12 Kasım 2013 Salı

İkiyüzlü cumhuriyet anlayışı

İkiyüzlü cumhuriyet anlayışı!

Bu ülkede Allah ve Peygamber aleyhinde konuşmak, atıp tutmak ifade özgürlüğüne girer ama devrimler ve tabuları aleyhinde konuşmak adamı hapse attırır. Hatta daha da ileri süründürür.

Yıllarca çifte standartlı bir cumhuriyet anlayışı, çağdaşlık, muasır, çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmak olarak halka tanıtılmaya ve yutturmaya çalışıldı.

Kemalist ideoloji çağdaş bir korku imparatorluğu kurarak krallıklara ve padişahlıklara bile taş çıkartacak birçok

despotluk örnekleri verdi. Hepsi de tarihimizin kara lekeleri olarak ortada sırıtıyor.

Devrim diye yapılan değişimler, istiklal mahkemeleri, takriri sükûn kanunu, tek parti diktatörlüğünde işlenen despotizm örnekleri, cinayetler zinciri… Her biri anlatılmaya kalkışılsa ayrı ayrı ciltler dolusu kitaplar eder.

Şımarıkça, sınıfsal kibirle, dindarlara parmak sallamanın bu ülkedeki milyonlarca müslümanı ne kadar rencide ettiğini düşünmeye bile tenezzül etmeyen halkçıları, bu saçmalıklarını cumhuriyet diye malzeme olarak kullananları, çağdaşlık edebiyatıyla çağ atlayacaklarını zanneden ahmakları doğuran, büyüten ve başıboş sokaklara salan da cumhurdan kopuk bu ikiyüzlü cumhuriyet anlayışıdır.

Cumhuriyet kuruluşundan kısa bir müddet sonra çifte standartlı bir politika üzerine inşa edilip oturtuldu. Dünyadaki bunca gelişmelere, evrensel değerlere dönüşe rağmen bazıları bir türlü fabrika ayarlarından vazgeçemediler.

Kibirleri öylesine derinlere işlemişti ki en demokrat, en özgürlükçü, en çok bağımsızlık yanlısı olanlar bile son on yıllık zaman sürecinde havlu atmış sekülerizmin konforlu ayrıcalık ve lüksüne geri dönmek zorunda kalmıştır.

Biz devletiz, devlet bizden sorulur, anayasa ve kanunların üzerinde bizim irademiz vardır diye efelenen bürokratlar ve askerler son onyıl zarfında gerçekten kendilerinin zurnanın son deliği bile olmadığı, iddialarının bir karın gurultusundan ibaret olduğu gerçeği ile yüzleştiler.

Devlet içinde yuvalanan kanun tanımazlar, mafyalar, çeteler devletin güçlü eli ve bileği karşısında dize geldiler, yenildiler. Balonları söndü, havaları indi, forsları söküldü.

Bazıları hükümetin her açıklamasına muhtıra yazmak, cevap vermek, Rejim krizi çıkarmak gibi bir görevlerinin olmadığını anladılar. Had ve hudutlarının nereye kadar olduğu kendilerine kibarca bildirildi.

Başbakan'ın her sözü, hükümetin her adımı, falan hoca efendilerin her açıklamalarının arkasından bir rejim krizi çıkarmak isteyen çevrelerin oyunları artık yalama oldu.

CHP'nin çarşaflı kadınlara rozet takıp Müslüman çevrelere şirin görünme taktikleri, iki yüzlülük sınırlarını defalarca çiğnedi. Şimdi kimse tarafından ciddiye alınmıyorlar.

Ulusalcı laikler, dindarlarla eşit vatandaş olduklarını hazmedemedikleri müddetçe bu ülkede etkili siyasi bir rol oynayamayacaklarını anlamış görünüyorlar. Sarıgül kartı öne sürdükleri kurt yemiş ahşap bir Turuva atından başka bir oyun değil.

Ulusalcı laiklerin Mursi'ye karşı darbe yapan Sisi'nin başarılı olması için dua etmekten başka tesellileri kalmadı. Bu duayı yapanlar ve buna Âmin diyenlerin dualarının kabul olma olasılığı zaten yok. Allah zalimlere yardım etmez, onların dualarını da kabul etmez.

Gerek dış güçler, gerekse Türkiye'deki İslam düşmanı güçler AK Parti'yi alt edemeyeceklerini biliyorlar. Bütün hayalleri Tayyip Erdoğan'sız bir AK Parti.

İçerden ve dışarıdan Başbakan'ın sürekli hedef tahtası haline getirilmesi toplum mühendisleri tarafından hesabı kitabı yapılmış, bilinçli bir ayak oyunu.

Oyun kuranların bir hesabı var elbette. Ama Allah'ın da bir hesabı var. Allah'ın hesabının hesap kuranların bütün hesaplarının üzerinde olduğunu en çok kendisine inanan ve iman edenler bilir.

Bunca tecrübelerden sonra ikiyüzlü cumhuriyet anlayışının fabrika ayarlarına geri dönmek isteyenlerin oyunu artık tutmayacaktır.

Arif Altunbaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder