30 Eylül 2011 Cuma

105 ) TONTON !.. ( 2. BÖLÜM )

   Demirel, 24 Ocak Kararları ile ilgili brifing vermesi için Genelkurmay'a Özal'ı göndermiştir. Özal bu brifingi verirken, ekonomiye olan yatkınlığını da askerlere kanıtlamıştır...
   11 Eylül 1980 akşamı Genelkurmay'daki yemekli toplantıda "Turgut Özal" adını ; piyasa ekonomisini ve 24 Ocak Kararlarını savunan Orgeneral Haydar Saltık telaffuz eder. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Necdet Öztorun da Özal'dan yanadır ve ekonominin ona teslim edilmesini ister. İçlerinden biri, Özal'ın bu görevi kabul etmeyeceğini söylediğinde, bir başkasının tepkisi, "tutuklayalım onu !" şeklinde olur. Haydar Saltık her zamanki gibi serinkanlıdır. "Tutuklayacağınız adamı sonra nasıl işbaşına getireceksiniz ? "diye sorar...
   Askeri yönetimin bir kanadından kaynaklanan baskı, 1980 yılı Kasımında Özal'ı sıkıştırmaya başlamıştır. Bu arada bir başka muhalif olan Adnan Başer Kafaoğlu da Evren'in danışmanı olarak Çankaya'ya çıkmıştır. Onun hedefi de Özal'ın ayağını kaydırarak yerine geçmektir..
   12 Eylül'ün "24 Ocak"la birlikte Özal'a da sahip çıkması hem iç hem de dış iş çevrelerini ferahlatmıştır. Bir ABD'li diplomat, Daniel Newberry, Özal'ın ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığına getirildiğinin öğrenilmesi üzerine, Ankara'daki ABD makamlarının çektiği "Ohh !" un büyükelçilik koridorlarında çıkardığı sesi anlatır..
   12 Eylül idaresinin Özal'ı seçmesiyle rahatlayan İstanbul'daki büyük iş çevrelerini temsilen Vehbi Koç da Kenan Evren'e ilginç bir mektup yazmıştır. Mektubunda Özal'a sahip çıkılmasını isteyen Koç, "Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Turgut Özal hakkında bir takım dedikodular başlatılmıştır. Özal bir dahi değildir, onun da hataları olabilir. Fakat bu nazik dönemde, mevcudun içinde, sorunlarımızı en iyi bilen insandır. Dedikodulara bakmadan, kendisini tutmakta fayda vardır.."
   Özal'dan hiç hazzetmeyen komutanlardan biri de, Evren'in en büyük destekçisi, Orgeneral Necdet Üruğ'dur. 1981 yılı Ağustosunda MGK Genel Sekreteri Haydar Saltık'ın yerine geçtiği sırada bir gazeteciyle yaptığı söyleşide, Özal'a ilişkin ekonomik içerikli eleştirilerin gerçekte 12 Eylül'ü hedef aldığını belirtir ve şöyle der : "Eleştiriyorsunuz ama, siz bunları bakan mı sanıyorsunuz ? Bunlar yedek subay !.. Emrimizle gelmiş adamlar. Biz emir veririz gelirler, emir veririz giderler.."
   Emir, 1982 yazında gelir. 14 Temmuz günü Özal başbakan yardımcılığından, Kaya Erdem Maliye Bakanlığından istifa ederler. Banker skandalı ve Kastelli'nin yurt dışına kaçmasıyla Özal'ın sonu belli olmuştur. Ankara'daki köşebaşı bankerlerine para kaptıran ordu mensuplarının oluşturdukları lobi, askeri yönetim içindeki Özal karşıtlarını birleştirince, Evren de Özal'a "Git !" demek zorunda kalır..
   1982 Anayasasının kabulünden sonra Özal, ANAP'ın kuruluş dilekçesini vermeden önce, Ekrem Ceyhun aracılığı ile "Abi"si Süleyman Demirel'e şu mesajı gönderir : "Size parti kurdurmayacaklar, bana katılın ! Benim genel başkanlığımı kabul edin. Partinin genel idare kurulunu, tabanını siz örgütleyin. Zaten sonra size devredeceğim.."
   Ekrem Ceyhun bu mesajı ilettiğinde, Demirel şu cevabı verir : "Ben onun parti kurmasını sakıncalı buluyorum" . "Abi" den gelen cevap Özal'ı hiç şaşırtmaz. "Ben kararlıyım, kuracağım" der cevabında. Tekrar Demirel'e giden Ceyhun, oradan Özal'a şu mesajı getirir : "Gitsin, Saadettin Bilgiç ile konuşsun" Bilgiç de parti kurmamasını söyler ama Özal'ın kararlılığında bir değişiklik olmaz. Çünkü Demirel'in bu tavrını zaten daha işin başında öngörmüştür. Hareketinin amacı, bu girişimde bulunarak, AP seçmeni ve kamuoyu karşısında zevahiri kurtarmaktır. Kuracağı partinin, AP tabanı olmaksızın hiçbir varlık gösteremeyeceğinin bilincinde olacak kadar zeki ve akıllıdır. Bir yandan da askeri yönetime şu mesajı vermektedir : "Sizler için en büyük tehlike eskilerdir. Onlarla da en iyi ben başa çıkarım." Hatta Evren'e, çıktığı Çankaya Köşkünde, "Kurma derseniz kurmam ; kenarda otururum ; hiç kimseyle de birleşmem.." demiştir.
   Hükumetin Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, askerlere Özal için büyük kulis yapar : "Paşam, inanın ki son derece değerli bir insandır. Batı dünyası kendisine büyük güven besler" demiştir. Özal da başbakan seçildikten sonra bu iyiliğin altında kalmaz ve bu seçkin diplomatımızı en iyi görevlere atayacaktır.
    
   12 Eylül 1983 günü hiç beklenmedik bir konuk Evren'i Evren'i ziyarete gelir ; hem de ta Amerika'dan !.. Gelen, Alexander Haig'dir. NATO eski başkomutanı, ABD eski dışişleri bakanı ve şimdi de uçak alım satımı yapan bir iş adamı..
   Evren'le yakın ilişkileri vardır ; eski dostturlar.. O gün Evren'e küçük bir "istirhamını" iletir : "Biz Mr. Özal'ı çok severiz ve güveniriz. Seçimlere partisiyle birlikte katılmasını isteriz. Kendisi, Batı dünyasının son derece güvendiği bir insandır. Elbette karar sizindir ama..."
   Böylece seçimlere rahatça katılabilmek için önündeki bütün engeller temizlenmiştir artık...


(İKİNCİ  BÖLÜMÜN  SONU )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder