19 Temmuz 2011 Salı

66) MUSTAFA KEMAL'İN DİPLOMATLARI.. (3.BÖLÜM)

   

   Türkiye'de Cumhuriyet ilan edildikten sonra Mustafa Kemal, İran'da da cumhuriyet kurulmasını arzu ediyordu. Yakında devrilmesi beklenen Kaçar Hanedanının yerine geçeceği düşünülen Rıza Han'a da bu görüş mektupla bildirildi. Bu beklenti içindeyken, 1925 yılı Mayıs sonunda Memduh Şevket (Esendal) Bey yeni Tahran Büyükelçisi olarak göreve başladı. Yeni Büyükelçi itimat mektubunu sunamadan Kaçar Hanedanının sonuncu hükümdarı Ahmet Şah devrildi. Rıza Han da geçici devlet başkanlığına getirildi. Ankara hala İran'da cumhuriyet ilan edileceğini umuyordu. Ama yeni meclis toplanarak 15 Aralık'ta Rıza Han Pehlevi'yi şah olarak seçti. Yeni şah 27 Aralık 1925'de Memduh Şevket Bey'i kabul ederek neden cumhuriyet ilan edemediğini anlattı. Fakat bu arada zaman geçiyordu ve büyükelçimiz hala itimat mektubunu sunamamıştı. 19 Ağustos 1925 tarihli güven mektubu Ahmet Şah'a hitaben yazılmıştı. Yeni mektup 5 Ocak 1926 tarihli olarak hazırlandı ama İran'a ulaştırmak zaman alacağından Atatürk 26 Ocak'ta Rıza Şah'a bir telgraf çekerek Memduh Şevket Bey'i güven mektubu sunuluncaya kadar büyükelçi olarak tanımasını rica etti. Bu telgraf üzerine Rıza Şah hemen bir tören düzenletti. Memduh Şevket Bey'i Türkiye Büyükelçisi olarak kabul etti. Güven mektubu sunmadan, sanki sunuyormuş gibi törenle yüksek huzura kabul edilen ve resmen büyükelçi olarak tanınan belki de ilk diplomattı...
   Büyük Önder Atatürk'ün o dönemde bilhassa komşu ülke liderleri üzerinde yarattığı saygı ve hayranlık duygularına dikkatinizi çekerim...

   Mayıs 1928'de Afganistan Kralı Amanullah Han, eşi Kraliçe Süreyya ile birlikte Türkiye'ye resmi bir ziyaret yapacak ve Atatürk'ün konuğu olacaktır. Ankara bu ziyarete çok önem veriyor. Çünkü başkent olduğundan beri ilk defa bir yabancı devlet başkanı ağırlayacaktır. O zamana kadar bırakın kral veya devlet başkanını, batılı büyükelçiler bile henüz Ankara'ya gelmiyor, İstanbul'da oturuyor ve belki başkent yeniden İstanbul'a taşınır diye orada bekleşiyorlardı.
   Amanullah Han'ı ağırlamak için Ankara seferber oluyor. Yeni yeni açılan başkent yolları hızla ağaçlandırılıyor. Koca koca ağaçlar bir yerlerden sökülüp getiriliyor, caddelere, sokaklara dikiliyor ve Ankara neredeyse bir gecede yeşillendiriliyor !... Ankara Palas Oteli yapımı hızlandırılıyor ve otel şaşılacak bir hızla bitiriliyor, dayanıp döşeniyor ve krala yetiştiriliyor.. O zaman için Ankara'nın tek modern otelidir ve ilk konukları da kral ve heyeti oluyor.
   Bu ziyaret sırasında, Amanullah Han ve Atatürk arasındaki dostluk doruk noktasına ulaşıyor. 22 Mayıs 1928 günü, Türkiye-Afganistan Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzalanıyor. Bu hava içinde, elçiliklerini karşılıklı olarak büyükelçilik düzeyine yükseltmeye karar veriyorlar. Atatürk, jest olsun diye, genel sekreteri Yusuf Hikmet Bey'i Kabil'e büyükelçi olarak gönderiyor.
   Türkiye'nin Kabil'e büyükelçi atadığını gören Sovyet Rusya da Kabil'deki elçiliğini büyükelçilik düzeyine çıkarıyor ve oradaki Rus Elçisi, Türk Büyükelçisi gelmeden önce büyükelçi olarak güven mektubunu sunmak için girişimde bulunuyor. Amaç, Türk Büyükelçisinin önüne geçmek ve Kabil'de duayen olmaktır. Afganistan' da bir Türk-Rus yarışı söz konusudur. Ruslar iddialıdır, ama Türkiye de geri kalmak niyetinde değildir.
   Afganlar, Türkiye'den yana tavır koyarlar. Rus Büyükelçisini bekletiyorlar. Sonunda Yusuf Hikmet Bey Kabil'e varıyor, hiç bekletilmeden huzura kabul ediliyor ve güven mektubunu sunuyor. Rus Büyükelçisi ise Hikmet Bey'den bir saat sonra mektubunu sunabiliyor. Böylece Yusuf Hikmet Bey Kabil'deki kordiplomatik duayenliğini de kazanmış oluyor.
   Sovyet Büyükelçisi, daha önce başvurduğu için bir itiraz notası veriyor ama Kral'ın daha Ankara'da olduğu sırada elçiyi kabul ettiğini söylüyorlar ve durum değişmiyor...

   Aynı yıl içinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Washington Büyükelçisini ve heyetini götüren Leviathan gemisi, 28 Kasım 1928 günü, Amerikan karasularına girer. Bütün Türk düşmanları büyükelçinin üzerine çullanmaya hazırlanmıştır.. Karaya ayak basar basmaz hemen üstüne yürüyecekler, kendisini oracıkta linç edeceklerdir.. Ahmet Muhtar Bey, Newyork limanında demir atmış gemide karaya çıkmak için beklerken, Amerikan gazetelerine  şöyle bir göz atınca gerçek havayı işte o zaman anlar.. Az sonra gelen Amerikalı görevliler Büyükelçiyi, tepeden tırnağa silahlı korumalarla alıp zırhlı bir araca bindirdikleri gibi dört tarafını mitralyözlü motosikletler ve otomobillerle çevirip son hızla trene yetiştirirler.
   Yani kısacası, Büyükelçimiz Newyork'ta adeta bir devlet başkanı gibi karşılanmış !.. Tren garına giderken bindiği zırhlı otomobile daha önce İngiliz veliahtı binmiş, aynı şöför kullanmış..
   Washington'daki İngiliz Büyükelçisi Howard, Ahmet Muhtar Bey'e karşı " bir suikast korkusu" ndan söz eder. Türkiye'deki Amerikan Büyükelçisi  Grew de benzer kaygılar içindedir ve kendi can derdine düşmüştür. 29 Kasım 1928 günü defterine şunları yazmıştır : "Amerika'daki Ermeniler yaşlı Muhtar'ı haklarlarsa, benim cesedimi de buradan aldırmak için hükumet hemen bir savaş gemisi gönderebilir, çünkü öldürülmem pek uzun sürmez.."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder