Ehli sünnete göre mezhebler, dinin dört kaynağı olan Kıyas üzerine bina edilir. Kıyas, birşeyi başka şeye benzetmek demektir. Fıkhta, nasstan(Kur’an-ı kerimden, Hadis-i şeriflerden) anlaşılamıyan birşeyin hükmünü, bu şeye benziyen başka şeyin hükmünden anlamak demektir.
Kıyas, Kur'an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin, derin, örtülü manalarını meydana çıkarmaktır. Eshab-ı kiram da kıyas yapar, onların da ayrı mezhebleri var idi. Beydavi tefsirinde kıyas ve icmaın, İmran suresinin 108. ayetinde emredildiği yazılıdır. İbni Abidin hazretleri, “Kıyas ile anlaşılan bilgileri kabul etmiyen, doğru yoldan saparak bid'at ehli olur, muhakkak Cehenneme girer” buyuruyor.
Kıyasın delil olduğu aklen ve naklen sabittir. (Fatebiru) ayet-i kerimesine, “Bilmediklerinizi, bildiklerinize kıyas edin” manası verilmiştir. Bu ayet-i kerimenin, kıyasın caiz ve gerektiğini bildirdiği, Beydavi tefsirinde yazılıdır.
Araf suresinin, “Allahü teâlâ, rüzgarı, rahmeti olan yağmurdan önce, müjdeci gönderir. Rüzgarlar, ağır olan bulutları sürükler. Bulutlardan ölü olan toprağa su yağdırır, o yağmurla yerden meyvalar çıkarırız. Ölüleri de mezarlarından böyle çıkaracağız” mealindeki 57. ayet-i kerimesi de kıyasın hak olduğunu isbat etmektedir. Bu ayette, ihtilaflı olan bir şeyi, sözbirliği ile anlaşılmış olana benzetmek bildirilmektedir. Çünkü, Allahü teâlânın yağmur yağdırdığını ve yerden ot çıkardığını, hepsi biliyordu. Öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu, yeryüzünün kuruduktan sonra tekrar yeşillenmesine benzeterek isbat etmektedir.
Kıyası, ictihad yapma yetkisi olan müctehidler yapabilir. İctihâd, gücü, kuvveti yettiği kadar, zahmet çekerek, uğraşarak çalışmak demektir. İctihâddan maksat, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden, mânaları açıkça anlaşılmıyanları, açıkça bildiren diğer ahkâm-ı şer'ıyyeye kıyâs ederek, benzeterek, bunlardan yeni hükmler çıkarmaya uğraşmak, çalışmak demektir.
Meselâ anaya, babaya itaati emreden âyet-i kerimede,”Onlara, öf sıkıldım demeyin!” buyuruluyor. Dövmekten, söğmekten bahis buyurulmamıştır. Âyet-i kerimede, yalnız bunların en hafîfi olan öf kelimesi açıkça bildirildiğine göre, müctehidler, dövmenin, söğmenin ve hakâret etmenin elbette haram olacağını ictihâd etmişlerdir.
YAVUZ SULTAN SELiM Han ve ŞAH İSMAİL’İN SATRANÇ OYUNU Yavuz Sultan Selim Han, şehzadeliğinde Trabzon valisiydi. Osmanlı Devletinin komşusu İran’daki Safevi hükümdarı Şah İsmail’in kendileri için büyük bir tehlike teşkil ettiği ni yakından anlamış ve bunu defalarca İstanbul’a bildirmişti. Bununla da kalmayıp, İran’ın durumunu ve şahı daha yakından görmek için kıyafet değiştirip, gezici bir derviş gibi gizlice ve tek başına, uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra İran’ın başkenti Tebriz’e geldi. Şah İsmail, satranca pek meraklı ve oyunun namlı bir ustasıydı. Her gün birkaç parti saranç oynar ve sosyal durumuna bakmadan kim isterse tereddütsüz karşılaşırdı. O güne kadar kendisini mat eden çıkmamıştı. Tabii, şaha olan korkunun da bunda payı vardı. Yavuz da büyük bir satranç ustasıydı. Yollarda gelirken ve Tebriz’de geçirdiği günler içinde Safevi Devleti hakkında öğreneceklerini öğrendikten sonra sarayın yolunu tuttu. Oraya varınca Şah ile satranç oynamak istediğini söyledi. İçeriye haber verdiler:-Bir garip derviş gelmiş, şahımızla satranç oynamah ister durur...Şah İsmail, bilhassa tanımadığı yabancılarla oynamayı severdi. Yavuz’u hemen kabul etti ve, gayet iyi konuştuğu Türkçe ile:-Derviş baba...Kanden gelür, kande gidersün? Diye sordu.Derviş baba (!) saygı ile ve onun şivesiyle cevap verdi:-Kazvin’den gelürem, şahımın mübarek cemalini görmekliğe gelmişem-Yollarda izlerde ne var, ne yoh?-Şahımun ulu himmetü sayesinde her yirde eman, âsayiş ve seâdet olup, cümle kulların ferhundehaldur.Bu cevapların şahın hoşuna gitti:-Benümle satranç oynamah dilürsen, garşuma geç!Yavuz:-Ben şahımdan sadece oyun aparmağa gelmüşem... diyerek satranç tahtasının başına oturdu. İlk oyunda bilerek yenildi. Fakat Şahtan daha usta olduğu için ikinci oyunda onu mat etti. Şah İsmail, herkesin gözü önünde uğradığı bu yenilgiye fena halde sinirlenip elinin tersiyle Yavuz’un göğsüne bir sille vurup:-Bre Kongay Işık (Serseri Derviş), hiç şah olanlar mat olur mu? Tutalum edebin yohmuş, sultanlara riayeti de mi bilmezsün? Diye çıkıştı. Yavuz, soğukkanlılıkla cevap verdi:-Şahım, danışıklı oyundan evvel habarım olsa böyle etmezdüm.Şah İsmail derhal kendisini toparladı ve:-Şah olanlar danışıklı oynamaz, var sağlıcakla git... dedi.Yavuz sarayda ayrılıp kaldığı hana gitti. Ertsigün şah, kendisine bir kese içinde bin altın yolladı. O günü odasında dinlenerek geçiren Yavuz, ortalık karardıkta sonra dışarı çıktı, karalıkta saraya sokulup şahın ata binerken kullandığı binek taşını omuzlayıp yerinden oynata rak, keseyi taşın altına koydu ve o geceyi Tebriz’de geçirdikten sonra ertesi sabah erkenden Trabzon’a doğru hızla hareket etti.Satrançta bir garip dervişe yenilmek Şah İsmail’e ağır gelmişti. Sonunda onunla bir daha oynayıp daha da dikkatli davranarak mutlaka yenmeye karar verdi. Ayrıca rakibi nin yenildiği zaman çok sinirlendiğini gören Kongay Işık’ın onu bir daha mat etmeye cesaret edemeyeceğini de umaktaydı.Yavuz’un Tebriz’den ayrılmasından ik gün sonra şah, tekrar oyuna çağırmak için kaldığı hana bir haberci yolladıysa da , onun çoktan ayrılıp gitmiş olduğunu öğrendi. Üstelik ne tarafa gittiğini de bilen yoktu. Ancak, evvlece kendisi Kazvin’den gelmiş olduğunu söylediği için hemen o tarafa doğru hızlı süvariler çıkarıldıysa da, bunlar kendisine rastlayamadan geri döndüler. Onu ne tanıyan, ne bilen, ne de gören vardı. Ancak şahın hademelerinden biri şehzadeyi tanımıştı. Bunu, şahın yakınlarından birinin yanında ağzından kaçırdı. Şah İsmail onu hemen huzura çağırttı ve:-Benimle satranç oynayan Şehzade Selim imiş, doğru olup mu? Diye sordu.-Beli Şahım...evvel Trabzon’da idim ve onu gördüm. -Peki ya bana neden habar etmedün?-Şehzadenin mehâbeti mani olup cesaret edemedim....................................Şehzade Yavuz Selim, uzun bir maceradan sonra 24 Nisan 1512 güün tahttan vazgeçen babasının yerine padişah oldu. Hemen, Osmanlı Devleti için en büyük tehlike olan İran üzerine sefer hazırlıklarına başladı. Nihayet büyük bir orduyla yola çıktı. 23 Ağustos 1514 günü Çaldıran’da iki ordu karşılaştılar. Savaş sonunda, mutlaka kazanaca ğını uman Şah İsmail kaybetti. Hızır adlı seyisinin kendisini feda ederek atını ona verme siyle harp meydanından kaçarak canını zor kurtardı.Yavuz daha sonra İran başkenti Tebriz’e doğrı yola çıktı. Şehre girince, şahın sarayının önüne vardı ve sırtını saray tarafına verip dört bir yanı gözden geçirdikten sonra yanında bulunan devlet erkanının yüzlerine baktı, sonunda Sekbanbaşı Balyemez Osman Ağaya:-Şu kapı eşiğinde şahın ata bindiği taşın altına kendi elimle bin altın koymuştum, helal malımdır. O altınları sana ihsan ettim. Taşı kaldırıp al... dedi.Padişahın bu emri üzerine orada bulunanlar şaşırdılar. Çünkü Yavuz Sultan Selim Hanın daha önce Tebriz’e geldiğini kimse bilmiyordu. Bir an tereddüt geçiren Osman Ağa atından indi ve taşın yanına varıp altını yoklayınca hakiakten tam ayarlı bin altın buldu. Kese çürüdüğü için altınlar dağılmıştı. Hemen altınları mendiline doldurdu ve Padişahın üzengisi hizasına gelip elini öptü. Durumu daha sonra öğrenen devlet erkanı, Yavuz’un daha şehzadeliğinde İran’ı fethetmeyi planladığını anladılar.
İnternet'te arama yaparken dikkat etmeniz gereken birçok nokta bulunmaktadir ancak öncelikli olarak kullanılan arama motoru ve arama esnasında kullanılan kelimeler önemlidir.
Aramalarda başarısız olunmasının en önemli sebebi arama motorlarinin yanlış kullanımıdır. Arama yaparken dikkat edilmesi gereken noktalar aşağıdaki gibidir:
Arama sonucunda istenilen sonuçlara ulaşılamıyorsa yazılan anahtar kelimenin doğruluğu denetlenmelidir. Eksik ya da fazla harf girmek, harflerin yerini karıştırmak sonuçları etkilemektedir.
Arama kelimeleri eklerden arındırılmalıdır: Ör: "araştırmalar" yerine "araştırma".
Arama sonuçları fazla sayıda site içerdiğinde arama yeni kelimelerle daraltılmalıdır.
Ör: "oşinografi" yerine "fiziksel oşinografi"
Arama kelimelerinin arasına noktalama işareti koyma ise hiçbir işe yaramamaktadır. Arama kelimelerinin arasında sadece boşluk bırakılmalı ya da arama operatörlerinden ( + , " ") gerekeni koyulmalıdır.
Arama kutusuna yazılan kelime olası ekleriyle birlikte çıkmaktadır. "araştırma" kelimesi kullanarak yapılan arama, içinde "araştırmacı, araştırmalar, araştırmacılar, araştırmada..." gibi kelimelerin geçtiği siteleri de görüntüleyecektir. Bu nedenle ilgilenilen konuyu tam olarak ifade eden kelimeler anahtar kelime olarak seçilmelidir.
Aramaya başlamadan önce araştırılan konuyu ifade edebilen birbirinden farklı bütün
kelimeler bir yere not edilmeli ve hepsi ayrı ayrı denenmelidir. Bunlar es anlamlı kelimeler
olabileceği gibi argo kelimeler veya kısaltmalar da olabilmektedir. Örneğin "merkezi işlem birimi" tanımı yerine "işlemci" gibi.
Her arama motorunun arama özellikleri farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıkları ve
arama motorunun desteklediği özelliklere arama motorunun Help (Yardim) sayfalarından
ulaşabilmektedir.
Kullanılan arama motorlarinin varsa Detaylı Arama (Advanced Search) seçeneği
kullanılmalıdır. Böylece daha iyi sonuçlar alınabilmektedir. Daha az ama daha rafine sonuçlar
hedeflenmektedir.
Arama Motorları İle Taramada Önemli Hususlar
•İngilizce içerikler için çoğul kullanılmalıdır. (“oceans”)
•Türkçe içerikler için hem tekil hem çoğul kullanılmalıdır. (“balık”,”balıklar”)
Gelişmiş Arama menülerinin kullanımı ile hangi kelimelerin dahil edilebileceğini, hangi kelimelerin hariç tutulabileceği, hangi site içinde aramanın yapılabileceği, dosya türü ve
dokümanın dili gibi birçok detay girilerek belirlenebilmektedir.
Gelişmiş Arama Parametreleri
•Site: Belirli sitelerde arama yapar. (site:edu.tr)
•Filetype: Dosya tipine göre (filetype:pdf) Örnek : “araştırma yöntemleri” filetype:pdf
•Ext: Dosya uzantısına göre (ext:xls)
•Link: Bu sayfaya link veren adresleri listeler.(link:www.ktu.edu.tr)
•Cache: Zamanla erişimden kaldırılmış bilgileri arar.
•Define: Terim arar.(define:e-learning)
•Patent: Patent numarasına göre arar.
Semboller:
–(-) olumsuz işlev görür.
–(+) olumlu işlev görür.
–(|) veya anlamında kullanılır.
–(.) (?) tek karakter yerine kullanılır.
–(*) birden fazla karakter yerine kullanılır.
–(“ ”) tamamını arar.
–(~) eş anlamlıları da arar.
Bu sembolleri arama yaptığınız terime ilave etmelisiniz. Örneğin bir cümlenin aynen tamamını aramak istiyorsanız yukarıda belirtildiği gibi cümleyi tırnak içine alarak aramalısınız.
Ayrıca her arama motorunda çalışmayan diğer parametreler ise aşağıdaki gibidir:
`-` isaretinin kullanımı: Hariç olmasını istediğiniz kelimelerin başına `-` eklenmesi.
`Image`(resim) anahtar kelimesinin kullanımı: Aranılan fotoğraf ya da şekilin adını girerek.
Ör: image:fisheries.gif
Link` ve `url` anahtar sözcüklerinin kullanımı: `link` anahtar sözcüğü ile birbirine bağlantısı olan sayfalar, `url` anahtar kelimesi ile adreste bulunan spesifik karakterler bulunur.
İnternette web taraması yapan kişi adres analizinden biraz anlamalı ve bastan gereksiz
adresleri eleyerek zaman kazanmalıdır. Örneğin bilginin bulunduğu adresin alan (domain) adına bakılarak kurumsal mı yoksa kişisel bir site olup olmadığı incelenmelidir. Bunun için ilk olarak adresteki uzantıya dikkat edilmelidir. Belli başlı uzantılar ve anlamları aşağıdaki gibidir:
edu:Eğitim kurumu
com:Ticari
org:Organizasyon (Ticari olmayan kuruluş)
mil:Askeri
net: Ağ (Network)
Ayni zamanda o dokümanı yazan kişinin özellikleri ve referansları da incelenerek bu konuya ne kadar vakıf olduğu da anlaşılmalıdır.
Hazır Arama Programları
Arama programları, "metasearch" servisi vererek, bir sorguyu ayni anda birçok arama motoruna göndererek tarama yaptırabilme özelliğine sahiptirler. Bu servisler bir sorguyu birden fazla arama motorunda aratabildiği gibi ayrıca elde edilecek olan arama sonuçlarına da farklı yöntemlerle erişebilme kabiliyetine de sahiptir. Sorguda sadece bir kelime girilebildiği gibi, web sayfası (URL) adresi veya sayfa başlığı kriterleri ile de tarama yaptırılabilir. Bu araçların bir baksa özelliği de sorgulanan web sayfalarının indirilmesini (download) sağlayarak internete bağlı olunmadığı zamanlarda da (offline) bu sayfaları inceleme imkanını sağlamasıdır. Bu sebeplerden dolayı her geçen gün bu araçları kullananların sayısı artmaktadır.
Aşağıda bu araçlardan kısaca bahsedilmektedir. Bu araçların deneme versiyonları internet üzerinden temin edinilebilir. Bu programlar Microsoft Windows işletim sistemi üzerinde çalışabilmektedir. Başlıca programlar aşağıdaki gibidir:
BullsEye: Profesyonel ve ileri düzey kullanıcılara hitap eden güçlü bir programdır. Haber, is, yazılım ve web tarama gibi birçok alanda tarama yapabilir. Bu programın önemli ve güzel bir özelliği yazılan sorguyu harf harf algılayarak, yazılışı ve okunuşu benzer olan kelimelerin de sonuçlarının görüntülenmesini sağlar.
Copernic 2001: Kullanımı BullsEye programına göre daha kolaydır. Bu programın arayüzü daha basit ve kullanımı rahattır. Programın ücretsiz versiyonu olan "BASIC"; web, tartisma grubu (newsgroup) ve eposta listesi taramalarında kullanılabilir. Daha özel tarama yaptırmak istenildiğinde "Plus" sürümünün satın alınması gerekmektedir.
Webferret: Program sadece web taraması yapar, basit ve kolay anlaşılır bir arayüzü vardır. Diğer araçlarda olan sayfa indirme seçeneği yoktur. Program bedavadır ve boyutunun küçük olması (592 Kb) nedeniyle internet üzerinden indirmesi ve kurulması çok kolaydır.
http://blogsearch.google.com : Dünya’nın her yerindeki blog sitelerini arar. Haberlerden forumlara kadar oldukça kapsamlı arama sonuçları elde eder. Ancak gereksiz pek çok sonuçla karşılaşılabilinir.
http://docs.google.com: Google’da Word ve Excel çalışmaları yapmak ve aramak için kullanılabilir.
BENZER KONULARLA UĞRAŞAN KİŞİLERE ULAŞMA YÖNTEMLERİ
Araştırma yaparken benzer konularla uğrasan kişilerle tanışmak, onlardan bilgi edinmek için aşağıdaki yöntemler kullanılabilir:
Eposta Listeleri (Mailing List)
Tartisma Grupları (Newsgroup)
Sosyal Ağlar ( Twitter, Facebook, LinkedIn)
BBS, IRC ve diğerleri
a. Eposta Listeleri (Mailing list)
Eposta listesi (mailing list), eposta (elektronik posta) mesajlarını ayni gruba üye olmuş çok sayıda insana otomatik olarak göndermenin bir yoludur. Eposta listesine gönderilen bir eposta, eposta listesi sunucusu (server) programı sayesinde otomatik olarak tüm üyelerine yönlendirilir.
Eposta listeleri bir başlık veya konuya göre organize edilirler. Belirtilen bu baslığa veya konuya ilgi duyan kişiler eposta listesi sunucusuna bir mesaj göndererek listeye üye olurlar. Bundan sonra listeye gönderilen her mesaj da yeni üyeye ulaştırılır.
Günümüzde bazı internet siteleri, eposta listelerine de hizmet vermektedir. Kendi bünyesinde oluşan liste için belli miktarda bir diski kullanıcı üyelerin hizmetine açmaktadır. Bu diskte kullanıcılar çeşitli dosyalar oluşturup bunları oraya saklayabilmektedir. Böylece o liste ile ilgili bazı bilgileri her kullanıcı bir yerlerden bulup edinme yerine, listenin web sitesine girip oradan temin edilebilmektedir. Ayrıca bu ortamda çeşitli anketlerin oluşturulup sonuçlarının değerlendirilmesi, sohbet oturumlarının açılıp yönetilmesi mümkün olmaktadır. Hatta verilen bütün bu hizmetler sitenin, gönderilen liste mesajlarına eklediği reklamlar sayesinde ücretsiz olarak yapılabilmektedir. Bu sitelere örnek olarak http://groups.google.com verilebilir.
Eposta listeleri kullanırken kullanıcıların akılda tutması gerekenler aşağıdaki gibidir:
Eposta listelerinden her gün çok sayıda mesajın gelebileceği,
Her mesajı okumanın gerekmediği,
Toplu gönderme (digest) formatın kullanılabileceği, ama hala büyük bir mesajın okunması gerektiği,
İstenildiği vakit listeden hemen çıkılabileceği,
Üyelikle ilgili mesajların yönetsel adrese yollanmaması gerektiği,
Listeye her yollanılan mesajda kişinin kendisini bastan tanıtan bir kısmın yer alması gerekmediği,
Bir mesajı cevaplarken, grubun hepsini ilgilendirmeyen bir cevap olması halinde sadece göndericiye cevap olarak iletilmesi gerektiği,
Üyeliğin bildirildiği ilk mesajda yer alan bazı faydalı bilgiler, adresler bulunmaktadir.
Üyelikten çıkma isteğiniz, bir süreliğine mesajlarınıza bakamayacağınız için, geçici olarak üyeliğinizin dondurulması gibi istekleriniz için bu adreslerin tutulması gerekmektedir.
b. Tartisma Grupları (Newsgroups)
Tartisma listesi, kullanıcılarının ilgili konulardaki mesajları okuyabildikleri ve cevap
yazabildikleri online (çevrimiçi) tartisma alanlarıdır. Basit eposta mesajlarından sonra internetin en eski kısmı ve hala oldukça geniş bant genişliğine sahip alanıdır. Eposta listelerinden üç yönüyle ayrılır:
Tartisma listesine üye olma zorunluluğu yoktur. Sadece okuyucu bir programınızın ve kullanmak istediğiniz tartisma listesinin adinin bilinmesi yeterlidir. Bütün mesajlar herkese açıktır.
Haber mesajları kullanıcılara e-mail seklinde gönderilmemektedir. Kullanıcıların mesajları okuyabilmesi için o an aktif olarak tartisma listesinin bulunduğu sunucuya bağlı olması gerekmektedir. Her ne kadar eposta listeleri kullanıcıların adresine mesajların iletilmesini sağladığı için daha çok tercih ediliyorsa da tartisma grubu kullanarak da hangi mesajın ne zaman okunacağının kullanıcıya bırakılması önemli bir artıdır.
Çoğu zaman tek konu ile ilgili bir eposta listesi bulmak daha zordur. Ayrıca tartisma listeleri bir hiyerarşi yapısı içinde bulunurlar. Fakat bir servis sağlayıcı bilgisayar (server) tarafından desteklenmesi gerekmesi tartisma listelerinin dezavantajıdır.
Günümüzde http://groups.google.com dan birçok tartisma listesine ulaşılabilmekte ve listelerde çeşitli kriterlere göre araştırmalar yapılabilmektedir. Ege Üniversitesi'nde http://news.ege.edu.tr adresinde tartisma listeleri hakkında bilgi verilmekte ve Ege Üniversitesi news servisine erişim yöntemleri anlatılmaktadır. Tartisma listelerine web arayüzleri dışında da erişebilmek için çeşitli programlar bulunmaktadir. Outlook gibi eposta alıp vermede kullanılan programlarin birçoğunun tartisma gruplarına erişebilme özellikleri bulunmaktadir. Ayni zamanda telnet ile unix/linux işletim sistemlerine bağlanıldığında pine gibi düz metin bazlı programlar kullanılarak da news iletileri okunabilmektedir. Herhangi news okuyucusu kullanıldığında daha önceden girilen tartisma grupların takibi yapılarak nelerin okunup okunmadığı izlenir. Bazı programlarda kullanıcının belirlediği kriterlere göre bazı mesajların engellenmesi de mümkündür.
Kullanıcıların bu servisi kullanırken akılda tutması gerekenler aşağıda listelenmiştir:
Bazı tartisma listeleri oldukça aktiftir. Günde yüzün üzerinde mesaj gelen tartisma listeleri mevcuttur. Bütün mesajların okunması diye bir gereklilik bulunmamaktadır.
Tartisma listesine gönderilen bütün mesajlar herkes tarafından okunabildiği için kişisel mesajlar gruba geçilmemeli, sadece o kişiye eposta ile gönderilmelidir.
Kişilerde ortamdaki tartismaya hemen cevap vermek veya yepyeni bir tartisma konusu açmak için eğilimler olabilir. Fakat bu tip bir davranışa girmeden önce son birkaç günlük mesajları tarayıp ortamın havasını koklamak (lurking) ve ona göre yazmak daha iyi olabilmektedir. Bazı gruplarda yeni kullanıcılara, daha önceden oldukça detaylı bir şekilde tartışılmış ve cevaplandırılmış sorular bir "sıkça sorulan sorular" (FAQ, frequently asked questions) bir mesaj olarak gönderilir.
c. Sosyal Ağlar
Hepimizin bildiği Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlar aracılığı ile çeşitli ilgi alanlarından kişilere ulaşabilmeniz mümkündür.
d. BBS, IRC ve diğerleri
BBS (Bulletin Board System), IRC ve benzeri ortamlar daha çok sohbet amaçlı olarak kullanılmaktadır. BBS benzeri sistemler artik yok olmaya yüz tutmuştur. Hatta yok olmuştur diyebiliriz. IRC sohbet odaları üzerinden de ayni konuyla ilgilenen kişilere erişebilmek mümkün olabilmektedir.
Bu Çalışma 2010 yılında hazırlanmış olup, ilk defa http://egitim-akademisi.blogspot.com sitesinde yayınlanmak üzere, çalışmanın yazarı tarafından 2013 yılında bu siteye verilmiştir.
ARAMA MOTORU: Anahtar kelime ya da kelime gruplarını içeren internet sitelerini arayan araçlardır. İnternet ortamına arama robotları salarak elde ettikleri bulguları kendi veritabanlarına eklerler.
Arama motorlarinin 2 islevi bulunmaktadir:
Veri toplamak: Veri toplama isi, Wanderer, Spider, Harvest, Pursuit… vb gibi otomatik robot sistemler ile, çeşitli web, gopher, ftp siteleri arasında gezinerek ve buralardaki kaynakları tarayarak yapılmaktadır.
Sorgulama mekanizmaları sunmak: Sorgulama mekanizmaları sistemlerinde, toplanan veriler üzerinde sorgulama yapılabilmesini sağlayan kullanıcı arayüzleri ve üzerinde hızlı sorgulama yapılabilecek veritabanı (database) sistemleri vardır. Kullanıcı, seçilen bazi anahtar kelimelere uyan bilgileri kolayca tarayabilmekte ve web arayüzü içinde aradığı bilgilerin bulunduğu site adresleri arasında gezinerek bilgiye ulaşılabilmektedir.
Internet üzerinden arama motoru hizmeti veren birçok site bulunmaktadir. Günümüzde
Google (https://www.google.com) ve Yahoo (http://www.yahoo.com) sitelerinin kullanımı tercih edilmektedir. Bunun yani sıra sadece belirli konular için özelleşmiş arama motorlari da
bulunmaktadir.
Bazı arama motorlari belirli bir dönem iyi hizmet vermekte ama bir süre sonra arama
sonuçlarında yeterli performansı verememektedir. Altavista(http://www.altavista.com) buna bir örnek olarak verilebilir.
Ancak unutulmaması gereken önemli bir nokta da vardır ki bu da internet demek arama motoru demek değildir. Arama motorları kullanılmalı ancak bağımlısı olunmamalıdır. Çünkü arama motorlarlarının birçok konuda avantajları olduğu gibi birçok da dezavantajı bulunmaktadır.
Arama Motorlarının Avantajları
•Kompleks ve soyut kelimelerle arama için çok uygundur.
•Kullanıcı kontrolü vardır.
•Aramalar belli zaman aralığı, alan, bilgi kaynağı, veri türü vb. ile sınırlandırılabilir.
Arama Motorlarının Dezavantajları
•Zaman kaybına yol açabilir.
•Her arama motorunun kendine özgü kuralları ve teknikleri vardır.
•Çalışmayan veya alakasız bağlantılarla karşılaşılabilir.
•Farklı arama motorlarında farklı sonuçlar bulunabilir.
•Bütün arama sonuçları incelenemeyebilir.
Arama Motorlarının Sınırlılıkları
•Hiçbir arama motoru WEB ortamının %40’ından fazlasını indeksleyemiyor.
•Bilgiler her zaman güncel değildir.
•Yeni sayfalar hemen bulunamayabilir. ( Geç indexlenmeden dolayı)
•Belli zaman aralıklarında indeksleme yaparlar.
•Kelimenin yalın anlamı ile arama yaparlar.
•Özelleştirilmemiş aramalarda çok sayıda istenmeyen sonuçla karşılaşılabilir.
Arama Motorlarının Çalışma Prensibi
•Spider (Örümcek) veya Crawler (Tırtıl) kullanarak interneti belli aralıklarla tararlar.
•Hatta arama algoritmaları kendi içinde değişkendir.
•Hangi algoritmayı ne zaman kullandıklarını açıklamazlar.
•Sayfaların değişik yerlerini ararlar. (Başlık, Etiket, içerik ya da içeriğin bir bölümü gibi)
•Aradığınız kelime o sayfada en çok geçen kelime değildir. (%2 - %3) Bu metin DMCA tarafından korunmakta olup, kaynak göstermeden yayınlayan web siteleri, başta Google olmak üzere arama motorları tarafından banlanacak ve ilerleyen aşamalarda site kapattırılacaktır. Bu yüzden kaynak gösteriniz. Benzer Konular: İnternetten Hızlı Araştırma Yapma Yöntemleri İnternetteki İlk Faaliyetler İnternet Terimleri
KİMSE HAKARET VE KÜFÜR YAZMASIN LÜTFEN PAYLAŞIMA...
BU YAZI MİLLİYET GAZETESİNİN İNTERNET SİTESİ http://www.milliyet.com.tr/DEN ALINMIŞTIR. ZSA GABORLA BİZZAT YAPILAN RÖPORTAJIN ASLINA ULAŞMAK İSTEYENLER AŞAĞIDAKİ LİNKİ TIKLAYABİLİR. ZSA GABOR RÖPORTAJI HER HANGİ BİR EKLENTİ OLMADAN OLDUĞU GİBİ VERİLMİŞTİR.
Bu yıl İstanbul Hilton'un 50. kuruluş yıldönümü... Bu ay el değiştiren Türkiye'nin ilk 5 yıldızlı oteli 1955 yazında 5 gün 5 gece süren gösterişli bir törenle açılmış, açılışa Hollywood yıldızları da katılmıştı. İzleyen yıllarda her gelen önemli konuk orada kaldığından gazeteler özel "Hilton muhabiri" tahsis etmişti. Türkiye'nin ilk paparazzileri oradan yetişti. İstanbul, Hilton zincirinin ABD dışında açtığı 3. oteldi. Şimdiki gençlerin daha çok torunu Paris'i tanıdığı Amerikalı milyarder Conrad Hilton, önemli Avrupa başkentleri dururken, o zamanlar pek de adı sanı duyulmayan İstanbul'a otel açmıştı. Acaba neden? * * * "Hilton'un açılışındaki sır"rı yıllar önce işitmiş, zamanında yazamamıştım. Şimdi Hilton, yarım asrını kutlayıp yeni patronuna hazırlanırken bu ilginç öyküyü paylaşmak istiyorum sizlerle... İstanbul Hilton'un açılışını bir aşk hikayesine borçluyuz. Kahramanımız bir Tatar kızı... Adı "Ja Ja"... Budapeşte'de kalabalık bir ailede doğmuş. O kadar güzelmiş ki daha 13 yaşında Macaristan güzellik kraliçesi olmuş. Ailesinin Türk büyükelçiliğinde "Burhan" diye bir dostu varmış. 1930'ların ortalarında savaş kapıya dayanınca aile Burhan'dan Ja Ja'yı Türkiye'ye götürmesini rica etmiş. Ja Ja, kendisinden 28 yaş büyük Burhan'la Türkiye'ye göçmüş. 1930'lar Türkiye'sinde orta yaşlı bir adamla alımlı küçük bir kızın beraber yaşaması dedikodulara yol açacağından evlenmeye karar vermişler. Ama Burhan, Ja Ja'ya eşi gibi değil babası gibi davranmış hep... * * * O küçük kızla yıllar sonra Hollywood'da tanıştım. Dünya çapında bir yıldız olmuştu. Artık adı Zsa Zsa Gabor'du. Beverly Hills'deki muhteşem villasında bana Türkiye yıllarını, Atatürk'ü, Matbuat Umum Müdürü Burhan Belge'yi, İsmet İnönü'yü, Mevhibe Hanım'ı özlemle anlatmış, "Mevhibe Hanım'ın küçük oğlu Erdal nasıl?" diye sormuştu. "Burhan çok iyi bir insandı. Beni okula gönderdi, dişlerimi yaptırdı, Türkçe öğretti" demişti.
Sonra bir gün Karpiç'te Atatürk'le tanışmış, -kendi deyimiyle- "ilk görüşte vurulmuş, o gece onunla dans etmiş ve bir süre sonra da ilişkiye girmişti".
İddiasına göre bu ilişki 6 ay kadar, haftalık buluşmalarla sürmüştü.
Ben, verdiği bilgilerin biraz hayal koktuğunu söylediğimde hatırladığı kadarıyla buluştukları köşkü ve içindeki eşyaları tarif etmeyi denemişti.
Muhtemelen Atatürk, kendisine hayran bu küçük kızdan, eve gelip giden muhaliflere ve kendisi hakkında söylenenlere dair bilgi alıyordu. Atatürk ölünce o da boşanmış ve 1939'da Türkiye'yi terk etmişti.
* * * Söyleşimiz boyunca Atatürk'ü övdü bana... "Onu nasıl tanımlarsınız?" dediğimde alışılmadık üç sözcük sıraladı: "Maço... maço... maço..."
Asıl ilginç itiraf şuydu: "Daha sonra evlendiğim bütün kocalarımda onu aradım".
Az da değil, ben gittiğimde 8. kocasıyla evliydi.
Geldik yazının başlığındaki sırra... Gabor, cebinde Türk pasaportuyla Amerika'ya gittikten sonra ünlü otel zincirinin sahibi Conrad Hilton'la tanıştı. 1942'de evlendiler.
Söz, yine Gabor'da: "Hâlâ Türk vatandaşıydım. Türkiye'ye hayrandım. Conrad ise haritada İstanbul'un yerini bile gösteremezdi. Mehmet Malik Türkiye'yi tanımalısın, İstanbul'a bir otel açmalısın' diye beynini yedim. Ve sonunda kabul ettirdim".
Zsa Zsa ve Hilton 1946'da boşandılar. Ama Türkiye bir otel kazandı. Hilton muhabirleri, otele gelen Hollywood yıldızlarının aşk hikayelerini yazarken otelin temelindeki asıl aşk hikayesini atladı. 85'lik Gabor bugünlerde ölüm döşeğinde... "Ben öldükten sonra yazarsın" dedikleri ise hâlâ belleğimde...
Geçenlerde beş yıldızlı ve de oldukça yaldızlı bir otelde verdiğim konferansta tarihi örnekleriyle birlikte “sade hayat”ı anlatmaya çalıştım, ama katılanların çok da hoşuna gittiğini sanmıyorum.
Çünkü herkes çok gösterişli giyinmişti... “Müslüman aristokrasi” üzerine okuduğum bir yazıyı acı acı hatırladım.
Kadınların çoğu baloya (bu gidişle yakında eminim “Müslüman balosu” da başlar) gider gibi süslenmişti. Erkekler biraz daha umursamazdı, ama hemen hemen hepsi bilinen markaların elbiselerini, ayakkabılarını, kravatlarını, saatlerini taşıyorlardı.
Ben mi nasıldım? Doğrusu içlerinde “ayrık otu” gibi kaldığımı itiraf etmeliyim. Yaldızlı salona en yakışmayan kişi sanırım bendim.
Ayağımda blücin, sırtımda deri montla sığır çobanı gibi kaldım.
Böyle bir topluluğa “sade hayat”ı anlatmanın uygun olup olmayacağını uzun süre düşündüm. Çelişki olursa bu kadar olurdu. Sonra “Her şey zıddıyla” dedim ve konuya Yavuz Sultan Selim’den girdim.
Müthiş bir “sade hayat” tutkunuydu. Neden süslenmediğini soranlara şöyle cevap verirdi: “Vezirlerin süslenmesi padişahlarına hoş görünmek içindir, benim padişahım kılığa bakmaz yüreğe bakar! Bu yüzden süslü elbiseler giymeme gerek yoktur.”
Öyle bir Peygamber-i Alişan sevdalısıydı ki, Kapıcıbaşı Hasan Ağa’nın rüyasına girip, “Selim evlâdımız Hilâfet sancağını yüceltsin” der demez, “Mısır Sefer-i Hümâyunu”na çıkmıştı. Halife unvanıyla İstanbul’a döndüğünde kendisini alkışlamak için günlerden beri bekleşen halka gözükmeden, arka kapıdan sarayına girmiş, bunun sebebini soranlara şöyle demişti: “Biz bu yola, halka kendimizi alkışlatmak için çıkmadık, Biz bu yola Peygamber-i Zişan emriyle, Allah rızasını tahsil için çıktık! Bu durumda halka kendimizi alkışlatmamız kul hakkına girer.”
Yavuz Padişah’ın duruşu böyle bir duruştur. Yürek pusulasını Peygamber-i Alişan Efendimiz’in yüreğine ayarlamış, bu aşk sayesinde, sekiz yıllık saltanata seksen yıllık icraat sığdırmıştır.
Anlayacağınız Yavuz Padişah’ın kendi duruşu, kendi anlayışı, hayata kendi bakışı vardı. Bu haliyle, kıble yürekli Osmanlı insanının özü ve özeti gibiydi.
Sonra ne olduysa oldu, ya kıyamet öncesinde eseceği söylenen o müthiş rüzgâr esti, ya da yürek depremine uğradık, yürek pusulamız şaştı! Yönümüz kıbleden saptı.
Duruşumuz bozuldu, ihlâsımız çözüldü, direncimiz ezildi, irademiz yamuldu!.. Batı’ya özenmeye, “ehl-i dünya”yı taklide başladık. Önce kıyafetimizi, sonra siyasetimizi uydurduk onlara...
Derken sıra, onlar gibi yaşamaya geldi. Gerçi hala “mazbut”, hala “tesettür”lüyüz, ama onların öngördüğü “moda”ya göre giyiniyor (epeydir moda dergimiz bile var çok şükür), moda ürünler tüketiyor, moda olan tatil yerlerinde tatilimizi geçiriyor, aynı podyumda aynı mankenlerle “defile”ye çıkıyoruz...
Yedi yıldızlı devremülk “şeriat oteli”miz de inşa aşamasında...
“Bikini mayo”ya itirazımız hala sürüyor. Ne var ki, “özenti”miz de devam ediyor: “Çıplaklık”tan beslenen “mayo” ile “örtünme” anlamına gelen “tesettür”ü birleştirip icat ettiğimiz “tesettür mayo” deniz sefamızın özünü teşkil ediyor.
Denize girmek “farz” olmuş da benim mi haberim yok?
Artık bizim de, tıpkı “ötekiler” gibi tatil köylerimiz, tesettür plajlarımız, gösterişli ciplerimiz, ikişer bin dolarlık ayakkabılarımızla çantalarımız, yatımız-katımız var... Bizim de “Cafe”lerimiz, “Restaurant”larımız, “boutique”lerimiz, beş yıldızlı “Hotel”lerimiz, “Palace”larımız, “Branche”larımız var... Biz de tıpkı “onlar” gibi, gecekondulardan yüksek duvarlarla ayrılmış Avrupai “City”lerde, yahut “Rezidance”larda oturuyor, bizim kadar şanslı olmayan “dindaş”larımıza hava basıyoruz!
Türkiye'yi Tanımamak Ancak Kemalist Olmakla Mümkün.”
Engin Ardıç, parasını Atatürkçü Düşünce Derneği'nin verdiği İngiliz The Times gazetesinde yayımlanan, sömürge valisi üslubuyla Başbakan Erdoğan'a yazılmış mektupta imzası bulunanları eleştirirken malumu da ilan ediyor.
Zeki, çevik ve ahlaklı değiller mi?
Daha önceleri neredeydiniz? Bu soru, The Times gazetesine o ünlü ilanı verenlere kaç gündür soruluyor... Mısır'da darbe yapılıyor, kan gövdeyi götürüyor, sizden tık çıkmıyor. Suriye'de insanlar katlediliyor, umurunuzda değil. Türkiye sizin için önemli ama. İlanınız, hem de tutuculuğuyla ünlü bir İngiliz gazetesinde yayınlanıyor. Der Spiegel dergisinden sonra The Times da "Erdoğan karşıtı Avrupa basını" safına geçiyor. Hayrola, Almanya ile İngiltere Erdoğan'ı devirme kararında birleşiyorlar mı? Bunu en iyisi, bu ülkelerden hangisinin gizli servisi hesabına çalıştığı pek bilinemeyen "karanlık Türk Marksist ve Kemalist'lerinden" birilerine sormalı! (Türk gizli servisi hesabına çalışan Türk Marksist'leri konumuzun dışındadır.) Hem Marksist hem Kemalist, ikisi birden nasıl oluyor? Oluyor efendim, oluyor. Dilber yıldız Vanessa Redgrave mesela, hem Troçkist hem Kemalist... Dilber dedik, altmışlı yıllarda öyleydi, şimdi 76 yaşında. Yaşı tutuyor: Bizim 27 Mayıs darbesinde 23, 12 Mart darbesinde 34, 12 Eylül darbesinde 43, 28 Şubat darbesinde de 60 yaşındaydı hatun... Hiç sesinin çıktığını duymamıştık. O darbeler, ilandaki kendi deyimiyle "Türkiye'nin kurucusu Atatürk'ün doğrultusunda" sayıldığından herhalde. (Çünkü Türkiye, Atatürk'ün doğrultusundan çıkmış, Ortadoğu'yla falan ilgilenir olmuş. En kısa zamanda Erdoğan'ı devirip ülkenin ayağını oralardan kesmek şart. Eylül ayında yeni bir ayaklanma çıkarmak ilginç olabilir!) Sir Ben Kingsley'in de yaşı tutuyor, asıl adı Krişna Pandit Bhanji olan bu değerli sanatçı, azınlıkların, ezilenlerin, sömürülenlerin temsilcisi olarak tanınıyor (yoksa V.S. Naipaul ya da Salman Rüşdi gibi İngiliz efendilerine biat etmiş bir tür "yeni Gungadin" olarak mı?) Klasik müzik seven leydiyi ya da dış politika meraklısı lordu tanımıyoruz, bizim için önemli de sayılmazlar. Lakin, değerli sanatçı Susan Sarandon'un da yaşı tutuyor, kendisi 66 yaşında... Yani bol bol vakti olmuş daha önce Türkiye'deki insan hakkı ihlallerine eğilmeye... Değerli sanatçı Sean Penn? Bakın o daha süt kuzusu sayılır, 53 yaşında. Bizim darbelerde çocuktu, bilememiştir. Fazıl'ı hiç saymayın, Fazıl 43 yaşında... 12 Mart darbesinde süt emiyor, 12 Eylül'de de Beyer metodundan kromatik gamları çalışıyordu, babasının gözetiminde... İstanbullu bir Rum dostumuz, Yunanistan'a yerleşmek zorunda bırakılmış Hıristo Elmacıoğlu bize mektup yazmış, demiş ki: "Bu herifler Kemalistler zamanında azınlıklara yapılan baskılarda, bizi yurt dışına zorlayan hükümetlerin zamanında ve cemaatlerin mülklerine hükümet tarafından el koyulduğu vakit neredeydiler? Sesleri hiç çıkmamıştı. Galiba film çeviriyorlardı!" İlahi Hıristaki... Adamlar bizatihi Kemalist... Ne mutlu bize ki, yalnızca on yılda her yaştan on beş milyon genç yaratmakla kalmamış, Hollywood'da bile Kemalist yetiştirmişiz. Yeşilköy'de uçaktan inip Taksim Meydanı'nın yolunu bulamazlar, taksici de sevinir, "bizim oğlanın nişan parası çıktı" diye, Sultanahmet üzerinden geze geze giderler. Galiba Türkiye'yi "tanımamak" da ancak Kemalist olmakla mümkün. Öyle olmasaydı "CHP seçim kazanacak" demezdi birçok şaşkın!
Eskiden alay konusuydu... Paris ve Londra'daki gibi büyük şehirlerin "mufassal" metro planları yayınlanır, altına da bizim İstanbul'un kıytırık Tünel-Karaköy "füniküler" hattı konur ve dalga geçilirdi...
Batılılar değil, biz kendi kendimizle dalga geçerdik.
Sonra, İstanbul metrosu çok geç de olsa yapılmaya başlanınca, bu sefer de "sızlanmak" için başka yollar bulduk: Her yer kazılıyor, üstümüz başımız toz toprak oluyor, trafik tıkanıyor, yerin altındaki tarihi eserler gümbürtüye gidiyordu!
Tıpkı doğal gaz kazılarına küfür edenlerin şimdi doğal gazı fıs fıs kullandıkları gibi, hele bir metro yapılsın arslanlar gibi binecektik ama.
Harcanan paralar da cabası... İSKİ müteahhitlerinden "tamamen gönüllü" olarak alınan paralar partiye aktarılmıyor, cebe de atılmıyor, halkın parası inşaata gidiyordu! (Yaşı otuzun altında olanlar, CHP'nin İstanbul'da bu belediye seçimini de neden kaybedeceğini hiç anlamayacaklardır. Yaşlı amigolar da domuz gibi anlayacaklar ama ses etmeyeceklerdir.)
Şimdi de çamur atmak için yeni yollar aranıyor.
"Her yerde metro, her yere metro" sloganını İstanbul belediyesi "Taksim çocuklarından" araklamış!
Merdiven boyama saçmalığına "sahiplenme" yoluyla set çekip ortalığı yatıştırınca alkışlıyorlar, aferin, belediye imana gelmiş, eylemcilerin istediğini yapar olmuş...
Ama öteki olumlu yönde etkilenme değil araklama oluyormuş.
İktidar partisinin "paket" açarken "her yerde demokrasi, her yere demokrasi" sloganını atmasını öneriyorum, bakalım malum basının zibidileri o zaman nasıl bir kulp bulurlar?
Şimdilik şunu bulmuşlar:
Metro yapmak marifet değilmiş, belediye dediğinin işi "zaten" metro yapmakmış, marifet yerin altındaki tarihi eserleri ihya etmekmiş...
Üstelik bu bir seçim yatırımıymış... Ayıp değil miymiş?
Türkiye'de "eseriyle" oy istemek fevkalade ayıp, "vaatle" oy istemek meşrudur.
Örneğin "Özal'ın bilmemnesiyle İnönü'nün bilmemnesini birleştireceğim" diye saçmalayan adamı desteklemek, o adam "bizim patronun adamı" olduğu için doğaldır.
Şimdiki belediyenin yaptığı bütün işler onun zaten yapması gereken küçük işlerdir, bunlarla övünmek propagandadır.
2019 yılının metro planına, bunun "projeksiyonuna" baktım, iktidar yalakası, Mehmet Barlas'ın kankası, SABAH gazetesinde yazacak kadar yerlere düşmüş aşağılık bir herif olarak gurur duydum.
İstanbul sistemi, Paris'ten de, Londra'dan da, Berlin'den de, Viyana'dan da aşağı kalmayacak.
2014 ve 2018 belediye seçimlerini, ayrıca 2015 ve 2019 genel seçimlerini AKP kazanacağı için bu projeyi rahatlıkla tamamlayıp bitirecek.
Ya kazara CHP kazanırsa, ya madara olursam peki?
Başlanmış işi bitirmek zorunda kalır, İstanbullu olarak gene biz kazanırız. Hem, metro yapmak belediyelerin "zaten" görevi değil midir canım? Ne yani, bununla mı övüneceksiniz? Ayıp değil mi?
Siz onu bırakın da, kimin nesiyle kimin fesini "nasıl" birleştireceğinizi açıklayın bakalım, boş laf değil somut öneri bekliyoruz.