8 Kasım 2013 Cuma

Sözde Cumhuriyet

Sözde Cumhuriyet
Ülke kaynaklarının insanları arasında adilâne dağıtılmasının ve kamu hizmetlerinin tüm ülkeye yayılmasının başlıca yolu halkın başında olan yöneticilerin Hâk veya halk korkusudur


Batı Dünyası yaşadığı uzun sancılı bir süreç sonrası oturttuğu demokratik cumhuriyet idaresi ile dinamik ve şeffaf sistemler kurdu. Böylece halkın devlet yöneticilerine olan korkusu, yerini devlet adamında halk korkusuna bıraktı. Bu durum özgürlükle birlikte, ülke gelirlerinin Devlet adamları tarafından keyfince kullanmanın önünü tıkadığından sermayenin ülke sathına daha adilâne yayılmasına vesile oldu.

Günümüzde Ortadoğu, Afrika ve Asya’da bulunan birçok ülkenin başındaki yöneticiler ise ne halka ne de Hâk’ka hesap verme endişesi taşımadıklarından dolayı, devletleri çok zengin olsa bile halkı özgürce yaşamdan ve bu zenginlikten mahrum olarak yaşamaktadır.

İşin trajikomik yanı ise halka bu perişaniyeti yaşatan yönetimler halkın yönetimi manasına gelen Cumhuriyet rejimi olduklarını iddia etmektedirler.

Her birinde benzer örnekleri olan bu despot rejimlerden devlet erkanı ile çevresinin epeyce zengin olduğu, halkın ise imkansızlıklar içerisinde yaşadığı ülkelerden Mısır en dikkat çekenlerden.

Mısır denince Nil Nehri etrafındaki zengin ve bereketli topraklar akla gelir. Mısır’a tarih boyunca kim sahip olmuşsa bu bereketli toprakların sunduğu imkanlarla diğer rakiplerine üstün gelmiş ve geniş bölgelere hakim olmuştur. Bunlardan biri olan Osmanlı Devleti başkentindeki en büyük eserleri bu zengin toprakların getirisiyle imar etmişti.

Uçsuz bucaksız verimli topraklarının yanı sıra Firavun medeniyetinin mirasına sahip olan Mısır, kültür turizmin gelirleri açısından dünyada en büyük paya sahip, dolayısıyla başkent Kahire’de dünyanın meşhur lüks otellerinin Nil nehrinin etrafında sıralanmış olduğunu görürsünüz. Kendine yetecek petrolü dışında bu ülkenin yine sahip olduğu Süveyş Kanalı’ndan geçen ticari gemilerden kazandığı inanılmaz bir gelir var.

Bu kadar imkana sahip olduğunu bilince diyorsun ki; Mısır’a gittiğimde bir yoksulun olmadığı, şehirlerinin muazzam bir alt yapıya sahip olduğu bir ülke göreceğim.

Ama gel gör ki fakirlik tabirini tekrar gözden geçirtecek Mısır insanının sefaletini. Zira bereket timsali olan bu ülkede üç milyona yakın insan mezarlıklarda yaşamaktadır. Sadece beş yüz bin insan Kahire’de içinde kabir bulunan, etrafı kapalı odacıklarda yaşamaktadır.
Bu insanlar, elli yıl önce tek partili rejimin Cumhurbaşkanı olan Cemal AbdülNasır’ın sanayide çalıştırmak için kırsallardan zoraki getirdikleriydi.
Tabi altyapısı olmayan, propagandif romantik icraatler sözde Cumhuriyetlerin benzer özelliğidir.

Mısır insanı yıllarca yöneticilerinin şefkatten, merhametten uzak politikalarının kurbanı olarak zorlu bir hayat yaşamaktadır, hem ekonomik hem sosyal hem de temel özgürlükler açısından.

Sadece Mısır değil; Suriye, Irak, Libya, Cezayir, Tunus, Sovyet ve ondan arta kalan sözde cumhuriyet ülkelerinde gelir dağılımının yaygınlığı bir yana, insanların içlerinde olanı dahi dışarısına özgürce yansıtamadığı, onurunun bir hayli zedelendiği yönetimlerin hepsinde durum hep benzer halde.

Şu sözde Cumhuriyetçilerin en büyük iddiası ise tüm halkın yönetimini bir ailenin elinden alıp halka tahvil ettikleri iddiası.

Ne gariptir ki günümüzde sözde cumhuriyetler altında yaşayan halklar, krallıkla yaşayan halklardan ekonomik olarak daha perişan haldeler. Bir yanda Irak, Suriye, Mısır, Libya ve Sosyalist Cumhuriyet halklarına bakın bir yanda krallıkla yönetilen Ürdün, Arabistan, Fas, Bahreyn gibi ülkelerdeki halkın durumuna bakın. Bu ülkeleri gidip yerinde görenler ne demek istediğimi anlayacaklar.

Bundan monarşi yönetimlerine övgüler düzdüğümü sanmayın, Krallıklardaki halkın malî durumunun daha iyi olmasının başlıca sebebi despot cumhuriyet rejiminin ekonomik olarak tatmin edilmesi gereken, hanedandan çok daha geniş kadrosu bulunmasıdır.
Yoksa söz konusu olan halkın insanca yaşaması ise bu sadece ekonomik imkanlarıyla olması mümkün değil, bahsi geçen Krallık ülkelerinde de maalesef insan hak ve özgürlükleri sözde cumhuriyetler gibi kısıtlanmış durumda.

Ama kral adı üzerinde beni halk seçmez, liderliğim ailemin kazandığı kâdim haktandır der.

Monarşiyi ortadan kaldırıp eşitliği getirdiklerini iddia eden yöneticiler ise kendilerine cumhuriyet İdaresinin başı denilebilmesi için, tek partinin katıldığı seçim tiyatrosu kurup halkı sandık başlarına zoraki getirir, tabiri caizse insana karpuz sunup “hangi meyveyi istersin” diye pişkince sorarlar.

Çokca duyduk % 95 ile nâ-Mubarek, % 96 ile nâ-Hafız,% 97 oy ile nâ-Hoca’nın (Arnavutluk) halk tarafından seçildiğini.

Şimdi gelelim bizim Cumhuriyet serüvenine;
Rahmetli yazar Münevver Ayaşlı anlatıyor;
“...Bir milletvekili vardı devletin önemli kararların alındığı sofranın değişmezlerinden..
Bir gün eşim Nusret Bey’e dedim ki:
Acaba o kişi artık mebus seçilmeyecek mi?,
O da; ” Mümkün değil o kesinlikle seçilir tekrar, sen nerden çıkardın böyle bir şeyi?”
-Hiçç! selam verişinden çıkarım yaptım demiştim.
Zevcim bir kahkaha attı:
“Demek bütün bunları bir selâm vermeden anladın”, dedi.
Bir kaç gün sonra mebus listesi neşredildi. Mebus listesinde o kişinin adı yok… Zevcim :
“ Vallahî yamansın hanımcığım”, demişti.
Halbuki bende hiç bir yamanlık yoktu, bütün bu insanlar kendilerini çok belli ediyorlar, açık kart oynuyorlardı, yetki verdin mi bunlara halka arkasını dönüp burnunu dikerler, yetkilerini söktüğünde ise yılışıkça yanaşıp sıcak selam verirler sana ..
.. ”
Belirli kişiler tarafından keyfince milletvekili seçiliyor, Cumhuriyet yönetimi dendiği için de formalite icabı halka sandık sunuluyordu.

Fotoğrafta görüldüğü üzere teyzeler, nineler tek partinin bayraklarına sarılmış seçim sandığına kendilerine nezaret eden askerler eşliğinde oy atıyorlar,. Tahmin edin bakalım hangi partiye oylarını vermişler.

Evet 14 Mayıs 1950 ’teki çok partili seçimlere kadar Türkiye’nin hali az çok böyleydi.
Bu durumda ülkenin ahvalini anlatmaya gerek var mıdır, ya bu sisteme halkın seçimi denebilir mi...?

EYÜP ENSAR UĞUR
http://www.samanyoluhaber.com/yazar/eyup-ensar-ugur/Sozde-Cumhuriyet/1031952/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder