25 Ağustos 2011 Perşembe

83) 27 MAYIS AĞASI : CEMAL AGA !... (1. BÖLÜM)

  Cemal Gürsel, 27 Mayıs 1960 müdahalesinin önderi.. Asker doğmuş, asker olarak yaşamış bir insan olmasına karşın son derece mütevazı, sevecen  ve insancıl bir yapıdaydı.. MBK'de idam kararlarına karşı oy kullandı.. Cumhurbaşkanıydı ama yaz aylarında hemen her gece, başbakanlık konutunun karşısındaki küçük parka çıkardı. O geldikten sonra park dolar, her sınıftan insan toplanırdı. Simitçisi, arabacısı, memuru, işçisi... Kim olursa olsun, sorduğu soruyu yanıtlardı. Kimi zaman siyasetle ya da bir ülke sorunuyla ilgili açıklamalar yapardı. Kimi zaman da gündüzleri yaverini yanına alır, Gölbaşı'ndaki küçük, sade kahvehanelerden birine girer, gölü seyreder, peşindeki gazetecilerle sohbet ederdi....
   Bir gece bir arabacı Gürsel'e, atını koşacak bir arabası olmadığını söylemiş. Ertesi gün emir vermiş, arabacıya bir araba almıştı. Sonradan, kendi cebinden ödediği de öğrenilmişti..
   27 Mayıs öncesi Kara Kuvvetleri Komutanı iken, 3 Mayıs 1960'da Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın istifasını isteyen bir mektup yazdı. Mektubunda Menderes'in halk tarafından çok sevildiğini yazdı ve Bayar'ın yerine cumhurbaşkanlığına getirilmesini önerdi. Gürsel emekliye sevk edildi ve mektubu alan Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes ; ne Bayar'a ne de Menderes'e iletmedi. Kimilerine göre tarihi bir fırsattı. Savunma Bakanı ise, mektubu başbakana okuduğunu, kimseye sözünü etme dediğini söylüyordu. Bayar, Gürsel'in mektubunu Yassıada'da öğrendi !...






   27 Mayıs müdahalesinden sonra kurulan CHP ağırlıklı Danışma Meclisinde kabul edilen yeni anayasanın özünde önemli farklılıklar vardı. İlk kez sosyal devlet ilkesi anayasaya giriyordu. Kapatılan DP'nin devamı olduğunu her fırsatta vurgulayan AP, referanduma sunulan yeni anayasayı halkın onaylamaması için geniş bir kampanya yürüttü. Hatta "Mr. Referandum" adındaki bir Amerikalının, "evet" oyu verilmesinin Amerika'ya evet demek anlamına geleceğini söylediği halk arasında yayıldı !...
   Referandum 9 Temmuz 1961'de yapıldı ve halk % 61,7 oyla onayladı. Fakat % 40'a yakın Hayır oyunun da bir anlamı vardı. Bu, DP'nin seçmende varlığını sürdürdüğünün kanıtıydı.

  

   Nitekim 15 Ekim 1961'deki genel seçimler bu kanıyı doğrular yönde sonuçlar verdi. DP'nin mirasçısı olan AP (Adalet Partisi), CKP (Cumhuriyetçi Köylü Parti), MP ( Millet Partisi) ve YTP (Yeni Türkiye Partisi) oyların % 62 'sini alarak 277 milletvekili çıkardı. Buna karşın favori gösterilen CHP ancak 177 milletvekili kazanabildi...
   Böylece çalkantılı günler başladı...Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay' ın da içinde bulunduğu TSK' nin seçim sonuçlarına olumlu bakmadığı ve yeni bir müdahalenin kapıda olduğu söyleniyordu. TSK' nin etkin bir bölümü, özellikle Albay Talat Aydemir'e bağlı oldukları söylenen "albaylar cuntası", eski DP'ye bağlı "güçlerin" yeniden Türk siyasal yaşamına egemen olacağını ve 27 Mayıs devriminin dokunulmazlığını ortadan kaldıracaklarını öne sürüyordu..
   24 Ekim'de, askerlerin darbe yapmamaları için öne sürdükleri koşullar liderlere bildirilmişti. Koşulların başında MBK Başkanı Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanı seçilmesi geliyordu. Yassıada hükümlüleri affedilmeyecekti. MBK'nin Ordudan tasfiye ettiği "Eminsu" diye anılan yüzlerce subayın yeniden TSK'ne dönmeleri sağlanmayacaktı. MBK'nin üniversitelerden tasfiye ettiği 147'ler geri dönemeyecekti... Söylentilere göre diğer bir önemli dayatma, İsmet İnönü'nün başbakanlığa getirilmesiydi...
   İsmet Paşa, Gürsel konusunda partileri ikna etmeye çalışırken Bölükbaşı'na, "sen kabul edersen grubuma, Bölükbaşı kabul ettiği için bu şartı kabul ettiğimi açıklayacağım" diyordu. Böylece partiler anlaştılar ve 24 Ekim'de Cemal Gürsel'i cumhurbaşkanı seçeceklerini içeren bir protokolü imzaladılar.
   Genelde AP grubunda egemen olan hava, Gürsel yerine Prof. Ali Fuat Başgil'i desteklemekti. TBMM' nin açıldığı gün hemen herkes Gürsel'e karşı aday olacak Başgil'i arıyordu. Fakat ünlü anayasa profesörü Mecliste yoktu ve nerede olduğunu bilen de yoktu... Sonradan öğrenildi ki, Başgil akşam yemeğini yakın arkadaşı, AP yönetim Kurulu üyesi Tahsin Demiray'la yedikten sonra Barıkan Oteli'ndeki odasına çekilir. Sabah erkenden otele gelen Demiray onu otelde bulamaz. Eşyalarıyla beraber ortadan kaybolmuştur !..Acaba gece ile sabah arasında ne olmuştur da Başgil oteli terk etmiştir ?..
   Sonra olayın iç yüzü ortaya çıkar. Gecenin bir saatinde MGK üyesi, eski Harp Okulu Komutanı Sıtkı Ulay ile bir arkadaşı onu "ziyaret" etmişler ve "uygun" bir dille cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmesini istemişlerdir. Hatta, kimi bilgilere göre, adaylıktan vazgeçmezse başka yöntemler uygulanacağını bildirmişlerdir.
   Başgil, sorun yaratacak insanlardan değildir. Gece geç saatlerde yakın arkadaşı Demiray'a bile haber vermeden başkenti terk eder. Böylece tek aday kalan Cemal Gürsel, Meclisteki 125 AP'linin oy kullanmamalarına rağmen cumhurbaşkanı seçilir...

(BİRİNCİ BÖLÜM SONU)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder