28 Eylül 2011 Çarşamba

104 ) "TONTON" !.. (1. BÖLÜM )

             
    Turgut Özal... "Tonton" !.. 29 yıl sonra ilk sivil cumhurbaşkanı... Şeref kıt'asını eşofmanla selamlayan ilk cumhurbaşkanı...Eşinin bu kadar ön plana çıktığı ilk ve belki de tek cumhurbaşkanı... Türkiye'ye iyisiyle, kötüsüyle birçok "ilk"i yaşatan adam ...
    Süleyman Demirel ile Turgut Özal'ın yaşamlarında o kadar çok kesişme var ki, insan hayretler içinde kalıyor. Örneğin İTÜ'de birlikte okuyorlar. Ama Demirel üç sınıf büyük. Özal, Şevket Demirel ile aynı sınıfta..
    Özal, İTÜ'den elektrik yüksek mühendisi olarak mezun oluyor. Devletten burslu olduğu için, Ankara'da EİEİ (Elektrik İşleri Etüd İdaresi) ne giriyor. İTÜ yıllarından beri "Abi" diye hitap ettiği Demirel'le birlikte çalışmaktadır. Demirel bir süre sonra DSİ'ye geçer. Özal ise kalır..
    Özal, aynı çatı altında çalışan Semra Hanım ile ikinci evliliğini yapar. İlk eşinden çok kısa süre içinde ayrılmıştır. Uzun süre Kavaklıdere'de, Güniz sokakta Demirel ile komşu otururlar. Bu komşuluk sırasında ilişkiler iyice gelişir, gidip gelmeler, ailece gece ziyaretleri...
    1950'li yılların sonunda Turgut Özal EİEİ'deki görevine devam ederken, Menderes, 30 yaşındaki genç mühendis Demirel'i DSİ Genel Müdürü yapar.
    1959 yılında Özal yedek subay olur. Ankara'da Ordonat Okulunda yapmaktadır askerliğini. Bir dönem sonra Demirel de aynı okula gelir !.. O sırada okul dönemini bitiren Özal, Genelkurmay Araştırma Geliştirme Dairesi Başkanlığı emrine verilmiştir. Aynı zamanda Ordonat okulunda kendinden sonraki döneme matematik dersi verecektir. Öğrencileri arasında kim vardır dersiniz ? .. "Abi" dediği Demirel !..         
    Turgut'un Ordonat Okulunda yedek subay öğrenci olduğu 1960 yılında, okulun kurmay başkanı olan bir kurmay albay vardır. Bu kurmay albay, öğrencilerle sohbet etmeyi ve her fırsatta onlara uzun nutuklar atmayı sever. Onları sık sık toplar ve sıkı bir "esas duruş" çektikten sonra konuşmaya başlar. Özal ise böyle uzun konuşmalardan hiç hazzetmez. Sonraki yıllarda bu kurmay albay ile çok yakın ilişkilere gireceğini henüz bilmemektedir. Kurmay albayın adı Kenan Evren'dir !...
    1961'de Özal askerlik görevini bitirip EİEİ'deki görevine döner. 1965'de Demirel 42 yaşında başbakan olur. O sırada Özal genel müdür yardımcısıdır. Demirel, EİEİ Genel Müdürü İbrahim Deriner'i dışarıdan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak atar. Özal, genel müdürlük için dört koldan saldırır ama eski genel müdür, yeni bakan Deriner'e  bu atamayı kabul ettiremez Demirel .. AP içinde onu tutan diğer muhafazakar isimlerin baskısı sonucu, Demirel önce onu pasif bir görev olan Başbakanlık müsteşarlığına, sonra da Planlama müsteşarlığı görevlerine atar..
    Özal'ın Planlama müsteşarlığı zamanında evine girip çıkmaya başlayan bir Amerikalı vardır : Rodney Wagner.. Karısı Suky de Semra Hanımla dostluğu ilerletmiştir. Wagner, Amerikan yardım örgütü AID' nin Ankara'daki ikinci adamıdır, İstanbul'da Robert Kolej mütevelli heyeti üyesidir, ABD Büyükelçiliğine sık sık girip çıkmaktadır ve Ankara'da ısrarla CIA'den olduğundan bahsedilmektedir !.. Birbirleriyle epey bilgiler   paylaşan Özal ve Wagner'in dostluğu, Wagner ülkesine kesin dönüş yaptıktan sonra da devam eder. Bu arada Wagner, Morgan Trust Bankasının ikinci adamlığına kadar yükselir. Özal'ın oğlu Ahmet ABD'de okurken onun evinde bile kalır !.. Bu dostluğun meyvelerinden birisi, meşhur "Özelleştirme Planı"nın Morgan Trust'a yaptırılmasıdır !... Yine bu bankadan, çift uyruklu bir genç, Cengiz İsrafil, Türkiye'ye getirilerek özelleştirme işinin başına getirilir..
    Özal ,ABD, IMF ve Dünya Bankası ile o kadar iyi ilişkiler kurmuştur ki ; 12 Mart 1971 Muhtırasından sonra Planlama'dan istifa ettiği zaman, Dünya Bankası tarafından çalışma teklifi alır ve ABD'ye gider.  İyi bir maaşla huzurlu bir yaşama girmiştir. "Abi"si ile görüşmeye, yazışmaya devam eder. Bir yandan da Sakıp Sabancı'nın ABD'deki işlerini takip etmektedir.. Bunun sonucunda da 1973 sonlarında Sabancı'nın ona ABD'ye gelerek yaptığı teklif sonucu Sabancı Holding Koordinatörlüğü görevini kabul eder..
    Birkaç yıl Sabancı'da çalıştıktan, birkaç yıl da  kendisinin ticari denemelerinden sonra 1977 seçimleri için MSP'den İzmir 1. sıra adayı olur. Ve İzmir onu seçmez !..
    Bir süre sonra "Abi" onu yine göreve çağırır : Planlama Müsteşarlığı .. Özal, bu görevi daha önce yaptığını, bürokrasiye söz geçirmesi için aynı zamanda Başbakan Müsteşarlığını da ister. Demirel çift görevi sevmemesine rağmen kabul eder. 3 Aralık 1979 Pazartesi günü Özal yeni görevine başlar... 24 Ocak Kararları'na doğru zemin artık hazırlanmıştır...


   1979 başında ABD'nin Orta Doğu'daki en büyük kalelerinden biri düşer : Humeyni Şah'ı devirir !.. Aynı yılın sonunda Sovyetler Afganistan'a girer !.. Doğu-Batı ilişkilerinde kriz doruk noktasına çıkmıştır. Böylece Türkiye'nin stratejik önemi Batının gözünde bir kat daha artar. Türkiye ayrıca, hazırladığı "24 Ocak Programı" yetersiz olsa da, IMF ve Dünya Bankası "reçetesi" çerçevesinde yer alır ; böylece "yapısal uyum" kredilerinden yararlanmaya hak kazanmıştır..
    1980 Eylül ayında Körfez Savaşı, İran-Irak arasında patlak verince Türkiye'nin önemi bir kat daha artar. Ama artık Türkiye'de Washington'ı "rahatlatmış" olan bir askeri yönetim vardır. Zamanın ABD Başkanı Carter "12 Eylül'le ferahlamıştık" der ; "bu girişimin bölgede şiddetle ihtiyaç duyulan istikrara doğru ilk adım olduğunu düşünüyordum. 12 Eylül'den önce Türkiye'nin durumu savunma açısından tehlike arz ediyordu.."
    Ekonomik açıdan ise " 24 Ocak + 12 Eylül ", hem Washington'da hem iş çevrelerinde harika bir formül olarak karşılandı !...
    Demirel'in koalisyonlarla ve azınlık hükumetleri ile asla uygulayamayacağı 24 Ocak kararları, Evren sürücülüğündeki 12 Eylül buldozerinin dümdüz ettiği Türkiye'de, hiç kimsenin 'çıt' çıkaramadığı bir ortamda rahatça uygulandı. "Sol" diye bir şey kalmadı. "Sendika" diye bir şey kalmadı. ABD memnun, 1981'de seçilen Cumhuriyetçiler ve eski aktör, Başkan Reagan memnun.. Çünkü "Boys" Türkiye'de duruma hakim !..
   Böylece dış basında "ekonomik çar" diye ün salan başbakan yardımcısı Özal sayesinde Türkiye, IMF ve Dünya Bankası'nın "örnek çocuğu" olur !...

(BİRİNCİ  BÖLÜMÜN  SONU )
   

                                                     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder