14 Nisan 2012 Cumartesi

212 ) ÇİN'DE VE TÜRKİYE'DE ERKEK OLMAK !..

 

   1966 yılında Mao'nun başlattığı kültür devrimi sırasında Çin Komünist Partisi üremeyi özendirdi ve "Çok Çocuk Politikası" ile Çin'in nüfusu bir milyarı aştı..
   1980'lerde ise bununla başa çıkamayınca bu defa "Tek Çocuk Politikası" uygulanmaya başladı !. Birden fazla çocuk yapan ceza almaya başladı. Tam bu sıralarda teknolojik bir yenilik devreye girdi : Ultrason !.. Tek çocuk hakkı olan aileler, çocuğun cinsiyetini öğrenir oldular. Doktor, "bir kızınız olacak" dediğinde kürtaj yaptırdılar ; çünkü onlara çalışacak bir erkek evlat gerekiyordu..
   İlk sonuçlar 1984 yılında alındı : Her 100 kıza karşılık 108 oğlan doğuyordu.  2004 yılında ise her 100 kıza karşı 117 oğlan.. Hatta bazı bölgelerde bu sayı 150'yi buluyordu.
   Sonuç : 2004 yılında, 9 yaşın altında 13 milyon "fazla" erkek !.. 2020 yılı tahmini ise "kadınsız" 50 milyon genç erkek !..
   1995 yılında Çin'de toplanan Dünya Kadın Konferansı'nda imzalanan Pekin Deklarasyonu'nda, 189 ülkenin temsilcileri, "kız çocuk katliamına yol açan erkek çocuk tercihinin nedenlerinin ortadan kaldırılmasını" talep etmişti. Bu yapılmadığı sürece erkek çocuk tercihi sürecek ve kız çocuklar ana karnında öldürülecek ; doğanlar sokağa bırakılıp yabancılarca evlat edinilecekti..
   Bunun sonuçları ile ilgili felaket senaryoları da üretildi : "Değerli Mal" olarak tutsaklaştırılan kadınlar, o kadınlar için savaşan erkek çeteler ; kız kaçırma, kadın ticareti ve tecavüz olaylarında patlama.. Çok kocalı evlilikler, kısırlaştırma kampanyaları, yaygınlaşan eşcinsellik ve AİDS !..
   Çinli düşünür Konfüçyus, "Kadınları sevdiği kadar erdemi de seven birine hiç rastlamadım" demiş bir zamanlar..  Gerçekten sevseler, zaten bütün bunlar yaşanır mıydı ?..
  

   Bizde de başbakanımız devamlı aynı mesajı veriyor : "Üç çocuk yapın !"..
   Geçenlerde, helikopter kazasında şehit olan on iki askerimizin ABD ordusuna ait gri metalik tabutlarla yurda geri dönüş yapmasından sonra, haklı olarak, "Afganistan'da bizim ne işimiz var ?" tartışmaları başladı ve sayın Başbakan, aslında eleştirilere karşı son derece hoşgörülü olmasına rağmen, nedense, açtı ağzını yumdu gözünü : "Afganistan'da, Somali'de, Bosna'da, Kosova'da, Lübnan'da Türk askerinin ne işi var diyenler, bunu sorgulayanlar ; Sivas'ın ötesine, ufukları İstanbul'un ötesine geçemeyenlerdir. Bu ülkenin tarihini okumuş olan herkes, bizim yurt dışındaki askeri varlığımızdan gurur duymalıdır. Büyük iddialarınız  varsa  büyük ülke olursunuz.." diye buyurdu..
   Bu ülkenin tarihini, mümkün olan en fazla kaynaktan, okumaya çalışan birisi olarak naçizane diyebilirim ki ;
evet büyük bir ülkeyiz ama şimdiye kadar büyük askeri kayıplar da vermişiz..
   Balkan savaşlarında yaklaşık 5 bin asker ; Sarıkamış'ta kimilerine göre 40 bin, kimilerine göre 80 bin asker ; Çanakkale'de hastalıklardan ölenler ve kaybolanlar haricinde resmi rakam 57 bin kişi ; Kurtuluş Savaşı'nda kimi kayıtlara göre 40 bin, kimilerine göre 100 bin ; Kore Savaşı'nda 731 ; Kıbrıs'ta 486 ; PKK ile savaşta ise ne yazık ki 30 bin asker !... Ama görülüyor ki bu rakamlar bazılarına fazla etki etmiyor..
   
   Dünyayı yöneten üç beş aileden biri olan Rotschild ailesinin adamı olarak da bilinen "Para Sihirbazı" George Soros, yıllar önce geldiği Türkiye'de, üst düzey yetkililerle yaptığı basına kapalı toplantılardan sonra, giderken açık açık şunları söylemişti : "Türkiye'nin en önemli ihraç malı, ordusudur" !...
   Eh, adama boşu boşuna "sihirbaz" adını takmamışlar !.. Çünkü Başbakan, asker göndermemizi istemeyenleri yerdiği, aynı konuşmasının devamında, "ihracatı artırmak için, dış ticareti büyütmek için gideceğiz" diyordu..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder