18 Kasım 2013 Pazartesi

Türkiye bölünüyor mu, birleşiyor mu

Türkiye bölünüyor mu, birleşiyor mu?

Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır konuşmasında, Irak'ın Kuzeyi için kullandığı "Kürdistan" ismi, halkın bir kesimini rahatsız etmiş görünüyor.

Barış umudunu zayıflatmak, kardeşlik bağlarını küçük düşürmek için özenle seçilen zehirli cümleler birbirini izliyor.

Sosyal medya, önceden defalarca prova edildiği belli olan mesajlarla çalkalanıyor. Gürültülü bacaksızların twitter'da kopardıkları yaygaraya bakarsak Erdoğan'ın "Kürdistan" demesiyle birlikte koca ülke bir hıyar gibi orta yerinden bölündü gitti.

Bir diğer kesim ise barış ve kan ikilemi üzerinden siyasi ikbal derdinde. "Erdoğan bu hamleyi yaparak AK Parti'yi bitirdi" diyenle de yok değil...

Savaştan sonra gelen barış böyle can yakıyor işte. Herkes kaybının daha fazla olduğunu varsayarak yenilmişlik hissine kapılıyor. İşte tam da o sırada, barış sözcüğünü ağzına alan herkes bir anda, vatan haini ilan ediliyor.

Geçen gün twitter'da rastladım. Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Sorgulamayan insan cahil, sorgulatmayan ise zalimdir" sözü binlerce kişi arasında paylaşılıyor, altına da "AK Parti ülkeyi bölüyor. Şehitlerin kemiklerini sızlatıyor. Ey AK Parti seçmeni. Bu olanları sorgulamayacak mısınız?" sorusu iliştiriliyordu.

Mesele sorgulamaksa, 90 yıllık Cumhuriyet tarihini baştan sona sorgulamak gerekmiyor mu?

"Mesela neden Atatürk'ün vasiyetini öğrenemiyor ve sorgulayamıyoruz? Neden Dersim'in bombalanma gerekçesini arşivdeki resmi belgeler üzerinden sorgulayamıyoruz? Neden İstiklal Mahkemeleri'nde binlerce insanın asılma gerekçesini sorgulayamıyoruz. Neden şapka kanunundan dolayı kadınların bile asıldığını sorgulayamıyoruz?"

Tamam, bunlar sorgulanamaz şeyler diye kabul edelim.

O zaman şunları sorgulasak olur mu?

Onlarca askerin şehit düştüğü yola bizzat kendisinin mayın döşediğini itiraf eden komutanı.... Uyuyakalan askerini uyandırıp ceza olarak eline bomba koyarak onun ve yanındaki birkaç askerin daha şehit olmasına neden olan komutanı...

34 askerin şehit edilişini Heronlar aracılığıyla 8 ayrı noktadan canlı yayında izleyip kılını kıpırdatmayan komutanları... Dağlıca ve Aktütün Karakollarına yapılan baskınları önceden bilip, harekete geçmeyen askerlerin ses kayıtlarını...

PKK'ya haber gönderip, "Bu aralar biraz şehit haberi gelmezse AK Parti alıp başını yürüyecek" diyen yargı mensubunun ihanetini neden sorgulamıyoruz?

Başı sıkışınca Atatürk'ün vecizesine sığınan sözde vatanperver arkadaşım. Senin yaptıklarını da sorgulayalım mı?

Mesela Gezi eylemleri sırasında Taksim Meydanı'nda dalgalanan Öcalan posterleri ve PKK bayrakları altında teröristlerle kucak kucağa neden yattığını sorgulayalım mı?

Mesela o PKK'lılarla bir olup neden polisleri kovaladığını sorgulayalım mı? Yanıbaşında hainler şehitlerin kanıyla renk alan mukaddes bayrağı yakarken neden gık diyemediğini sorgulayalım mı?

Mesela neden kınadığın teröristler gibi yol kestiğini, belediye otobüslerini yaktığını, halkın binalarını ateşe verdiğini sorgulayalım mı?

O dönemlerde, "PKK ülkenin yarısını alacaksa alsın. Onlar kardeşlerimiz. Yeter ki bu hükümet düşsün" diyenlerle aynı safta yer aldığını da sorgulayalım mı?

Ne dersin, sorgulayalım mı?

Sen Taksim'de biber gazı yediğin için polise, devlete ve halkın yarısına düşman oldun unuttun mu? "Devlet benim ağacımı kesemez. Keserse yol kapatırım, yakarım, yıkarım. O devlet gelip benimle pazarlık masasına oturacak" diyordun, hatırladın mı?

Senin dağdaki versiyonların da "Anadolu coğrafyasında binlerce masum Kürt katledildi. Köylerimiz yakıldı. Diyarbakır Cezaevi'nde siyasi mahkumlarımıza tecavüzler edildi, onlara dışkı yedirildi" diyerek müzakere masasına oturdu.

Bunu niye garip karşılıyorsun ki?

Sen, bir milletvekilinin Atatürk'e yalakalık olsun diye yazdığı "Andımız" okullarda kaldırıldı diye ortalığı ayağa kaldırdın. Bu insanlar da, "Bizim ana dilimiz yasaklandı" diyerek hak arıyor.

"Terörist" dediğin Şivan Perver, "Kürt ailelerine sesleniyorum. Onları PKK'ya teslim etmeyin. Çocuklarınıza kıymayın" derken, sen ise, "PKK'lıları bu diktatöre karşı savaşta yanımızda istiyoruz" diyordun.

PKK Almanya ve Rusya'dan destek isterken, sen Gezi olayları sırasında, iç savaş çıkarmak için Atatürk'ün İstanbul'u ellerinden aldığı İngiliz'den yardım dileniyor, 7 ülkenin ortak ihanet oyununu ülkene uyarlamaya çalışıyordun.

Farkınız ne?

Erdoğan silahlar sussun diye, sen ise silahlar konuşsun diye PKK ile masaya oturdun.

Aradaki fark bu.

***

Son sözüm aklıselim düşünen kardeşlerime...

90 yıldır bu ülkenin insanı hep birşeylerle korkutuldu. "Komünizm gelecek" diye, "Şeriat geliyor" diye, "Dört bir yanımız düşman" diye, "Ülke bölünecek" diye korkutuldu tüm nesiller.

Henüz hiç birinin gerçekleştiğine şahit olamadık.

Sadece bizi korkutanların, işlerine geldiği yerde bizi korkuttukları o "Tehlikeli" şeylere sahip çıktıklarına tanıklık ettik.

Bazen komünizme, bazen şeriata sarıldılar ne hikmetse. Bazen düşman dedikleri ülkelerle, bazense bizzat PKK ile işbirliği yaptılar. Eşref Bitlis ve Turgut Özal bu amaca engel olacakları için, PKK terörünü bitirecekleri için öldürüldü.

Yıllarca PKK'ya hizmet eden Doğu Perinçek ve bölücü tayfasının, "Ülke elden" diye hezeyanlar içinde bağırmasından anlayın ülkenin kimlerin elinden gittiğini...

Ülkenin bölünmesine neden olacak tek bir tavizin bile PKK'ya verilmediğine inanın. Siyaset bizim gördüklerimizden değil, görmediklerimizden oluşuyor bunu iyi bilin.. Yıllardır yanıbaşımızda bulunan Kürdistan'a Kürdistan denildi diye bu ülke bölünmez.

Bu sürecin sonunda dağdakiler inecek. 30 yıldır kendi isteğiyle teslim olan PKK'lılar zaten aramızda serbestçe dolaşıyordu.

Üstelik asker şehit edenlerdi bunlar.

Bakmayın siz, "Cezaevindeki PKK'lılar serbest bırakılacak" yaygarasına. Cezaevindekilerin sayısı, teslim olanların çeyreğinin çeyreği bile etmiyor. KCK'lılar başta olmak üzere çoğu siyasi mahkum.

ve biliniz ki bu sürece en çok destek verenler şehit ve gazi aileleri. Herkesin dilinde aynı dua, aynı temenni var:

"Terör bitsin. Barış gelsin!"

Allah'a ne kadar inanıyorsanız, Türkiye'nin bölünmediğine, aksine 90 yıl sonra yeniden birleştiğine de o kadar inanın!

Hain ilan edilseniz bile "Barış" demekten vazgeçmeyin!

Gazeteci / SÜLEYMAN ÖZIŞIK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder