16 Temmuz 2011 Cumartesi
64) MUSTAFA KEMAL'İN DİPLOMATLARI .. (1. BÖLÜM)
Saltanattan Cumhuriyete geçişte Dışişlerinde yaşananlar aslında çok dramatiktir.. Kasım 1921'de Ankara Hükumetinin Paris temsilciliğine atanan Ahmet Ferit (Tek) Bey Paris'e geldiğinde karşısında padişahın gölgesini bulur !.. Çünkü Türkiye'de iki devlet, iki hükumet ve iki baş varken, Fransa'da tek Türk temsilciliği olur mu ?!.. Babıali daha önce davranmış ve Paris'te Osmanlı temsilciliğini açmıştır bile. Şöyle de bir kılıf bulunmuştur : Sévres antlaşmasını imzalayan Osmanlı delegasyonu sanki geri dönmemiş de Paris'te kalmıştır. Onun için İstanbul Hükumetinin Paris temsilciliğine, Osmanlı Murahhaslığı (yani delegeliği) adı verilmiştir. Sévres antlaşması yürürlüğe girmediği için, İstanbul Hükumeti de hukuken Fransa ile savaşta gibi görünüyordur ve Paris'te resmen elçilik veya büyükelçilik açamıyordur. Gerek İstanbul, gerekse Ankara Temsilciliği, fiilen elçilik görevi yapıyorlardır, ama başka adlar taşıyorlardır. Biri Murahhaslık, diğeri Mümessillik...
Ankara Temsilcisi Ferit Bey'in, aynı binada oturmak ve dış dünyaya karşı birlik içinde olduklarını gösterme teklifini İstanbul Temsilcisi Nabi Bey İstanbul'la görüştükten sonra reddeder. Ferit Bey de sadece iki yüz metre uzaklıkta, Vıctor Hugo caddesinde bir bina kiralar. Böylece İstanbul Temsilciliğini de göz hapsinde tutabilecektir. Bu yakınlığın bir başka faydası daha vardır . Yeni temsilcilik tam takır olduğu için, örneğin bir ziyafet verileceği zaman, Osmanlı Temsilciliğinin ay yıldızlı porselen yemek takımlarını gizlice yeni binaya taşıttırmakta ve ziyafetten sonra da iade etmektedir !.. Nabi Bey, bunlardan haberdar olmasına rağmen göz yumar.. Bu iki başlı temsil 1922 yılı boyunca sürer. Bu arada Kurtuluş Savaşı devam eder.. Büyük taarruzun hemen sonrası, 4 Eylül günü, Ferit Bey Fransa Dışişleri Bakanlığında Nabi Bey'e rastlar. Orada ne aradığını sorduğunda da Nabi Bey gizlemiyor ve her şeyi anlatıyor. İstanbul'dan aldığı talimat gereği, muzaffer Türk Ordusunun yürüyüşünü durdurmaları için gidip yabancılara yalvarmıştır !...
Daha sonra Ankara Hükumeti Lozan Konferansına çağrılınca, İstanbul Hükumeti de katılmak ister ama Ankara artık bu iki başlılığa izin vermez. 1 Kasım 1922 günü saltanat kaldırılır. Ferit Bey artık Paris'te Türkiye'nin tek diplomatik temsilcisidir ve haklı olarak şimdi Nabi Bey'in kaldığı sefaret binasına taşınır...
Zavallı Nabi Bey, birdenbire açıkta kalıvermiştir !.. Bunca devlet hizmetinden sonra şimdi gurbet ellerde, maaşsız, ödeneksiz, yolluksuz, yüzüstü bırakılıvermiştir. Geçen yıl aynı binada oturma isteğini reddettiği Ferit Bey'e gelir ve süngüsü düşmüş bir halde, işlerini toparlayana kadar on on beş gün sefarette kalıp kalamayacağını sorar. Ferit Bey izin verir...
Saltanat kaldırıldığında Osmanlı Devletinin dış teşkilatı ne oldu ? Osmanlı elçilikleri, konsoloslukları, oralarda çalışan son Osmanlı hariciyecileri ne oldu ?..
İşte bu duruma el atan, 26 Ekim 1922'de Dışişleri Bakanı olan İsmet İnönü'dür.. 5 Kasım'da Lozan Baş Delegesi sıfatıyla yola çıkan İnönü, İsviçre'de konferansın bir hafta ertelendiğini öğrenir. Fransa da onu davet etmiş olduğundan, 15-16 Kasım günleri Paris'i ziyaret eder. Bu arada, pratik bir kararla, Avrupa ve Amerika'da ne kadar Osmanlı elçiliği ve konsolosluğu kalmışsa, hepsini geçici olarak, Paris Mümessili Ferit Bey'e bağlar. Bu, Ankara Hükumetinin, Paris Mümessilliği aracılığıyla, Osmanlı dış teşkilatını teslim alıp adeta yutması demektir. Bir bakıma da ihtilaldir, silahsız ve kansız bir sivil darbedir.. Refet Paşa İstanbul'da Osmanlı merkez teşkilatını, Ferit Bey de yurt dışı teşkilatını teslim almış olur...
İki hafta içinde tamamlanan bu devir teslimden sonra Paris Mümessilliği, kendisine bağlanan tüm birimlerden bilgiler toplar, Dışişlerine rapor eder. Eski memurlar süzgeçten geçirilir. Bir bölümü ayıklanıp açığa çıkarılır. Ayıklayıp eleyerek bazı kişilere yeniden görev vermeye, o zamanlar, "cevaz-ı istihdam" denilir..Bu, Dışişlerindeki reformun birinci aşamasıdır. İkinci aşama, yeni cumhuriyetin Dışişleri teşkilatının kurulmasıdır. Bu da, Lozan antlaşmasının yürürlüğe girdiği 1924-1925 yıllarına kadar sarkar...
Bu teşkilatın kurulmasında emeği olan başlıca birkaç kişi şunlardır : Yusuf Hikmet (Baydur) Bey, Ahmet Muhtar (Mollaoğlu) Bey ve Suat (Davaz) Bey...
Yusuf Hikmet Bey 1920-23 yıllarında Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müdürü, sonra genel müdürüdür. "Üç dört kişiyle işe başladık" der.. Keçiören taraflarındaki bağ evlerinden Ulus'taki bakanlık binasına atla gelip giderlermiş. Bir zaman sonra, hiç değilse, bakan beyefendiye makam taşıtı olarak, bir at arabası veya bir fayton verilmesi düşünülmüş ; ama Büyük Millet Meclisi ayağa kalkmış : "Bu ne israf !.."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder