Milli güvenliğin örtü ile ne alakası var?
16 sene geçmiş üzerinden.
Yine Milli Güvenlik Kurulu kararlarını tartışıyoruz..
28 Şubat 1997.
Ve geldik 2013’e..
Tartışma hâlâ bitmedi.
Bugün 28 Şubat 1997’ye baktığımızda, yaşananların ne kadar komik olduğunu görüyorsunuz değil mi?
Deniz Kuvvetleri Komutanı olduğu söylenen koca adam, koltuğunun altında dosyalarla, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına geliyor..
Sanırsınız ki devletin milli güvenliği ile ilgili çok ciddi konuları masaya yatıracak..
Hatırlatmıştık, “Bu adam, 1974’te Türkiye’nin en büyük savaş gemisini batıran bir adamdır. Kendi gemisini batıran bir adamdan, ne hayır beklersiniz?.. Bu adam milli güvenlikten değil, olsa olsa kendi gemisini nasıl batıracağından anlar.. Bu adamdan milli güvenlik ile ilgili görüş dinleyeceğinize, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na nasıl gelmiş, onu sorgulayın.. Dünya genelinde, kendi gemisini batırıp, komutan olan ikinci bir örnek var mı?” diye..
Kimse dinlememişti bizi..
Medyanın da şişirmesi ile..
Bugün dahi hâlâ köşebaşlarını tutan büyük büyük gazetecilerin “Siviller ülke yönetiminde yetersiz kalıyor. Askerler çok daha disiplinli.. Bakın, her konuda, ellerinde dosyalanmış, belgeli sunumlar var.. Askerler, ülke sorunlarına yaklaşımda, sivillere fark atıyor” takdimi ile..
Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında, generallerin kıldan tüyden konularının saatlerce tartıştırıldığını gördük..
Yine Güven Erkaya’dan vereyim örneği..
Tufan Türenç’in o tarihlerde, “Belgelerle konuşuyor” dediği Güven Erkaya, bakın 28 Şubat tarihli MGK toplantısında ne demiş: “Bayanlara para karşılığı tesettürlü kıyafet giydirilip Atatürk Bulvarı’nda dolaştırılıyor.”
Milli Güvenlik ile uzaktan yakından ilgisi olmaması bir yana..
Resmen iftira..
Hem tesettürlü insanlara iftira..
“Para için örtünüyorlar” töhmeti altında bıraktığı için..
Hem de tesettürün para ile teşvik edildiği izlenimi verdiği için..
Hemen anında kuruldan itiraz ediliyor..
“Para için örtünenlerin ismini ver” diye..
Cevap, atılan iftiranın ispatı oluyor: “Belki olabilir, eğer isterse!”
Başka hangi ciddi ülkede, böylesi bir rezalet yaşanmıştır, bilemiyorum..
Sen devletin en üst noktasındaki görevlileri topla..
“Milli güvenliği konuşacağız. Devletin temelini esas teşkil eden yapı ile ilgili iç ve dış tehditleri konuşacağız” de..
Sonra kalk, bu ülkede yaşayan milletin, % 99’unun dini inancı olarak kabul ettiği bir kıyafetin sorgulamasını yap.
Affedersiniz ama, başörtünün tehlike olarak görüldüğü toplantı, Türkiye’nin değil, olsa olsa Moskofun güvenliği için yapılan toplantı olabilir.
Ve karteldeki darbe destekçisi köşe yazarlarının “Generaller çok disiplinli.. Belgeli konuşuyorlar” diye takdim ettikleri komutanlardan birisi, “Para ile örtünen bayanın ismini ver” deyince..
Havası “fıssss” diye sönüyor..
Cevap veremiyor..
Ama utanmıyor..
Yine iftiralara, yine hakaretlere, yine tehditlere devam ediyor..
Devamında diğer generallerin de gündeme getirdiği konular, hep aynı..
Tarikat..
İmam hatip..
Türkçe ezan..
Ve sair..
Bunların, Türkiye’nin milli güvenliği ile ne alakası varsa!..
O zaman PKK orada.. Binlerce askerimizi, polisimizi şehit etmiş. İnsanlarımızı katletmeye devam ediyor..
Bugün dahi PKK’nın tehditleri ülkenin en büyük gündemi..
Ama generallerimiz, “başörtü” ile oturuyor, “başörtü” ile kalkıyorlar!
Aynı Güven Erkaya, o zamanki Aydın Doğan’ın Gözcü’süne bir de manşet attırmıştı; “Artık PKK değil, irtica 1. tehdit” diye..
Ülkeye verilen zararı görüyor musunuz?
Ülkeyi nasıl suni gündemlerle meşgul etmişler görüyor musunuz!
4 milyonluk İsrail’e, tank modernizasyonu için 1 milyon dolarlık ihale veriyoruz.
73 milyonluk Türkiye’nin düştüğü bu acıklı durumu düşünmüyor da, Atatürk Bulvarı’nda dolaşan tesettürlüye para verildiği iftirası ile meşgul oluyor, koskoca amiral!..
Kuruldaki diğer generallerden bir tanesi bile çıkıp demiyor: “Savunma sanayimizin yerli olması gerekir. En büyük tehdit, silah sanayimizin dışarıya bağımlı olmasıdır. Teknolojik hayatta, elimizin altındaki silahı kullanamaz duruma bile düşebiliriz. Bu işe acil bir çare bulmalıyız.”
Meslekleri askerlik..
Birinci gündem maddeleri “silah” olmalı..
Onlar kalkıyorlar, “başörtü”yü, “Türkçe ezan”ı, “İmam Hatip okulları”nı gündem konusu yapıyorlar!
İşin en acıklı yanı..
“Kendi gemisini batıran” bu adamları şişirenlerin, hâlâ medyanın en etkin köşelerini ellerinde tutuyor olmaları
Ali Karahasanoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder