5 Mart 2013 Salı

ABDÜLGANÎ NABLÜSÎ


ABDÜLGANÎ NABLÜSÎ

Osmanlılar devrinde yetişen büyük âlim ve velî. 1640 (H. 1050)’de Şam’da doğdu. 1731 (H. 1143)’de Şam’da vefât etti. Doğumuna yakın Şam’da bulunan büyük bir velî; onun büyük bir âlim olacağını müjdeleyip isminin Abdülganî konmasını söylemiştir. O âlimin sözünü tutarak, doğan çocuğuna Abdülganî ismini veren babası, ona küçük yaşta Kur’ân-ı kerîm okumayı öğretti. On iki yaşına kadar İslâm terbiyesi vererek büyüttü. On iki yaşında babası vefât edince, ilim tahsiline başladı ve zamanının meşhur âlimlerinden ders aldı. Aklî ve naklî ilimlerde yüksek derecelere ulaştı. Nahiv, meâni, beyân ve sarf ilimlerini Şam’da oturan Şeyh Mahmûd-i Kürdî’den; fıkıh ve usûl-i fıkıh ilimlerini Hanefî âlimi Şeyh Ahmed-i Ka’î’den; hadis ve ona âit ıstılahları, Hanbelî mezhebi âlimi Abdülbâkî’den;
tefsîr ve nahvi Şeyh Mahmûd-ı Mehâsinî’den okudu. Bütün bu hocaları, ona icâzet (diploma) verdiler. Ayrıca Necmüddîn-i Gazzî’nin dersine de devam ederek icazet aldı. Bunlardan başka; Şeyh Muhammed bin Ahmed el-Üstüvânî, Şeyh İbrâhim bin Mensur el-Fettâl, Şeyh Abdülkâdir bin Mustafa es-Safûrî, Şam’da nakîb-ül-eşrâf seyyid Muhammed bin Kemâleddîn el-Hüseynî el-Hasenî bin Hamza, Şeyh Muhammed el-Aysâvî, Hüseyn bin İskender er-Rûmî, Şerh-ut-Tenvîr kitabının müellifi Şeyh Kemâleddîn-i Aradî ve Muhammed bin Berekât el-Kevâfî gibi pek çok âlimden ders alıp, ilim tahsil etti. Mısır’da Şeyh Ali Şebrâmelîsî de ona icazet vermişti. Tasavvufta, Kâdiriyye yolunu seyyid Abdürrezzâk el-Hamevî el-Geylânî’den, Nakşibendiyye yolunu da, Şeyh Sa’îd el-Belhî’den tâlim eyledi. Bu iki yolun feyz ve marifetlerine kavuştu. Evliyâlıkta yüksek derecelere erişti.
Yirmi yaşında ders vermeye ve kitap yazmaya başladı. Hicaz, Mısır ve İstanbul medreselerinde müderrislik yaptı.
Abdülganî Nablüsî hazretleri sabahleyin erkenden Câmi-i Ümeyye’ye gidip, çeşitli dersler okutur; ikindiden sonra da, Câmi-i Sagîr’e devam ederdi. Sonra, İmâm-ı Nevevî’nin, Hadis-i Erba’în, Ezkâr-un-Neveviyye ve başka eserlerini okuturdu. Sonradan bu hâlini terk ederek yedi sene müddetle, Şam’daki Ümeyye Câmii yakınındaki evinden dışarı çıkmadı. Evinde, Muhyiddîn-i Arabî’nin ve Afîfüddîn-i Tilmsânî’nin tasavvufta ilgili eserlerini tedkîk ve mütâlâa ederek, feyz ve bereketlerine kavuştu. Devamlı ibâdet ve istiğfar ile meşgul olduğundan, şaşılacak yüksek hâllere kavuştu. Ledünnî marifetlere erişti. Zahirî ve bâtınî ilimlerde çok yükseldi. Rabbinin ihsânları, yağmur gibi üzerine yağdırıldı. Kalb gözü açıldı. Sonra yeniden ilim öğretmeye, vâz ve nasîhata, insanlara doğruyu anlatmaya başladı. İkbâl ve şöhreti o kadar yükseldi ki, kapısı, feyz ve bereketlerine kavuşmak isteyenlerle dolup taştı. Uzaktan ve yakından, bölük bölük insanlar ona geldiler. Herkes ondan ilim öğrenmeye ve makbûl olan duâsından istifâde etmeye çalışıyordu. İlim talebeleri ve tasavvuf yolcuları, onun evini sığınak yapmışlardı.
Abdülganî Nablüsî, 1664 (H. 1075) senesinde İstanbul’a gelip, bir müddet burada kaldı ve ders okuttu. 25 yaşlarında Bağdâd’a giderek bir müddet orada kaldı. Gerek zamanının meşhur evliyâsını tanımak ve sohbetlerinde bulunmak, gerekse önceki evliyânın kabirlerini ve mukaddes makamları bulup ziyaret etmek maksadı ile, bir çok yerlere gidip, bilhassa kendi memleketi dâhilinde seyahatler yaptı.
Yûsuf-i Nebhânî, Câmiu kerâmât-il-evliyâ adındaki eserinde diyor ki: “Abdülganî hazretleri, Hanefî mezhebi âlimlerinin büyüklerinden, marifet sahibi evliyânın meşhûrlarındandır. Çok hârika ve kerâmetler sahibidir. En büyük kerâmeti, sayılamayacak kadar çok kitap yazmasıdır. Eserlerinin hepsi güzeldir. Hayâtında ve vefâtından sonra çok kerâmetleri görülmüştür. O, zamanının kutb-ı aktâbı idi.”
Abdülganî Nablüsî İslâm âleminde en çok kitab yazan âlimlerdendir. Yüz seksenden fazla eseri olup, her biri mevzûsunda kıymetlidir.Tarîkat-i Muhammediyye kitabına yazdığı Hadîkat-ün-Nediyye adlı şerhi çok kıymetlidir. Bu kitabı, Keşf-ün-nûr an eshâb-il-kubûr ve dört mezhebe uymanın lâzım olduğunu anlatan Hulâsât-üt-tahkik fî beyânı hükm-it-taklîd vet-telfik adlı eserleri Hakikat Kitabevi tarafından İstanbul’da neşredilmiştir.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
 1) Mu’cem-ül-müellifîn; cild-5, sh. 271
 2) Silk-üd-dürer; cild-3, sh. 30-38
 3) Esmâ-ül-müellifîn; cild-1, sh. 590
 4) Acâib-ül-âsâr (Cebertî, Mısır-1982); cild-1, sh. 154
 5) El-A’lâm; cild-4, sh. 32
 6) Sefînet-ül-evliyâ; cild-1, sh. 94
 7) Câmiu kerâmât-il-evliyâ; cild-2, sh. 85
 8) Kâmûs-ül-a’lâm; cild-4, sh. 3080, 3083
 9) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; sh. 1023
10) Rehber Ansiklopedisi; cild-1, sh. 24
11) Fâideli Bilgiler; sh. 170
12) Kıyamet ve Âhiret; sh. 190
13) Herkese Lâzım Olan îmân; sh. 43
14) Brockelmann; sup-2, sh. 473
15) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-17, sh. 146

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder