1 Kasım 2012 Perşembe

290 ) BİR SARAY DARBESİ !..

    

   Abdülaziz'e yapılan darbeden önce onun döneminin üst düzey yöneticilerine bir göz atmakta fayda var. Örneğin Mustafa Reşit Paşa ile onun yetiştirdiği Mehmet Emin Ali Paşa ve Keçecizade Mehmet Fuat Paşa, Hariciye Nezaretine on üç kez atanmış ve sürekli bu makamı ellerinde tutmuşlardır. Öyle ki ; bu paşalardan birisi sadrazamlık görevinde ise, diğeri mutlaka Hariciye Nazırlığı görevinde bulunmuştur..
  Mustafa Reşit Paşa döneminde, o devirlere kadar pek bilinmeyen, masonluk önem kazanır. Paşa, Osmanlı'da üst düzey yöneticilik yapan ilk masondur aynı zamanda..
  Keçecizade Fuat ve Ali Paşalar Babıali Tercüme Odası'ndan yetişmedir. Fuat Paşa, Midhat Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Tunuslu Hayrettin Paşa, İbrahim Hakkı Paşa, Berlin Sefiri Sadullah Paşa, Namık Kemal, Şair Ziya Paşa ve Şinasi aynı mason locasına kayıtlıdır...
  Abdülmecid 16 yaşında tahta çıktığından, Mustafa Reşit Paşa (aşağıda solda) ve onun yetiştirdiği diğer paşalara karşı çıkamamıştı. Ondan sonra tahta geçen kardeşi Abdülaziz 31 yaşındaydı ama o da bir süre yönetim kademelerine dokunmadı.
  Abdülaziz'in tahta çıkışını izleyen sekiz yılda ; sadrazamlık ve hariciye nazırlığı, Ali Paşa ve Fuat Paşa (aşağıda ortada) arasında birkaç kez el değiştirdi. Fuat Paşa iki dönemde toplam dört yıl sadrazamlık ve seraskerlik (başkumandanlık) görevinde bulundu. O öldükten sonra Sultan Abdülaziz, Ali Paşa'yı ölünceye kadar görevde tuttu. Ali Paşa (aşağıda sağda) ; Abdülmecid döneminde üç, Abdülaziz döneminde iki olmak üzere toplam beş kez sadrazam  ve sekiz kez hariciye nazırı olduktan sonra 7 Eylül 1871'de öldü..
  Ali Paşa'dan sonra göreve gelenler arasında bir tek Hüseyin Avni Paşa bir yılı geçkin süreyle görev yapabildi : bir yıl iki ay !.. 
  Sultan'ın devamlı olarak birinci sınıf devlet adamı arayışında olduğu, onun şu sözlerinden de anlaşılabiliyor :
"Benim ecdadım bu gibilerin aklıyla hareket etmiş olsaydı, Konya Ovası'nda koyun sürüleriyle yaşamaktan kurtulamazdık.."

    

   Rusya ile iyi geçinmek taraftarı olan Abdülaziz, sadrazamlığa Mahmud Nedim Paşa'yı (aşağıda ortada) getirir. "Dörtlü Çete" olarak bilinen Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa (aşağıda solda), Midhat Paşa ve eski Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi ise İngiliz yanlısıdır. İşte bu dörtlü, Sultan'ı tahttan indirerek yerine, mason da olan, Veliaht Murad'ı geçirmek istemektedir. Serasker Hüseyin Avni Paşa, eski talebesi Süleyman Hüsnü Paşa'yı da (aşağıda sağda) devreye sokar.

   

   Sadrazam Mahmud Nedim Paşa, karışık işler içerisinde olduğunu sezdiği Hüseyin Avni Paşa'yı seraskerlikten alıp Hüdavendigar (Bursa) Eyaleti valiliğine  atayarak İstanbul'dan uzaklaştırdı. Bunun üzerine Adliye Nazırı Midhat Paşa, görevinden istifa ederek, Çırpıcı Çayırı taraflarındaki köşküne çekildi. 
  Bir süre sonra Selanik'te olaylar patlak verdi (!).. Almanya Konsolosu Abbott ve Fransa Konsolosu Moulin, Türklerce linç edildi. Sadrazam Mahmud Nedim Paşa, Avrupa'nın tepkisini çekmemek ve meseleyi kapatmak için, olaylara karışan Türklerden altısını astırdı, Selanik Valisi Baytar Mehmed Paşa'yı da azletti.. 
  


   Daha sonra da "oyunun ikinci perdesi" başladı !.. 10 Mayıs 1876 günü "Talebe-i Ulum Mitingi" başladı. Görünüşte bu miting, Selanik'te altı Türk'ün asılmasına karşı çıkan medrese öğrencileri tarafından düzenlenmekteydi. Olayın perde arkası ise biraz daha karışıktır !..
"Mason locaları bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra, başını medrese öğrencilerinin çektiği bir gösteri düzenletti. Babıali'de toplanan kalabalık Şeyhülislam Hasan Fehmi Efendi'yi istememekte, Hüseyin Avni Paşa'nın serasker, Midhat Paşa'nın da sadrazam olmasını istemekteydi.."
  Bu arada Veliaht Murad Efendi ile Maslak Kasrı'nda görüşen Midhat Paşa, Veliahdın sarrafı Hristaki Efendi'den yüklüce para almıştı. Midhat Paşa ve gazeteci Agah Efendi, bu parayı medrese öğrencilerine dağıttı. Gösterilere diğer destek verenler de ; Şair Ziya Paşa, ulemadan Şirvanizade Ahmed Hulusi Efendi, veliahdın özel doktoru Kapolyon ve bilhassa çok nüfuzlu olan, Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Osman Efendi idi..



   Padişah, Midhat Paşa'nın sadrazamlığı hariç diğer talepleri kabul etti. Mahmud Nedim Paşa 11 Mayıs'ta azledilerek yerine Mütercim Rüştü Paşa, dördüncü kez, sadarete getirildi..
  Midhat Paşa önce Avusturya Sefaretine giderek darbe için yardım istedi. Sefir onu apar topar başından savar. Ama İngiltere Sefiri yardımı kabul ettiği gibi, darbe başarısız olduğu takdirde kaçmalarına yardım için bir İngiliz savaş gemisini İstanbul'a çağıracağı vaadini de verir.. 
  Redif ve Süleyman Hüsnü Paşalar, Avni Paşa'nın Kuzguncuk'taki evinde toplanarak, 30 Mayıs gecesi Dolmabahçe Sarayı'nı kuşatmaya karar verirler. Oysa darbe tarihi, daha önce Veliaht Murad ile anlaşıldığı gibi, 31 Mayıs idi. Bunun bir gün önceye çekildiğinden Veliahdın haberi yoktu !..
  İngilizler Akdeniz filosuna, Çanakkale ağzına yakın yerdeki Besika Körfezi'ne gitme emri verdiler.. Rus Sefiri Ignatiyef sefarette takviye önlemleri aldı.. Boğaz'daki Türk savaş gemilerinin topları Saray'a çevrildi..
  Merkezi Şam'da bulunan 5.Ordu'dan getirilen beş tabur Arap asker iki gün önceden vapurla Beyrut'tan getirilip, güya kışlalarda henüz yer açılamadığı için, Saray karşısında çadır kurmuşlardı !..
  Süleyman Hüsnü Paşa 300 Harbiye öğrencisine asker elbisesi giydirmişti. Ayrıca yanına Türkçe bilmeyen Suriyeli Arap taburları da almıştı. Bu asker ve öğrencilere, Padişah'ı korumak amacı ile, Saray'dan dışarıya ve dışarıdan Saray'a kimseyi sokmamaları emri verildi. Amiral Arif Paşa, Dolmabahçe önlerine getirilen donanmanın subay ve askerlerine de aynı şeyleri söyledi..
  Süleyman Hüsnü Paşa üzerinde bir binbaşı üniformasıyla ama elinde paşa olduğunu belli eden sırmalı kılıcıyla, yanında güvenilir subay ve askerlerle Saray'a girdi..
  Sultan Abdülaziz uyandırıldı ve ve görevden alındığı kendisine bildirildi. Tam bu sırada donanma, Sultan Murad'ın cülusu için toplarını ateşlemeye başladı..
  Sultan'ın "hal" edilmesinden sonra, Süleyman Hüsnü Paşa yanına iki bölük asker aldı, Veliaht Dairesi ana kapısına geldi. Askerleri iki sıra olarak daire boyuca dizdi Veliaht Dairesi muhafızlarına derhal Veliahdın uyandırılmasını söyledi. 
  Kendisine darbenin bir gün öne alındığı haber verilmemiş olan Murad, bir gece önce aldığı bol miktarda içkinin etkisiyle sarhoş bir halde uyurken, saray ağaları tarafından "bir binbaşı sizi istiyor" diye uyandırılınca, darbe planının  amcası tarafından öğrenildiğini sandı. Odasına doğru yönelen kalabalığın seslerini duyduğunda ise, idama götürecekler diye, korkudan şuurunu kaybetti. 
Oysa, "şuuru bozuldu" diye, Abdülaziz için fetva alınmıştı !..    

   

   Garip kıyafetler giydirilmiş heybetli Sultan'ın laubali bir şekilde duran asker öğrenciler ile birlikte çekilen şu "Hal " anısı fotoğraf, her şeye rağmen insanın içini acıtıyor. 

KAYNAKÇA : Eric Jan Zürcher,"Turkey,A Modern History" ; Necip Fazıl Kısakürek, "Sahte Kahramanlar" ; Kemalettin Apak, "Ana Çizgileriyle Türkiye'deki Masonluk Tarihi" ; Yılmaz Öztuna, "Bir Darbenin Anatomisi" ; Cemil Meriç, "Ümrandan Uygarlığa" ; Yılmaz Öztuna,"Türkiye Tarihi" ; Alan Palmer, "The Decline and Fall of the Ottoman Empire" ; İsmet Bozdağ, "Sultan Abdülhamid'in Hatıra Defteri" ; Lütfü Simavi, "Devr-i İnkilap" ; Roderic H.Davison, "Reform in the Ottoman Empire"    
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder