Dünya’nın en yakın komşusu Mars, on yıllardır gök bilimcilerin sırlarını çözmeye çalıştığı gezegenlerin başında geliyor. Son 10 yıl içinde yapılan keşifler, gezegende bir zamanlar sıvı halde su olduğuna işaret ederken, Mars’ın antik zamanlarda tıpkı Dünya’ya benzediği görüşü de güçleniyor.
Yüzeyindeki Oppurtunity ve Curiosity keşif araçlarının yanı sıra, Mars Yörünge Kaşifi (MRO) uydusu tarafından gözlemlenen Mars, elde edilen son bulgularla bir zamanlar nasıl bir görünüme sahip olduğu hakkında bilim insanlarına ipucu veriyor.
MRO’un, Kızıl Gezegen’deki jeolojik yapıların yüksekliğine ait gönderdiği verileri değerlendiren ABD’lı yazılım mühendisi Kevin Gill, bilgisayar ortamında Mars’ın görüntüsünü oluşturdu.
Discovery News sitesine çalışması hakkında açıklama yapan Gill, “Dünya’ya ait benzer modeller yapıyordum. Mars’ta hayat olduğu izlenimi veren çizimlere rastladıktan sonra aynısını denemek istedim... Mars hakkında yeni bilgiler edinmek, yaratıcı olmak ve kullandığım yazılımı geliştirmek güzel bir şey” dedi.
DEV OKYANUSLAR VE NEHİRLER ORTAYA ÇIKTI
Gill, yaptığı çalışmada Mars’ın bir yüzünü tamamen farklı bir görünüme soktu. Dev okyanuslar ortaya çıkarken, 4 bin km’yi geçen uzunluğuyla Güneş Sistemi’ndeki en uzun vadileri içeren Vallis Marineris, okyanuslara açılan bir nehir haline geldi.
Mars’ın batı yarım küresindeki volkanik plato olan Tharsis Bulge’de bulunan ve uzunluğu Everest’in üç katı olan Olympus Mons, diğer yanardağlar Pavonis Mons, Ascraeus Mons ve Arsia Mons ile bulutlara yükselen bir görüntü oluşturdu.
Gill, yüksek rakımlı ekvatora yakın volkanik bölgede bitki örtüsünü az tutarken, daha alçak olan alanlara daha nemli ve yeşilliği bol bir görünüm kazandırdı. Mars’ın yüzde 95’i karbondioksitten oluşan ince atmosferi ise bulutlarla örtüldü.
CURIOSİTY TAHMİNLERİ DOĞRULUYOR
Mars’a Ağustos 2012’de iniş yapan keşif aracı Curiosity, Kızıl Gezegen’in bir zamanlar su akan nehirlerle kaplı olduğuna dair en büyük kanıta ulaşmıştı.
İniş yaptığı Gale Krateri’nde derinliği neredeyse 60 santimetre olan nehir yatağı keşfeden Curiosity, Mars’ın sadece kutup bölgelerinde buz halinde sıvı bulunmayabileceğini ortaya koydu. Kısa bir süre önce ise Oppurtunity keşif aracı Endeavour kraterinin kenarında geçmişte suyun etkisiyle oluşmuş minerallere rastladı.
Dahası, MRO’nun ve gemişteki uyduların Dünya’ya gönderdiği fotoğraflarda, Mars’ın yüzeyinde dev çukurlar ve nehir deltalarına benzeyen yapılar görüldü. Mars’ın kuzey yarımküresinde yer alan ve 4-5 km derinliğiyle gezegenin en alçak bölgesi olan Vastitas Borealis’te, bir zamanlar var olan okyanusun izlerini gösteren antik kıyı şeridi yer alıyor.
ATMOSFER DAHA KALINDI
Mars, mayetosfer tabakasını 4 milyar yıl önce kaybetti. Güneş fırtınaları, Mars atmosferini daha rahat etkisi altına alırken, manyetik alanının bulunmaması, kozmik fırtınalara karşı Kızıl Gezegen’i savunmasız bırakıyor. Bu bilgiler, Mars’ın uzun bir süredir Dünya gibi bir biyosfere sahip olmadığını gösteriyor.
Gill, Mars’ı renklendirirken bilimsel bulgulardan uzaklaştığını belirtti: “Gezegen bilimcisi değilim. Bu yüzden birçok tahminimi Dünya’daki coğrafi özelliklere göre yaptım. Ardından Mavi Bilye fotoğraflarıyla değerlendirme yaptım.”
Bir zamanlar gerçek olup olmadığı henüz bilinmese de, okyanuslara, bitki örtüsüne ve canlı bir atmosfere sahip olan bir Mars düşüncesi bugün hala heyecan verici.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder