3 Mart 2013 Pazar

336 ) SULTAN ABDÜLHAMİD'E SUİKAST PLANI !..

  

  Komitenin Sultan Murad'ı hükümdar yapmak için başvurduğu çarelerden birisi de Sultan Abdülhamid'i öldürmek istemesiydi. Bu iş Tabib Agah Efendi vasıtası ile olacaktı..
  Komite ikinci başkanı olan Aziz Bey'in ailesini tedavi eden ve bu suretle onunla ahbap olan Agah Efendi ; bir gün Aziz Bey ile birlikte Skalyeri'nin Beyoğlu'ndaki evine gitmişlerdi. Bu evin üst katındaki bir odada Skalyeri ve Nakşibend Kalfa ile birlikte dört kişi bir taraftan yemek yer ve içki içerlerken, bir yandan da Abdülhamid'e karşı suikast yapmayı görüşmüşlerdi. 
  Agah Efendi'nin 5 No'lu, 9 recep 1295 tarihli ; Ahmed Rıza Efendi'nin 1 No'lu ve 11 recep 1295 tarihli ifadelerine göre ; bu görüşme sırasında Nakşibend Kalfa, "Abdülhamid'in vücudu kalkmayınca bu iş olmaz" demiş ve önce onu bir yere giderken yolda vurma fikrini ortaya atmış. Skalyeri ise, "Böyle şey olmaz, iş büyür, Rusya da buradadır ; bir fesat çıkar ve sonra istediklerimize kavuşamayız. Bu olsa olsa camide olur. Birisi önceden hünkar mahfilinde saklanır, ben de Sultan Murad'ı tebdil-i kıyafet camiye götürürüm ; o iş orada gerçekleştiğinde hemen ey cemaat telaşlanmayın, işte istediğiniz melek yüzlü padişahımız Sultan Murad budur diyerek orada bi'at olunup Beşiktaş sarayına götürülür.." deyince suikastın bu şekilde yapılmasına karar verilir...
  Bu plan uygulandıktan sonra sıra, suikastı yapacak olan adamın bulunmasına gelir. Bulma işi önce Aziz Bey'e teklif edilir ama o, bu işi yapamayacağını söyleyince bu defa Agah Efendi'ye teklif edilmiştir. O da, adamları olduğundan bahsederek kabul etmiş ve suikastta kullanılmak üzere bir tabanca istemiştir. Skalyeri derhal yeğeni Mihal'i çağırıp adını verdiği bir dükkandan tabanca getirterek Agah Efendi'ye vermiştir. Nakşibend Kalfa da oturduğu yerden kalkarak odadaki dolaptan çıkardığı gümüşlü küçük bir kamayı Agah Efendi'ye ; "Al Agah Efendi, bu da sana benim bir yadigarım olsun. Şimdi sana başka bir şey vermeye gücüm yoktur ; inşallah arslanımı Allah bize göstersin görelim, o vakit sana edeceğimizi biz biliriz.." der.
  Gündüz alaturka saat 10'a kadar yeyip içilip görüşüldükten sonra Agah Efendi tabanca ve mermileri bir mendile bağlayarak Skalyeri'nin evinden çıkarlarken Skalyeri, Agah Efendi'ye verilmek üzere Aziz Bey'e 50 kaime verir. Bu paranın 30'una Aziz Bey gereksinimi olduğundan daha sonra vereceğini söyleyerek el koyar ve Agah Efendi'ye 20 lira verir..
  Toplantıda, suikastın Ortaköy Camii'nde yapılmasına karar verilmiştir. Suikastın ardından başarılı olmak için etkili ve karizmatik, ulemadan birinin de ele geçirilmesi düşünülmüş ve Aziz Bey'in önerisiyle Gürcü Şerif Efendi uygun görülmüştü.. Agah Efendi hocanın da zevcesine baktığı için konuyu ona açabileceğini söylediğinde Skalyeri, "Senin söylemen olmaz, beni onunla görüştür, kandıracak sözüm vardır ve de Sultan Murad'ın bende kendi hattı ve imzasıyla pusulaları vardır ; onları görünce kanar.." der. 
  Sonra, aralarında kararlaştırdıkları gibi, Skalyeri ile Agah Efendi ertesi gün Fatih'te Otlukçu Yokuşunda bulunan hocanın evine gitmek üzere, Fatih rasathanesi önünde buluşacaklardır. Fakat kararlaştırılan saatte oraya giden Skalyeri, Agah Efendi gelmeyince geri dönmüştür. Sonradan, Agah Efendi'nin anlattığına göre, Agah Efendi güya yalnız başına Şerif Hoca ile görüşmüş ve onun vasıtasıyla Ortaköy Camii hademesi elde edilmiştir..
  Bu arada tabib Agah Efendi, suikast için bulacağına söz verdiği adamı bulamamış, parasız da kaldığından ; tabanca, kama ve mermileri bedestende satmıştır !.. 
  Skalyeri tarafından gönderilen Filibeli Abdullah tabanca ve kamayı geri istemiş fakat Agah Efendi, onları satıp elbise aldığını ; ayrıca bu iş için 500 lira isteyerek, eğer verilmezse onları ele vereceğini söyleyerek bir de tehdit savurmuştur !.. ( 2 ve 10 No'lu soruşturma belgelerinde ; 15 ve 17 recep 1295 tarihli Agah Efendi ifadeleri..)

  

   Abdülhamid, Skalyeri-Aziz Bey komitesinin toplandıkları yeri öğrenip bunlar hakkında üyelerden Hacı Hüsnü Bey'den epey bilgi aldıktan sonra ; 7 temmuz 1878 Pazar günü Zaptiye Nazırı Mehmed Arif Paşa'yı huzura kabul ederek, Pazartesi günü akşamı komitenin toplanacağı Aziz Bey'in evinin basılarak üyelerin yakalanmalarını istemiştir. 
  Zaptiye Nazırının da bizzat katıldığı operasyon 8 temmuz Pazartesi akşamı yapılmıştır. Aziz Bey'in çıkmaz sokakta bulunan evi ablukaya alınmış ve sonra da aniden baskın yapılmıştır. 
  Skalyeri, bütün evrakı da yanına alarak kaçmayı başarır. Bu arada, yeğeni Mihal yakalanır. Ali Şefkati Bey de Fransa'ya kaçmıştır..
  Nakşibend Kalfa da gerek İstanbul'da ve gerekse gittiği zannedilen İzmit'de çok aranmışsa da bulunamamış ve o da mason cemiyetinin yardımıyla, Skalyeri ile birlikte Yunanistan'a kaçırılmıştır.  Önce ikisi de Beyoğlu'nda bir kadının evinde gizlenirler. Peşlerinde bir dedektif ve zabıta ordusu olmasına rağmen ; Barbagallo adlı bir İtalyan terzisi ikisini İtalyan gemici kılığına sokar. Nakşibend Kalfa İtalyan gemicilerle kol kola, profesyonel sarhoşlar gibi yalpa yaparak gemiye kapağı attı.. Yunanistan'da, Skalyeri ölünceye kadar birlikte otururlar..  
  Tutuklanan komite üyelerinin soruşturma ve duruşmaları 8 temmuz 1878 ile 13 ekim 1878 arasında devam etmiş ve verilen karar uyarınca ; Skalyeri, Aziz Bey, Nakşibend Kalfa ve tabib Agah Efendi idama mahkum edilmişler fakat padişahın affı ile cezaları 15'er yıl müebbet kalebentliğe indirilmiştir. 
  Kaçamayanlardan Aziz Bey ve Agah Efendi Akka'ya kalebentliğe gönderilmişlerdir..
  
  Skalyeri, Atina'da oturmakla beraber rahat içinde değildir. Abdülhamid onu sürekli izletmektedir. Yunan makamlarının onu korumasına rağmen bir gün kendisini takip edenler yemeğine zehir koydular ama kusturularak kurtarılır..
  Abdülhamid bu ikili için çok para dökmektedir. Skalyeri her şeyden vazgeçerek Padişah'ın kendisini takip etmemesini istiyor ve o neresini isterse o yabancı ülkede kalıp yerleşeceğine söz veriyordu. Abdülhamid'in asıl peşinde olduğu ise, komite belgeleriydi...
  İşte bu sıralarda Skalyeri, Konsolos Ali Nuri Bey'e müracaat etti. Aralarında verdikleri karar uyarınca, Skalyeri Padişah'a bir af dilekçesi gönderecekti. 1886'da izinli olarak İstanbul'a giden Ali Nuri Bey bu dilekçenin yanı sıra iki belge daha götürüyordu.. Sultan Murad'a ait olan bu belgelerden birisi Midhat Paşa, diğer ise Sadullah Paşa tarafından imzalanmıştı..
  Ali Nuri Bey bu konu için Şeker Ahmed Paşa'ya başvurdu ; o da Padişah'ın mutemedi Hacı Mahmud Efendi'yi önerdi ve yanına götürüp tanıştırdı. Konsolos konuyu ona açtı. Mahmud Efendi huzura çıkıp durumu arz etti. Padişah, konsolosu elindeki belgelerle beraber daha sonra çağıracağını söyledi.. Birkaç gün sonra Kabasakal Çerkez Mehmed Bey (Paşa) Ali Nuri Bey'e haber göndererek mektubu getirmesini bildirdi. 
   Abdülhamid, Ali Nuri Bey'i "insanın içine işleyen delici bakışlarla süzerek" belgeleri aldı ; Mahmud Efendi'nin işaretiyle konsolos dışarıya çıktı. 
   Ali Nuri Bey'in izni sona erdiğinde, veda için Hacı Mahmud Efendi'ye geldiğinde, Padişah'ın Skalyeri ve Nakşibend Kalfa'yı affettiğini, gerekli yerlere gerekli duyuruların yapılacağını bildirdi. 
   Skalyeri'ye 25 ve Nakşibend Kalfa'ya, Medine'ye gidip orada oturması için 7 altın maaş tahsis edilmişti. Fakat karşı taraf bunları kabul etmeyince, sonuçta hiçbir şey olmamış oldu !..
   Bu sırada Skalyeri öz yeğeninin ihanetine uğradı. Tutuklandıktan sonra kaldığı hapishaneden kaçarak Yunanistan'a gelen Mihal, kendisi gibi birkaç serserinin yardımıyla amcasının evini yakıp, karışıklıktan yararlanarak komite belgelerini ele geçirmek istedi. Fakat Skalyeri belgeleri güvenli bir yere saklamıştı..
  Atina Elçisi ile Başkonsolos Dakes (Daqués) Efendi ve Osmanlı casusu olan Pireli bir Rum, bu belgeler için, çok uğraştılarsa da başaramadılar. Rum casus bu arada epey para çekti.. Sonunda sabrı tükenen Sultan Abdülhamid, hiçbir şart öne sürmeksizin Skalyeri ve Nakşibend'i affetti..
   Sultan'ın istediği sadece bir senetti. Abdülhamid tahta çıkarken bu senet ile, hasta olan kardeşi Murad eğer iyileşirse, saltanatı ona iade edeceğini taahhüd ediyordu !..  
   İstanbul'a tekrar gelen Konsolos Ali Nuri Bey, bu konuda Hacı Mahmud Efendi'ye şunları söyledi : "Kleanti'nin bu kağıdı asla elinde bulundurmadığı, bunun da lütfen Şevketlü'ye arz edilmesi.. O yalnızca bu belgenin Midhat Paşa tarafından yok edilmeyerek beraberinde İngiltere'ye götürüldüğünü biliyor.."
  Kleanti Skalyeri bir süre sonra sefalet içinde ve bunamış bir halde öldü.. Nakşibend Kalfa da Mısır'a gidip birkaç yıl sonra, 70 yaşlarındayken, burada vefat etti..
  Skalyeri'nin meşhur belgeleri de sır olarak tarihin karanlık sayfalarına gömüldü !...
  
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder