1. Her kim ne derse desin, ben rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ‘derin devlet’ tarafından öldürüldüğüne inanıyorum. O bir dönem kendisini de kullanan ama daha sonradan ‘derin devlet’ ile kendisi arasına ve hatta ülkücü hareket arasına kesin çizgiler çeken / çekmeye çalışan ve ‘vatan, millet, Sakarya’ söylemleri ile milliyetçi gençlerin tetikçi olarak kullanılmasına karşı çıkan bir insandı.
2. Muhsin Yazıcıoğlu, içinde derin devletin olduğu, her türlü kirli yapıyı çok iyi bildiği ve fakat ne kendisini ne de milliyetçi gençleri onlara kullandırmadığı için / kullanılmasına engel olmaya çalıştığı için, onun hayatta olması, tarikat-cemaat bağlamındaki sapkın olmayan ılımlı İslamcı yapıların liderlerine, derin devletin dokunamamasını, suikast yaptırtamamasını ve o yapıların içlerine kendi elemanlarını yerleştirmiş olsalar bile, Muhsin Yazıcıoğlu’nun gizli ya da açık kanat germesi / hamiliği sonucunda, cemaatlerin provoke edilememelerini de beraberinde getiriyordu.
3. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazası sonrasında yaşanan ihmaller ve kusurların DDK raporu ile adeta tescillenmesi de, benim düşüncem olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürüldüğü tezimi neredeyse birebir kuvvetlendirmekte ve ispatlamaktadır. Ölüm onun için Hz. Hamza ile ikindi çayını Kevser’in kenarındaki bir köşkte içme güzelliği olsa da, geride kalan bizler için de, karanlık noktaların aydınlatılması için bir dönüm noktası olsa gerek, değil mi?
4. Helikopter kazası sonrasında, Kahraman Maraş'ta arama – kurtarmanın her şeyi ile bir fiyasko olması söz konusudur. DDK'nın raporuna göre de; ilk aramanın yapılması için tespit edilen yer doğru olmasına karşın, ilk bildirilen ve askerlerin de ilk gittiği yer orası olmasına rağmen, orası çevriliyor, askerler diziliyor ama niyeyse orada arama yapılmıyor. O süreçte, bu konuyla ilgili eksiği, hatası olanlar açığa alınsaydılar, belki konuşurlardı. Kanımızca o süreçte, sadece askeri, sivil ve siyasi kişiler değil, bütünüyle devleti temsil eden herkes de sınıfta kaldı denilebilir mi?
5. Dönemin Kayseri Valisi'nin ve Emniyet Müdürünün; "Başkan bulundu, kırıkları var, hastaneye götürülüyor" bilgisini kamuoyuna açıklaması da bir diğer önemli gariplik değil mi? Acaba onlara bu bilgiyi kim veriyor, niye veriyor, nasıl veriyor ve bu soruların cevapları da neden araştırılmıyor. Haklarında bu kişilerin ve onlara bu bilgiyi veren kişilerin, o zamanda hiçbir işlem yapılmıyor?
6. GPS cihazlarıyla ilgili de Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün kurduğu kaza kırım ekibi, olayın hemen sonrasında "makineler var, ama hafıza kartları yok. Hafıza kartları düşmüş olabilir, kar eriyince onları tırmıkla bulacağız" demelerine rağmen, sonrasında nasıl olduysa makinelerin kendilerinin de kaybolması ve hafıza kartlarının hiç bulunamaması söz konusu olmakta mıdır?
7. Muhsin Yazıcıoğlu’nun telefonun kartı da bulunamıyor. Eşi hanımefendiye teslim edilen telefonda, telefonun arkasındaki batarya kapağı yok. Kapak düşmüş, ama içindeki batarya cihazı düşmemiş. Normalde hafıza kartı da bataryanın altında olması lazım. Batarya en üstte duruyor ama onun altında bulunması gereken hafıza kartı ise yok oluyor ki bu durum bile başlı başına bir çelişki değil midir? Bir diğer anlatımla, kaza anında telefonun içinde bulunan hafıza kartının, savcılığa gidene kadarki süreçte nasıl yok olduğu da bir diğer merak konusu olsa gerek.
8. Muhsin Yazıcıoğlu olayının aydınlatılması için mutlaka telefon sim kartının da bulunması gereklidir. Muhsin Bey’in teknolojiyle arası pek iyi olmamasına rağmen, telefonla fotoğraf çekmeyi çok severdi. O nedenle de, helikopterin düşmesinden sonra, eğer bir süre yaşamış ve sonrasında vefat etmişse, mutlaka telefonuyla fotoğraflar çekmesi de söz konusu olabilir ki, çekilmiş olan bu fotoğraflar da, olaydaki sis perdesinin aralanmasına neden olacaktır.
9. Yine Muhsin Başkan'ın telefonundan, kaza sürecinden önce ve sonra, tam dört kez internete girilmesi, uzun sürelerle internette kalınması, veri alışverişi yapılması gerçekleşir. Muhsin Bey, asla cep telefonundan internete girmediğine ve girmeyi dahi bilmediğine göre, nasıl oluyor da onun telefonundan veri / bilgi alışverişleri yapılıyor? Bununda bir an önce cevaplanmasında yarar vardır.
10. Telefon üzerinden girilen internet adreslerine ve veri / bilgi alış verişlerine IP'ler üzerinden bakıldığında, adreslerden Avustralya’nın çıkması söz konusudur. Bu adreslerden bir tanesi de tam çölün ortasıdır. Muhsin Başkan'ı internete giriş adresi üzerinden aramaya kalkıldığında, profesyonel bir kullanıcının usta manevraları ile adres Avustralya çıkmaktadır. Yine helikopter düşmeden önce, helikopterin düştüğü sanılan saat aralığında ve helikopter düştükten sonra da Muhsin Başkan’ın cep telefonu üzerinden internete girilmesi ve veri alış verişi yapılması ile ilgili neden herhangi bir çalışma / araştırma yapılmamaktadır?
11. DDK raporuna göre, kaza öncesinde ve sonrasında, o bölgede bazı uçuşların olduğu söz konusudur. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın bir açıklama yapıp; "bizim F4 ve F16'larımız uçmamıştır" demesine rağmen acaba F4 ve F16’lar dışında o bölgede uçan başka uçakları var mıdır? Ya da sivil radarlara yakalanan uçaklar acaba kimin uçaklarıdır?
12. Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenazesinden sonra, o enkazı ilk bulanlardan bir kişinin eşi hanımefendiye gelip, Muhsin Bey'in çantasını aynen tarif etmesi söz konusudur. Bu insanın yaptığı tarif ile çantanın birebir örtüşmesine rağmen, o çantanın sonradan yok olması ve ortada bulunmaması da ayrı bir çelişkidir.
13. Vefatından sonra cenazesi bulunan ve Kahramanmaraş Devlet Hastanesine helikopterle getirilen Muhsin Başkan'ın morga konulmasından 5 veya 10 dakika sonra eşi hanımefendi de oraya gider. Onun anlatımlarına göre; Muhsin Başkan sedyenin üzerinde yatmaktadır. Üzerinde de giysileri vardır. Ayakkabıları bile ayağındadır. Uyuyor gibidir ve yüzünde gözünde hiçbir yarası beresi yoktur. Eşinin ifadelerine göre; ‘…Muhsin Yazıcıoğlu'nu klonlamadılarsa, aynısından bir tane daha yapmadılarsa, benim gördüğüm Muhsin Yazıcıoğlu idi. Giydiği gömlekten, parmağındaki yüzüğe varıncaya kadar her şeyiyle Muhsin Yazıcıoğlu'ydu…’demektedir ki, bu konunun da açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır.
14. Yine helikopter kazasının olduğu ilk gün, akşama doğru Jandarma Komuta Kontrol Merkezi ve 156, Sisneli bir köylü tarafından aranıyor ve, "Köyün çocukları kırmızı bir helikopterin geçtiğini görmüşler. Kara Yakup Tepesi'nin diğer tarafına düşmüş olabilirler, Sisne'den sonraki köyü aradık, orada köylüler helikopteri görmemiş, görmediklerine göre o arada bir yerdedir" diyor. "Bu kadar önemli bir konuda kalkıp da çoluk çocuğa mı inanacağız" diye telefonu askeri yetkililer kapatıyorlar. Ama aslında o çocukların gördüğü ve ifade ettikleri yer, tam da helikopterin düştüğü yer olmasına rağmen, neden böylesi bir ihmal söz konusudur?
15. Helikopterin GPS cihazının 2 günde kaybolmasının nedeninin bilinmesi de bir diğer önemli ayrıntıdır. Çünkü bunlar, kazanın nedenini, oluş şeklini gösterecek cihazlardır.
16. Kanımızca bu olay içinde bir an önce savcılar göreve çağrılmalı ve bu konu ile ilgili özel yetkili bir savcı biran önce görevlendirilmelidir. DDK'nın raporunda geçen isimleri, konuları ancak özel yetkili savcılar soruşturabilir. Kanımızca, soruşturma sonrasında çıkacak sonuca göre, Muhsin Yazıcıoğlu’nu şehit edenlerin kesinlikle, yıkılası / kahrolası ‘derin devlet’ olduğu görülecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder