Osmanlı İktisat Anlayışı:
Osmanlı ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı idi. Bu nedenle iktisat anlayışı toprağın iyi değerlendirilmesi, boş bırakılmaması ve iyi vergilendirilmesi anlayışına dayanıyordu. Sınırların genişlemesi sonucu ticaret faaliyetleri Osmanlı iktisat anlayışına yeni bir değişiklik getirdi. Ticari faaliyetler Osmanlı fetihlerini de yönlendirdi. Amasra, Trabzon ve Kırım'ın fethiyle İpek Yolu, Mısır'ın fethiyle Baharat Yolu Osmanlı İmparatorluğu'nun kontrolüne geçti.
Siyasi ve askeri yönlerden güçlü olmanın yanında ekonomik yönden de güçlü olmak hedeflendi. Osmanlı Devleti'nin amacı; ekonomik yönden Avrupa'yı kendine bağımlı hale getirmekti.
Osmanlı Devleti'nde tüm iktisadi faaliyetler halkın sıkıntıya düşmeden yaşamasını sağlamak amacıyla düzenlenmişti. Bu anlayışın sonucu olarak üretim faaliyetleri ihtiyaç duyulan oranda gerçekleştiriliyordu. Üretimin ihtiyacı karşılamaması halinde satın alma yoluna gidiliyordu. Devlet, ihtiyaçların karşılanması için gerekli koşulları hazırlamış ve üretimin sürekliliğini sağlamak için tedbirler almıştır.
Osmanlı Devleti, 18. yüzyıla kadar kendisine yeterli ekonomik bir yapıya sahipti. Ancak, dünya ticaret yollarının uzağında kalması ve dış ticaretin yabancıların eline geçmesi Osmanlı ekonomisini olumsuz yönden etkilemiştir.
19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin Avrupa ile ekonomik ilişkilerinin artmasına rağmen Avrupa devletlerinin çoğunun kapitülasyonlardan yararlanması Türk dünyasını olumsuz yönde etkilemiştir. Osmanlı Devleti giderek Avrupa devletlerinin açık pazarı haline gelmiştir.
Osmanlı’da Ekonomik Faaliyetler
Osmanlı tarihinde ilk para Osman Bey zamanında bastırıldı, ilk gümüş akçe Orhan Bey, ilk altın para Fatih Sultan Mehmet tarafından bastırıldı. Bu arada Osmanlı parasının yanı sıra yabancı altın ve gümüş paralar da kullanılmıştır. Bunun nedeni ise, Osmanlı ülkesinde altın ve gümüş madenlerinin az bulunmasıydı. XV. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti çok zenginleşmişti.
Yavuz dönemindeki İran ve Mısır seferleri de maliyeyi güçlendirdi. XVI. yüzyılda savaş ganimetlerinden ve yabancı devletlerden alınan vergiler artış gösterdi.
Kanuni devrinde ise gelirler arttığı gibi, masraflar da çoğaldı. Coğrafi Keşifler sonunda Avrupa'dan gelen çok miktarda altın ve gümüşün Osmanlı topraklarına girmesi, Akdeniz havzasındaki hızlı nüfus artışı, Avrupalıların ticaret faaliyetlerini genişletmesi XVI. yüzyıl sonlarında Osmanlı parasının değer kaybetmesine neden olmuştur.
Fiyat artışlarının iç ve dış nedenleri vardır, iç nedenler:
Savaşların uzun sürmesi
Köylülerin topraklarını terk etmesi
Tımar sisteminin bozulması ve bunların sonucunda üretimin tüketimi karşılamamasıdır.
Bu gelişmeler paranın satın alma gücünü azaltmış ve enflasyonun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Fiyatların artmasının bir başka nedeni de, devletin yasaklamasına rağmen kaçak yollardan Avrupa ülkelerine mal satılması olmuştur.
Fiyat artışlarını engellemek için devlet bazı önlemler almıştır:
Ham gümüşün kullanımı sınırlandırılmış ve dışarı çıkışı yasaklanmıştır.
Yeni paraların piyasaya çıkması üzerine eski paralar ve gümüşler toplanmıştır.
Sahte para basımı engellenmeye çalışılmıştır.
Sarraflara işleyebilecekleri kadar gümüş verilmiştir.
Ancak bu tedbirler sonucunda da istenilen sonuçlar alınamamıştır. Osmanlı parası 1580'lerden itibaren büyük bir değer kaybına uğramış ve ilk para düzeltmesi yapılmıştır.
Osmanlı Devleti'nin Gelirleri
Müslüman çiftçilerden alman öşür ve hayvan vergisi (Ağnam)
Hıristiyan ve Musevilerden alınan haraç ve cizye,
Savaşlarda elde edilen ganimetlerin beşte biri
Gümrük, maden, orman ve tuzlaların gelirleri
Bağlı beyliklerin yolladıkları vergiler ve hediyeler
Müsadereden elde edilen gelirler.
Bu gelirler genellikle şu şekilde sarf edilmiştir:
Devlet personeline, kapıkulu askerlerine, ulufelilere ve emeklilere verilen maaşlar.
Ulemaya ve kadılara verilen maaşlar.
Ordunun ve donanmanın teçhizatına yapılan harcamalar.
Bayındırlık hizmetlerine yapılan masraflar.
Yeniçerilere dağıtılan cülus bahşişleri.
19. Yüzyıl Sonrası Osmanlı Ekonomisi
Mali durumun ıslah edilmesi için Maliye Nazırlığı kuruldu. Herkesin gelirine göre vergi ödemesi kabul edildi, iltizam yoluyla aşar toplanması kaldırılarak maliye memurları tarafından toplanmaya başlandı. Gayrimüslim halktan alınan cizye vergisinin ayarlanması ve toplanması patrikhanelere bırakıldı. Ancak iyi bir sonuç alınamadığı için eski usule dönüldü. 1858 yılında çıkarılan Arazi Kanunnamesi ile özel mülkiyet pekiştirildi ve kişilerin özel mülkiyetindeki topraklar güvence altına alındı. Bu nedenle Tapu Nizamnamesi çıkarıldı. Toprak üzerinden alınan vergiler kaldırılarak yerine ürünün % 10'u oranında aşar vergisi alınmıştır.
19. yüzyılda hayvancılık açısından önemli olan Balkanlar, Avrupa'nın ihtiyaçlarını karşılamıştır.
18. yüzyılda Avrupa'da meydana gelen Sanayi inkılâbı Osmanlı Devleti'ni çok etkiledi. Osmanlı lonca düzeni önemli ölçüde çöküntüye uğramıştır.
1820'lerden sonra Avrupa mallarının Osmanlı pazarlarını istila etmesi üzerine ilk tedbirler devlet tarafından alınmıştır. Bu tedbirler şunlardır:
Yeni teknolojiden faydalanarak fabrika diye isimlendirilen büyük imalathaneler açılmıştır. (1840'ta açılan Hereke Dokuma Fabrikası, Bakırköy bez Fabrikası gibi).
1860 -1873 yılları arasında faaliyet gösteren Islâh-ı Sanayi Komisyonu sanayi alanında faaliyet gösteren esnafın canlandırılmasına çalışmıştır. Bunun sonucunda birçok kişinin sermayesiyle sanayi şirketleri kurulmuştur.
Avrupa mallarının pazarlanması ve hammadde ticaretinin yoğunluk kazanması üzerine Avrupa ekonomisinin bir parçası haline gelebilmek için Osmanlı Devleti ulaşıma önem vermiştir. Avrupa'da kullanımından kısa bir süre sonra demiryolu çalışmaları Osmanlı ülkesine girmiştir, ilk olarak çalışmalar Aydın - Turgutlu hattında başlatılmıştır.
Tanzimat Dönemi'nde ticaret ilişkilerinin değişmesi üzerine kademeli olarak iç gümrükler 1874 yılma kadar kaldırılmıştır. Balta Limanı Antlaşması'ndan sonra ticaret sözleşmeleri Osmanlı Devleti'nin ve tüccarlarının aleyhine dönmüştür. 19. yüzyılda İzmir Limanı Anadolu'nun ihracatının gerçekleştirilmesinde önemli rol oynamıştır.
iç piyasada Avrupa mallarıyla rekabet edemeyen Osmanlı Devleti'nde tarım ürünleri ihraç malları haline geldi. Balta Limanı Antlaşmasından sonra bağımsız dış ticaret politikası izleyemeyen Osmanlı Devleti'ne Avrupalı devletler her krizde vergileri düşürtmüşlerdir.
Tanzimat Dönemi'nde Osmanlı Devleti, 1847'de Bank-ı Der saâdet adıyla ilk bankayı kurdu. Ancak bu banka Kırım Savaşı'ndan önce iflas etti. Bu gelişme üzerine İngiliz teşebbüsü olan Bank-ı Osmanî faaliyete geçti (1856). Bu bankaya para basma yetkisi verildi. Böylece banka hem devlet bankası, hem de ticaret bankası özelliği taşıyordu. Mithat Paşa'nın girişimleriyle çiftçilere kredi vermek için Memleket Sandıkları kuruldu. 1872'den sonra bankacılık yaygınlaştı. Tarımın geliştirilmesi için 1863'te Ziraat Bankası kurularak çiftçilere kredi sağlanmıştır.
19. yüzyılda Osmanlı ekonomisi iyice bozuldu. Bu nedenle devlet para ayarlaması yaptı ve kağıt para çıkararak iç borçlanma yoluna gitti. Galata bankerlerinden kısa vadeli borçlar alındı. 1854 yılında İngiltere’den ilk defa borç para alınarak dış borçlanma süreci başlamıştır.
19. yüzyılda kapitülasyonlara dayanarak Avrupalı devletler Osmanlı ülkesinde şirketler ve bankalar kurdular. Yol, köprü, liman, demiryolu, tünel, tramvay, elektrik, havagazı gibi işletmelerin yapımı yabancı şirketler arasında paylaşılmıştır.
Yerli mallar ağır bir darbe yedi. Yerli sanayi zayıfladı. Bu yüzyılda başlıca sanayi kuruluşları cam, tuğla, çini, deri, halı, kiremit, pamuklu kumaş ve kağıt fabrikalarından ibaretti.
Osmanlı'da Vergiler:
Osmanlı maliyesinin muhtelif gelir kaynaklan vardı. Bunların başında halktan alınan vergiler geliyordu. Osmanlılarda Şer'i ve Örfi olmak üzere iki türlü vergi vardı.
Şer'i Vergiler:
Öşür: Genel anlamıyla toprak ürünlerinden devlet adına Müslümanlardan alınan onda bir vergidir. Bu vergi toprağın verim kabiliyetine göre değişiklik gösterirdi.
Haraç: Müslüman olmayan halktan alınan vergidir. Harac-ı Mukassem, Harac-ı Muvazzaf olmak üzere ikiye ayrılırdı.
Cizye: Müslüman olmayan halktan alınan baş vergisi sağlık vergisidir. Bu vergi çocuk, kadın ve yaşlılardan alınmazdı.
Zekat: Müslümanların zengin olanlarından kırkta bir oranında alınırdı. Zekat değişik zamanlarda değişik şekillerde alınırdı. Bazen doğrudan ihtiyaç sahiplerine zenginler tarafından verilir, bazen de devlet tarafından toplanırdı.
Örfi Vergiler:
Çift-Bozan: Toprağını terk edenlerden Tımarlı Sipahi tarafından alınırdı. Bir nevi tazminattır.
Resm-i Çift: Müslüman halktan, tasarruf etmiş olduğu tam veya yarım çiftlik yer karşılığı olarak alınırdı. Çiftlik, iki öküzlük yerdir. Çift resminin miktarı alındığı yere göre değişirdi.
Resm-i Zaman: Kendisine tımar verilen sipahi tarafından, tapuya verilmemiş olan araziyi tasarruf eden kimseden, dönüm başına alınan bir vergidir.
Resm-i Asiyab: Su veya yel ile çalışan un değirmenleri ile, zeytinyağı değirmenlerinden alınmaktadır. Sipahi tarafından ayni ve nakli olarak alınırdı.
Resm-i Arus: Sipahi tarafından tımarında bulunan kadınların evlenmeleri esnasında, kocalarından alınan bir vergidir. Bu vergi kadının dul, bakire, müslüman veya başka bir dinden olmasına göre değişmektedir.
Resm-i mücerred: Bekarlardan alınırdı.
Bennak Resmi: Evlilerden alınırdı. Mücerred ve bennak resimlerinden bir kimseni kurtulabilmesi için tam veya yarım çift tasarruf etmesi gerekirdi.
Resm-i İspenç: Gayri Müslim reayanın buluğa ermiş olan erkeklerinden alınırdı.Müslümanlardan alınan çift resminin karşılığıdır.
Adet-i Ağnam: Sipahi tarafından hayvan sayısına göre alınan bir vergidir.
Baclar ve Gümrük resimleri: Ticaret ile uğraşanlardan alınırdı.
Pençik Resmi: Savaşlarda ele geçirilen esirlerden, askerlikte kullanılmak üzere beşte birinin alınmasıdır. Esir sahiplerinden beşte bir olarak aynen alınan esirler, acemi oğlanı sayılarak, kendilerine ayrılan kışlalara giderdi.
Olağanüstü durumlarda avarız vergisi toplanırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder