Geçenlerde elime bir kitap geçti.. Dr. Enis Tulça'nın, "Atatürk, Venizelos ve Bir Diplomat ENİS BEY" ... Enis Tulça bu kitapta, dedesi Enis Akaygen'in yaşadığı ve tanık olduğu olayları anlatıyor.. Son derece aydınlatıcı ve titiz bir çalışma ürünü.. Ayrıca, birinci el belgelere dayanılarak hazırlanmış..
Enis (Akaygen) Bey 1880 yılında Bulgaristan'ın Filibe kentinde doğmuş. Babasını sekiz, annesini ise on üç yaşında kaybettikten sonra kendisini "Büyük Enis Bey" olarak tanınan dedesi büyütmüş. Son derece geniş topraklara, çiftliklere sahiplermiş.. Midhat Paşa Tuna valiliği sırasında, dedesini Filibe Belediye Reisi yapmış. 1866-1868 yılları arasında bu görevi yürütmüş "Büyük Enis Bey".. Bu dönemle ilgili bir anekdot :
Bir gün kentin Müslüman ahalisinden bir grup, telaşlı bir şekilde Belediye'ye gelirler. "Reis, Bulgarlar bizim mahallede kilise inşaatına başladılar. Bunu çok tehlikeli buluyoruz, ne yapabiliriz ? Lütfen engelleyin.." derler. Enis Efendi şöyle cevap verir : "Canınızı sıkmayın, ancak bir gün okul inşaatına başlarlarsa o zaman tedirgin olun.." der...
Enis Bey 1901 yazında İstanbul'da Galatasaray Lisesi'nden mezun olurken aldığı acı bir haberle sarsılır : Dedesi vefat etmiştir. O yaz, Filibe'de, kalan arazilerini Bulgarların elinden almaya kalkan dayısını Bulgarlar öldürünce, daha on yıl önce muazzam arazilere sahip olan ailenin elinde hiçbir şey kalmaz..
İngilizce, Fransızca, Arapça ve Farsça bilen Enis Bey, 1901'de girdiği Hariciye'de ; iki yıl yazıişlerinde, iki yıl da şifre dairesinde çalıştıktan sonra 1906-1908 arasında St. Petersburg elçiliğinde görev yapar.1909-1911 arası Ancona, 1911-1913 arasında da Bükreş'te görev aldıktan sonra, Balkan Savaşı nedeniyle İstanbul'a döner..
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında, özellikle Kurtuluş Savaşı döneminde, M.M / Mim Mim / Müsellah Müdafaa-i Milliye Grubu'nda görev yapan ender sivillerdendir. Enver Paşa'nın kurduğu bu örgüt, 3 Mayıs 1921'de BMM tarafından resmileştirilmiştir..
İşgal yıllarında arkadaşları ile Galatasaray Postanesi'nin altındaki gizli bir odadan Mustafa Kemal ile irtibat kurmaya çalışacaklar ve kelle koltukta, İngilizler her yerde bu gizli örgütü ararken, onlar görevlerine devam edeceklerdir.. Genellikle geceleri telgraf çekmeyi uygun görmektedirler..
Küçük Bebek'te oturan Enis Bey, İstanbul'un Karadeniz kıyıları ile Anadolu arasındaki gizli silah sevkiyatını da idare edenlerdendir..
Onun ve arkadaşlarının büyük bir özveriyle gerçekleştirdikleri bu hizmetin ödülü olarak -1956 yılı değerlerine göre- birer milyon lira ikramiye ile taltif edilmeleri hükumetçe teklif edildiğinde, Enis Bey derhal Mareşal Fevzi Paşa'yı ziyaret ederek bu teklifi kesinlikle reddetmiş, kendisi için İstiklal Madalyası almanın en büyük ödül olduğunu beyan etmiştir..
Bu araya kitaptan bir anekdot daha sıkıştırayım ..
Enis Akaygen'in daha sonra bir bakıma dünürü (torunları evlenecek) olacak olan İsmail Sabri (Tulça) Kurtuluş Savaşı sırasında, Mustafa Kemal tarafından Novorossysk Konsolosu tayin edilmiştir. İsmail Sabri Bey buradan, kurulan bir ekiple, komünistlere karşı savaşan Beyaz Rus Ordusu Komutanı Wrangel'den temin ettiği silahların Anadolu'ya sevkini gerçekleştirmiştir. Ekipteki diğer isimler şunlardır : Tevfik Rüştü (Aras), Saim (Önhon) Paşa ve Aziz (Meker) Bey..
İsmail Sabri Bey, silahların sevkiyatı bittikten sonra geldiği Ankara'da evi olmadığından, meşhur Gar binasında kalmıştır. Mustafa Kemal'in üst katında kaldığı bu binanın alt katı, İsmail Sabri Bey ve Macar asıllı eşine tahsis edilmiştir. Bir süre bu binada birlikte yaşamışlar..
23 Mart 1959 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde bir yazı yayımlanır.. "İstanbul'un İşgali ve Fedakar Telgrafçılarımız" başlıklı yazıda, 1921 yılında Galatasaray Postanesi'nde görev yapmış İhsan Pere'nin hatıraları anlatılmaktadır..
Sakarya Muharebesinin sonlarına doğru bir gün Beyoğlu santralindeki memur İhsan Bey'i arar ve her tarafın Yunan bayrakları ile donatıldığını, Rumca gazetelerin ikici baskı yaparak Gazi'nin, maiyeti olan subaylar ile birlikte Yunanlılara esir düştüğünü yazdıklarını söyler. İhsan Bey, bu haberlere inanılmamasını, uydurma olduklarını ve üzülmemesini cevaben bildirir. Bunu söyler ama, İhsan Bey'in canı sıkılmıştır. Odasında bir aşağı bir yukarı volta atarken, kapıyı çalmadan biri girer içeri.. Mim Mim Grubu'ndan olan adam İhsan Bey'e elindeki şifreyi uzatır. "İhsan Bey, ne yaparsan yap, ölümü bile göze al ve bunu hemen Ankara'ya yazmanın çaresine bak" diyerek gider.
İhsan Bey, "Allah yardım etti ve gündüz olmasına rağmen aradığımız Ankara merkezi karşımıza çıktı ve bırakılan şifreyi yazmayı başardık" diyor.
Bu şifreli telgraf, Mim Mim Grubu'ndan Enis Bey'in bir Rum'dan, güvenilir bir kaynaktan elde ettiği bilgiyi kapsamaktadır.. Bu bilgi de şudur : Rumların etrafta oluşturmaya çalıştıkları havanın tam tersi bir durum vardır ; aslında Yunan ordusu geri çekilmek üzeredir !..
Cephede gerçek durumu öğrenen Türk ordusu taarruza geçer ve Sakarya Muharebesi'nin kazanılmasında bu muhaberenin büyük etkisi olur ..
İhsan Pere, Sakarya muharebesinin kazanıldığını bildiren resmi tebliği aldığının hemen ertesinde, kendisine ve arkadaşlarına Ankara'dan birer takdirname ve para ödülü geldiğini de hatıralarında yazar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder