1950 yılından itibaren kuvvetlenen Baas Partisi 1960'larda Suriye'de iktidarı ele geçirdi. Suriye, Irak, Filistin ve Ürdün'ü birleştirmeyi hedefleyen Pan-Arabizm'i savunuyordu.. 1954'de beş yüz üyesi varken, 1958'de bin beş yüz, 1980 sonlarına doğru ise elli bin tam üye ve iki yüz bin aday üyeye ulaşmıştı..
Nasır'ın BAC'nin tüm kontrolünü ele geçirmesiyle Suriye'nin bir Mısır vilayeti konumuna düşmesi ülkede huzursuzluklara yol açtı ve 1961 yılındaki bir darbeyle Suriye BAC'den ayrıldı.. Mısır'dan ayrıldıkları 1961 yılı ile 1967 arası Suriye'de tam bir kaos ortamı oldu. Arka arkaya, kısa süreler içinde, askeri darbeler yapıldı...
1967 Savaşındaki yenilgi, Suriye Baasçılarını milliyetçiler ve ilericiler olarak ikiye böldü. 16 Kasım 1970'de Savunma Bakanı Hafız Esad'ın önderliğindeki milliyetçilerin düzenlediği bir darbeyle Ahmed Habib devlet başkanı, Esad da başbakan ve parti başkanı oldu..
12 Mart 1971'de yapılan halk oylamasıyla Suriye'de, 1943'deki bağımsızlıktan beri, ilk defa devlet başkanlığına bir Alevi geliyordu. Böylece nüfusun % 10-12'sini oluşturan Alevi toplumu iktidarı, bir daha bırakmamak üzere, ele geçirdi. Bundan sonra Suriye'de, hem parti içinde hem de Ordu, bürokrasi ve istihbarat gibi kilit konumlara, bazı istisnalar dışında, hep Aleviler getirildi..
Irak'ta Tıkritlilere mensup Saddam Hüseyin, petrol gelirine dayanarak ve İran'ı bahane ederek silahlanırken ; Suriye'de Matavira kabilesi mensubu Hafız Esad, Sovyetler'e dayanarak ve İsrail'i bahane ederek silahlandı..
1973'de Esad'ın otoritesini daha da güçlendiren Daimi Anayasa yürürlüğe girdi. Devlet başkanının Müslüman olması koşulunun anayasadan çıkartılması halkın büyük tepkisini alınca, Esad geri adım atarak bu maddeyi tekrar anayasaya koydurttu ama ufak bir değişiklikle... Alevilerin de Müslüman olduğu ibaresini ekleyerek...
Büyük çoğunluğa sahip Sünnilerle iktidara sahip Aleviler arasında birçok çatışma çıktı, gösteriler yapıldı. 1973 Şubat ayında Hama ve Humus kentlerinde çok sayıda insan hayatını kaybetti.
Esad ; tüm yönetim kademelerine güvendiği kimseleri, yakın çevresini ve akrabalarını yerleştirerek iktidarını devam ettirdi. Askeri bürokrasi ve istihbarat da Aleviler ve Lazkiyelilerle dolduruldu. Alt yönetim kademelerinde ise ; eski, kentli siyasal seçkinler dışında, Sünniler görev alabiliyordu...
Suriye 1970'lerde sadece pamuk ihraç eden bir ülke olmaktan çıktı ; hizmet, ticaret ve sanayi sektörünün yanı sıra petrolün de önemli bir gelir kaynağı olduğu bir ülke haline geldi.
Suriye'de eğitim sistemi tamamen, toplumu, Baas ideolojisi doğrultusunda biçimlendirmek ve kitlelerin rejime olan sadakatini ve itaatini sağlamanın bir aracı olarak görüldü. Üniversiteye kabul edilecek öğrenciler ve öğretim görevlileri, parti ve istihbarat birimlerince sıkı bir denetimden geçirildi.
Gayrisafi milli hasılanın % 20'sini savunma harcamalarına ayıran Suriye, ekonomik gelişmesini hiçbir zaman sağlayamadı.
1980-1988 İran-Irak Savaşında İran'ı destekledi ve çevresindeki Arap ülkeleri arasında adeta izole edildi.
Bu arada iktidar karşıtı ayaklanmalar 1976'dan itibaren ciddi boyutlara erişti ve 1980'de rejimi tehdit edecek kadar yayıldı.. 1982'de Müslüman Kardeşler önderliğinde başlayan ve "Hama Ayaklanması" diye tarihe geçen olaylar, İslami Cephe'nin Hama'nın bir kısmını kontrolüne geçirmesiyle büyüdü. Ama Rıfad Esad komutasındaki hükumet güçleri bu hareketi şiddetle bastırdı. Kuşatılan şehirlerde ayrım gözetilmeksizin yapılan kitlesel kıyım sonucu, değişik kaynaklara göre 25.000, Suriyelilere göre çok daha fazla insan yaşamını kaybetti. Tüm Arap ülkeleri bu katliama tepki gösterirken, İran sessiz kaldı !... Bu arada Hama, Suriye güçlerinin yoğun saldırıları sonucu, bugün de değişmeyen, bir ölü şehir görünümünü aldı.
1984'e gelindiğinde ülkede 13.000 Sovyet danışmanı ve uzmanı vardı. 1980'lerin sonunda ise Suriye, Moskova'nın askeri yardımlarından artık tatmin olmuyordu. 1987'de aldığı bir kararla Sovyetler'e artık yeni üs verilmeyeceği ilan edildi. Bu arada Rus danışman sayısı da 3.000'e düşmüştü..
10 Haziran 2000'de ölen Hafız Esad'ın yerine oğlu Beşar Esad başkan oldu ve belki de ben bu satırları yazarken koltuğunu kaybetmiştir, kim bilebilir ? Burası Orta Doğu. Buradan (diktatörler için) kaçış var !...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder