Bu yikilan ilk iLK MiNARE DEGil hepsi CHP Marifeti
Ayaspaşa Camiinin Minaresi
1930’lu yıllarının bir günü… Taksim Ayaspaşadaki Park Otel’in restoranındayız… Canlı müzik var, yeniliyor içiliyor… Bu gece orada önemli bir şahsiyet var. Rakı içiyor, etrafı cıvıl cıvıl kadınlar, kodamanlar… Bir lokma meze, bir yudum rakı… Gözler süzgün… Suratlarda yapmacık gülücükler… Başlar metronom gibi sallanıyor… Evet efendim, haklısınız efendim, isabet buyurdunuz efendim… Hehehe hihihi efendim…
Birden orkestra durur, müzik kesilir, bir sessizlik olur… Önemli şahsiyet ne oldu, niçin müzik durdu der, şefi çağırın bana hemen…
Şef bir Ermeni müzisyendir. Koşar gelir bel eğer boyun kırar, buyurunuz Hazretim der.
Çakır keyf büyük zat: Orkestra niçin sustu?
Ermeni şef: Efendim, otelin hemen altındaki camide yatsı ezanı okunmaya başladı, biz her zaman ezan okunurken susarız cevabını verir.
Büyük kişi birden öfkelenir patlar, olmaz böyle şey diye bağırır ve çalgılar hemen başlasın emrini verir.
Sonra emrindekilere döner “Bana Vali ve Belediye Başkanını bağlayın…”
O zaman cep telefonu melefonu yok. Makaralı kablosunu yayarak bir telefon getirirler. Öfkeli kişi: Muhittin! Not al… Ayaspaşadaki Park otelin altındaki caminin minaresini bu sabaha kadar yıktıracaksın, anladın mı?
Muhittin, başüstüne efendim, sabahleyin minareyi yerinde göremeyeceksiniz söz veriyorum der.
Tanzifat (temizlik) amelelerinden bir grup, yatakhanelerinden alınır, kamyonla oraya getiriler. Kazmalarla, küreklerle minare yıkılır, molozu götürülür.
Sabahleyin mahalleli kalkar, minare yok olmuş, cami kapatılmıştır…
O devr-i dilârâda ses çıkartmak mümkün mü? Yahu bu iş nasıl oldu diye sormaya korkar herkes.
Cami on küsur sene minaresiz kalır.
1950’de Adnan Menderes iktidara geçince hayırseverler, acayip şekilde bir gece paldır küldür temizlik işçilerine yıktırılan minareyi yeniden yaptırırlar.
Hatırlıyorum, Cumhuriyet gazetesinin bir makalesinde yeniden yaptırılan bu minareden alaylı bir üslupla bahs edilmişti.
Yapıldığı zaman bendeniz Galatasaray’da okuyordum. Biraz aşağıdaki Cennet Bahçesine giderdim tatil günlerinde. Caminin minaresiz ve minareli halini hatırlıyorum.
Bu anlattığım hadise son altmış yıl içinde defalarca yazıldı. Merhum üstad Necip Fazıl, günlük Büyük Doğu’lardan birine manşet yapmıştı bunu.
Hafıza-i beşer nisyan ile mâlüldür.
Yakın tarihimizde böyle nice facialar, garabetler vardır.
Ayakta uyuyanlar bu gibi hadiselerle ilgilenmez.
|
istanbul beyoglu ayazpasa camii / gercek tarih deposu |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder