Yazısında “derin siyasal ve finansal merkezlerin tetiklediği bazı gazeteciler”den söz eden Muhtar, o isimlerin barış süreci öncesinde ve sonrasındaki tavırlarına dikkat çekti. Reha Muhtar, “Barış rüzgarının hafiften serpiştirmesi, silahların birazcık susmasıyla beraber; yıllarca karşımızda, ‘Apo’yu yere göğe sığdıramayan’, ondan ‘Ortadoğu’da bir lider, otonomi mücadelesi veren bir önder, bulunduğu coğrafyadan çıkan efsanevi bir heykel’ yaratmaya çalışan aydın ve entelektüel çevre, bir anda onu, rezilleştirmeye ve itibarsızlaştırmaya başladı…” diye yazdı.
'APO SAVAŞIRKEN ONDAN İYİ YOKTU'
Yazının satır aralarına bakınca o isimlerin Hasan Cemal ve Cengiz Çandar olduğunu anlamamak imkansız. Özellikle bu iki isim, süreci itibarsızlaştırmaya çalışan gazeteci ve yazarların başını çekiyor. Muhtar’ın şu satırları meseleyi gayet iyi anlatıyor: 'Apo Türkiye ile savaşırken, onlara göre Apo’dan iyisi yoktu… ‘O Ortadoğu’yu çok iyi bilen bir lider, halkı arkasına alan bir önder’ idi… Öyle tanımlamaktan geri durmadılar… Gün geldi hayat değişti… Uluslararası konjonktür, iç siyasal dengeler, zorunlu taktikler, hayatın dayattığı stratejiler değişti… Apo PKK’nın silahı bırakmasından yana bir tutum izlemeye başladı… Bunu ‘Türkiye’nin kara kaşı kara gözü’ için yapmıyordu… Yüzlerce hesabı, uluslararası konjonktürün dayattığı sayısız nedeni vardı… Ne ki bunlar beni fazla ilgilendirmiyorlardı… Değil mi ki; daha fazla kan dökülmeyecekti… Türkiye bölünmeyecekti… En azından savaş duracaktı…'
'UTANMIYORLARDI'
Muhtar'ın tepkisi yine aynı sert üslupla devam ediyor: 'Apo’yu “Sıradan bir kişi, halkının isteklerini hiçe sayan bir devlet memuru” muamelesine tabi tuttular… PKK’nın bulunduğu mevzilere üşenmeyip seyahat ettiler; “Apo’nun isteklerine sırt çevirip, fos çıkartılması için tahriklere, söyleşilere, sırt sıvazlamalara başladılar…” Utanmıyorlardı… Hizmet ettikleri şeyin “alçaklığına” aldırmıyorlardı…'
ÖNDER APO KİŞİLİKSİZ APO'YA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ'
'Apo Türkiye’ye karşı silahlı mücadele verir, örgütü ülkeyi kana bularken, “Apo’yla röportaj yapıyor, onun ne denli insancıl, sevecen ve halk önderi bir kimlik” taşıdığını söyleyip yazıyorlardı… Onun Galatasaray’ı ne kadar çok sevdiğini, o ülkeyi kıpkırmızı bir kana bularken öğrendik… Apo ne zaman ki ateşkese “evet” dedi, “barış olabilir, artık yeni bir formatla yürüyelim” diye konuştu; Apo o andan itibaren, ‘devletin elinde bir esir’, sıradan bir memur kisvesine, itibarsız ve piyon bir ağır ceza mahkumu siluetine büründürüldü… Önder Apo, kişiliksiz Apo’ya dönüştürüldü… '
'BUNU YAPANLAR VATAN EVLADI DEĞİLDİR'
'PKK milislerine “Onun dediklerini dinlemeyin” diyecek kadar rezilleşerek yürütüldü bu süreç… Bunu yapanların “vatan evladı” olmadıkları aşikardır; Merakım “Dinlemeyin Apo’yu… Durdurmayın savaşı… Yoksa durduracak mısınız, yoksa devletle savaşmayacak mısınız artık?..” diye sorabilecek cürette, insanlık suçu işleyecek kadar “haram” mıdır hayatları?.. '
'HANGİ UZAK GÜÇLERİN MÜSVEDDESİDİR ONLAR ACABA?.'
'Bu memleketin insanlarının, yabancı devletlerin, uluslararası merkezlerin “Türkiye’deki çıkarlarından, nemalanarak yaşamayı nasıl içlerine sindirirler” anlamam mümkün değil… Derin ve gizli kapaklı ilişkilere girmemek başka, “milli çizgiden sapmamak” başka bu hayatta… Apo Türkiye ile savaşırken, Apo’yu göklere çıkartıyorlar… Apo Türkiye ile savaşı kesmişken, Apo’yu yerin dibine batırıyorlar… Bu Türkiye’nin çıkarına olmadığına göre, kimin çıkarına acaba?.. Hangi gizli çıkara hizmet ediyorlar?.. Bir vatan evladı, yatağına yattığında kendisine bunu nasıl izah edebilir?.. Hiç mi vicdanı sızlamaz?.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder