22 Ekim 2011 Cumartesi

118 ) MUSTAFA KEMAL'İN DÜNÜRLERİ !..

 


   Latife Hanım'ın ailesinin asıl adı Helvacızade.. Uşak kökenli bu aileden İzmir'e ilk gelen, ticarete meraklı Sadık Bey.. Babası Hacı Ali Bey'den aldığı üç seccadeyle İzmir'de ticarete başlayan Sadık Bey, kısa zamanda, az sayıdaki Müslüman tüccarların en zengini oldu. İzmir ve dolaylarının, belki bütün Türkiye'nin en büyük halı ticarethanesini işletiyordu artık..
   Onun ardından babası Hacı Ali Bey ve tüm aile İzmir'e yerleşti. Halk arasında önce "Uşaklılar", sonra "Uşaklıgil", zaman içerisinde de "Uşakizadeler"e dönüştü adları...
   O sıralarda İzmir, Anadolu'nun kervan ticaret yollarının son durağıydı.
   Aile, Paris'te 1869 yılında düzenlenen uluslararası sergiye, Uşak'taki atölyelerinde dokunmuş halılarıyla katıldı ve altın madalya ile ödüllendirildi. Madalyalı halıyı III. Napoléon, karısı İmparatoriçe Eugéne'ye hediye etti. Sultan Abdülaziz de aynı sergiyi ziyaret etmişti. Dönüşünde, İstanbul'u ziyaret edecek olan Eugené'ye armağan etmek üzere, Uşak'taki atölyeye o da bir halı sipariş etmişti..
   O sıralar ailenin resmi imzası hala "Helvacızade" olduğu için, 1869'da alınan altın madalyanın belgesinde adları, "Elvagi-Zade" olarak yazılmıştı..
   Hacı Ali Bey ve oğlu Sadık Bey halı işinden büyük bir servet kazanmışlardı ama 1907 yılında "Şark Halı Kumpanyası" adıyla ortaya çıkan bir yabancı şirket halı piyasasını hızla ele geçirince, Sadık Bey, büyük gelecek gördüğü taşımacılık işine girişerek kısa zamanda iki bin develik bir kervanın sahibi oldu. İzmir-Aydın arasında yapılan incir, kuru üzüm, buğday ve arpa taşımacılığını o yapıyordu artık.


   Kurulması o yıllara denk gelen Aydın-İzmir demiryolu şirketine de ortak olmak istedi ama teklifi İngilizler tarafından geri çevrilince çok sinirlenerek, "öyle bir deve kervanı kurarım ki, Kervanın bir devesi Aydın'dan yola çıktığında, diğer bir devesi İzmir'de yükünü boşaltmak üzere Tepecik'teki Deve Damı'na çöker" demiş ve dediğini de yapmıştı !...
   Herkes daha ucuz olan deve taşımacılığını tercih edince, Demiryolları İşletmesi Sadık Bey'in isteğine boyun eğmişti.Ailenin ikinci durağı Karşıyaka'da, Soğıkkuyu'da idi. Burası, Zübeyde Hanım'ın son günlerini geçireceği evdi aynı zamanda.. Sadık Bey'in üçüncü evi ise, Göztepe'deki "Beyaz Köşk"tü... Bu evi yaptırırken, o sıralar adet olduğu üzere, şehrin dört bir yanına ciğerler astırıp "ciğerin en son koktuğu yer"i yani en havadar mekanı bulmuş, yerini özenle seçmişti. Sahilden bin basamakla çıkılan güzel bir teras, verandada kocaman bir morsalkım ve etrafında ebruli hanımelleri vardı..



   Sadık Bey'in oğlu Muammer, ilk iş tecrübesini kazanmak için çalıştığı Osmanlı Bankası'ndan ayrılarak babasının ihracat işlerini devraldı. Evlenme yaşı gelmişti. Klasik ressamların tablolarındaki kadınları andıran Adviye Hanım'la yaşamını birleştirdi. Adviye Hanım'ın babası Sadullah Daniş Efendi, kızını evlendirirken, kocasından bağımsız bir geliri olması için hanlarından birini paraya dönüştürdü. Paranın bir kısmıyla çeyiz yapılacak, geri kalanı Adviye'ye ömür boyu gelir olacaktı. Kemeraltı'ndaki Kızlarağası Hanı satışa çıkarıldı..
   Adviye, şanslı bir genç kızdı. Çünkü hana talip olan kişi, kayınpederi Sadık Bey'di !.. Böylece, satışa çıkarılan han, tekrar geri dönmüş ve geline düğün hediyesi olmuştu..
   Aile, geleneksel olarak Batıya dönük ama Doğulu değerlere de saygılı bir yaşam tarzı sürüyordu. Daha yirmili yaşlarındayken, İzmir'in en önde gelen tüccarları arasında sayılan Muammer Bey, İngiltere-ABD arasında deniz ticareti yapan İngiliz Portsmouth Acentası'nın ortağıydı.
   Muammer Bey'in Karantinalı Despina ile bir gönül ilişkisi de olmuş ve İzmir'de kulaktan kulağa dedikodusu yapılmıştı. İşgal günlerinde yaşanan bu sevda, yıllar sonra şair Attila İlhan'ın dizelerinde de yer alacaktı :
" (...) Bir gül takıp da sevdalı her gece saçlarına
         çıktı mı deprem sanırdın "Kara Kız" kantosuna
         titreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan
         Muammer Bey'in gözdesi Karantinalı Despina

         Çapkın gülüşü şöyle faytona binişi Kordelia'dan
         ne kadar başkaydı her kadından her bakımdan
         sınırsız bir mutlulukla uyuturdu Muammer Bey'i
         ustalıkla damıttığı o tantanalı aşklarından (...) "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder