bu konaklar Doğu ve Batının en tanınmış ilim ve sanat adamlarının toplandıkları yer olması sebebiyle birer ilim akademisi sayılacak durumda idi. Buralarda ilim ve sanatla ilgili düzenlenen açık oturum ve toplantıları Sami Paşa yönetiyordu. Bu sebeple konaklar adeta üniversite halini almıştı. Alman Şarkiyatçısı Andreas David Mortmann da Paşa'nın ziyaretçilerindendi.
(Baki Öz,"İttihat-Terakki ve Bektaşiler", s.42) ( Ebüzziya Tevfik,"Yeni Osmanlılar Tarihi",s.75-76)
Yeni Osmanlıların çoğu bu iki konağın müdavimleri oldukları gibi, kurucular arasında bulunan Ayetullah Bey, Sami Paşa'nın torunu ve Suphi Paşa'nın büyük oğludur. Bu gençlere ihtilalci fikirleri aşılayan, Common İhtilali'nden sonra Fransa'dan kaçarak İstanbul'a gelen Fabre idi. İstanbul'a geldikten sonra Hakkı Efendi adını alan bu zatı, Sami Paşa himayesine almış, Paşa'nın konağında Fransızca hocası olarak ikamete başlamıştı. (Metin Kayahan Özgül,"Yenişehirli Avni", s.44)
Sami Paşa konağının müdavimleri arasında Osman Nevres, Kazım Paşa, Süleyman Hüsnü Paşa, Ali Suavi de vardır. Sami Paşa, himayesine aldığı Ali Suavi'ye konağında bir oda tahsis etmiş, hatta Ali Suavi Avrupa'ya kaçıp geldikten sonra bile, Sami ve Suphi paşaların konaklarına devam etmiştir.
(Metin Kayahan Özgül,"Osman Nevres Hayatı ve Eserleri",s.30,45) (Metin Kayahan Özgül,"Hersekli Arif Hikmet", s.15) (Fethi Tevetoğlu,"Süleyman Paşa", s.6-7) (Hüseyin Çelik,"Ali Suavi",s.5)
19. yüzyılda, devlet adamları ve varlıklı kimselerin konaklarında yapılan ilmi ve edebi toplantıların, bu dönem fikir hayatı üzerinde büyük etkisi olmuştur. Kaynaklarda, bu toplantılar için "Encümen-i Daniş", "Akademi" gibi ifadeler kullanılmaktadır.. Bu toplantıların en fazla yapıldığı ve rağbet gördüğü dönem, Abdülaziz'in saltanatı zamanı olan 1861-1876 dönemidir..
Abdurrahman Sami Paşa
(İlhami Yangın, "İhtilal Tüccarları" adlı kitaptan paylaştım.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder