19 Nisan 2012 Perşembe
Nasrettin Hoca Çocukluğu ve Hayatı 2.Sınıf
Nasrettin Hoca / Hayatı – Kişiliği ve Fıkraları
ÇOCUKLUĞU:
Nasreddin Hoca’nın çocukluğu doğduğu köyde geçmiş, ilk bilgilerini babasından almıştır. Yani babası aynı zamanda ilk hocasıdır. Hoca, okuma-yazma, temel dini bilgiler, Arapça ve Farsça konusunda kendini yetiştirmiş, daha sonra eğitimini Sivrihisar’daki medreselerde sürdürmüştür. Kur’an-ı Kerim’i ezberleyip hafız olmuş, yine Fıkıh ve Kelam ilimleri konusunda da öğrenim görmüştür. Bu öğreımnin ardından bir süre Sivrihisar Medreselerinde görev yapmış, babası ölünce, ailesini yalnız bırakmamak için köyüne geri dönmüş ve babasından boşalan imamlık görevini üstlenmiştir.
13. yüzyılın sonu ile 14. yüzyılın başı arasında yaşadığı düşünülen, düşünceye yönelik mizah anlayışının en önemli örneklerini sunan bir zekâ abidesi; fıkraları dilden dile pelesenk olan büyük bir halk bilgesi, kurnazlığın ve hazır cevap olmanın en güzel örneklerini sergileyen bir düşünür ve aynı zamanda etkili bir hatip, toplum eğitmeni…Birçok ilde kendisini benimseyen halk tarafından adına türbeler inşa ettirilen ve herkesin bağrına basıp, ondan akıl danıştığı bir aksakal olan Nasrettin hoca Selçuklular döneminde Konya ve Akşehir civarında yaşadığı düşünülen büyük bir bilgindir. Gülünç ve aynı zamanda düşündürücü sözleriyle insanları kendisine hayran bırakan aksakallı Nasrettin hoca, tarihimizde gelmiş geçmiş en önemli fıkra kaynaklarından biridir.Onun fıkra anlayışı, öyle basit bir espri ile insanları güldürmekten çok, hem düşündürüp hem güldürmeyi amaçlayan kurnazlık temellidir.Türk halk bilgesi ve fıkra kahramanı
DOĞUMU-ÖLÜMÜ
Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünde 1208 yılında doğdu, 1284 yılında Akşehir’de öldü Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun’dur. Önce Sivrihisar’da medrese öğrenimi gördü, babasının ölümü üzerine Hortu’ya dönerek köy imamı oldu. 1237′de Akşehir’e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim’in derslerini dinledi, İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu.
Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun hayatıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur’la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır.
Fıkralarının Özellikleri
Nasreddin Hoca’nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen kelimelerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir.Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma, gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, dinin temel kabulleriyle çelişmeden çok ince bir söyleyişle hoşgörüyü yeğlemedir. O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin genel özelliğidir. Bu özellikler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumunu yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur. Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır.Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca’nın diliyle kendi sesini duyurur. Nasreddin Hoca, bütün fıkralarında, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir. Tanık olduğu olaylar, genellikle, halk arasında geçer.Nasreddin Hoca fıkralarında dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir. Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez.Karakaçan onun taşıtı, bineği olduğu kadar belirli özellikleri olan bir arkadaş karakteri de simgeler.
Bir fıkra örneği: “Sıkarken”
Nasrettin hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş.Yoldan geçen arkadaşı hocaya:
-Hocam kediyi yıkama ölür.
demiş.Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış.Arkadaşı dönüşte hocayı tekrar yolun kenarında görmüş.Kedi ölmüştü. adam:
-Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedimmi? demiş.Hoca:
-Ben kediyi yıkarken ölmediki sıkarken öldü demiş.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder