3 Ağustos 2011 Çarşamba

Yönetici Moleküller Çıkmış Sorular ve Çözümleri

Yönetici Moleküller ile ilgili Çıkmış Sorular ve Çözümleri:
Yönetici Moleküller (DNA ve RNA) konusuna  hakim olmak ve sınavlarda daha çok iyi bir sonuç almanız için sayfamızda Yönetici Moleküller ile ilgili geçmiş yıllarda YGS, LYS, ÖSS, ÖSS-2, ÖYS'de Çıkmış Sorular ve Çözümlerini bir araya getirdik. Derscalisiyorum.com Türkiye'nin En Büyük Eğitim Portalı.


Yönetici Moleküller 


1.


Radyoaktif madde ile izleme yönteminden yararlanılarak, bir bakteri içindeki bakteriyofajın doğrudan doğruya DNA’sını işaretleyip izlemek için, aşağıdaki bileşiklerden hangisi işaretlenmiş olarak kullanılabilir?

A) Glikoz                   B) Amino asit                    C) Fosfat

D) Riboz                    E) Urasil

1990-ÖSS








1.

Böyle sorularda DNA’nın izlenmesi isteniyorsa, DNA daki bütün nükleotitlerde ortak olan bir molekülün seçimi yapılır.

Burada, bakteri içindeki bakteriyofajda;

A) İşaretlenmiş glikoz bulunmaz.

B) Amino asit, virüsün DNA sında bulunmaz. Çünkü bu görevi virüsün protein kılıfı üstlenmiştir.

C) Bakteriyofajın bütün nükleotidlerinde fosfat (fosforik asit) bulunur.

D) Riboz şekeri bulunur gibidir. Ancak çok dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Bu da Bakteriyofajın DNA taşıdığıdır. DNA’da Riboz şekeri değil, Deoksiriboz şekeri bulunur. Diğer bazı virüslerde sadece RNA bulunur.

E) Urasil bu Bakteriyofajda bulunmaz. Çünkü bakteriyofaj DNA taşır. Urasil ise RNA’nın özel bazıdır.

Cevap – C








2.

Aşağıdakilerden hangisi, DNA nın kendini doğru olarak eşlediğine karar verebilmek için yeterli kanıt sağlar?

A) Nükleotitlerin yapısı

B) Organik bazların dizilişi

C) Deoksiribozların yapısı

D) Zayıf bağların yapısı

E) Fosfat bağlarının dizilişi

1995-ÖSS








2.

DNA’nın doğru eşlediğini organik bazların dizilişinden anlayabiliriz. Örneğin; DNA eşlenmesinde;

Adenin (A) karşısına her zaman Timin (T)

Guanin (G) karşısına her zaman Sitozin (S)

Timin (T) karşısına her zaman Adenin (A)

Sitozin (S) karşısına her zaman Guanin (G)

gelmektedir.

Diğer seçeneklere bakarsak;

A’da verilen nükleotit yapısı (A G S T nin); her zaman aynıdır. Bundan bilinemez.

C’de; Deoksiriboz’ların yapısı da her zaman aynıdır. Değişiklikte anlaşılmaz.

D’de; Organik bazları birbirine bağlayan, zayıf H bağlarıdır. Bunların da yapısı hep aynıdır.

E’de; Fosfat molekülleri şekerlere hep aynı biçimde bağlanır.

Cevap – B








3.

Hücrede DNA’nın kendini eşleyebilmesi için, C, H, O, N, P elementlerinin de kullanıldığı, aşağıdaki olaylar gerçekleşir.

l. Deoksiribozların sentezlenmesi

ll. Organik bazların sentezlenmesi

lll. Nükleotitlerin sentezlenmesi

lV. Fosfatların nükleotitleri bağlaması

V. Nükleotitlerin hidrojen köprüsüyle üç boyutlu yapıyı kazanması

Bunlardan, azotun kullanıldığı ilk metabolik olay ve DNA’nın işlerlik kazandığı olay aşağıdakilerden hangisinde birlikte verilmiştir?

A) l ve lV                         B) ll ve lll                      C) ll ve V

D) lll ve lV                      E) lll ve V

1996-ÖSS








3. 

Soruda verilen olaylar daha çok bitki hücrelerinde gerçekleşir. Çünkü hayvan hücreleri pentozları ve organik bazları hazır alırlar.

İnorganik maddelerden aktif bir DNA sentezi düşünülürse ilk olarak monomerlerin sentezi sağlanmalıdır. Bunu belirten ise I ve II dir. I’de azot kullanılmadığı için ilk olay II dir.

DNA nın aktivite gösterebilmesi için ikili sarmal yapı kazanması gerekir. Bunu ise V. veri ifade eder.

Cevap – C








4.

Bir küf mantarı, glikoz, tuz ve vitamin içeren agarlı normal besi ortamında gelişip çoğalabilmektedir. Bundan anlaşıldığına göre, mantar, genlerinin kontrolünde bu besinlerden yirmi çeşit amino asidi ve bu amino asitlerden proteinlerini sentezleyebilmektedir.

Bu mantarın, sporla çoğalma sırasında, sporları X ışınlarına tutulduktan sonra, normal besi ortamında gelişip çoğalamadığı, ortama ayrıca amino asitler hazır olarak ilave edildikten sonra ise gelişip çoğalabildiği görülmüştür.

Buna göre, aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

A) Bu mantarın normalde glikoz sentezi yapan genleri yoktur.

B) Bu mantar çoğalabilmek için, besi ortamına konulan proteinleri de doğrudan kullanabilir.

C) Bu mantar katalizör olarak kullanacağı vitamini hazır alır.

D) Normal besi ortamındaki tuzların bir kısmı azotludur

E) Sporları X ışınına tutulduğunda, mantarın protein sentezinden sorumlu genleri zedelenmemiştir.

1997-ÖSS








4.

Mantar sporları X ışınlarına tutulduklarında bazı amino asitlerin sentezini sağlayan enzimleri yapma özelliğini kaybetmişlerdir. Yani ilgili genler mutasyona uğramıştır.

Amino asitler eklendiğinde yaşayıp çoğalabildiklerine göre, protein sentezleme genleri zarar görmemiştir.

Glikoz, vitaminler ve bazı tuzların üretimini, X ışınlarına tutulmadan önce de yapamıyorlardı. Bunun için besin ortamına bu maddeler konmaktadır.

Amino asitlerin sentezlenebilmesi için ortamdan azot içeren tuzların (NO3 veya NO2) alınmasıda gerekir.

Hiçbir canlı dış ortamdan aldığı proteinleri doğrudan kullanamaz. Çünkü her canlının kendi proteinleri, kendi DNA şifrelerine göredir.

Dışarıdan alınan proteinler yapıtaşlarına parçalanmadan hücrelere ve vücut sıvılarına geçerse zehir (antijen) etkisi bile yapabilir.

Bunun için, mantarların çoğu ortamdaki proteinleri sindirmek için enzim salgılarlar. Oluşan amino asitleri absorbe ederek (hücre içine alarak) kullanırlar.

Cevap – B








5.

DNA molekülünün yapısal özelliklerinden bazıları şunlardır:

l. Dört farklı nükleotidi farklı miktarlarda bulundurması

ll. Nükleotitlerinin zincirdeki konumlarının farklı olması

lll. Nükleotitlerinin oluşturduğu zincirin uzunluğu

lV. Nükleotitlerinin çift sarmal biçiminde konumlanması

V. Nükleotitlerindeki bazların birbirlerine hidrojenle bağlanması

Bu özelliklerden hangileri, genlerin birbirlerinden farklı olmasını sağlar?

A) l ve ll                           B) lll ve lV                     C) lV ve V

D) l, ll ve lll                     E) lll, lV ve V

1999-ÖSS








5.

DNA moleküllerinden oluşan genlerin farklı olması şu faktörlerle sağlanır.

– DNA nın uzunluğu (toplam nükleotid sayısı)

– DNA daki nükleotid oranları

– Nükleotidlerin diziliş sırası

Sorunun öncüllerinden l, ll ve lll bunları ifade etmektedir.

lV. ve V. öncüller tüm DNA ve gen çeşitleri için geçerlidir ve farklılık nedeni değildir.

Cevap – D








6.

 

Bir geni oluşturan DNA molekülünün fosfat sayısının saptanmasıyla, gende bulunan,

 

I. Organik baz sayısı

II. Nükleotit çeşitlerinin sayısı

III. Nükleotit sayısı

IV. Deoksiriboz molekül sayısı

bilgilerinden hangilerine erişilebilir?

A) Yalnız II                         B) Yalnız IV                   C) I ve II

D) I, II ve III                       E) I, III ve IV

 

2000-ÖSS








6.

Nükleik asitlerin (DNA ve RNA) yapı birimi nükleotitlerdir. Her nükleotidin yapısında fosfat, organik baz ve beş karbonlu şeker moleküllerinden birer adet bulunur.

Buna göre, bir DNA nın fosfat sayısı saptanmış ise, moleküldeki şeker, organik baz ve toplam nükleotit sayısı da saptanmış demektir.

DNA da yer alan nükleotidin çeşidini organik bazların çeşidi belirler. Bu bazlar dört çeşit olup, fosfat sayısının bilinmesiyle anlaşılamaz.

Cevap – E








7.

Aşağıdakilerden hangisi, hücredeki bir protein molekülünün kalıtsal yapısının yeni döllere taşınmasını sağlar?

A) tRNA ların nükleotid dizisi

B) Enzimlerin işlev sırası

C) Proteinin amino asit dizisi

D) İlgili lokustaki nükleotid dizisi

E) r RNA ların nükleotid dizisi

1981-ÖSS








7.

Bir proteinin sentezinden sorumlu olan DNA parçası (Gen), aynı zamanda bu özelliğin döllere aktarılmasını sağlar.

Diğer seçeneklere bakacak olursak.

A) tRNA lar kalıtsal yapının yeni döllere taşınmasını yapamaz.

B) Enzimlerin işlev sırası hücrenin kendi metabolizmasını gösterir. Döllere aktarım yapamaz.

C) Proteinin amino asit dizisi ise, o hücreye aittir döllere aktarım yapamaz. Çünkü proteinler yönetici moleküller değillerdir.

E) rRNA lar kendilerini eşleyemezler ve yönetim için şifre vermezler. Sadece şifrelerin okunmasında görev alırlar. Bunları da DNA sentezlettirir.

Cevap – D








8.

Ağır azot taşıyan besinler içeren bir ortamda yetiştirilerek DNA’sı işaretlenen (I. grup) bakteriler, DNA’sı normal olan aynı türden (II. grup) bakteriler ile birlikte normal besi ortamına konulmuştur.

Bir süre sonra, II. gruptaki bazı bakterilerin DNA larında da işaretli nükleotitlerin bulunduğu saptanmıştır.

Bu durumun en önemli nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) II. gruptaki bakterilerin I. gruptakilerden daha fazla miktarda besin alması

B) II. gruptaki bakterilerin ani bir kalıtsal değişikliğe uğraması

C) I. ve II. gruptaki bakteriler arasında eşeyli çoğalmanın gerçekleşmesi

D) I. gruptaki bakterilerin normal besi ortamında daha hızlı üremesi

E) II. gruptaki bakteri DNA larının kendi kendini eşlemesidir

1992-ÖSS








8.

I. grup ağır azot (N15) taşıyor. II. grup ise normal azot (N14) taşıyor.

İkisi birlikte normal besi ortamına (N14 lü ortama) aktarılıyor. Daha sonra II. gruptakilerin (N14 lü) DNA larında N15 (ağır) azota rastlanıyor. II. grup bakteriler bu N15 li azotu iki yerden alabilir.

a) Ortamdan alabilir, ancak ortamın azot değeride
N14 (normal) olduğu için böyle birşey mümkün değildir.

b) N15 li azot içeren I. grup bakterilerden olabilir. Bu bakterilerden II. grup bakterilere gen aktarılması olabilir.

Bu olay, kalıtsal yapısı farklı iki ayrı bakteri arasında kurulan sitoplazmik bir köprü ile, DNA parçası aktarılmasıdır. Buna konjugasyon denir. Dolayısıyla I. ve II. grup bakteriler arasında eşeyli üreme oluşur. (Konjugasyon, bir eşeyli üreme çeşididir).

Cevap -C








9.

Besleyici bir kültür ortamında X maddesine dirençli bir bakteri soyu ile Y maddesine dirençli diğer bir bakteri soyu bir arada bulunuyor.

X ve Y maddelerinin ikisine de dirençli bir bakteri soyunun ortaya çıkması için aşağıdakilerden hangisi gereklidir?

A) DNA moleküllerinin kendi kendilerini eşlemesi

B) Kültür ortamına X ve Y maddelerinin eklenmesi

C) Bakteri soyları arasında DNA moleküllerinin aktarılması

D) Bakteri soylarının eşeysiz olarak üremesi

E) Bakterilerin ortam koşullarına dayanıklı sporlar oluşturması

1982-ÖSS 








9.

Olayın açıklaması, X’e dirençli bakteri soyu ile Y’ye dirençli bakteri soylarının bir araya gelmesiyle birbirleri arasında DNA parçalarını (Genleri) değiştirmeleri şeklinde yapılır. Burada her ikisine de dirençli bireylerin oluşması için ya
X’e dirençli olandan Y’ye dirençli olana bu dirençli gen aktarılacaktır. Ya da Y’den X’e, dirençli olan gen aktarılır.

Bu durumda;

– Geni veren (verici) – Geni alan (alıcı) durumdadır. Bu alınan genle, daha önceki DNA’lar birbirine kaynaşır ve bundan sonraki dirençlilikte görev yapar.

– DNA eşlenmesi her hücre bölünmesi esnasında yapılır.

– Kültür ortamına X ve Y eklenirse her iki bakteri soyu ölerek yok olabilir.

– Eşeysiz üreme ile çeşitlilik sağlanmayacağı için her iki maddeye dayanıklı bireyler oluşamaz.

– Sporların oluşturulması da kalıtsal çeşitlilik sağlamaz. Çünkü mitozla sağlanır.

Cevap – C









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder