3 Ocak 2013 Perşembe

Pasteur,Graham Bell,Atatürk,Halide Edip Adıvar,Florance Nightingale'in Hayatı 3.Sınıf

Atatürk'ün Hayatı (1881-1938)

1881’de Selanik’te doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Efendi’dir. Sırasıyla, Mahalle Mektebi, Şemsi Efendi Okulu, Selanik Mülkiye Rüştiyesi, Selanik Askeri Rüştiyesi, Selanik Askeri İdadisi, Harp Okulu ve Harp Akademisi’ne gitti. 1893 yılında Askeri Rüştiye’de okurken matematik öğretmeni tarafından adına “Kemal” ilave edilerek Mustafa Kemal adını aldı. 
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılınca Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma uyarınca vatan topraklarının işgalinin başlaması üzerine Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak milli mücadeleyi başlattı.
Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması ile Meclis ve Hükümet Başkanlığına seçildi. Sakarya Savaşı’nın kazanılmasının ardından, Gazilik unvanı ve Mareşallik rütbesi ile onurlandırıldı. Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923’de cumhuriyetin ilan edilmesi ile beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.
1934 yılında Gazi Mustafa Kemal’e meclis tarafından “Atatürk” soyadı verildi. Atatürk, gerçekleştirmiş olduğu inkılâplar ile Türkiye Cumhuriyeti’nin medeni ülkeler seviyesine çıkmasını sağladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.
Atatürk’ün hayatı, Türk milleti için adanmış, destansı bir yaşamdır.

Louis Pasteur
1822 yılında Fransa'nın Dura bölgesindeki Dole kasabasında dünyaya geldi.

1846′da Ecole Normale Superieur’ün fen bölümünü bitirdi. 1848 ‘de Strasbourg Fen Fakültesi’nde yardımcı profesörlüğe yükseltildi. 1854′te , Ecole Normale’de kurulmasını istediği araştırma laboratuarının yöneticiliğine getirildi. Bu laboratuarda, 1871′de şarbon, tavuk dışkısısı ve kuduz gibi virütik hastalıklar, bağışıklık mekanizması ve aşı hazırlama teknikleri üzerinde çalışmaya başlayan Pasteur, kuduz köpekler üzerindeki incelemelerini daha güvenli bir ortamda yapabilmek için 1885′te eski bir imparatorluk şatosunu amaca uygun olarak düzenleyerek, Pasteur Enstitüsü’nün çekirdeğini oluşturdu.
Fransız mikrobiyolog ve kimyager olan Louis Paseur fermantasyon üzerine çalıştığı sırada, mikropların kendiliğinden üremesinin söz konusu olmadığını göstermiştir. Baz içeceklerin uzun süre saklanmasını sağlamak üzere geliştirdiği yöntem "pastörizasyon" olarak bilinir. Şarbon ve üne kavuştuğu kuduz hastalığı aşısını bulmuştur.

Halide Edip Adıvar
Millî Edebiyat akımının ünlü kadın romancısıdır. 1901′de Üsküdar Ameri¬kan Kız Koleji’ni bitirdi. Çeşitli okullar¬da öğretmenlik yaptı. 1919′da İstanbul’un işgaline karşı düzenlenen mi¬tinglerde milliyetçi ve ateşli konuşma¬larıyla dikkat çekti. Daha sonra Ana¬dolu’ya geçip Millî Mücadele hareketine katıldı. Bir sü¬re Fransa ve İngiltere’de kaldı. Dönünce 1940′ta İstan¬bul Üniversitesi’nde Batı edebiyatı profesörü oldu. Bir süre milletvekilliği yaptı. 1964′te İstanbul’da öldü.
Sanatçının Bazı Eserleri
Roman: Raik’in Annesi, Seviye Talip, Handan, Yeni Tu¬ran, Son Eseri, Mev’ud Hüküm, Ateşten Gömlek, Kalp Ağrsı, Vurun Kahpeye, Zeyno’nun Oğlu, Sinekli Bak¬kal, Yolpalas Cinayeti, Tatarcık, Sonsuz Panayır, Döner Ayna, Âkile Hanım Sokağı, Sevda Sokağı, Çaresiz
Hikâye: Harap Mabetler, Dağa Çıkan Kurt, İzmir’den Bursa’ya, Kubbede Kalan Hoş Şada
Tiyatro: Kenan Çobanları, Maske ve Ruh
Anı: Mor Salkımlı Ev, Türk’ün Ateşle İmtihanı
İnceleme yazıları: İngiliz Edebiyatı I, Üniversite Kafa¬sı ve Tenkit, Edebiyatta Tercümenin Rolü, İngiliz Ede¬biyatı II, İngiliz Edebiyatı III, Hindistan’ın İçyüzü.

Florence Nightingale, (d. 12 Mayıs 1820 – ö. 13 Ağustos 1910). 
1820'de adını taşıyan İtalya/Floransa'da doğdu. Modern hemşireliğin kurucusudur.Florence Nightingale daha küçük yaşlarda hastanelerde hastalara yeterince ilgi gösterilmediğini düşünür ve bunu düzeltmek için hasta bakıcı olmak ister. Ailesi Nightingale'e izin vermez. Hasta bakıcıların hastalarla birlikte pis işler yaptıklarını söyler ve karşı çıkar. Çünkü o dönemlerde hasta bakıcılık hiç bir işi olmayan kızların yaptığı pis bir iştir. Ailesine ne kadar baskı yapsada kabul ettiremez ve ailesinden ayrılarak hastabakıcı olur. Hasta bakıcılığın kötü adını silmek ve bunu meslek haline getirmek ister. Bunu ülkenin bakanlarına kadar iletir fakat ülkenin başkanları buna izin vermez. Kırım savaşında yaralanan askerlerin iyileşmemesi ve ilaç yetersizliği yüzünden Nightingale'i ararlar ve bunu bir tek kendisinin düzeltebileceğini söyler böylece 1854 yılında Üsküdar'daki Selimiye Kışlası'nda, Kırım Savaşı sırasında yaralanan İngiliz askerlerinin tedavi ve bakımını yapmıştır. Ayrıca İtalyanca, Fransızca ve İngilizce öğrenmiştir. Savaşın zor koşullarında, gece gündüz demeden yaralılara baktığı için askerler ona Lambalı Kadın adını vermiştir.

Savaştan sonra Londra'da hemşirelik okulu açmıştır. 1907 yılında Liyakat Nişanı alan ilk kadın olmuştur. 1910 yılında ölmüştür. 1961 yılında, Türkiye'de, Şişli'de açılan ilk Yüksek Hemşirelik Okulu'na onun adı verilmiştir. (1989'da merkez olarak kurulan Florence Nightingale Hastanesi de denen binada şimdi şapka biçiminde camdan bir ek bina daha yapılacaktır.) Böylece dünya üzerinde ismini altın harflerle yazdıran ilk hemşire olmuştur. İstanbul'da onun adına bir özel hastane mevcuttur.

Alexander Graham Bell 
1876'da Telefonun icadı ile tanınan Alexander Graham Bell, 1847 de İskoçya’da Edinburgh da doğdu. Ontario’ya yerleşti, daha sonra Amerika’ya , ve Boston'a yerleşti. 

Aslında Graham Bell, sağırların sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Bunu başaramadı ama her gün yeni bir özelliğe kavuşan telefonla birbirinden kilometrelerce uzaktaki insanların birbirlerini duymalarını sağladı. Ünü kısa sürede yayılan Bell, Oxford Üniversitesi’ne konuk öğretmen olarak çağrıldı. İngiltere'de eline geçen Alman Hermann von Helmholz adlı bilginin işitme fizyolojisine ilişkin kitabını okudu. Müzik sesinin bir tel aracılığı ile aktarılabilineceği düşüncesi üzerinde yoğunlaştı. Bu sırada başka bilim adamları da bu konularda çalışmalar yürütüyordu. İlisha Gray bunlardan biriydi. 

Graham Bell belleklerde telefonun bulucusu olarak yer etse de adının öne çıkmadığı çalışmaları da vardı.Bunlardan biri büyük bir ilgi ile tüm dünyanın izlediği National Geographic dergisindeki yöneticiliğiydi. Yüzyirmi yıl önce silahlı saldırıya uğrayan ve ağır yaralanan ABD Başkanı Garfield'ın bedenindeki kurşunların yerini belirlemede ilk kez kullandığı telefonik sonda, Röntgen'in X ışınları ile tanıyı geliştirilmesinde kullanıldı. Deniz ve hava taşımacılığı için projeler gerçekleştirdi.

1893 yılında telefon ile ilgili gelişmeleri kaleme alan bir yazar gözlemini şöyle dile getirdi: "Şu anda duyabildiğimiz sanatçı ve şarkıcıları bir süre sonra insanlık görmeyi de başaracak."Bu sözler "televizyon" özlemi olarak yorumlanmasına karşın gelişen teknoloji görüntülü cep telefonlarını, internet üzerinden canlı yayınla iletişimi işaret ettiğini göstermektedir. Bilimkurgu severler ise "Uzay Yolu" filminden esinlenerek insanların ışınlanmalarından, insanların bulundukları yerde başka bir yerdeki olayı üç boyutlu olarak ekranlarda görerek ya da duyarak değil hissederek elde edeceği günleri tartışıyor.

Sağırlığa karşı yürütülen savaşımın sonucu insanlık dünyasının sağırlığını gideren bir buluşu armağan eden Bell öldüğünde ona duyulan büyük saygı ve sevgiden ötürü soyadından yola çıkarak telefonu simgelemek için kırmızı "çan" resimleri kullanıldı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder