atatürkün arkasında kabadayı gibi duran kişi amerikan büyükelçisidir
İlk Amerikan Yandaşlığı CHP İktidarında Başlamıştır
M. Kemal’in 1933 yılı ortalarında ABD Başkanı Roosvelt’le mektuplaşma yoluyla sıcak temaslar kurması, Türkiye’nin Amerikan rotasında hızla ilerlemesinin bir başka delilidir. Bu münasebetler, 1947’de Truman Doktrini, 1948’de Marshall Yardımları, 1950’de Kore’ye Asker gönderme, 1952’de Nato üyeliğiyle en üst noktaya ulaşır.
İktidarda solcu aydın ve bürokrat ağılıklı İnönü CHP’sinin olduğu 1946’da Amerikan Missouri Zırhlısı’nın bizzat ABD Türkiye elçisi Münir Ertegün’ün cenazesini Türkiye’yi getirmesi, resmî Amerikancılığın başlamasının jesti olarak kabul edilir.
Tek partili yıllarda Amerikalı Conilere yalakalık yapanların arasında CHP’li siyasiler ve yandaşı gazeteciler vardı. Devrin ünlü Kemalist gazetecisi Zekeriya Sertel, Tan Gazetesinde “Amerika emperyalist değil, dost bir ülkedir” başlığıyla yazılar yazıyordu.
1949 ve 1950 yılları, ordunun eğitimden kışla düzenine, kıyafet biçiminden rütbelerin şekline, silah ve teçhizatların yenilenmesi kadar bütünüyle Amerikan askerî sistemine uyarlanmaya başladığı yıllardır.
27 MAYIS DARBECİLERİNE DERİN AMERİKAN YARDIMI
27 Mayıs 1960 darbecilerinin radyodan ilk tebliği hâlâ hatırlardadır: “Nato’ya, Cento’ya.... bağlıyız.”
“Ordu hantal ve hastadır” diyerek, darbeye muhalif olan 235 general ve beş bine yakın subayın emekli edilmesini isteyen darbeci cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’di.
Ödenmesi gereken yüklü ikramiye tutarı Nato Komutanı Norstad aracılığıyla Amerikan örtülü ödeneğinden temin edilir. Zaten ABD’nin desteklediği darbecilere darbe öncesinden para yardımı sözünü sağır sultan bile duymuştu.
Arada bir “ABD yardımı azaldı” diye beyanat verecek kadar hacâlet içinde olan darbeci hükümetin mensupları kara yüzleriyle çıktıkları halkın karşısında da “Bağımsız ve Kalkınan Atatürkçü Türkiye” nutukları atabiliyorlardı.
1963, Türkiye’nin bütün ilk ve ortaöğretim okullarında Amerikan yardımı olarak süt tozu ve peksimet dağıtılmaya başladığı yıldır. Öğretmen ve hademe nezaretinde süt tozu sulandırılarak “üçüncü dünya ülkelerinin gıdasız çocuklarına” (demek ki şânlı Kemalist Türkiye’nin çocukları o zaman böyle görülüyormuş) alüminyum bardaklarla zorla en az bir, isteyene daha çok içirilirdi.
Bu utanç manzaraları, bize “Amerikan bezi” yahut “Amerikan patiskası”nı kullanmanın bir imtiyaz olduğunu yaşatan ulusalcı-Atatürkçü ve tam bağımsızlıkçı darbecilerin ve yandaşlarının hiç de kanına dokunmamıştı.
Sam Amca’nın emriyle Dünya Bankası’nın Türkiye’de yaptırdığı yoksulluk ve açlık sınırı tesbitlerinin, darbeci generaller döneminde de devam ettiğini hatırlatalım. “Menderes’i, Türkiye’yi Amerika’ya satmakla” suçlayan 27 Mayısçılar, hem Müslüman millete ağyardı, hem de dipten Amerikancıydı.
Sam Amca, “Türkiye’nin yoksul ve gıdasız çocuklarına” yaptığı yardımı Türkiye Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonu’yla dağıttırıyor ve Dünya Bankası uzmanlarına da teftiş ettiriyordu. Çünkü, Kemalist-darbeci cumhuriyetin bâzı memurları yüz karası olan bu yardımları bile zimmetine geçiriyorlardı.
Çocuk aşısına bile muhtaç, fakat Müslüman halka “fasa fiso ve ayağı çarıklı köylüler” diyen despot ve faşist darbecilerin hükümferma olduğu bu dönemde Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu yine ABD desteğiyle geliştirilmiş ve fahrî genel başkanlığına da sözde bağımsız Türkiyeci ve darbeci general Cemal Gürsel getirilmişti.
Sam Amca’nın ifadesiyle “yoksul Türkiye’nin insanlarına” tonlarca yağ, un, peynir, çocuk felci aşısı, naylon çorap, iç çamaşırı gönderilmişti. Bu yardımların bir kısmının ulusalcı darbeci hükümetin memurlarınca “iç edildiği” ve Menderes karşıtı ve darbe taraftarı toptancı esnafına “el altından” satıldığı anlatılırdı.
CHP YANDAŞI GENERALLER AMERİKAN YARDIMI ALIYORLAR
Dahası var; Sam Amca’nın, “Tam Bağımsız Atatürkçü Cumhuriyet” (!) için utanç veren gıda yardımlarının bir kısmının liman depolarında uzun süre stoklanıp bekletildiğine ve sonra da çürüdüğüne dair iddialar ayyuka çıkmıştı. Kırklı yıllarda İnönü iktidarının mazlum ve mazrur halkımızın buğdaylarını zorla alıp stoklayarak çürüttüğü gibi...
“Amerikan Yardım Anlaşması”nın bâzı maddelerine “Amerikan propagandası” şartı konulurken neredeydi “Bağımsız Atatürkçü Türkiye” diyenler? 27 Mayıs sonrasında Ulusal Atatürkçü generallerin Türkiye’sine ABD’nin tâlimatıyla Nato tarafından tam 112 adet Haber Alma Tesisleri kurulmuştu.
1964’de Kıbrıs’ta Türk katliamı yapıldığında Amerikancı ve darbeci generaller hükümeti şaşkın ve kararsızdı. ABD’ye nasıl karşı çıkılacaktı?
ABD’nin Kıbrıs politikasına karşı halkın hoşnutsuzluğunu göstermek için S. Hayri Ürgüplü Hükümetinin fikren olmasa da şeklen el altından desteklediği manipüle edilmiş öğrenci ve sivillerce protesto yürüyüşleri yapılmıştı.
Darbecilerin ABD ile yaptığı ikili anlaşmayı dikkate alarak yorum yapan devrin basınının görüşü şöyleydi: “ABD kurdurduğu fakat kendisine bağlı olmayan iktidarı devirir.”
1966’da Amerikan Başkanı Johnson, ağır hasta olan darbeci general Cemal Gürsel’i tedavisi için özel uçakla ABD’nin en konforlu hastanesine getirtir.
Ali İlbey
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder