21 Şubat 2013 Perşembe

332 ) BİR ABDÜLHAMİD DEVRİ PAŞASI

      

   Nazım Hikmet'in, "sen, mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin ?" sorusunu yönelttiği ressam Abidin Dino'nun dedesi olan ve 1843 yılında Preveze'de dünyaya gelen Abidin Paşa'nın içine doğduğu imparatorluk köklü bir değişim sürecine girmişti. Zincirleme reformlar toplumu derinden sarsıyordu.   Osmanlı'nın Rumeli topraklarından çekilmeye başlaması, ilerideki parçalanmanın habercisiydi. Abidin Paşa'nın babası Ahmed Zeynel Abidin, Arnavutluk'un önde gelen ailelerindendi. Yakın arkadaşı Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın Mısır'da yaptıklarından ilham alıp Arnavutluk'ta benzer hareketlere girişebileceği korkusu, Konya'ya sürülmesine ve orada koleradan ölmesine yol açacaktı..
  Abidin Paşa yedi yaşında Türkçe ve Rumca okumaya başlar, medrese tahsili çerçevesinde sarf,nahiv, mantık dersleri alır. Edebiyat, hesap, coğrafya ve kozmografya ilimleriyle ilgilenir, Yunanca eserleri takip eder ve Fransızca dersleri alır..Babasının ölümünden sonra saraya alınan genç Abidin, padişahın maiyetinde, Arnavut Taburunda muhafızlık yaptıktan sonra, Mülkiye sınıfından devlet hizmetine girer. Arapça,Farsça, Türkçe,Arnavutça,Fransızca ve Yunanca bilen Abidin Paşa'nın Yunanca yazı ve şiirleri İstanbul'da Neologos adlı gazetede uzun süre yayımlanmıştır..
  Devlet borçları, borsa işlemleri ve maliye meseleleri konusundaki eserini kaleme aldığında, İstanbul'un ilk resmi borsa komiserliği görevini üstlenmiş olan 30 yaşlarındaki Abidin Paşa, ekonomik açmazlar içinde yoğrulmuş bir Osmanlı bürokratıydı..
  Abidin Paşa, 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi'nin sonunda Epir sınırlarının tespiti  için Yanya'da toplanan olağanüstü komisyona başkan olarak atandığında, Abdülhamid tahta yeni çıkmıştı, sonra da olaylar zincirleme gelişti. Savaş sonrası imzalanan Ayastefanos Antlaşması Osmanlılar için tam bir felaket anlamını taşıyordu. Hem Rumeli'de kalan toprakları birbirinden kopmuş, hem Rusların yüklediği 35 milyon liralık savaş tazminatıyla Osmanlı ekonomisi ağır bir darbe almıştı. Rus hegemonyasının güçlenmesi İngiltere'yi rahatsız ettiği için Berlin'de bir kongre toplanmasını sağladı. 1878 Berlin Kongresi, Osmanlı için, sonun başlangıcını simgeliyordu. Devlet, artık, yabancı devletlerin doğrudan baskısı altına girmişti ve bu durum iç ve dış siyasette çok temel değişikliklere yol açacaktı...
   Mart 1879'da Abidin Paşa, Yunanistan'la sınır anlaşmasını yapmakla görevlendirilen olağanüstü komisyonun başkanlığını üstlendi. Bunun ardından Diyarbekir, Elazığ ve Sivas vilayetleri ıslahatıyla görevlendirilen paşa, böylece daha da netameli bir göreve atanmış oldu. 
   Abidin Paşa, Katolik yardımcısı Manas Efendi ile birlikte Diyarbekir'de çalışmalarını yürütürken, eyalet meclisindeki Hristiyanların sayısı artırıldı, zaptiyelere üniformalar diktirildi, ödenmemiş maaşları ödendi, köylülerin güvenliği sağlandı, ayrıca Diyarbekir'de bir de polis kuvveti kuruldu. Paşa dürüsttü, gece gündüz demeden çalışıyordu, mesleğinde başarılı bir yöneticiydi ancak, reformların uygulanması için maddi kaynağa ihtiyaç vardı. Oysa İngiltere bir yandan Osmanlı yönetimini reformları uygulaması için sıkıştırırken, sultanın yardım taleplerini duymazdan geliyordu. Bu durum Osmanlı-İngiliz ilişkilerinde giderek büyüyen bir soğukluğa sebep olacak ve Osmanlı-Almanya yakınlaşmasının önünü açacaktı..  
   
   19. yüzyılın sonlarına ait nüfus verileri, Sivas Vilayeti'nde (Sivas, Amasya ve Tokat'ın tamamı ve Kayseri,Malatya,Ordu,Giresun,Samsun ve Çorum'un bir kısmı ) Ermenilerin nüfusun %20'sinden fazlasını oluşturduğunu gösteriyor. Ermeniler en verimli topraklara sahipti.Şehirlerde tefecilik yapan Ermeniler ise aylık %3 gibi fahiş bir faizle zenginliklerine zenginlik katarlarken borçluların tepkisini çekiyorlardı. 
   1879 yazında gelişmeleri yakından izlemek amacıyla Anadolu'nun belli başlı şehirlerine birer asker-konsolos atayan İngiltere, Anadolu'daki konsoloslar ağının merkezini "Anadolu Başkonsolosluğu" adıyla Sivas'ta kurmuştu. Böylece doğuda Ermeni toplumu üzerinde etkinlik kurmuş olan Amerikalı misyonerlerden sonra İngiltere de Sivas vilayetinde ağırlığını hissettiriyordu. 
   Abidin Paşa, 1879/Ağustos ile 1880/Mart arasında Sivas Valiliğinde bulundu. Gelir gelmez 3 Müslüman ve 3 Hristiyan'dan oluşan bir komisyon kurup reform çalışmalarını hemen başlattı. İngiltere'nin Sivas'taki başkonsolosu Albay Wilson, paşanın gelişinden memnundu : Bu ücra yerde, klasik edebiyat üzerine eğitimli insanların yapabileceği türden sohbetleri paşayla sürdürmenin kendisi için ne büyük bir nimet olduğunu ifade edecekti. (Wilson,to Layard,Sivas, 49 of 14 October 1879, F.O. 424/91)
  Paşanın başarılı yönetimi takdir topladı : Gece gündüz demeden çalışıyor, sakin ve hızlı karar veriyor ve kararlarını uygulamaya sokuyordu. Ancak giriştiği reformlar bir dizi rahatsızlığa yol açmış olmalı ki,Sivas'ta bulunduğu süre boyunca Babıali faaliyetlerini yakın takip altında tutacaktı. 
  Bu ortama rağmen, Abidin Paşa kısa valiliği sırasında bir dizi yeniliğe imza atabildi : Kafkaslar'dan gelen muhacirleri iskan etti, yol inşaatlarını başlattı, Müslümanların eğitim koşullarını iyileştirdi, Sivas'a sokak lambaları diktirdi, haftalık bir gazetenin yayımlanmasını sağladı. Vergi ve hukuk reformu programları hazırladı fakat Mart 1880'de Selanik'e vali atanmasıyla bu reform hamleleri son buldu. Selanik'e atanmasından kısa bir süre sonra İstanbul'a çağrılan Abidin Paşa'ya vezir rütbesi verildi ve aynı yıl Hariciye nazırlığına getirildi. Üç ay kadar bu görevde kalan 38 yaşındaki paşayı Sultan Abdülhamid tam sadrazam yapacakken, şeyhülislamın "Efendimiz, Abidin Paşa kulunuz pek gençtirler.Başkanlık edeceği vekillerin hepsi ondan yaşlıdır. Abidin kulunuz, zekası ve dirayeti sayesinde, nasıl olsa ileride bu makama davet edilir" diyerek sadrazam yapılmayarak tekrar valiliğe gönderildi. Birinci rütbeden Mecidi Nişanı ile taltif edilerek Adana valiliğine tayin edildi..
  1881 yılı Ocak ayında göreve başlayan Abidin Paşa, burada geçirdiği sürede gene birçok ilke imzasını attı. Halkın yardımıyla Askeri İdadi binasını yaptırdı. Dar sokakları genişletti ve Saathane'yi inşa ettirdi. İmparatorluğun belli başlı şehirlerinde yükselen saat kuleleri, Abdülhamid'in çağdaşlaşma çabalarının simgesi idi adeta. 
  Abidin Paşa tarım konusuna da eğildi. İlk defa Batı'dan tarım makineleri getirterek Çukurova'da tarımın modern usullerle yapılmasını sağladı. Ermenilerin yabancı bankalardan kredi alıp bölgede büyük boyutlarda arazi edinmelerinden son derece rahatsız olan Abdülhamid, kendi adına 800 bin dönümlük bir çiftlik kurduğu gibi, Abidin Paşa'ya "boş bulduğun bütün arazileri topla" talimatını vermişti. O da bir kısmını satın alarak, bir kısmını da bataklığı kurutarak edindiği yaklaşık 60 bin dönüm genişliğindeki çiftliğinde modern tarım aletleriyle örnek çalışmalar yaptırdı. Aynı dönemde altı ciltlik Tercüme ve Şerhi Mesnevi-i Şerif kitabını da yazdı..
   1884'de tekrar Sivas valiliğine getirildi ve bir yıl sonra da Ankara'ya tayin olarak yedi yıl boyunca bu küçük (30 bin nüfus) kasabayı kalkındırdı. Elmadağ'dan Kale civarındaki semtlere su getirilir, çeşmeler yapılır, şehrin etrafında yollar açılır, itfaiye teşkilatı kurulur, hastane yapılır, ambarlar inşa edilir, okullar açılır, kısacası şehirde daha rahat bir yaşam tesis edilir. 1892'de demiryolu ulaştığında, Ankara'nın çağdaşlaşma süreci çoktan başlamıştır..
  Abidin Paşa 1893'de Oniki Adalar valiliğine atanınca, Rodos'ta bir vali konağı yaptırmış, aile fertlerini yanına aldırmıştı. Bu,"Rodos sürgünü " on üç yıl sürecektir.. 
  Abidin Paşa, padişah tarafından İstanbul'a çağrılıp sadrazamlık teklif edileceği sırada, 1906'da, Mabeyinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumar ve Fatih Türbesi avlusuna defnedilir..    

(EMİNE  UŞAKLIGİL, "BENİM CUMHURİYET'İM")  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder