GAZETECi HASAN CEMAL, PADİŞAH MI OLACAKTI?
Kitapta birçoğu bugüne kadar pek gündeme gelmemiş ve duyulmamış birbirinden ilginç anı ve anektodlar var. Bunlardan bazıları şöyle:
Kitapta, Filistin cephesinde yaşananlar anlatılıyor. 7. Ordu komutanı olarak bu savaşta görev alan Mustafa Kemal Paşa'nın da aynı cephede savaşan diğer ordu komutanlarıyla birlikte bu hezimetten sorumlu
olduğu ima ediliyor. Daha da önemlisi Şam'ı savunmakla görevlendirilen Albay İsmet'in (İnönü) 'Sorumluluklarını, görevini ve Şam'ı yüzüstü terk edip, kendi kararıyla Halep'e firar ettiği ve oradan da İstanbul'a kaçtığı' anlatılıyor. Avni Paşa daha da ileri giderek 'İzmir'e girilmesi sırasında Yunanlı komutanlar bile askerleriyle birlikte teslim oldular; bizim komutanlar askerleri teslim edip kendilerini kurtardılar' anlamına gelecek sözler söylüyor.
Mustafa Kemal Paşa, Filistin cephesinden dönüşünde Avni Paşa'yla aynı trende yolculuk yapmıştır. Bozgundan sonra İstanbul'la haberleşen Atatürk, Fethi Bey'in (Okyar) Dahiliye Nazırı, kendisinin de Harbiye Nazırı yapılmasını istemiştir. İzzet Paşa, bu taleplerin kabul edildiğini bildirir kendisine. Atatürk ayrıca savaşın kaybedildiğinin kabul edilip mütareke yapılmasını da önermiştir. Tren, İstanbul Maltepe'ye ulaştığında aldıkları bir gazeteden İzzet Paşa kabinesinin düştüğünü ve yerine Tevfik Paşa'nın getirildiğini okurlar. Mustafa Kemal Paşa üzüntüsünü gizlemez.
Avni Paşa'nın ikisinde de bulunduğu Damat Ferit Paşa hükümetleri hakkında yakından gözlemleri var. Bu hükümetlerin ölünün 'techiz ve tekfini' yani gömülmeye hazır hale getirilmesiyle görevli hükümetler olduğunu yazıyor. Avni Paşa'nın hatıralarında Ferid Paşa'nın kişiliği ve hayat tarzı ayrıntılı bir şekilde ele alınarak adeta bir portresi çıkarılmış. Okuduğunuzda Cumhuriyet döneminde vatan haini ve mürteci olarak tanımlanan paşanın, dinle diyanetle ilgisi olmayan, Batı terbiyesiyle yetişmiş bir Frankafon olduğunu anlıyor ve şaşırıyorsunuz.
Kitaptaki önemli ayrıntılardan biri de Sevr adı verilen anlaşmanın hukuki olarak hiçbir zaman yürürlüğe girmediği. Bakanlar Kurulu hatta Şurayı Saltanat tarafından kabul edilmesi istenen anlaşmayı padişah Vahdettin kesinlikle onaylamıyor ve Lozan görüşmelerine kadar İtilaf güçlerini oyalıyor. Padişah onaylamadığı için anlaşma hukuken geçerlilik kazanmıyor.
Şehzadelerden biri olan Ömer Faruk Efendi, Anadolu'daki mücadeleye katılmak için Ankara'ya doğru yola çıkıyor fakat Ankara'dakiler tarafından İnebolu'dan geri çevriliyor.
Bolşevik İhtilali'nden sonra Sovyetler Birliği tarafından Türkiye'nin Paylaşılması adlı bir kitap yayımlanır. Bu kitapta Çar'ın dışişleri bakanlarından Sasanof'un bıraktığı evraka dayalı olarak anlatılan bölümde, gazeteci Hasan Cemal'in dedesi Cemal Paşa ile ilgili bir iddia vardır. Bu iddia Arapçaya çevrilerek Suriye'de bir gazetede yayımlanır. Buna göre İtilaf devletleri, İttihatçıların üç paşasından biri olan Cemal Paşa'yı diğerlerinden kopararak Sultan Reşad'ın yerine padişah yapmayı planlamışlardır. Cemal Paşa bunun karşılığında devleti Alman ittifakından çıkaracak ve İtilafçılara yönelik isyanları onlardan aldığı silah ve cephane ile bastıracaktır. Bu teoriye göre Osmanlı hanedanının yerini Cemal Paşa hanedanı alacak, padişahlık Cemal Paşa'dan oğluna ve torunlarına geçecektir. Zayıf da olsa bu iddianın gerçekleştiğini ve Milliyet yazarı Hasan Cemal'in gazeteci değil de padişah olduğunu bir anlığına düşünmek ister misiniz?
Kitapta birçoğu bugüne kadar pek gündeme gelmemiş ve duyulmamış birbirinden ilginç anı ve anektodlar var. Bunlardan bazıları şöyle:
Kitapta, Filistin cephesinde yaşananlar anlatılıyor. 7. Ordu komutanı olarak bu savaşta görev alan Mustafa Kemal Paşa'nın da aynı cephede savaşan diğer ordu komutanlarıyla birlikte bu hezimetten sorumlu
olduğu ima ediliyor. Daha da önemlisi Şam'ı savunmakla görevlendirilen Albay İsmet'in (İnönü) 'Sorumluluklarını, görevini ve Şam'ı yüzüstü terk edip, kendi kararıyla Halep'e firar ettiği ve oradan da İstanbul'a kaçtığı' anlatılıyor. Avni Paşa daha da ileri giderek 'İzmir'e girilmesi sırasında Yunanlı komutanlar bile askerleriyle birlikte teslim oldular; bizim komutanlar askerleri teslim edip kendilerini kurtardılar' anlamına gelecek sözler söylüyor.
Mustafa Kemal Paşa, Filistin cephesinden dönüşünde Avni Paşa'yla aynı trende yolculuk yapmıştır. Bozgundan sonra İstanbul'la haberleşen Atatürk, Fethi Bey'in (Okyar) Dahiliye Nazırı, kendisinin de Harbiye Nazırı yapılmasını istemiştir. İzzet Paşa, bu taleplerin kabul edildiğini bildirir kendisine. Atatürk ayrıca savaşın kaybedildiğinin kabul edilip mütareke yapılmasını da önermiştir. Tren, İstanbul Maltepe'ye ulaştığında aldıkları bir gazeteden İzzet Paşa kabinesinin düştüğünü ve yerine Tevfik Paşa'nın getirildiğini okurlar. Mustafa Kemal Paşa üzüntüsünü gizlemez.
Avni Paşa'nın ikisinde de bulunduğu Damat Ferit Paşa hükümetleri hakkında yakından gözlemleri var. Bu hükümetlerin ölünün 'techiz ve tekfini' yani gömülmeye hazır hale getirilmesiyle görevli hükümetler olduğunu yazıyor. Avni Paşa'nın hatıralarında Ferid Paşa'nın kişiliği ve hayat tarzı ayrıntılı bir şekilde ele alınarak adeta bir portresi çıkarılmış. Okuduğunuzda Cumhuriyet döneminde vatan haini ve mürteci olarak tanımlanan paşanın, dinle diyanetle ilgisi olmayan, Batı terbiyesiyle yetişmiş bir Frankafon olduğunu anlıyor ve şaşırıyorsunuz.
Kitaptaki önemli ayrıntılardan biri de Sevr adı verilen anlaşmanın hukuki olarak hiçbir zaman yürürlüğe girmediği. Bakanlar Kurulu hatta Şurayı Saltanat tarafından kabul edilmesi istenen anlaşmayı padişah Vahdettin kesinlikle onaylamıyor ve Lozan görüşmelerine kadar İtilaf güçlerini oyalıyor. Padişah onaylamadığı için anlaşma hukuken geçerlilik kazanmıyor.
Şehzadelerden biri olan Ömer Faruk Efendi, Anadolu'daki mücadeleye katılmak için Ankara'ya doğru yola çıkıyor fakat Ankara'dakiler tarafından İnebolu'dan geri çevriliyor.
Bolşevik İhtilali'nden sonra Sovyetler Birliği tarafından Türkiye'nin Paylaşılması adlı bir kitap yayımlanır. Bu kitapta Çar'ın dışişleri bakanlarından Sasanof'un bıraktığı evraka dayalı olarak anlatılan bölümde, gazeteci Hasan Cemal'in dedesi Cemal Paşa ile ilgili bir iddia vardır. Bu iddia Arapçaya çevrilerek Suriye'de bir gazetede yayımlanır. Buna göre İtilaf devletleri, İttihatçıların üç paşasından biri olan Cemal Paşa'yı diğerlerinden kopararak Sultan Reşad'ın yerine padişah yapmayı planlamışlardır. Cemal Paşa bunun karşılığında devleti Alman ittifakından çıkaracak ve İtilafçılara yönelik isyanları onlardan aldığı silah ve cephane ile bastıracaktır. Bu teoriye göre Osmanlı hanedanının yerini Cemal Paşa hanedanı alacak, padişahlık Cemal Paşa'dan oğluna ve torunlarına geçecektir. Zayıf da olsa bu iddianın gerçekleştiğini ve Milliyet yazarı Hasan Cemal'in gazeteci değil de padişah olduğunu bir anlığına düşünmek ister misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder