22 Temmuz 2011 Cuma

68) MUSTAFA KEMAL'İN DİPLOMATLARI.. (5.BÖLÜM)

   Cevat Bey (Ezine), Osmanlı Hariciyesinden Cumhuriyete devredilmiş, az sayıdaki elçilerimizden birisidir. Eski diplomasi alışkanlıklarını, protokollerini iyi bilirmiş. Tabii şaraptan da iyi anlarmış...
   Atina'da bulunduğu sırada, büyük devletlerden birinin oradaki elçisi değişmiş. Giden elçinin yerine zengin, iddialı ve aristokrat bir elçi atanmış. Yeni elçi gelirken, aşçısını, baş sofracısını da (maitre d'hotel) yanında getirmiş. Onun elçiliğinden çıkarılıp serbest kalan yetenekli eski baş sofracısını da Cevat Bey kendi hizmetine almış...
   Yeni elçi güven mektubunu sunmuş, Türk Elçisine de nezaket ziyaretinde bulunmuş.Cevat Bey, usulden olduğu için, yeni gelen meslektaşı onuruna bir akşam yemeği düzenlemiş. Daha doğrusu bir ziyafet..  Kusursuz bir sofra hazırlatmış. Fransız şaraplarını özenle seçmiş...
   Yeni elçi, sofrada, biraz da görgüsüzce iddiasını sergilemekte gecikmemiş.. Beyaz şarabı koklamış, bir yudum almış, ağzında dolaştırıp tartmış, değerlendirmiş ve hemen şarabın adını ve yılını, zevk ve beğeniyle açıklamış.. Cevat Bey hayret içinde kalmış !.. Sofradaki diğer elçiler de yeni meslektaşlarını hayranlıkla izliyorlar...Yeni elçi hava basmaya devam ediyor ; kırmızı şarabı da koklayıp yudumluyor ve tam doğru olarak tanımlıyor. Hayret !.. Şampanya için de aynı şey... Cevat Bey şaşırmış ve buna bir mim koymuş.. Bunun altında kalmayacak elbet...
   Birkaç zaman sonra yeni elçi, Türk meslektaşına karşılık bir yemek verecek.. Eski Osmanlı Elçisi Cevat Bey kaçın kurasıdır, altta kalır mı hiç ?  Bu gösteriş düşkünü aristokrat elçiyi en iddialı olduğu yerinden vurup mat etmek için bir kurnazlık düşünür..
   Baş sofracısını çağırır ve ona gizli bir görev verir. Bir süre önce çalıştığı elçiliğe gidecek, orada, ertesi gece verilecek yemekte çıkarılacak şarapların ve şampanyanın markalarını, yıllarını el altından öğrenecek. Baş sofracı istenen bilgileri kolaylıkla sağlayıp elçimize getirir...
   Ertesi akşam yeni elçinin sofrasında gösteri başlar... Şeref konuğu olan Cevat Bey, beyaz şarabı alır, burnuna götürür, şöyle bir koklar, bir yudum alır, ağzında sağa sola yuvarlar, bilgiç bir tavırla dudaklarını hafifçe şapırdatır ve şıp diye (!) teşhisini koyar : "En bon connaısseur Chassagne- Montra Chet.. Şu nefis balıklar için yerinde ve pek mükemmel...
   Ev sahibinin gözleri fal taşı gibi açılır. Hayret ki ne hayret !... Türk Elçisi nasıl da tam olarak bildi ? ..
   Arkadan foie gras geliyor. Cevat Bey, gelen şaraba, neşeyle hemen, "Chateu d'Yquem" diyor ve yine hedefi tam on ikiden vuruyor !..
   Ev sahibi büsbütün şaşırıyor..
   Sırada av eti ile, " ünlü Burgonya şarabı Savıgny" ... Yine tam isabet !.. İnanılır gibi değil. Ev sahibinin neredeyse dili tutulacak !.. Adeta beklenmedik bir tokat yemiş gibi şaşkın...  Ne diyeceğini bilemiyor..  Yutkunuyor, gözlerini kırpıştırıyor.. Pür dikkat Türk meslektaşına bakıyor...
   Derken, nihayet şampanya geliyor. Cevat Bey son darbesini indiriyor ve hiç tereddütsüz, "Taittinger" diyor..
   Ev sahibi olan yeni elçi, artık dayanamıyor.. Görüyor ki, el elden üstün.. Bükemediği bileceği öpecektir. Türk Elçisi önünde saygıyla eğilmekten başka yapacak bir şey kalmamıştır. Hiç değilse mertlik bende kalsın demek ister gibi, şampanya kadehini eline alıyor, diplomatça ayağa kalkıyor ve sofradaki davetlileri, "dünyanın en büyük içki connaisseur'ü" Cevat Bey şerefine kadeh kaldırmaya çağırıyor : "Ben kendimi içkiden anlar sanırdım. Şimdi hocamı buldum" diyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder