27 Aralık 2011 Salı

152 ) ERMENİ SORUNUNUN KÖKENLERİ...

      

   Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu'ya egemen olmasından sonra, bu imparatorluk içinde mutlu ve uyumlu bir yaşam sürmüşlerdir. Mezhep farklılıklarından dolayı, Batılı ülkelerden değil, Ruslardan büyük yakınlık görmüşlerdir.
   1669 yılında Kiev Prensi Alexander'ın Polonyalılarla yaptığı savaşta Rusların yanında yer alarak, Ermeni-Rus işbirliğinin temellerini atmışlardır.
   1774 Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı-Ermeni ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır. Bugüne "Ermeni Sorunu" olarak yansıyan bir sürecin hukuksal ve siyasal temelleri atılıyordu : Antlaşmanın 7. maddesi uyarınca Rusya, Osmanlı topraklarındaki Hıristiyan tebaanın koruyuculuğunu üstleniyordu.  Bu husus o kadar önemliydi ki ve Rusya tarafından öylesine etkili kullanıldı ki, sonunda diğer Avrupalı devletler Rusya'ya müdahale etmek zorunda kalarak Kırım Savaşı'nı çıkartıp Osmanlı'ya destek vererek, 1856 Paris Antlaşması ile, Rusya'nın bu imtiyazını kaldırdılar. Böylece Ermeni tebaa bütün Avrupa'nın koruması altına ve de kışkırtma alanına alındı..
   Bizim okul kitaplarımız da Kırım Savaşı'nın ; Osmanlı'yı büyük Avrupa devletleri arasına sokan bir zafer olduğunu yazıp dururlar !.. Halbuki bu savaş için yapılan borçlanma sonucunda, 1881 yılında, Düyun-u Umumiye'nin ilanı yapılmış yani kısacası yıkılış sürecimiz başlamıştır..
    Türkiye sınırına 23 kilometre mesafedeki Erivan, tarih boyunca Osmanlılar ile İran arasında el değiştirip durmuş ve 1828 yılında Rus Çarı'nın fermanıyla Ermeni eyaleti olarak ilan edilmiştir. 1829'da geçici olarak kurulan Rus askeri yönetiminin merkezi yapıldı. 1850'de yine Ruslar tarafından , askeri bir valinin yönettiği Erivan Vilayeti kuruldu. Yüzölçümü 27.366 kilometrekare, çoğunluğu Müslüman olan nüfusu ise 667.000 kişi idi...
   Erivan kentinin nüfusu ise, 1897 yılında yapılan sayıma göre 29.000 kişiydi ve % 52'si Türk'tü. Bu oran 1905 yılından itibaren, Ermeni terörü sonucunda sürekli azalmış, bu nedenle kentin nüfusu da I. Dünya Savaşı sonuna kadar ciddi bir artış göstermemiştir.
   I. Dünya Savaşı'ndaki muharebeler, çete savaşları ve Sovyet Devrimi sırasında Rus kuvvetlerinin boşalttıkları yerleri işgal etmeye çalışan Ermenilerin saldırıları sonunda, bölgedeki Türk nüfusu sürekli olarak erimiş, daha doğrusu eritilmiştir..
   1918 yılı Nisan ayında Rusya'dan ayrılan Güney Kafkasya, bir ay sonra, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan'dan oluşan üç bağımsız cumhuriyete dönüştü. Erivan da bu süreçte Ermenistan'a dahil oldu. Erivan Vilayetindeki Türkler bir süre, merkezi Nahcivan'da bulunan Aras-Türk Cumhuriyeti ve Güneybatı Kafkasya Türk Cumhuriyeti ile birlikte direnmişler fakat sonunda Ermeni saldırılarına dayanamayarak bulundukları bölgelerden kaçmışlardır..
   1920'de Kazım Karabekir komutasındaki Büyük Millet Meclisi Orduları, Kars ve Gümrü'yü almış, Ermenilerle 3 Aralık'ta Gümrü Antlaşması imzalanarak, Erivan Türklerinin mübadele yoluyla Türkiye'ye gitmelerine izin verilmiştir. Bu antlaşmanın 10. maddesiyle de Ermenistan, Sevr Antlaşması ile kendisine verilen Doğu Anadolu'daki topraklardan vazgeçiyordu.. 18. maddeye göre, Gümrü  Antlaşması TBMM ile Ermenistan Taşnak Hükumetlerince onaylanacaktı. Ama antlaşmanın imzasından bir gün sonra Ermenistan, Kızılordu denetimine girdi..
   Sonunda 16 Mart 1921'de imzalanan Sovyet-Türk Moskova Antlaşmasıyla Türk-Ermeni sınırı çizildi. Bu durum 13 Ekim 1921'de Ermenistan, Azebaycan ve Gürcüstan Sovyet hükumetleriyle imzalanan Kars Antlaşması ile onaylandı.
   Bütün bu olaylardan sonra, 1932 yılında, Erivan kentinin yüz bini aşan nüfusu içinde Türklerin oranı % 6,3'e düşmüş bulunuyordu !.


    Bu arada tarihimizde fazla bilinmeyen bir olaydan bahsetmek istiyorum..
   Birinci Dünya Savaşı sıralarında İtilaf Devletlerinin eline Osmanlı'yı içten yıkmak için kesin bir fırsat geçmişti, ama bu fırsatı kendilerine sunan Cemal Paşa'yı bilerek görmezden geldiler..
   İttihatçıların içinde yalnızca Cemal Paşa, olaylardan uzak kalmaya dikkat etmişti. 1915 başlarında Süveyş'te yenildikten sonra Şam'a yerleşmiş ve Büyük Suriye'yi ( şimdiki Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail ) kendi özel mülkü gibi yönetmeye başlamıştı. 1915'de, İtilaf Devletlerinin yardımıyla Osmanlı tahtını ele geçirmeyi önermiştir !..  Önerilerini başlıca politik Ermeni cemiyeti olan Taşnak temsilcileriyle aracılığıyla ileten Cemal Paşa, Ermeni sorununu çözmenin önemli bir müttefik hedefi olduğu gibi yanlış bir varsayımdan hareket etmiştir. İtilaf Devletleri nezdinde Taşnak temsilcisi olan Dr. Zavriev 1915 Aralık ayında Rus Hükumetine Cemal Paşa' nın Osmanlı Hükumetini devirmeye hazır olduğunu bildiriyordu. O sırada İtilafçılar da Gelibolu'yu boşaltmaya başlamışlardı. Cemal Paşa'nın, Rus Dışişleri Bakanı Sazanov tarafından açıklanan koşulları özgür ve bağımsız bir Asya Türkiyesi öngörüyordu. Bu ülke ; Suriye, Mezopotamya, Hıristiyan Ermenistan, Kilikya ve Kürdistan özerk bölgelerini içerecek ve başında sultan olarak Cemal Paşa bulunacaktı !..
   Cemal Paşa Rusların İstanbul ve Çanakkale'yi istemelerini peşin olarak kabul ediyordu. Ermeni sorununu çözmek için gerekli adımları hemen atacaktı. İtilaf Devletlerinin yardımıyla İstanbul üzerine yürüyüp Sultan ve hükumeti devirecekti ; buna karşılık olarak savaştan sonra ülkesini yeniden diriltmek için mali yardım istiyordu.
   Ruslar bu teklifi kabul etmeyi önerdiler. Sazanov, müttefiklerin de buna razı olacağından emindi. Ancak Fransa 1916 Mart ayında teklifi reddederek şimdiki Türkiye'nin güneyi olan Kilikya ile Büyük Suriye'yi istedi.
   İngiliz Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey de, İngiltere'nin müttefiklerine vadettiği Asya Türkiyesi topraklarından vazgeçmek söz konusu olacaksa, düşman hatları gerisindeki isyanı özendirmekte yarar görmüyor gibiydi.. Bu işte sadece, İstanbul'u daha erkenden ve kesinlikle alacak olan Ruslar kazançlı çıkacaklardı ..
   Cemal Paşa'nın teklifi müttefikler için büyük fırsattı ; ama bunu değerlendiremediler. Enver ile Talat, Cemal'in düşmanla olan bu gizli yazışmasından haberdar olmadılar ve Cemal de onların safında İtilaf Devletlerine karşı savaşa devam etti !..
   O dönemlerde Ermeni kadınların, boyunlarındaki madalyonlar içinde resmini taşıdıkları  Cemal Paşa, kadere bakın ki, altı yıl sonra Ermeni teröristler tarafından Tiflis'de öldürülecekti !..  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder