MIT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MIT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Eylül 2013 Çarşamba

İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne üye olan hocalar hain miydi?

Millî Mücadele’nin muvaffakiyetinecan ve gönülden çalışmışlar, kavlen ve fi’len bu uğurda ellerinden geleni yapmışlardır


Kemalist tarihçilerin yazdıklarına bakılırsa, din adamları, hocalar ve şeyhler vs. Kurtuluş Savaşı’nda Ingilizler’le bir olmuş ve vatanlarını satmışlardır (haşa)… Binaenaleyh, onlara göre (haşa) hepsi haindiler ve asılmaları gerekiyordu. Delilleri ise bazı din adamlarının “Ingiliz Muhipler Cemiyeti”ne girmeleriymiş. Fakat ne hikmetse o cemiyete niçin girdiklerini yaz(a)mıyorlar.

O halde işin aslını, Millî Istihbarat Teşkilâtı’nın (MİT) atası olan “Teşkilât-ı Mahsusa”nın son Başkanı Hüsamettin Ertürk’ün, “Iki Devrin Perde Arkası” adını taşıyan anılarından öğrenelim:



“Mütareke yıllarının isimsiz kahramanları içine başı sarıklı din adamlarını, imam ve müezzinlerini, kürsü vâizlerini, tekke mensuplarını, medrese hocalarını da ithal etmek mecburiyetindeyiz. Bunlar dini mefkûreler sevkiyle Millî Mücadele’nin muvaffakiyetinecan ve gönülden çalışmışlar, kavlen ve fi’len bu uğurda ellerinden geleni yapmışlardır. Bilhassa Mütareke Yılları’nın meş’um baykuşu telâkki edilmiş Papas Fro’nun çevirdiği fırıldakları pek güzel anlamış ve O’na, onun tatbik ettiği metodlarla cevap vermiş olan bu din adamlarını burada ölmüşler ise rahmetle, yaşıyorlar ise selâmetle anmak bizlere düşen bir vazifedir. Papas Fro, şayet bir “Ingiliz Muhibler Cemiyeti” kurulur ve bilhassa sarıklı din adamları buraya ithal edilirse, Ingiltere’yi kazanmak kabil olacağını ve imzalanacak muahedede Ingiltere’nin müzahereti sayesinde, şartların oldukça hafif kaleme alınacağını iddia etmiştir. Osmanlı Imparatorluğu’nun encam, Ingiliz mandası altında ve bütün Islâm âlemine hükmeden bir devlet olarak kalabileceğini anlatmıştı.

Bu maksadla kurulmuş olan Ingiliz Muhibler Cemiyeti’nin riyâsetine Said Molla getirilmiş, fakat perde arkasında en büyük rolü, Papas Fro almıştı. Papas çok cömert idi. Zira sarfettiği para, Ingiliz Entellicens Servisi’nin mestur tahsisatı idi. Topkapı, Şehremini fırkalarına her hafta bedava dağıtılan kurban etlerinin sayesinde Türk Milleti’ni midesiyle satın alacağını zanneden bu zavallı Papaz’ın döktüğü paranın, cebinden çıkmadığı malûmdu. Mahalle imamları, medrese ve tekke meşayihi (şeyhleri) bu bağışlarla Ingiliz Muhipler Cemiyeti’ne sokulmak isteniliyordu.

Fransızlara gelince, onlar da Mütâreke icabı işgal ettikleri Adana, Kilis, Antep ve Maraş’ta yerleşmek emelinde oldukları halde Istanbul halkını iğfal etmek maksadiyle “Fransız Muhipler Cemiyeti” kurmuşlar ve gizlice el altından Anadolu’ya gitmek istiyen zabitleri nakletmek üzere bir kruvazörün Istanbul limanında hazır bulunduğunu da etrafa yaymışlardı. Fakat Istanbul’un temiz ve vatanperver halkı, her iki muhipler cemiyetine de bir kıymet vermemiş, daha doğrusu millî hislerini her türlü dostlukların üstünde görmüştü.

Istanbul’daki mahallât imamları, müderrisler, kürsü şeyhleri, Tarikat-i Bektaşiye babaları ve muhtelif turuk-i ilmiyeye mensup kimseler, zâhiren (görünüşte) Ingiliz Muhipler Cemiyeti’ne intisap etmiş (girmiş), fakat el altından bu cemiyeti baltalamağa var kuvvetleriyle mesailerini sarfetmişlerdi.Bu Ingiliz Muhibler Cemiyeti’nde pek çok kimseler vardı ki, bunlar, gizli teşkilâtımıza, millî cepheye hizmet etmekte ve başta Papas Fro olmak üzere bütün hâinleri aldatmakta idiler.”[1]

Yukarıdaki sözler sıradan birine ait değil, Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya silah ve cephane kaçırılması faaliyetlerini organize eden, düşman karargahlarına,işbirlikçi gruplara ve yabancı misyona sızan M.M. Grubu’nun, yani Istihbarat Teşkilâtı’nın, kurucu başkanı Hüsamettin Ertürk’e aittir.

KAYNAK:

[1] Hüsamettin Ertürk’ün Hatıraları, Iki Devrin Perde Arkası, kaleme alan: Samih Nafiz Tansu, Sebil Yayınevi, Istanbul 1996, sayfa 470, 471.


26 Ağustos 2013 Pazartesi

Mücadelemiz bunlarla! İşler dışarıdan görüldüğü gibi değil. (mutlaka okuyun ve paylaşın)

Etrafimiz da olup bitenler kim kimdir kim degildir

25 Ağustos 2013…Bölgede, yaşananlar umutsuz olmak için yeterince neden oluştururken uzaklardan gelen bir ses ümidimi her zamankinden daha fazla yeşertti! Bir eli Dolmabahçe’de, bir eli ise Beyaz Saray’da olan dostum çok ilginç şeyler söyledi. Herşeyi oturduğu koltuğundan izleyen dostum bu kez her zamankinden fazla konuştu! Belki de ben ilk kez onu bu kadar konuşturabilmiştim!
Bilemiyorum. Ama ben konuşurken heyecanlandım. Bakalım sizler okuyunca ne hissedeceksiniz!
Her yerde bulunmayacak kadar önemli biri olduğunu daha önce yazmıştım. Çok ama çok özel biriydi! Neyse.
Sözü uzatmaya gerek yok! Kararı siz verin. İşte soru ve cevaplar.
Terör konusunda hangi noktadayız?
Barış süreci, Hükümet ve Öcalan tarafından bitirilmedikçe sorun yok. Daha önce de belirttiğim gibi, Neo-PKK bu süreci bitirmek için operasyon yaptı. Birçok bölgede

çok ağır kayıplar verdi. Yine gelirlerse aynı kayıpları verecekler. Askerin hazırlığı tam! Gelemiyorlar!

Neden gelemiyorlar?
Çünkü daha önce PKK için evlerini açan köylüler şimdi kapıyı kapattı! Öcalan için sürece tam destek veriyorlar. Evler açılmadığı sürece PKK’nın operasyonları etki yapmaz.
Saldırıp Irak’a kaçan kaç grup gördün!

Süreç nasıl gidiyor peki?
Süreçte tıkanıklık yok. Ağır ilerlemesi konusunda hem Ankara hem de Öcalan rahatsız. Ancak bunların hiçbiri alınan yolu “yok” sayamaz. Süreç 2014 Şubat ayında yüzde 80 başarıya ulaşacak. Neo-PKK için en büyük sorun, Öcalan’ın Hükümet’e verdiği özel bilgiler. Bu onlara ağır darbe oldu.
Kıvranmalarının nedeni bu!

Açar mısınız biraz?
Para konusunda büyük bir zorluk içine girdiler. Neo-PKK, Öcalan’a bu nedenle çok tepkili. Öcalan’ın Barış için verdiği şifreleri sadece bizim devletimiz biliyor! Batılı devletler çok ama çok rahatsız!

Taksim olayları için ne dersiniz?
Gezi eylemleri, sürecin bitme ihtimaliydi…
Başarılı olunsaydı BARIŞ falan kalmayacaktı.
Tam aksine Güneydoğu’da Mehmetçik kayıp verseydi bu kez Gezi’ye gerek kalmayacaktı!

Sizce tehlike geçti mi?
Şimdi yeni dönem, özellikle 4 üniversite ve 2 kolej, “Gezi eylemlerini” sıcak tutmak için çalışacak. Hepsinin bilgisi devlette var! Bu konuda özel eğitmenlerle gerekli çalışmaların yapıldığını biliyoruz. Okullarda düzenlenecek paneller ve başka etkinliklerle geniş kitlelere yaymak için uğraşacaklar! Birçok konuda sokağa çıkılacak. Ancak bunun ters tepme ihtimali de var. Çünkü “Erdoğan bu süreçte güç kazanırsa!” diye endişeleri de var!

Üçüncü Havalimanı için “Çok önemli” demiştiniz!
Evet! Kanalİstanbul ve 3. Havalimanı İngiltere ve Almanya merkezli tepkilere neden oldu. Ancak Fransa’yı da bu listeye dahil etmelisin.

Yani?
3. Havalimanı için başvuru isteyen toplam 4 şirketin sonu kötü oldu. 2 İngiliz, 2 Alman…
Bu şirketler artık yok. İflas ettiler bile. Kraliyet ailesi ve Alman derin devleti, bu 4 şirketi bitirdi.

Ankara her olan biteni izliyor mu?
Ne sandın! Bak yakın zamanda Dolmabahçe’de çok önemli bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda “ülkesine değer veren” ve “başka ülkelere çalışanların” listesi masaya yatırıldı. İkinci şıkta yer alanlar için zor süreç başladı. Biraz beklersen neler olacağını görürsün! Zaten işaret fişekleri hala havada!

Nasıl bir plan düşünüldü? Çok ağır darbeler olacak. Onlar darbe aldıkça, “Gezi” sürecinde Türkiye ve Erdoğan aleyhinde yayın yapan Türk ve Avrupalı medyanın sesleri artacak. İkinci raund yaşanacak! Ama bu kez canları yanan onlar olacak! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hafife almanın bedelini ödeyecekler!

Kemal Derviş yine ortalara çıkmaya başladı! “Küresel sermayenin yeni oyun arayışı” diyebilir miyiz?
Bak, büyük devletler, yönetmek istedikleri ülkenin vatandaşlarını alır, eğitir ve bir gün o ülkeye gönderir. Kemal Derviş’e de bu gözle bakmalısın. Anne ve babası, adı veya soyadı Türk olabilir. Hatta Türk pasaportuna da sahiptir. Ancak O, ABD beyni ile düşünür ve hareket eder. Böyle adam çok! Aynı şekilde Avrupalı gibi düşünen de…

Peki Türkiye ne yapıyor?
Pentagon’da üst düzey görevli bir dostum vardı! Emekliliğinden sonra Türkiye’ye yerleşti.
Ölümünden birkaç ay önce bir araya geldik. Onun Pentagon’da 20 yıl boyunca Türkiye adına çalıştığını öğrendim.
Türkiye’nin adamıydı. Şaşırmıştım!
Arkadaşımdı ama ben bile bize çalıştığını bilmiyordum! Bugün de ülkemiz adına çalışan, Amerikan pasaportu olan, ailesi Amerikalı birçok kişi var. Herhalde “Kim bunlar?” diye sormayacaksın!

Bir küçük örnek olmaz mı?
Birini çok iyi biliyorum. İnanılmaz bir yerde!
Çok etkili işler yapıyor! Sorun bu değil! Sorun onların içimize yerleştirdiği adamlarla mücadele… Bizim dışarıda çok adamımız var!
Ama onların da var! İçerisini hallettiğimizde problem küçülür. Ama dediğim gibi çok değişik yerlerde kontakları bulunuyor!
Bazılarını söylesem şaşırırsın! Biz takipteyiz!
Son ana kadar izliyoruz! Bilmediklerimiz de vardır haliyle! Nasıl ki onlar bizi bilmiyorsa!

Suriye, Esad ne olacak?
Suriye konusunda zor bir süreçten geçiyoruz! Bizi Suriye ile savaşa sokmak için oynanan oyunlar hala sürmekte. Ancak ısrarla bu oyunlara düşmüyoruz!

Yanıbaşımızda olan bir savaş! Neresindeyiz biz?
Suriye ile ilgili yapılan en kapsamlı rapor MİT’te… ABD o rapora ulaşmak için büyük çaba harcadı ama başaramadı. O raporda, Suriye’de 1850 grubun olduğu gerçeğinin detayları var. O detayları ben de merak ediyorum açıkçası! Ama her şey MİT’in elinde!
Avrupalılar ve Amerikalılar olayın peşinde!
Bölgede yenilmeye alışık değiller ne de olsa!

Sadece Türkler mi biliyor yani?
Amerika da 1850 farklı grubun olduğunu öğrendi ama hepsiyle irtibatta olan sadece MİT. Bu da bölgede ne kadar güçlü olduğumuzun bir kanıtı. Bu grupların her biri farklı düşünüyor.
Ancak hepsi gelecekte Türkiye ile sorun yaşamamak için MİT’e karşı olmamaya dikkat ediyor! Bize karşı bir tek grup var, o da Esad ve askerleri.

Snowden olayı nedir? Spy Game mi?
Snowden olayının Wikileaks, Anna Chapman olaylarından bir farkı yok. Snowden öyle söylendiği gibi çok özel bilgilere de sahip değil. İngiltere ve Amerika’nın bir oyunu! Gündem Snowden’la meşgul olurken, Amerika’da “yasalaşan” birçok konu var. Snowden’ı o kadar büyütmeyin. Amerika’da sahne değişiyor, bunu da Snowden’la gizlemeye çalışıyorlar!

Obama-Erdoğan-Putin denkleminde değişiklik var mı?
Obama-Putin-Erdoğan birçok konuda aynı düşünüyor. Bazen Şi Cinping de bunlara katılıyor! Tabii farklılıklar da var.
Erdoğan’la Cinping’in ayrıldığı en önemli konu Doğu Türkistan. Oradaki Türkler’in sorunları konusunda Şi Cinping, farklı düşünüyor. Hatta karşılık olarak “Siz de Kürtler’e özerklik verin” dedi.

Rusya ile temaslarda zafiyet var mı?
İyi lider, iyi satranç ustası gibidir. Putin de Erdoğan da böyle isimler! Bizim de onların da güçlü olduğu taraflar var! Rusya’nın Lazkiye ve Tartus gibi 4 üssü var. Bunlara sarılmış durumdalar!

Sorun mu bunlar?
Türkiye, bunun 2′ye düşmesini istedi.
Putin önce kabul etti ama Amerika’nın bölgedeki üstünlüğünü düşününce, vazgeçti.
Çünkü Putin, Esad sonrası ülkenin Türkiye tarafından kontrol edileceğini bilecek ve görecek kadar deneyimli ve akıllı bir lider!

Obama ile Erdoğan’ın arası nasıl?
Obama ve Erdoğan, çok yakın iki dost.
Ancak iki dostun da ortak düşünemeyeceği durumlar olabilir. Erdoğan Türkiye’de, Obama’nın Amerika’da olduğundan daha kuvvetli. Erdoğan’ı asla yalnız bırakmayacak bir güç var.

Amerika’da Erdoğan’a destek olan bir güç var mı?
Cumhuriyetçiler’e yakın olan ve Stratfor’da görevli Türkiye uzmanları, Erdoğan hakkında sürekli araştırma yapıyor. Maalesef bu sonuçlar, DERİN AMERİKA’yı üzüyor. Çünkü Erdoğan’a farklı bir destek var. Bunun kaynağını bulamıyorlar. Adını bilmediğin kasabalarda bile Erdoğan soruluyor. Emin ol bizim ülkemizde böylesine gizli ve detaylı araştırma yapan yoktur! Bu grup çıldırmış durumda! Senin de söylediğin gibi KÜRESEL DENGE de Erdoğan çok önemli bir aktör!

Mısır ve Suriye desem!
Kahire, yani Mısır, bizim için Suriye’den çok daha önemli! Onu kaybetmek istemiyoruz!
Çünkü onu kaybedersek, zorla kazandığımız ülkelerin DOMİNO etkisiyle elden çıkma ihtimali doğar! Her yerde varız! Ve çok ciddi asılıyoruz!

Şimdiki PAPA’nın İstanbul’a geldiğini söylemiştiniz! Biraz ayrıntı verir misiniz? Çok soru alıyorum bu konuda!
Daha önce Papa’nın Türkiye’de konferans verdiğini anlatmıştım. Bu konu çok derin bir alan! Sana şu kadarını söylemek istiyorum:
Vatikan’ın, 2003 ve 2004 yıllarında nişan verdikleri Türkler’i araştır. Bak bakalım PAPA kimleri kutsamış! Herkesin ayrı bir rolü var!
Hepsi de çok önemli bir çalışmanın parçası!
Mücadelemiz bunlarla! İşler dışarıdan görüldüğü gibi değil. Şuna emin ol; hiçbir ülke Türkiye kadar hedef değil! Hem içeride hem dışarıda savaşıyoruz! Büyük Türkiye’yi kurmak kolay değil! İnanç ve azmin zaferi olacak!

NOT: Dostum çok daha önemli konularda çok ama çok önemli şeyler söyledi! Ama söz verdiğim için bunları yazabiliyorum! Ama beklenen birtakım gelişmelerden sonra konuşulanları SANSÜRSÜZ yazacağım! Sözünü aldım!




Ergün Diler : Suriye ve MİT
Takvim

22 Ağustos 2013 Perşembe

Albay Hüsamettin Ertürk ün Hatıraları, Iki Devrin Perde Arkası.

DÜNYAYI HAKİM olmak isteyen Siyonistlerin 

YAHUDİLERİN 21 Madde Protokolleri...


         
               KAYNAK: M.M. GRUBU BAŞKANI 

        Albay Hüsamettin Ertürk'ün Hatıraları

Iki Devrin Perde Arkası, kaleme alan : Samih Nafiz Tansu, Sebil Yayınevi, Istanbul 1996, sayfa 48, 49. ( 1.BASKI 1964 )

Millî İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) atası olan "Teşkilât-ı Mahsusa"nın son Başkanı Hüsamettin Ertürk, ele geçirdiği Siyonistlerin Protokolleri'nianılarında açıkladı.

Söz Teşkilât-ı Mahsusa'nın son Başkanı Hüsamettin Ertürk'te:

Ben Teşkilat-ı Mahsusa'da çalışırken Dünya'ya hakim olmak isteyen bu Milletlerarası Siyonist Teşkilatının elimize geçen 22 maddelik (ama 21 madde yazıyor) düsturları vardı ki, ne kadar manalıdır. Burada şöyle yazılıdır:


1 - Genç nesilleri mugayir-i ahlak telkinlerle bozmalı,

2 - Aile hayatını yıkmalı,

3 - Insanlara, aşağı sınıflarla tahakküm etmeli,

4 - Sanatı zayıflatmak, edebiyatı müstehcen ve şehevi bir hale sokmalı,

5 - Mukaddesata hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilane vak'alar uydurmalı,

6 - Hududsuz bir lüks, başdöndürücü modalar icad etmeli, çılgınca sarfiyatı teşvik eylemeli,

7 - Kalabalıkların vakitleri, eğlenceler, oyunlarla oyalanmalı, herkes düşünmekten alıkonmalı,

8 - Müfrit nazariyelerle (kuramlarla) fikirler zehirlenmeli, gürültü ve kargaşalıklar yaratılmalı, içtimai sınıflar arasına kin ve itimatsızlık sokulmalı,

9 - Aristokratlara müthiş vergiler koyarak onları bunaltmalı, aralarına kin ve itimatsızlıklarsaçmalı,

10 - Mal sahipleriyle işçilerin arasını bozmalı, grevler, sabotajlar tertib ettirmeli,

11 - Yüksek tabakanın manevi kuvvetini her çareye başvurarak kırmalı,

12 - Sanayiin ziraati ezmesine imkan vermeli, böylece köylü sınıfını ortadan kaldırmalı,

13 - Saçma nazariyeleri ortaya atarak halkı gayri kabil-i tatbik fikirlerle dolambaçlı yollara sevketmeli,

14 - Hayat pahalılığını körüklemeli, ücretleri arttırmalı,

15 - Beynelmilel mes'eleler ihdas ederek milletler arasına kin ve nefret tohumları serpmeli,

16 - Milletlerin mukadderatını tahsil ve terbiyeden mahrum kimselerin ellerine tevdi ettirmeli,

17 - Bütün hükumet şekillerini değiştirmeli, bir çok sırları ifşa etmeli,

18 - Meşru hükumet tarzlarından mutlak bir istibdada gitmeli,

19 - Siyasi, iktisadi buhranlar yaratmalı, servetleri mahvetmeli,

20 - Mali istikrarı bozmalı, iktisadi krizleri çoğaltmalı, sepkülasyonlara, enflasyonlara yol açmalı, altını mahdud ellerde toplamalı, muazzam sermayeleri felce uğratmalı,

21 - Hükumetlerin ölümlerini hazırlamalı: Insaniyeti elem, ıstırab ve yoksulluk içine atmalı.

Teşkilat-ı Mahsusa'nın dikkatli tetkikleri neticesinde vardığımız hakikat şudur ki, 1892 denberi Dünyamız, bu zihniyetteki Yahudiler'le mücadele halindedir. Bunlar bir "Cihan Ihtilali" hazırlamaktadırlar.
Yalan Yazan Tarih utansın


mason isaretleri masonik simgeler _ gercek tarih deposu





8 Ağustos 2013 Perşembe

AK Parti ye ANAP kefeni biçiliyor

Yalan Yazan Tarih utansın



Tuncay Güney: AK Parti’ye ANAP kefeni biçiliyor


Ergenekon’un karakutusu Tuncay Güney SON.TV’ye önemli açıklamalarda bulundu. Güney, “Batı, AK Parti’yi ANAP’ı parçaladığı gibi parçalamak istiyor” dedi.

Kimileri onun için “Devlet içindeki derin yapı Ergenekon'un kara kutusu,” dedi, kimileri “MİT’çi” dedi. Hatta CIA ve Mossad ajanı diyen bile oldu. O ise kendini ‘süper ajan’ diye tanımlıyor, ama kendine bu yakıştırmayı yapanlarla dalga geçmeyi de ihmal etmiyor. Ancak kim ne derse desin o Türkiye'nin son yıllarına damgasını vurmuş bir isim.
SON.TV, Kanada Toronto'da Beth Yisrael Congregation adlı bir Sinagog'ta hahamlık yapan Tuncay Güney ile bir telefon röportajı yaptı. Güney; önümüzdeki günlerde görülecek olan Ergenekon davası, Gezi olaylarının perde arkası ve hakkındaki ajanlık iddiaları ile gündemdeki birçok konu hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

-Türkiye'de Gezi olayları ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

Gezi olaylari Türkiye’de uygulamaya koyan küresel sermaye –muhalifleri kitleleştirerek sokaklara dökme eylemidir. Ortadoğu’da yeni kurulmaya başlayan devletçikleri hangi batılı şirketler yönetecek, bunun paylaşımı yapılmaktadır. Türkiye’yi dışarıdan katılacak hangi -üç şirket içerideki hangi üç gökdelenden yönetecekler. İçerideki ve dışarıdaki sermayenin eylemidir. Gezi Parkı olaylarında istihbarat servislerinde kim kimdir –hangi örgüt, hangi sivil toplum örgütüne bağlıdır şeklindeki bilgiler de netleştirilmiş oldu. İşin en ilginç yanı bir türlü bir araya gelemeyen bu sivil toplum kuruluşlari-marjinal sol grupları ve Kemalistleri bu olaylar ile bir araya getirmeyi başarmışlardır.


‘AK Parti kaset, dosya ve belgelerle itibarsızlaştırılacak’

Artık Türkiye’de bilgisayar ağını ve telefon dinleme işini sadece Türk istihbarat servisleri yapmıyor. Gelişmekte olan (Türkiye gibi) ülkelere verilmemiş teknolojiler ABD ve Batı’da mevcuttur. Bu yönetici şirketler bir taşla birkaç kuş vurmuştur. Bütün gruplar hakkında birçok video – ses kaydı ve irtibat bilgileri vardır. Gezi olaylarında Batı ve Türkiye’deki işbirlikçilerin söyledigi tek türkü Recep Tayyip Erdogan’sız AK Parti sloganıdır. Batılı stratejistlere- analizcilere (aktif toplum-kitle istihbaratçıları) göre bu slogan Türkiye içerisinden kendilerine dikta edilmiştir. Gezi olaylarını tarafsızca sadece seyreden Amerika’dır. Batı hükümete sert bir şekilde yüklendiğinde Washington politik duruşunu değistirmedi. Beyaz Saray açıklamaları çok yumuşak olmuştur. Bölgenin sıcak durumundan dolayı Ankara yönetimi ile papaz olmamaya gayret göstermiştir. Onlar için önemli olan Gezi değil Suriye-Mısır ve Irak’taki durumda Türkiye’nin nerede durduğudur.

‘SİYASİ SUİKASTLAR BAŞLAYABİLİR’

Sürekli olarak Tayyipsiz AK Parti istendiğini söylüyorsunuz. Buna bir açıklık getirir misiniz? Bir de 5 Ağustos'ta Silivri’de Ergenekon’un karar duruşması var. Silivri’de yeni bir eylem düzenleneceği söyleniyor? Sizce bu eylem gerçekleşir mi? Gerçekleşirse Silivri'de neler yaşanır?


5 Ağustos’da Silivri’de bir gösteri olacağı taraflar tarafından açıklandı. Daha önce de İşçi Partisi ve etrafında toplanan bazı sivil toplum kuruluşları gösteri yapmıştı. Yasal düzenlemeye göre gösteri izni olan her kuruluşun eylem yapması demokrasinin renkliliğini gösterir. Fakat anayaya göre gösteri izni hangi kurallara bağlı ise ve hangi sert madde geçerli ise göstericiler ile polis ya da jandarma ekipleri arasında bir çatışma olacaktır. Son olarak Silivri’de bütün Türkiye’yi etkileyecek olan bir eylem planı hazırlanmıştır. Böyle bir gösteri planı için suikastler başlayabilir.

‘Hedef AK Parti’yi ANAPlaştırmaktır’

Geçmişte Uğur Mumcu suikasti Umut Operasyonu ile kapatıldı. Son yıllarda da Hrant Dink ve Danıştay saldırıları oldu. Bütün Türkiye’yi sarsacak bir plan uygulamaya konulup bu kitleleri sokağa dökme eylem planı hazırlanmış olabilir. Gezi ile birlikte Silivri eyleminin de bir amacı vardır. O da AK Parti’yi Anavatan Partisi’ne dönüştürmektir. AK Parti’nin oy oranını nasıl yüzde 20’ye düşürürüz planları hesaplanıyor. Bu konuda yapılacak olan ise dosya, kaset ve belgeler yayınlanmaktır.

‘ABD ve Batı, İslami partiler ile çalışmak istemiyor’

Artık ABD ve Batı yöneticileri siyasal İslami partiler ile çalışmak istemiyor. Eski sözde laik monarşiler ve liberal partiler ile yola devam etmek istiyor. Siyasal İslami partilere, destekçileri feodal İslamci grupların kambur olmaya başladığı ve sorun oluşturduğu ABD ve Batı tarafından tespit edildi. Bu yürütme yasama şeklini Mısır’da uyguladılar. Türkiye’de askeri vesayet geri gelecek diye bir plan yok. En kolayı skandallardır. Bunu da Türkiye içerisindeki ABD ve Batı dinamikleri örgütleyecek.

‘SÜPER AJAN OLDUM’

-MİT'e çalıştığınız dönemde dönemin Kontr-Terör Merkezi Başkanı Mehmet Eymür tarafından MİT'e alındığınız söyleniyor. Bu doğru mu? MİT'teki geçmişiniz ile ilgili biraz bilgi verir misiniz?


‘MİT ve Eymür’le çalışmadım’

Geçmişte de açıkladım. Ben hiç bir zaman Sayın Mehmet Eymür ile bir araya gelmedim. Eymür bey ile görüşmem de olmadı. Milli İstihbarat Teşkilatı ile de bir çalışmam olmadı.

-Ama MİT’te çalıştığınızı Mehmet Eymür SON.TV’de yazdı...

Artık bu iddialar üzerinde durmuyorum. Dünyada bu kadar istihbarat örgütü ile birlikte ismim anıldığı için ‘süper ajan’ olarak tarihte yerimi aldım.

- CIA'nın Ümmet Çıksın Projesinden ne anlıyorsunuz? CIA'nın böyle bir çalışması var mı?


Ümmet Çöksün planı eskidir. Teorik alanda Salman Rüşdi ile bu plan uygulandı. Türkiye’de de İslam ve Hz Muhammed perdesini kaldırma işi uygulandı. Bu tür uygulamalar çok eskide kaldı. Fakat uygulanan bu teori, İslam dünyasına parçalanma ve bölünmüş ideolojiler getirdi. Süreç cok hızlı işledi. Artık dünyada bir hayalet dolaşıyor olarak ‘İslami terör’ var. Ve dünyada maalesef İslamofobi yükseldi.

- Son olarak MİT'e yönelik karalama kampanyası başladı. Sizce bu kampanyanın amacı nedir?


Türk istihbaratı globalleşmek istiyor. Bu sancılı bir süreç. Türk basını birçok kez dış istihbarat servislerinin rahatsızlığını yazdı. İşin aslı iç dinamikler Türk istihbaratının globalleşmesinden rahatsızdır. Bunun üstünde kimse durmadı. Yabancı servislerin bu yöndeki rahatsızlıkları kendi açılarına göre normal. Türk istihbaratı da büyümek istiyor. Fakat bütçe, teknoloji ve müttefiklerimiz ile karşı karşıya gelmek globalleşmeyi durduracaktır. Dünyada bütün istihbarat birimleri şu propaganda ile başlar: Bilgi gerçektir. Gerçek sizi doğruya getirecektir. Bu sadece slogandır ve bir gerçekliği söz konusu değildir. Doğrusu şudur: İstihbarat dedikodu ile başlar, dedikodu geliştirir, komplo devreye girer, suç unsurları oluşturulur ve sonra da operasyon yapılır. İşin pratiği ve gerçeği budur. Siyasi örgütlerin doğuşu gelişimi diğer istihbarat teşkilatlarının dirsek temasları ile büyütülür. Herkes her şeyin ne olduğunu bilir.

HABERİN KAYNAĞI:http://www.son.tv/ozel-haber/tuncay-guney-ak-partiye-anap-kefeni-biciliyor/haber-198589#.UgInx9W5oJc.facebook


23 Nisan 2012 Pazartesi

Bu Problemleri Çözen Zengin Olacak






Bu Problemleri çözen zengin olacak 

ABD'deki Clay Mathematics Institute (CMI) adlı kuruluş, 20. yüzyıla ait çözülememiş dev problemler olarak nitelediği 7 matematik probleminin her birinin çözümüne bir milyon dolar (yaklaşık 621 milyar TL) ödül koydu. 7 problemi de çözen şanslı zeki tam 4 trilyon 347 milyar liranın sahibi olacak. Ödül haberi, 500 matematikçi ve fizikçinin Paris'te bir araya geldiği College de France'ta, 'Binyılın Buluşması'nda açıklandı. Çözümüne 1 milyon dolar verilecek problemlerin başında, asal sayıların neden sadece 1'e ve kendisine bölündüğüne ilişkin Riemann Hipotezi geliyor. Riemann Hipotezi'nin çözümü, uygulamada, daha güvenli internet hizmetlerine yarayabilecek.
'Matematiğin Everest Dağı' olarak adlandırılan 7 problem çözümlenemeseler bile 'çok önemli yan etkiler' yapacaklar. Problemlerin çözümü için zaman sınırlaması bulunmuyor. Yarışmayı düzenleyen CMI kuruluşunun kuralına göre, çözümler, uluslararası saygınlığı olan bir matematik dergisinde yayımlandıktan sonra iki yıl beklenmesini ve dünya matematik uzmanlarının çözümü kabul etmeleriyle son değerlendirmeyi CMI kuruluşunun yapması öngürülüyor.

Çözümlenmesi istenen problemler şöyle sıralanıyor:
1) Riemann Varsayımı

 2) Poincare Önermesi 
3) Hodge Önermesi
4) Birch ile Swinnerton-Dyer Önermesi
5) Navier-Stokes Denklemleri 
6) Yang-Mills Kuramı
7) P, NP'ye Karşı Problemi




17 Nisan 2012 Salı

SINAVLARA NASIL HAZIRLANILIR

 Sınavlar artık yaklaşmıştır benim anlatacağım şekilde yapamazsın ama vizeden sonrası için bir tavsiye olsun ben şöyle yapıyorum.

Tüm derslerden defter tutarım fakat okula defter götürmem.Yanıma biraz saman kağıdı alırım.Karalama olarak yazarım hoca önemli birşey söylediğinde parantez açar yanına not alırım.Eve gittiğimde onları inceler sonra baştan sona deftere temize çekerim parantez içinde yazdığım şeylere dikkat ederim unutulacak cinsten şeyler ise dikkat çekecek şekilde deftere geçiririm.Bunu hergün okuldan geldikten sonra yaparım.Vize zamanı en kazık derse baştan sonra (yaklaşık 60 sayfa) çalışmam 1-1,5 saat sürdü çünkü herşey aklında kalıyor.Çalışırken bir bakıyorsun anında hatırlıyorsun.Ve en kazık olan dersin çalışması bile çok kolay oluyor.Yalnız bu işlemleri hergün yapmazsan hafta sonu hepsini bir kerede yaparım falan dersen ya birikir yetiştiremezsin yada yazsan bile o çalışmak değil temize çekmek olur aklına hiçbirşey kalmaz.Günde 4 dersin mi var akşam hemen o 4 dersi dediğim gibi yap.Bizde aşağı yukarı zaten ders başına 10-15 sayfa oluyor.Ama inan çok faydasını görürsün.


 Vize ve Final öncesi özlü sözler !!!!!!!!!
işte o sözlerden bir demet :
İLK VİZEN KAÇ ?
Arkadaşının vize notunun düşüklüğünü öğrenip ona göre gaza gelmek amacıyla söylenir..

HACIM NAMAZA MI BAŞLASAK?
Aormal zamanlarda dünyanın aşkından ahiret hayatını unutan pek çok öğrencinin , sınav zamanı kasılmalardan kurtulmak amacıyla Allaha yakınlaşma cümlesi uzar o namaz ..kaza namazları falan kılınır...belki gaza gelinip tövbe de edilir...ama sınavlar bitene kadar )

BEN ŞİMDİ YATICAM , SİZ YATARKEN KALDIRIN BENİ.
ders çalışmaya gönlü olmayan öğrenci türünün kendini ve etrafındakileri ileriye odaklamak amacıyla söylediği söz..zira o saatte mümkün değil kaldıramazsınız..

BİR ÇAY KOY DA İÇELİM BE OLUM.
doğru düzgün olmasa da bir saat çalışma sonucunda evin uyanığının çay yapmasını iyi bilen şahsa yönlendirdiği rica görünümlü emir kipli cümle.

BU ADAM GEÇEN SENE NE SORMUŞ
konuların yoğunluğu ve zamanında aynı oranda kısıtlı olması sonucu çalışmayı sevmeyen öğrenci türünün evde varsa dersi geçen sene almış , ya geçen sene dersi alanlardan soruları öğrenmiş kişiye yönlendirdiği soru.

KESİN BURDAN ÇIKAR
6.hissi yüksek öğrenci türünün söylediği cümle..garanti çıkmaz ordan

ÇALIŞ ÇALIŞ NEREYE KADAR ( kalem fırlatılır bu sırada)
sanki sabah akşam ders çalışıyormuş havası oluşturmaya çalışan , gösterişe meraklı fakat engellere karşı zaafı olan öğrenci türünün favori cümlesi...

YARIM SAAT SONRA BAŞLIYORUZ.
yalan yalan yalannnnnnnn , ama her sınav dönemi söylenir...başlanırsa da bir saat sonra bırakılır..)

YARIN FAZLA KASMASA BARİ
hayatını , vücudun refleksleriyle anlatmaya meraklı olan öğrenci türü sınav için de "zor sormaz inşallah" manasında bu sözü söyler...

AA GELSE NE DELİ OLUR BE
ilk vizesi iyi olan fakat diğer derslerinde pek hayır olmayan öğrencinin diğer derslerini DC ile geçeceğini hesaplama paranoyasına kapıldığı an söylediği sözdür...)


O SORU KEK , BÖLE ÇIKSIN 100 ALIRIM
ders çalışmaya ne kadar isteksizse , ders çalışanların hevesini kırmaya da o derece düşkün olan kişinin soru çalışanlara söylediği umut kırıcı söz...

1 SORU YAPSAM YETİYO BANA
Hocanın vize de çok zor sormuş olması , buna karşın öğrencinin yüksek alması sonucunda , final haftasında yeteri miktarda çalışamamışsa arkadaşlarına nispet yaparcasına söylediği kibir cümlesi.

HACIM BEN ÇALIŞMICAM , ZATEN DC İLE GEÇSEM NE OLCAK
ortalamasından dolayı dc ile geçme ihtimali bulunan , fakat dc ile geçmeyi kendine yediremediği kadar ders çalışma isteği de olmayan kişinin kendini ve çevresindekileri avutma cümlesi.

YAZ OKULUNDA GEÇERİM
yaz okulunda sıcağın etkisiyle beyninin daha iyi çalışacağını düşündüğünden midir bilinmez ,bir grup öğrencinin umutlarını yaza gönderme cümleciği...

BU DERSİN MANTIĞI NE YAV
Vize ve Final öncesi özlü sözler !!!!!!!!! ders çalışmaya çalışmış , ama derslere gelmediğniden dolayı dersi anlamamış öğrenci profilinin nefret dolu sorusu.

BÖLE SORU SORARSA ,ÇOK PİS KIZARIM
ders çalışmaktan çok sinirlenen öğrencinin , çalıştıklarından daha zor bir soru görmesi sonucu , sarfettiği talihsiz cümle )

SINAVDA ÖNÜME OTUR.
ders çalışmamış bir öğrencinin sınavdan dakikalar ya da birkaç saat önce çalışan-başarılı öğrenci arkadaşına sarf ettiği söz.kopya çekme amaçlıdır.etik değildir )

OĞLUM NİYE BENİ ÇAĞIRMIYOSUNUZ
kendisi uyurken arkadaşları ders çalışmaya başlamış öğrenci tipinin uyandıktan sonra arkadaşlarına sarf ettiği sitem.

HACIM BİRAZ UYUSAK MI
ders çalışmaktan sıkılmış , ya da henüz başlamamışken yemeğin ağırlığu üzerine çökmüş öğrencinin çalışkan arkadaşına sarf ettiği düşmanca söz ))

DIŞARISI ŞİMDİ KAYNIYORDUR YAV
özellikle bahar dönemindeki sınavlarda bilhassa erkek öğrencilerin dışarıya çıkıp gezme özlemlerini dile getiren söz grubu ))

ULAN KÖPEK GİBİ ÇALIŞTIN DİMİ
ders çalışmamış ya da çalıştığını yeterli görmeyen öğrencinin , çalışmaktan usanmayan arkadaşına sarfettiği düşmanlık dolu cümle )

SENEYE GARANTİ AA ALIRIM BU DERSTEN 
kalması daha sınava girmeden kesinleşmiş öğrencinin , umut fakirin ekmeğidir tarzında sarfettiği idealist(!) cümlecik )

ULAN HAYAT SİZE HAYAT BE
kendisi başarılı olduğu için bütün dersleri alan öğrencinin , kredi yetersizliği sebebiyle ders alamayan bu sebeple de birkaç günü boş olan öğrenci arkadaşına sitemi )

YİNE TERS KÖŞE YAPMASIN BU ADAMöğrencilere eziyet etmeyi seven, nerden soru soracağı belli olmayan hocaya atfen söylenen söz...

BANA ÇIKACAK SORULARDAN GÖSTERSENE BİRAZ
ders çalışmayan ama çabuk anlayan ( anladığını zanneden ) kibirli öğrencinin çok çalışkan arkadaşına ricası )

ÖSS YE GİRELİM BU SENEders çalışmakla uzaktan yakından alakası olmayan öğrenci türünün her sene sarfettiği cümle...sınav zamanlarında bahsedildiğinde muhabbet bir başlarsa herkes üniversiteden soğur , başka bölümler seçilr ,sonra da yatılır )

BİZİM SINIF HAYVAN GİBİ ÇALIŞIYOR , ORTALAMANIYI MAHVEDİYORLAR

çan eğrisinin geçerli olduğu üniversitelerde , sınıfı genel olarak çalışan ve sınav ortalamaları yüksek olan fakat kendisi çalışmaya gönülsüz olan öğrenci türünün suç atmak amaçlı sözü.

HAZIRLAYAN: ABDULLAHOĞLU


3 Nisan 2012 Salı

Fiziğin tarihsel gelişimi

  Doğa olayların sorgulanmaya başlaması, yani fiziğin doğuşu, ilk uygarlıklann ortaya çıkmasıyla birlikte oldu...
                           
F iziğin tarisel gelişimine bakıldığında çok eskiden, Mezopotamya'da IÖ 3000'lerde, Sümer ve Akad
uygarlıklannda
su değirmenleri kullanılıyor, ağır heykeller dikiliyor,

piramitler yapılıyor, zaman, uzaklık ve hız ölçümleri gerçekleştirilebiliyordu. İÖ 2500'den sonra

Eski Mısır'daki uygarlıklar da, pratik kaygılan ağır basan mühendislik sorunlarının çözümünde fizik kurallanndan yararlanmışlardı.

Ama bu pratik gereksinmelerden doğan tekniklerin ortak temellerini oluşturan ilkelerin aranışı, İÖ 6. ve 5. yüzyıllarda Ege kıyılannda yaşayan filozofların soyutlamalarla doğayı sorgulama yöntemlerinde ortaya çıktı: Bu dünya, kaostan nasıl doğdu? Çokluğun ve çeşitliliğin kökenleri nedir? Hareket ve değişim nasıl hesaplanabilir? Bazı temel kabullerden mantıksal olarak sistematik fizik kuramlan çıkarsamanın ilk örneği, Thales'in (İÖ 6. yy) suyu tüm varhklann temel maddesi saymasıdır. Tha-les, iki temel kuvvet olarak, büzülmeye yol açan merkezcil kuvvet ile genişlemeye yol açan merkezkaç kuvveti tanımladı.

Antik Çağ filozoflanndan

Herakleitos (İÖ y. 540 - y. 480), bütün nesnelerin sürekli hareket halinde olduğunu ve toplam madde miktarının sabit olduğunu öne sürerken,



Empedokles (İÖ y. 490 - 430), evrenin toprak, hava, ateş ve su dörtlüsünden oluştuğu görüşünü ortaya attı. Atom kavramının babası ise Anaksagoras (İÖ y. 500 - y. 428) oldu.

Anaksagoras, tüm maddenin, "yaşamın tohumlan" olarak adlandırdığı atomlardan oluştuğunu, bunlann sürekli hareket ettiğini, havanın bir ağırlığı olduğunu belirtti.

Demokritos (İÖ y. 460 - y. 370),

atom kuramına "zorunluluk" ilkesini katarken, Leukippos (İÖ 5. yy) ve Epikuros (İÖ 341-270) atomcu okulun izleyicileri oldular.


Platon'un öğrencisi

Aristoteles, atom görüşünü yadsıyarak nicel madde kuramı yerine oldukça yalınkat ve nitel bir yaklaşımı yeğledi. Aristoteles, ilkel maddeyi sıcak ve soğuk, ıslak ve kuru gibi niteliklere indirgedi. Dirençli bir ortamda bir cismin hareketinin, harekete yol açan kuvvetle orantılı, ortamın direnciyle ters orantılı olduğunu belirleyerek bu bağıntıyı boşluğun varoluşuna karşı bir kanıt olarak kullandı. Aristoteles'in fiziği tüm ortaçağı etkiledi ve hatta

Aquino'lu Tommaso tarafından Hıristiyan skolastiğinde kullanıldı.Syrakusa'lı

Arkhimedes (İÖ y. 290/280 -y. 212/211), İskenderiyeli Heron (ü. İS 62), Ktesibios (ü. İÖ y. 270) gibi araştmcılar ise deneysel araştırmalarıyla hidrostatik, mekanik gibi fizik dallarına önemli katkılarda bulundular.


İlkçağ filozoflarından Aristoteles'in düşünceleri, ortaçağdaki dünya görüşlerinin tümü üzerinde etkinliğini sürdürdü. Bilimin, felsefe ve dinin etkilerinden sıyrılıp kendine özgü bir araştırma disiplinine dönüşmesi eski çağdan hemen hemen 2 bin yıl sonra başladı. Rönesans'ın ve Reform hareketinin etkileriyle "niçin" sorusunun yerine "nasıl" sorusunun geçmesi, 16. yüzyıl içinde gündeme geldi.

Gallei'nin mekaniğe kat kılan, Kopernikusçuluğun savunulmasıyla doğrudan ilişkiliydi. Düşen cisimlerin hızlanmalanyla ilgilenen Galilei, serbest düşme yasasını, yani düşmede alınan yolun cismin kütlesiyle değil, geçen sürenin karesiyle orantılı olduğunu ortaya çıkardı. Bunu, eylemsizlik ilkesiyle birleştirerek, bir merminin yörüngesinin paraboli biçiminde olacağım belirledi. 17. yüzyılda RenĞ Descartes, özellikle madde kavramı üzerinde durarak doğadaki tüm olayları maddeye ve harekete indirgeyen mekanikçi felsefeyi kurdu. Ayrıca çarpma ve dairesel hareket üzerine çalışmalar da yaptı.

17.yüzyılın sonunda Isaac Newton, Philosophiae naturalis principia mathematica (1687; Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri) adlı yapıtında, mekaniğin temel sorunlarını çözen üç yasasını yayımladı. Bu yüzyılda hızla gelişen bir fizik dalı da optikti. Roger Bacon gibi'13. yüzyıl bilginlerinin yapıtlarını tarayan

Kepler,

teleskopların matematiksel incelemesini yaptı, mercekler için bir geometri kuramı geliştirdi, ışığın kırılma özelliğini açıkladı. Newton'ın beyaz ışığın bileşik ışık olduğunu ortaya çıkardığı renk kuramı ve ışığın parçacık özellikli olduğunu belirten korpüskül kuramı ile

Huygens'in dalga özellikli ışık kuramı optiğe en önemli katkılar oldu. Böyle, Torricelli, Pascal, Von Guericke gibi bilginler, gazların basınç ve hacim ilişkilerine nicel yasalar getirdiler.

18. ve 19. yüzyıllar bilimsel çalışmaların altın çağı olarak nitelenir. Değişen sosyoekonomik yapı var olan kuramlar içinde doğa biliminin en büyük atılımı yaparak bağımsız bir kurum halinde gelişmesine olanak sağladı.

Elektriğe ilişkin çalışmalar, Leyden şişesinde yük birikimi sağlanmasından sonra deneysel araştırma alanına kaydı. 1733'te du Fay ve Nollet, "reçinemsi" ve "camsı" olarak adlandırdıkları iki tür elektriktik olduğunu buldular, 1787'de de Coulomb, elektrostatiğin temel yasalarını yayımladı. Galvanik ve voltaik elektriğin bulunuşuyla elektrik üreteçlerinin doğuşu, bu alandaki araştırmaların hızla gelişmesini sağladı. 1819'da 0rsted, elektrik akımına eşlik eden magnetik etkiyi buldu, 1827'de Ampere elektrodinamiğin yasalarını geliştirdi. 1831'de ise Faraday elektromagnetik indük-siyonu ortaya çıkardı. 1855'ten başlayarak J. C. Maxwell'in çalışmalarıyla klasik elek-tromagnetizma kuramı ortaya çıktı.


Sanayi devriminin bilim üzerindeki en açık etkisi, ısının mekanik işe dönüştürülmesine yönelik çabalardır. Carnot, Clausius, Kelvin, Helmholtz gibi bilginler, termodinamik bilim dalının gelişmesinde önemli katkılarda bulundular. Maxwell ve Boltzmann gazların kinetik kuramım geliştirerek, maddenin atom yapısının tanımlanmasına yönelik çok önemli bir adım attılar. Işığın özellikleri ve esirin varlığına ilişkin olarak 19. yüzyıl sonunda gerçekleştirilen araştırmalar ise 20. yüzyılın devrimci kuramlarına temel oluşturdu.

20. yüzyılda fiziğin yapısını temelinden sarsan iki kuram,

Max Planck'ın 1900'de öne sürdüğü



kuvantum kuramı ile
Albert Einstein'ın 1905'te yayımladığı

görelilik kuramıdır. Atomun, çekirdeğin ve temel parçacıkların bulunması, plazma fiziği ve elektroniğin hızla gelişmesi gibi deneysel ve uygulamalı atılımlar, kuramsal ve deneysel bilgilerin olağanüstü artmasının yanı sıra, fiziğin çeşitli alanlarında gerçekleştirilen eşgüdümlü araştırmalarla sağlanmaktadır.